Her senenin başında olduğu gibi bu senenin başında da The Economist dergisinin kapağı çok tartışılmıştı. Üçüncü karesini hatırlayalım:
Kıtaların üzerine oturtulmuş medeniyetleri sembolize eden binalar, dinleri sembolize eden kitapların tamamı bir “güneş” sembolünün altında birbirleriyle birleştirilmiş durumda gözükmektedir.
Aklımızda “Güneş” sembolünü tutalım.
Yıllardır süre gelen Irak, Suriye, Yemen, Somali ya da kısaca tüm İslam coğrafyasında meydana gelen yıkımların sadece inanları değil, şehirleri ve dolayısıyla İslam medeniyetinin izlerini hedef aldığını biliyoruz. Son dönemde bu yıkımın hızı ve şiddeti daha da artmış durumda.
Şehirler yıkılarak İslam medeniyetinin izleri siliniyor, gelecek nesillere İslam kültürünü yansıtan şehirlerin aktarılması engelleniyor. Biliyorsunuz, “gözden ırak olan gönülden de ırak” olur.
Aklımızda “Yıkım” sembolünü tutalım.
Yıkılan şehirlerin yerine yenileri yapılıyor, yapılacak. Peki kimler yapacak;
Ne yapacaklarını tahmin etmek çok zor değil. Kabe etrafına yaptıkları şeytani gökdelenlere bakmak yeterli olacaktır.
Yine ilginç bir şekilde Suud'un yeni kral adayı prensi gündemi sarsan açıklamalarda bulundu. “Ilımlı İslam”a” dönüyorlarmış.
"Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, kısa süre önce göreve getirildikten sonraki hamleleri ile dikkat çekiyor. Salman, Suudi Arabistan'ın 'ılımlı İslam'a geri döneceğini açıklayarak ülkesinde 'devrim niteliğinde' olarak kabul edilen bir açıklama yapmıştı. Muhammed bin Salman, Suudi Arabistan'ın aşırıcılığı 'çok kısa süre' içinde yok edeceğini belirtti. Başkent Riyad'da yapılan bir ekonomi kulu bir konferanstaki panelde konuşan Prens Selman "Önceden olduğumuz hale dönüyoruz. Tüm dinlere ve Dünya'ya açık olan ılımlı bir İslam ülkesine" ifadelerini kullandı.Suudi Arabistan, çok sayıda ülke tarafından aşırıcı terörist örgütlerinin finansal destek aldığı ve örgütlendiği bir ülke olmakla suçlanıyor.”
Çok kısa bir sürede aşırılıkları yok edeceklerini söylüyor veliaht prensimiz. Ama bitmedi:
“Öte yandan Prens Selman, 500 milyar dolarlık 'NEOM' adlı projeyi tanıtarak inovasyon ve ticaret şehri inşa edeceklerini duyurdu. Başkent Riyad'daki ‘Future Investment Initiative' forumunda sunulan yeni projenin metninde, “Suudi Arabistan, 2030 kalkınma stratejisi kapsamında, Neom yeni nesil küresel şehri inşa edecek. Bu inovasyon hub'ı, medeniyetlerin kesiştiği küresel merkez olacak” dendi. Ürdün ve Mısır ile bağlanacak bağımsız bir iş ve endüstri alanı olan NEOM'un 26.500 kilometre karelik bir alana yayılacağı açıklandı. Ülke yönetimine göre Neom, Arap ülkeleri ile Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika'yı ekonomik olarak birbirine bağlayacak.” (24.10.2017, Hürriyet)
Yeni nesil “küresel şehri” inşa edeceklermiş ve bu şehir kıtaları birbirine bağlayacakmış. Şimdi yukarıda alıntıladığımız The Economist dergisinin kapağına tekrar bakın. Kıtalar birleşmiş, dinler birleşmiş ve hepsi bir “Güneş'in altında birleşmiş. İlginç değil mi?
Aklımızda “Başlangıç” sembolünü tutalım.
Başlangıç demişken, şeytanilerin dinleri yok etmekle görevli yazarı Dan Brown'ın yeni kitabı bu ay piyasaya çıktı.
