İngiliz yapımı Secret State (Gizli Devlet) dizisi Kasım 2012'de gösterime girmişti. Uzun zaman önce seyrettiğimiz için ayrıntılarını tam olarak hatırlayamadığımız bu dizide bir Amerikan petrol şirketinin İngiltere'deki tesislerinde çok büyük bir patlama olur. İngiltere Başbakanı ise o sırada Amerika'da bu petrol şirketinin düzenlediği bir konferansa katılmaktadır. Olay meydana gelince hemen uçağa atlayıp İngiltere'ye dönüşe geçer ama yolda uçağı düşer ve ölür.
Kazada ölen İngiltere Başbakanın yerine geçen idealist eski Başbakan yardımcısı uçağın düşme sebebini bulmak için sistemin dışından bazı eski istihbaratçı arkadaşlarını görevlendirince ülke içinde ve dışında uluslararası şirketlerin, büyük bankaların ve terör örgütlerinin de dahil olduğu büyük bir istihbarat savaşını başlatmış olur.
İngiltere'de üretim yapan Amerikan petrol şirketinin fabrikasında meydana gelen patlamanın asıl sebebi ise gizlice üretilen stabil olmayan bir drone yakıtıdır. İngiltere Başbakanı Amerika gezisinde bu yakıtın numunesini dönerken uçağına almış ama bir kaza sonucu yakıt uçak kabininde sızıntı yapınca uçağın havada patlamasına sebebiyet vermiştir. Ama bir şekilde bu kaza Amerikan ve İngiliz istihbarat servisleri, büyük bankalar ve savaştan çıkarı olan çok uluslu şirketlerce İran destekli bir terörist grup tarafından yapılmış bir sabotaj gibi gösterilir ve İran'a savaş açma hazırlıklarına başlanır.
Yeni İngiltere Başbakanı olayın gerçeğini öğrenmiştir ve bu savaş planlarına direnir ama kendi partisinin milletvekillerinin de muhalefete destek vermesi ile güvensizlik oylaması yapılarak Başbakanlıktan düşürülür.
Dizinin son sahnesinde İngiltere parlamentosunda İran'a karşı savaş çığlıkları atılmaktadır.
Kısaca 2012 yılında İngiliz ve Amerikan seyircisine mesaj verilmiştir.
“İran'ı haksız bir şekilde terörist bir ülke gibi gösterenler ve birçok olayda suçlayanlar aslında derin devletler, bankalar ve çok uluslu şirketlerdir.”
Peki filmin yayınlandığı 2012 yılının olayları nelerdi diyorsanız hatırlatalım:
23 Ocak'ta 2012'de Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları, nükleer programı nedeniyle İran'a petrol ambargosu uygulanmasında uzlaştı. İran, Avrupa Birliği'nin nükleer programı nedeniyle petrol ambargosu uygulanmasına misilleme olarak, 20 Şubat'ta İngiltere ve Fransa'ya ham petrol ihracatının durdurulduğunu duyurdu. 7 Eylül tarihinde Kanada, İran'daki büyükelçiliğini kapatıp Ottawa'daki İranlı diplomatları ülkelerine gönderme kararı aldı. Dışişleri Bakanı John Baird, kararın gerekçesi olarak, İran'ın Suriye'deki Beşar Esad yönetimini desteklemesini ve BM denetimlerine izin vermemesini gösterdi.
Bir de Şubat 2012'de Arap Yarımadası'nın en yoksul ülkesi Yemen'de, hükümet karşıtı gösterilerin ardından 33 yıldır yürüttüğü cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmayı kabul eden Ali Abdullah Salih'in yerine yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi için halk sandık başına gitmiş, tek aday, Salih'in yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi, cumhurbaşkanı seçilmişti.
Şimdilik Yemen mevzusunu kafanızın bir köşesine not edin ve yine İngiliz yapımı ikinci dizimize geçelim:
2018 yılının ortalarında önce İngiltere'de ardından Amerika'da gösterime giren yine İngiliz yapımı 8 bölümlük “Deep State” (Derin Devlet) dizisinin konusu da 6 yıl önce çekilmiş olan “Gizli Devlet” filmine oldukça benzemektedir.
İngiliz istihbaratından bir grup suikastçi İran'da nükleer uzmanı bilimadamlarına suikastler düzenlemektedir çünkü İran'ın anlaşmaya rağmen nükleer programını devam ettirdiği istihbaratı bulunmaktadır. Son işleri nükleer programı finanse ettiği söylenen İranlı bir işadamını öldürüp ülkeyi terk etmektir ama bu operasyon sırasında görmemeleri gereken bazı bilgilere ulaşırlar ve kullanıldıklarını anlarlar.
Amerikan senatosunun istihbaratı inceleme komitesini kandırmak için Londra'da yaşayan bir İranlı bilimadamı MI6 ve CIA tarafından kaçırılarak Amerika'ya getirilir. Burada kurulan bir film stüdyosundan yapılan ve istihbarat komitesine naklen izlettirilen sahte bir operasyonla İranlı bilimadamı askeri bir operasyonla İrna'dan kaçırılmış gibi yapılır. Kendisine CIA tarafından ezberlettirilen şeyler söylettirilerek komite İran'ın nükleer programına devam ettiği yönünde kandırılır. Anlayacağınız ortada nükleer programın yeniden başlatılması gibi bir durum yoktur gerçekte.
