Olacakları sitemizde sabaha karşı okumuştunuz

Olacakları sitemizde sabaha karşı okumuştunuz
16.06.2018 22:55:23

Batı şaşırtmadı, yine barışa saldırdı

Bu sabah saat 03.39 da siteye girdiğimiz haber analizde Afganistan'da barış girişimlerine engel olmak için ABD'nin Afgan hükümeti ve Taliban arasında Ramazan için anlaşmaya varılan ateşkese rağmen saldırı düzenlediğini yazmış ve barışı engellemek için Batının ellerinden gelen her şeyi İslam coğrafyasında yapacağını belirtmiştik.

Screenshot_19

Çünkü Batı, barışın en büyük düşmanıdır

Bugün saat 15.17 de  herşeye rağmen iki tarafın Kabil'de buluştuğu haberleri gelmeye başladı:

Screenshot_6_2

Ve bir kaç saat sonra gelen haber:

Screenshot_20_1

Afganistan'da ateşkesin ardından Taliban ile güvenlik güçlerinin bayramlaşması sırasında düzenlenen intihar saldırısında 20 kişi öldü. Saldırının bombalı araçla gerçekleştirildiği belirtildi. Taliban, saldırıyla bir alakalarının olmadığını duyurdu. (AA) 

Hala saldırıyı kimin yaptığına dair şüpheleriniz varsa bu sabah yaptığımız analizi ve atıfta bulunduğumuz eski bir yazıyı bu haberin içine tekrar alalım ki arşivinizde bir bütün olarak bulunsun, İslam coğrafyasında patlayan her bomba sonrası hatırlayın: 

Çünkü Batı, barışın en büyük düşmanıdır

Çünkü Batı, barışın en büyük düşmanıdır

16.06.2018 03:39:38

Taliban ile Afgan hükümetinin geçtiğimiz günlerde yaptığı Ramazan ateşkesi ilanına rağmen ABD Taliban liderini öldürdü

a

b

c

d

İşte barışın en büyük düşmanı olan, hiçbir savaş hukukunu tanımayan, kandan ve çatışmadan beslenen Batının son yüz karası hamlesi.

Geçmişte yaptıkları benzer rezillikleri görmek için:

Barışın düşmanı batının yıkım piyonu olmadan

 

Screenshot_18

Planlamış olmasak da son bir ay yazılarımıza ara vermiş olduk. İki haftadan daha uzunca bir süreliğine Uzakdoğu seyahatindeydik. Bu zaman zarfında çok şeyler oldu. Myanmar (Burma) olaylarından, Doların düşüşüne, Bitcoin'in tarihi çıkışından Amerika'yı tarumar eden kasırgalara kadar. Dün itibariyle buna Meksika depremi de eklendi. Ortadoğu'nun değişmez kaderi olan yıkım ve paylaşım savaşını anmamıza zaten gerek yok. Diğer taraftan Uzakdoğu ülkeleri ise soğuk savaştan beri son yılların en hareketli zamanlarını yaşıyor demek herhalde yanlış olmaz.

Sıradan gidelim ve son bir aydır herkesin dilinde olan Myanmar ve orada yapılan Müslüman katliamlarından başlayalım.

Myanmar'da yapılan vahşetin videoları ve resimleri neredeyse canlı yayında bir yerlerden servis ediliyor. Öncelikle olayın adını doğru koyalım.

Myanmar olayları ABD – Çin savaşıdır, tıpkı Kuzey Kore meselesi gibi.

Çok değil üç dört ay geriye gidelim. 27 Mayıs 2017 tarihli “NATO'nun gizli orduları IŞID”başlıklı yazımızda Filipinler'de birden bire peydahlanan IŞID'ın yaptıklarını yazmıştık. Hatırlarsınız, Filipinlerin ağzı bozuk Devlet Başkanı Duterte neredeyse her sabah kalktığında ABD'ye küfredip Çin ile olan iyi ilişkilerine vurgu yapıyor, ABD ile son defa ortak askeri tatbikat yaptıklarını, ABD'nin silah ambargosu tehditine karşı Çin'den silah alacaklarını, ABD'nin tarihsel rakipleri olan Çin ve Rusya ile "açık ittifak" kurmak istediğini, ülkesinin eski sömürge yöneticisi olan ABD ile ilişkilerde artık "dönüşü olmayan bir noktaya" geldiğini söylüyordu.

