Sütunumuzu takip edenler, dinlere karşı başlatılan yıpratma savaşının yanısıra dünya nüfusunun kırdırılması konusunda hem literatürün hem de gelen siyasi haberlerin son dönemde iyice arttığına uzunca bir süredir dikkatleri çekmeye çalıştığımızı farkedeceklerdir.
İki sene kadar önce şunları yazmıştık:
Ünlü yazar Dan Brown'un sembol bilimci kahramanını konu alan “İnferno” filmi geçtiğimiz Cuma günü tüm dünyada gösterime girdi. Konusu kısaca şöyledir:
“Ünlü sembol bilimci Robert Langdon (Tom Hanks) Dante'yle ilgili ipuçları peşindeyken kendini bir anda Floransa'da bir hastanede bulur. Son birkaç günde yaşanan olaylara dair en ufak bir fikri bulunmamaktadır. Kaldığı hastanede doktorluk yapan Sienna Brooks'un (Felicity Jones) yardımıyla Avrupa'nın dört bir yanını kapsayan bir zorlu bir yolculuğa çıkarak anılarını geri getirmeye ve dünya nüfusunun büyük kısmını yok edecek bir virüsü yaymak isteyen çılgın bir adamı durdurmaya çalışacak, bir yandan kendisini ortadan kaldırmak isteyenlerden kaçacaktır.”
(...) Olaylar kahramanlarımızı İstanbul'a, önce Ayasofya ve en sonunda insanlığın yarısını yok edecek virüsün bırakılacağı Yerebatan Sarayına ya da sarnıcına getirir. Virüs bir patlama ile Yerebatan sarnıcının sularına bırakılıp orada bütün dünyaya yayılacakken filmin kahramanı “Sienna dur” diye bağırır. (...) Neyse konuyu dağıtmadan, Medusa heykelinin önündeki (Medusa'nın küresel şeytanların önemli bir sembolü olduğu bilinmektedir) havuzun içine bir torba içinde koyulan virüsün patlayarak yayılması son anda önlenir ve belki de dünya nüfusunun yarısını katledecek veba virüsü İstanbul'da kontrol altına alınır.
Tıpkı küresel şeytanların 15 Temmuz darbe girişiminin durdurularak başka ülkelerde yapılacak darbe girişimlerinin de önüne geçilmiş olması gibi. Başbakan Binali Yıldırım'ın 15 Temmuz'un ilerleyen saatlerinde söylediği “bu darbenin durdurulması başka darbe girişimlerinin de önüne geçmiştir” sözü o gecenin sıcağında herkes tarafından atlanmıştı.
Yine filmden önemli olduğunu düşündüğümüz bir ayrıntı verelim. Filmin Müslüman oyuncusu İrrfan Khan'ın canlandırdığı karakter önce farkında olmadan Virüs ile dünyanın yarısını yokedecek milyarder işadamına yardım ederken, onun planını anladıktan sonra karşı safa geçip sonuna kadar bu gruba karşı kılıç benzeri bıçağıyla dövüşüyor. (Acaba burada Türkiye'ye bir atıfta mı bulunuluyor diye düşündürüyor insanı)
(Cehennem filmine bir bilet lütfen, 17.10.2016)
15 Temmuz'da 2016'da dünya geneline yayılması muhtemel bir darbeler ve belki de ardından gelecek bir iç savaş ve katliamlar zincirini İstanbul'da durduran Türkiye ne ilginçtir ki yine bir Ekim ayı öncesinde İdlib'de olması muhtemel bir kitle katliamını durdurmuştur, en azından şimdilik.
Asıl konumuza geçmeden önce geçmiş yazılarımızdan şu hatırlatmaları da yapmamıza izin verin:
8 Aralık 2015'de Papa Francis, beklenmedik bir şekilde ve önceden haber vermeksizin, çok sıkı güvenlik önlemleri altında ve Vatikan'ın çevresinin uçuşa yasak bölge haline getirildiği bir ortamda 8 Aralık 2015 – 20 Kasım 2016 tarihleri arasını “Olağandışı Merhamet Yıldönümü (Jübile)” ilan etti.