İsmi “Başlangıç”. Konusu ise şöyle:
Kim olursan ol, neye inanırsan inan, Çok yakında her şey değişecek...
Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğine inanıyorum. Nasıl desem, ‘yıkıcı' diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim.”
Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, “İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz," dedi. Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı:
Hepsinin tümden yanlış olduğunu...
Dan Brown'ın son kitabı elimizde ama henüz okumadık, bunu da açıkça not etmiş olalım. Ama bu yazarın cibilliyetini biliyoruz ve daha önce de “Cehennem filmine bir bilet lütfen” başlıklı yazımızda konu etmiştik.
İşte size akılda tutulması gereken bir “başlangıç” sembolü daha. Siz yine dönüp The Economist dergisinin kapağına bakın bakalım orada dinler hakkında ne anlatıyor. Dünyanın en çok okunan yazarları arasında olan Dan Brown romanında bütün dinlerin “tümden yanlış olduğunu” ispatladıktan sonra ortak bir nokta oluşuyormuş dinler arasında. Tam “The Economist” dergisinin kapağında sembolize ettiği gibi desenize.
Herşey, saha da, siyasette ve kültürel alanda ne kadar el ele ve ince bir plan çerçevesinde gidiyor değil mi?
Gelelim son haberimize. “Güneş” sembolü yine karşımıza çıkıverdi dün:
"Meral Akşener'in bugün kuruluş dilekçesini vereceği partinin adı da belli oldu. Kurulacak yeni partinin adı 'İyi Parti' olacak. Parti adı için kısaltma kullanılmayacak, logoda 'İyi Parti' ifadesi yer alacak. “
“İyi” ifadesinin yazılış şekline bakarsanız “Kayı” boyunun sembolü şeklinde olduğunu göreceksiniz. Ortada “Türkiye iyi olacak” sloganı ve diğer tarafta “güneş” yani partinin sembolü gözüküyor. Umarız bu yeni partinin iyi olmaktan kastı “güneşin çocuklarına” verilen “Türkiye iyi çocuk olacak” mesajı değildir.
İşte size küreselcilerin ideolojisinin önünde en büyük engel olan İslam ve bu medeniyetinin “yıkılan” şehirleri, değiştiğini söyleyen ve bu yeniliğe uyacağının ve yeni bir “başlangıcın” sözünü veren Suud hanedanı, yeniden bir “Güneş” gibi doğan “İyi partimiz”.
Daha önce de yazmıştık, Türkiye'de tarafların ve siyasetçilerin esip gürlemelerine çok fazla itibar etmemek, Türkiye'de olanları anlayabilmek için dünyaya bakmak gerekmektedir.
İyi partinin resmi doğuşu açıklanmadan hemen bir gün önce CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu “erken seçin çağrısı” yapmıştır.
Tesadüf mü?
Dünya yeni bir ekonomik ve ardından gelmesi beklenen siyasi yıkımın eşiğinde iken Türkiye'de yeni bir parti doğmuştur. Bu partinin şu an için Ak Partiye rakip olabilecek bir yapı olduğunu düşünmüyoruz.
Ama unutulmamalıdır ki, sıfırdan kurulmuş olan AK Parti'de ilk iktidara gelişini 2001 yılında gerçekleşen ekonomik yıkıma borçludur.
Dünyanın görülmemiş bir ekonomik yıkımın ve değişimin eşiğinde olduğu şu aylarda küresel hamleler ve karşı hamleleri izlemeye devam edeceğiz...
son cümlede olduğu gibi akp nasıl geldiyse iyi partide öyle gelmeye çalışacak ama aslında bu bir itiraf gibi sanki akp yide güneşin çocukları getirmiş gibi cem uzan ın çöküşü ve onu çökerten bir fethullah gülen kendisi dinler arası diyaşpg bıdı bıdı ları yapan bir kukla galiba oy verebileceğimiz gerçek bir parti ortada yok ve hiç olmayacak gibi duruyor siz ne dersiniz?
Ömer Bey çok güzel bir yazı olmuşİyi çalışmalar dilerim.