1_1

“Duterte, üst düzey askeri ve emniyet yetkilileri ile yaptığı  görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, ABD kuvvetlerinin  Filipinler'de belirlenen kamplarda geçici yerleşmesine olanak sağlayan 2014'de  yapılan savunma anlaşmasını, Amerikalıların silah depolaması durumunda  yürürlükten kaldırmayı düşünebileceği söyledi. ABD ile Çin arasında çatışma çıkması durumuna ülkesinin  karışabileceğini belirten Duterte, Amerikan kuvvetlerinin silahlarını üç farklı  bölgeye depoladığını ifade etti. Duterte, "Şu an Filipinler'e silahlarını  indiriyorlar." dedi. Filipin Devlet Başkanı Duterte, ülkesinde silah depolanması konusunda  "ABD'nin silahlı kuvvetlerini uyarıyorum, bunu yapmayın, buna müsaade  etmeyeceğim." ifadesini kullandı.(…) (29.01.2017, Milliyet)

Peki bu söylemlerin hemen ardından ne olmuştu? Moro'da bağımsızlık için savaşan Müslümanlar ile barış sürecine girildiği bir ortamda birden olay yerinde peydahlanan “IŞID” Filipinler hükümetine saldırmıştı.

1a

“Filipinler'de terör örgütü DEAŞ bağlantılı olduğu açıklanan Ebu Sayyaf örgütü Marawi kentinde Katolik kilisesini bastı. Terör örgütü DEAŞ'a bağlılık yemini eden Ebu Sayyaf örgütünün saldırısına sahne olan Filipinler'den son dakika haberi geldi. Militanların kuşatması altındaki Mindanao Adası'nda, bir kiliseye baskın düzenlendi. Örgüt üyesi silahlı saldırgan, kilisedeki kalabalığı katletmekle tehdit ediyor.” ( 24 Mayıs 2017, Yeni Söz )

Yukarıdaki haberler eşliğinde soralım. Sizce burada “DEAŞ” yerine hangi ülkenin adı yazılmalıydı? 

Filipinler devleti ABD ile ilişkilerini sonlandırıp yerine Çin ile ilişkilerini güçlendireceğini söyleyince “DAEŞ/IŞID” saldırısına uğruyor. İlginç mi?

Şimdi konuyu biraz daha geniş perspektiften örneklendirelim:

Sene 2009. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 24-29 Haziran tarihlerinde 14 yıl aradan sonra Çin'e gidiyor ve geniş çaplı anlaşmalara imza atıyor. Gül'ün bu ziyaretten bir hafta sonra, 5 Temmuz'da Urumçi'de Uygurlar ile Han Çinlileri arasında kanlı olaylar çıktı. Çin, olaylarda çoğunluğu Han milliyetinden olmak üzere 197 kişinin öldüğünü, bin 700'e yakın kişinin de yaralandığını bildirdi. Bu olayla Türkiye Çin ilişkileri gerilmeye çalışılıyordu.

2_1

İlginç mi? Hayır hiç değil. Hadi biraz daha gerilere gidelim.

Sene 1993. 24 Ocak günü Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu, Ankara'daki evinin önünde bulunan arabasına konan bomba ile öldürüldü. Cenazesinde nasıl olduysa suikast İran'a bağlandı ve çok zeki olmayan laiklerimiz Mumcu'nun cenaze töreninde İran ve Şeriat karşıtı sloganlar attılar.  Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel bu şartlar altında planlanan İran gezisine çıkmaktan vazgeçti. Tıpkı bugün olduğu gibi o günlerde de Cumhurbaşkanı Özal ve Türk devleti içinde NATO'cu olmayan ve başını rahmetli Eşref Bitlis'in çektiği kanat Kuzey Irak ve Kürt meselesi üzerinde çalışıyor, bu konuda İran ile ortak hareket etmek istiyorlardı.  Tıpkı bugün olduğu gibi. 