Katoliklerin jübile yılı normalde her 25 senede bir olmaktadır ve son jübilenin 2000 yılında Milenyum zamanı olduğu dikkate alınınca bir sonraki Jübile yılının 2025'de olması gerekmekteydi. Bununla birlikte Papa özel bir ihtiyaç ya da olaya binaen olağandışı Jübile ilan edebilir ve 8 Aralık tarihinde “Merhamet Yıldönümü” ilan ederek bunu yapmıştır. “Yargılamadan önce merhamet etmeliyiz” diyerek açıklama yapan Papa devamla yaklaşan bir tehlikeden bahsederek “dünya açlık çekerken, yanarken ve kaos daha da derinleşirken bu sene kutlayacağımız Noel, kutlamayı seçecek olanlar için, son Noel'imiz olabilir” diyerek çok ilginç bir çıkış yapar.
2012 yılında yayınlanan “Petrus Romanus” isimli kitapta yazarlar 2 tane çok ilginç öngörüde bulunurlar. Bunlardan biri Papa Benedict'in istifa edeceğidir ve gerçekten de 600 senedir olmayan bir olay olur ve bir süre sonra Papa istifa eder.
Yazarların diğer öngörüsü ise İrlandalı Aziz Malachy'ye dayandırdıkları 600 yıllık bir kehanettir. Buna göre tanrı, gelecek olan 112 papanın ismini Malachy'ye yazdırmıştır. Hristiyan teologlar bunun uydurma bir şey olduğunu söylese de Vatikan bu konuda hiçbir zaman resmi görüş bildirmemiştir. 111. Papa Benedict'in istifası ile 112. Papa Francis göreve gelmiştir. Bu papadan sonra Malachy başka kimsenin ismini yazmamıştır ve son Papayı Petrus Romanus olarak adlandırır. Son Papa'nın çok zor bir dönem geçireceğini, takipçilerini büyük sıkıntılar içinde bir arada tutmaya çalışacağını ve bu sıkıntılar bittiğinde ise 7 tepe üzerine kurulu şehir yok olurken korkunç bir yargıcın da onun takipçilerini yargılayacağını yazar.
Tuhaf bir şekilde 7 rakamı yine karşımızdadır. Her ne kadar burada adı geçen 7 tepe üzerine kurulu şehrin Roma olduğu söylense de İstanbul ve Kudüs'ün de 7 tepe üzerinde kurulduğu bilinmektedir.
(Shemita Teorisi' ve sihirli numara 7, 15.08.2016)
Bu yazıyı kaleme almamızdan 10 gün sonra uzun zamandır olmayan bir şey olmuş İtalya'da meydana gelen yıkıcı bir deprem Roma'yı sallamıştı.
(Süper shemıtah başladı galiba, 29.08.2016)
Ama siz bu konuya takılmayın ve 7 tepe üzerine kurulu Roma, İstanbul ve Kudüs'ün yıkımı konusuna 2 sene önce yaptığımız vurguyu aklınızda tutarken asıl konumuza geçelim:
MEKKE (KABE), KUDÜS (MESCİD-İ AKSA) VE VATİKAN'A SALDIRI GÖRÜNTÜLERi
Syntology tarikatı üyesi olduğunu geçmişte açıklayan ABD'li ünlü yıldız Tom Cruise'un başrolde oynadığı filmde, senaryo gereği üç büyük kutsal mekana nükleer saldırının gerçekleştirildiği görüntüler yer aldı. Müslümanlar'ın kutsal mekanı Mekke‘nin, Müslüman, Hristiyan ve Yahudiler'in kutsal mekanı Kudüs‘ün ve Hristiyanlar'ın kutsal mekanı Vatikan‘ın nükleer saldırıya maruz kaldığı filmdeki sahneler hakkında ‘algı operasyonu mu yapılıyor?' soruları sorulmaya başlandı.Film'de kendilerine ”Havariler” diyen gayri resmi bir ajan oluşumu, devletleri kaos üzerinden dize getirebilecekleri inancıyla MEKKE-KUDÜS ve VATİKAN'a karşı bir nükleer saldırı planlamaktadır! Tabi filmin kahramanı Ethan Hawk her zaman olduğu gibi bu çılgın kaos planını önler! Önler ama izleyicinin bilinç altına Kabe dahil Mescid-i Aksa ve Vatikan'a bu saldırının yapıldığı izlenimini veren görüntüleri de nakşetmeyi ve bu tür bir ‘olasılığın her zaman var olduğu' algısını yerleştirmeyi de unutmaz!