Uzatmayalım, İngilizlere pis işlerini yaptırarak İranla savaş çıkartmaya çalışanlar gerçekte Amerikalı bir altyapı ve inşaat şirketidir. Bu Amerikalı şirket İran'ın en büyük 10 inşaat şirketinden biri olan bir firmayı satın almayı dener ama başarılı olamayınca İranlı şirketin yönetim kurulunda bulunan ve satın almaya karşı çıkan en önemli yönetim kurulu üyesini Lübnan'da bir düğün sırasında CIA kontrolünde yapılan bir İHA saldırısı ile öldürür. Resmi açıklamaya göre saldırıda yanlış koordinatların girilmesi yüzünden yanlış yer bombalanmıştır. Bu ölümün ardından İran şirketi Amerikan şirketi tarafından satın alınır.
Artık tek mesele İran'a saldırının başlatılıp alt ve üst yapının imha edilmesidir. Ardından savaş sonrası imha edilen yerlerin yeniden imarı için bu İran (ve Amerikan) firması devreye girecektir.
Size Irak savaşı sonrası ülkenin yeniden inşası için Donald Ramsfelt ve Dick Cheney benzerlerinin yaptıklarını, Bechtel ve Halliburton gibi şirketleri hatırlatmış olmalı.
Biraz daha hafızalarınızı tazeleyelim:
Tekrar diziye dönelim:
Planları istedikleri gibi gitmeyen inşaat şirketi bir süreliğine İran planlarını askıya almak zorunda kalır ve şirketin başkanı dizinin son sahnelerinden birinde “şimdilik Yemen'den başlayalım” diyerek konuyu kapatır.
Şimdi bu noktada bir önceki dizinin yayına girdiği tarihte Yemen'de meydana gelmeye başlayan olayları tekrar hatırlayabilirsiniz.
Sahi şu sıralar ABD'de bazıları Yemen savaşını bitirme çağrıları yapıyor, farkında mısınız?
Herhalde bu çağrıları yapanların bu işi insanlık namına yaptıklarını düşünmüyorsunuzdur.
Peki dün Suud'un Ladin grubu ile iş tutan ABD'de bugün değişen bir şey var mı?
Bir iki minik ayrıntı haricinde sistem benzer şekilde tıkır tıkır yürüyor mu diyorsunuz?
Aslında benzer bir konu 2006 yılı yapımı “Görevimiz Tehlike 3” filminde de işlenmektedir. Amerikalı bir silah satıcısı bir Ortadoğu ülkesine kullanımı yasak olan çok tehlikeli bir silah satmak üzere iken yine Amerikalı bir ajan bu silah satıcısını durdurmak için onun peşindedir. Ama bu ajan müdürü tarafından ihanete uğrar ve silah satıcısının eline düşer. Esir düşmüş ajanı koltuğa sımsıkı bağlı iken müdürü Amerika'nın gerçekleri konusunda ajanını kısaca aydınlatır:
"Ben ülkemizin çalışan aileler için harekete geçtim. Silahlı kuvvetler, Beyaz Saray. Sen Davian'ı (silah satıcısı) yakalayacaksın, sonra ne olacak? O bir yaban otu gibidir onu kesersin ertesi gün onun gibi iki tanesi daha çıkar. Onu tutuklarsın, sonra? Onu kullanır ve onunla birlikte çalışırsın. Ve Noel gelir. 18 saat içinde silah Ortadoğulu alıcının elinde olacak ve bu konuda elimizde güvenilir istihbari bir kanıtımız olacak. Yarın bu saatlerde ABD Güvenlik Konseyi konu ile ilgili raporu alacak. Bir hafta içinde askeri saldırı yapılacak. Fırtına dindiğinde ise ülkemiz en iyi yaptığı şeyi yapacak. Temizlik ve altyapı. Demokrasi kazanacak.”
Tüm bunlar ışığında şu soruları soralım:
Yemen'in yeniden inşasını için parayı kim ödeyecek ve yeniden imarı kimler yapacak?
Suud bu işin neresinde olacak?
Rakka'nın yeniden inşasını hangi şirketler üstlendi? (ve tabii ki Suriye'nin)
Gördüğünüz gibi filmler ve diziler eğer dikkatle izlenirse dünya üzerinde çatışan tarafların birbirlerinin planlarını ifşa etmeleri konusunda gerçekten çok öğretici olabiliyorlar.
İngilizlerin çektikleri bu iki dizide resmettikleri hain Amerikalı ve oyuna gelmiş masum İran betimlemelerini takdire şayan buluyoruz.
Ne “iyi” insanlar...
Gelmekte olana bir etkisi olur mu bilmek zor.
Tuhaf zamanlarda yaşayayıp zor sınamalardan geçeceğimiz muhtemeldir...