Sene 1997. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) ülkelerini uyararak Myanmar'ı  ASEAN topluluğuna kabul etmemelerini istiyordu. ASEAN ülkeleri bu çağrıyı kabul etmezken dönemin Malezya Başbakanı Mahattir Muhammed ise “kimse bizim iç işlerimize karışamaz” diyerek en sert cevabı veriyordu. Bu cevaptan çok kısa bir süre sonra küresel ekonomik tetikçi Soros bölgede yaptığı para spekülasyonları ile 1997 Güney Asya finansal krizini tetikliyordu.

Yazıyı daha fazla uzatmamak için barışın düşmanlarını gösteren birkaç haber daha verelim:

Pakistan – Taliban görüşmesine ABD füzesi:

3_1

Hindistan – Pakistan görüşmesine bomba:

4

Kuzey Kore – Güney Kore görüşmesine trafik kazası:

5

Kim Yang-gon, 2011 yılında ölen eski lider Kim Jong-il'in zamanından beri Kuzey-Güney Kore görüşmelerinin Kuzey Kore tarafındaki sorumlusu olarak görev yapıyordu. (02.01.2016)

Ermenistan – Azerbaycan görüşmesine suikast:

6

Suikast, Türkiye'nin girişimleriyle Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerini normalleştirme çabalarının zirvede olduğu bir dönemde gerçekleşmişti.

Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün.

Myanmar konusuna dönersek:

Türkiye Myanmar'da uzun zamandır sessizce ve Myanmar hükümetinin izni ile ev yapma, insani yardım vb. faaliyetleri yürütmekte idi.  

Birleşmiş Milletler ise eski BM Genel Sekreteri Annan öncülüğünde Myanmar Dışişleri Bakanı Aung San Suu Çi'nin desteğiyle oluşturulan Arakan Danışma Komisyonunun hükümete sunduğu tavsiye raporu 23 Ağustos tarihinde Myanmar hükümetine teslim edildi ve 24 Ağustos tarihinde açıklandı.

7

Dikkatinizi çekeriz burada da Myanmar hükümeti sorunu yadsımıyor ve BM'ye ülkede araştırma izni veriyor.

Ne oluyorsa raporun açıklandığının ertesi günü oluyor ve 26 karakol “Rohinyalı direnişçiler” tarafından eş zamanlı olarak basılıyor.

8

Sonra olanlar hepimizin malumu. Aslında burada sorulması gereken en can alıcı soru şudur:

“Bu kadar sofistike ve eşzamanlı saldırıları kim yapmıştır ve bir süredir Myanmar hükümetine baskı yapan Batı ülkeleri ne zamandan beri Müslüman katliamlarını önemser olmuştur? ”

Myanmar'ın konumuna harita üzerinde bakmak bile tek başına çok öğreticidir. Konum itibariyle adeta Çin'in kalbine bıçak gibi girmiş bir ülkeden bahsediyoruz.

9

Bu haritada Çin'in etrafında işaretlediğimiz Myanmar haricindeki ülkelerde özellikle son dönemde yaşanan sorunları hatırlamakta da fayda var.

Bir iki sözde teknik detay haricinde Çin'in olmasına rağmen Hong Kong'da yaşanan demokrasi gösterileri, hem Güney hem de Kuzey Kore istekli olmasına rağmen durmadan baltalanan barış görüşmeleri, Tayvan ile yaşanan egemenlik sorunu ve ABD'nin durmadan Tayvan'a çok gelişmiş silahlar satması, Çin'e yaklaşan Filipinler'de barış anlaşmasına rağmen peydahlanan IŞID. Bu sorunların hepsi adeta Çin'i çevrelemek için üretilmekte ya da canlandırılmaktadır. 