ABD, YİNE SİNEMAYI KULLANDI
Sinemayı dünyaya karşı bir silah olarak kullanan ABD'nin daha önce de filmlerle yaptığı ‘algı operasyonları‘ yıllar sonra gün yüzüne çıkmış ve her defasında cılız bir tepkiye neden olmuştu. Buradan hareketle, üç kutsal kente ve üç dinin en kutsal mabetlerine yapılan nükleer saldırı kurgu-senaryo görüntüleriyle dünya kamuoyunun nabzı mı ölçülmeye çalışıldı? Yoksa söz konusu filmdeki görüntüler basit bir senaryo muydu? soruları sorulmaya başlandı. Haçlı-Siyon terör örgütünün Mescid- Aksa'yı ve Kabe'yi tarih boyunca yıkma planları olduğu gerçeğini de düşündüğümüzde bu kurgu-senaryo nun hiçte masum olmayacağı kanısına kapılmak gayet doğal olsa gerek!? (Haber Vakti-Özel)
Haberi yayınlayanların filmden çıkardıkları sonuç bu şekilde yansımış ve iddialarına göre bu haber sadece onlarda imiş.
Acaba?
https://twitter.com/StHaberAnaliz/status/1024275118502162432
Atom bombalarının patladığını naçizane biz kendi twitter hesabımızdan yaklaşık 50 gün önce haber vermişiz, yazılacak konular arasına almışız, iş yoğunluğundan fırsat bulamamışız, bütün işi haber takip etmek olan basınımızın güzide gazetelerinin algı operasyonlarını takip hızını varın siz düşünün. Yaklaşık 2 ay kadar gecikmeli...
Neyse buna da şükür diyerek devam edelim.
Sitenin haberi veriş şeklinin tersine, yapımcıların burada 2 kutsal İslam beldesine saldırı olarak filmi tasarladığını düşünmüyoruz. Saldırı mekanları olarak Kudüs (Yahudilik), Roma (Hristiyanlık) ve Mekke (İslam) şeklinde 3 büyük dinin ana merkezlerinin hedeflendiğini düşünüyoruz. Kudüs'ün Müslümanlar için de kutsal olması Yahudiliğinde merkezi olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Dolayısıyla mesaj açıktır.
Dinler bitecek...
İki yıl önce bahsettiğimiz ve yok olması beklenen “7 tepe üzerine kurulu şehrin Roma olduğu söylense de İstanbul ve Kudüs'ün de 7 tepe üzerinde kurulduğu” söylemi herhalde bu filmde verilen mesajla daha da anlam kazanmaktadır. Filmde İstanbul yerine Mekke geçmektedir ki sembol olarak doğru bir semboldür.
Olacakları bir başka yazımızda da çok açık ve net olarak Papa – Erdoğan görüşmesi sonrası şu ifadelerle anlatmıştık:
“Peki Türkiye Cumhurbaşkanı niye Hristiyanların dini lideri ile görüşüyordu?
“Muhtemelen küreselcilerin ve zaman zaman çatışsalarda siyonistlerin çıkarmak istediği, kaos ve yıkım planlarını görüşüyorlardı. Çünkü planlanan bu şeytani düzende Hristiyanlara da yer yoktu ve küreselci şeytanların dergisi “The Economist” hem 2017 hem de 2018 yılı kapaklarında bu konuyu açıkça izah etmiş ve tüm dinleri birleştirip tek bir din ortaya çıkaracaklarını ima etmişlerdi.”
( Kudüs, Vatikan, 666, kaos ve finansal kriz, 20.02.2018 )
2017 yılında ise şunları yazmıştık:
Yıllardır süre gelen Irak, Suriye, Yemen, Somali ya da kısaca tüm İslam coğrafyasında meydana gelen yıkımların sadece inanları değil, şehirleri ve dolayısıyla İslam medeniyetinin izlerini hedef aldığını biliyoruz. Son dönemde bu yıkımın hızı ve şiddeti daha da artmış durumda.
Şehirler yıkılarak İslam medeniyetinin izleri siliniyor, gelecek nesillere İslam kültürünü yansıtan şehirlerin aktarılması engelleniyor. Biliyorsunuz, “gözden ırak olan gönülden de ırak” olur.
Aklımızda “Yıkım” sembolünü tutalım.
Yıkılan şehirlerin yerine yenileri yapılıyor, yapılacak. Peki kimler yapacak;
Ne yapacaklarını tahmin etmek çok zor değil. Kabe etrafına yaptıkları şeytani gökdelenlere bakmak yeterli olacaktır.
Yine ilginç bir şekilde Suud'un yeni kral adayı prensi gündemi sarsan açıklamalarda bulundu. “Ilımlı İslam”a” dönüyorlarmış.
( Birleştiren güneş, yıkım, başlangıç, Suud, iyi parti, 26.10.2017 )
Bugüne kadar yazdığımız yazılardan yaptığımız bu alıntılar bazı şeylerin nasıl ilmek ilmek işlendiğini göstermektedir sanırız.
Gelelim haberi yapan sitenin filmde atladığı asıl mesaja ki bu mesajın da en az dinlerin bitirilmeye çalışılması kadar büyük bir mesaj olduğunu düşünüyoruz.
Filmin sonunda Asyanın kalbinde Hindistan, Pakistan ve Çin'in arasında su rezervuarı olan bölgeye 2 atom bombası yerleştiriliyor. Yani diğer iki ülkeyle kıyaslayınca çok önemli bir nüfusu olmayan Müslüman Pakistan'ı saymazsak neredeyse toplamda 3 milyar insanın yokedilmesinden bahsediyoruz burada.
Kısaca dünya nüfus katliamı ve Asya'nın global güç olarak doğmadan bitirilişi.
Ama burada çok önemli bir konuyu daha atlamayalım. Hindistan ve Çin Doğunun yükselen iki politik, askeri ve nüfus gücü olmasının yanında Hindu ve Taoist/Budist dinlerini temsil eden iki çok önemli ülke aynı zamanda.
Buyrun size bir filmde dünyanın tüm dinlerinin ve ne kadarlık bir dünya nüfusunun bir çırpıda yok edilebileceğine dair bir senaryo.
Konuyu tamamlaması babından İngiliz istihbaratında çok önemli görevlerde bulunmuş bir kişi tarafından kaleme alınmış olan “Sapan” isimli romanla ilgili yazdığımız makaleye da buradan ulaşabileceğinizi belirterek iki haberi hatırlatalım:
“Papa 20 Kasım 2016 tarihinde sürenin dolması sonrasında "Merhamet Kapısını" kapatır. Bu sembolik hareketin gerçekte ne manaya geldiğini bilen yoktur.
(Merhamet kapısını kapatmışlardı, cehennemin kapılarını açtılar, 09.12.2017 )
Hazır bu konuya değinmişken soralım:
"2. milenyum da (1000 yıl) Vatikan'ın amacı ne idi?"
Asya'nın Hristiyanlaştırılması...
Dünyada ne çok plan var değil mi? Kimi herkesi Hristiyanlaştırmak isterken kimi dinleri ortadan kaldırıp, dünya nüfusunu azaltma peşinde...
Yazımızı, film vizyona girdikten 2 ay sonra farkedebildiği için övünen güzide basınımıza şu satırları ithaf ederek bitirelim:
"İslam dünyası toplumları, toplumlarımız, kronik/yapısal sorunlarla gereği gibi yüzleşmeyi başaramadığı için, bugün, bütün bu sorunlar sıradanlaşıyor, normalleşiyor, kanıksanıyor. Bu konu etrafında düşünsel mesai harcamıyoruz, düşünsel yoğunluklara ihtiyaç duymuyoruz. Emperyalizmin, ahlaki alana yönelik olarak, entelektüel alana yönelik olarak sürdürdüğü saldırılar karşısında büyük bir duyarsızlık-sorumsuzluk sergilerken, emperyalizmlerin ekonomik alana yönelik olarak gerçekleştirdiği saldırılar karşısında olağanüstü bir duyarlılık sergiliyor, kitlesel tepkiler gösteriyoruz." (Atasoy Müftüoğlu, 17 Eylül 2018, Yeni Şafak )
Ömer bey elinize sağlık. yaklaşık 3 senedir tüm yazılarınızı takip ediyorum. Her yazınızı merakla bekliyorum. Yazılarınızla ufkumuz genişledi bakış açımız değişti. Tespitleriniz dikkat çektiğiniz noktalar çok yerinde. Allah razı olsun. Kolay gelsin