Burada Çin ya da Myanmar hükümetinin masum olduğu iddiasında filan değiliz. Ama derdimiz bu kadar masum Rohinyalıyı bu ateş çemberinin içinden çekip almak ise bu durumda yapılacak olan şey olayları ateşleyen Batı ile değil Çin ve Myanmar hükümeti ile bu işi konuşmaktır. Devletin TİKA ve Kızılay gibi resmi yardım kuruluşları büyük resmin farkındadır.

10

Myanmar meselesine birkaç iş bilmez adamın burnunu sokması engellenmelidir. Türkiye'nin Myanmar'da coğrafi manada yapabileceği hiç bir şeyi olmamasına rağmen diplomatik anlamda yapabileceği çok şey vardır ve bu Myanmar ve Çin ile masaya oturup Batının yıkım planında Müslümanların meze olmasını engellemektir.

Kulağımıza geldiği kadarıyla birileri Türkiye'den Myanmar'da savaşacak “mücahit” devşirmeye çalışmaktadır. Her gün envayi çeşit Myanmar zulmü videoları, resimleri Türk ve dünya medyasına servis edilmektedir ve bunların bir kısmının gerçek olmadığı ve bazılarının da başka yerlerde yaşanan acıların görüntüleri olduğu ortaya çıkmaktadır.

Peki yakın zamanda ortaya çıkan bu gerçeği kaç kişi hatırlıyor?

11_1

Ya da Suriye iç savaşının nasıl başladığını ve ardından nasıl bir toplu katliama, Batının yıkım savaşına dönüştüğünü unuttuk mu?

Peki 2005 yılında Şii - Sünni çatışması çıkarmak için Irak Basra'da pazar yerine bomba koymaya çalışırken yakalanan İngiliz SAS komandoları haberini kaç kişi hatırlıyor?

12

Ya da bu haberleri;

13

14

Myanmar'da Batının yıkım piyonu olma arzusunda olanların hatırlaması gereken şey her zaman Afganistan olmalıdır. 1980'li yıllarda Ruslara karşı savaşırken Afgan mücahidi kategorisinde ABD tarafından silahlandırılıp alkışlananların 20 sene sonra 2000'li yılların başından itibaren nasıl terörist statüsüne sokulup halı bombardımanına ve soykırıma tabi tutuldukları hafızamızın “kaosta ilk hatırlanacaklar” klasöründe tutulmalıdır.

Yazımızın başında uzunca bir süredir Uzakdoğu'da olduğumuzu söylemiştik. İşte size Saygon'da bulunan “Vietnam savaşı kalıntıları” müzesinden Batının ne olduğunu gösterecek birkaç tane resim:

Vietnam'da 1960 yılına kadar kafa keserek idam yapan Fransız sömürgecilerinin giyotini:

15

Vietnam savaşında kesik kafalarla poz veren ABD askerleri. 

17

Hala kullandıkları suda boğulma hissi veren işkencenin (Water boarding) Vietnam savaşında kullanımı;

16

Ve ABD ordusunun yüz yüze savaşmaktan kaçabilmek için Vietnam ormanlarına uçaklarla boşalttığı “Agent Orange” kimyasal silahından etkilenen Vietnamlı nesiller:

18

Kimyasal silahlardan etkilenenlerin fotoğraflarını buraya koyamıyoruz hatta o resimleri çekmeye elimiz varmadı. Böyle bir dram olamaz diyeceğiniz o kadar çok fotoğraf vardı ki.

Evet Rohinya Müslümanlarına karşı bir katliam vardır ama faillerini sadece Myanmar devleti içinde aramamak gerekir. Tarihe ve yakın coğrafyamıza bakmak katilleri bulmak için yeterlidir.

Batının en önde gelen savaş makinası ABD hem ekonomik hem de ahlaki olarak   tükenmiştir ve silah sanayisini üzerinden ekonomisini ayakta tutabilmek için Asya'da büyük savaşlara ihtiyacı vardır, artık ortadoğu yeterli olmamaktadır.

Ajitasyonlar tuzağına düşmeden ve Batının yıkım piyonu olmadan Myanmar Müslümanlarının sorununu Batıyla değil Asyalılar ile çözmek gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

YORUM YAP