ABD Suriye'yi vurdu vuralı her kafadan bir ses çıkıyor. Sevinenler, destekleyenler, köpürenler, ortada kalanlar renkli fotoğraflar veriyorlar dünya medyasına. Herkesin ilk aklına gelen soru Türkiye'nin de ilgilendiğini açıktan beyan ettiği S-400 füze savunma sistemlerinin ABD füzeleri karşısında çaresiz kalıp kalmadığı meselesi.
ABD'nin Suriye saldırısı Rus oyun teorisyenleri açısından zor bir durum tabii ki. “S-400'ler Amerikan füzelerini durdurmada aciz kaldı” deseler zaten son dönemde Rus silah sistemlerine karşı karalama kampanyası yürütenlerden çok büyük bir gol yemiş olacaklar.
“Füzelerin geçişine izin verdik” deseler, müttefikini satan ülke konumuna düşecekler. Kısaca; Rusya bu olayda devasa bir gol yedi demek yanlış olmaz.
Öte yandan bu olayın ciddi bir analize ihtiyacı bulunmaktadır. En baştan adını koyalım. Bu olayın çok uzun zamandır temelleri atılan bir danışıklı dövüş olduğu kanaatini taşıyoruz.
Biraz geriye gidelim. Rusya Suriye'ye girerken neler olmuştu?
AĞUSTOS 2015: Suriye'den Türkiye'ye bir saldırı tehdidinin bulunmaması gerekçesiyle Almanya ve iki gün sonra da “Suriyenin elinde kalan füzelerin Türkiye'yi vuramayacağı” gerekçesiyle ABD Türkiye'nin güneydoğusunda NATO'nun Patriot misyonu çerçevesinde görev yapan füzelerini Türkiye'den çekmişti.
Hemen takip eden haftalarda Rusya Suriye'de resmen Esad'ın yanında savaşa girmiş, 2 ay sonra ise bir Rus savaş uçağı Türk hava sahasını ihlal edince Türkiye tarafından vurularak düşürülmüştü. Bu olaya en büyük tepki ise “müttefiklerimiz” AB ve ABD'den gelmişti.
Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin ardından ABD bu kez it dalaşında dünyanın en etkili avcı uçaklarından biri sayılar F-15 savaş uçaklarını Türkiye'den kaçırmıştı.
Rusya – ABD ikilisi her fırsatta Türkiye'ye karşı anlaşmalar yapmışlardı.
Türkiye Suriye sınırını kapatmak için birlikte çok çabalamışlardı.
Türkiye ise onlar Suriye sınırımızla uğraşırken sürpriz bir hamle ile Irak'ın içine bir harekat yapmış ve Başika kampına yerleşmişti.
Her türlü silahını Türkiye'den çeken ABD ve Batı, iş Rusya'nın güvenliği söz konusu olunca hemen başka silah sistemlerine onay vermişlerdi.
Son dönemde ise tüm Batı alemi ile birlikte ABD ve Rusya'nın PKK/PYD'yi silahlandırması üzerine Türkiye, Fırat Kalkanı harekatını yaparak sözde düşman ikilinin oyununu bozmuştu.
Bu ikilinin Suriye işbirliğini görmek isteyenlerin biraz arşiv taraması yapması yeterlidir.
Şimdi bütün bu haberlere rağmen hala ABD'nin Suriye'ye füze saldırısına Rusya karşı koyamadı diyorsanız bir de işin askeri teknoloji kısmına bakalım:
ROKETSAN Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Hayri Torun, Amerika'nın Suriye'ye yönelik füze saldırısında, Rus hava savunma sistemlerinin Amerikan Tomahawk füzelerini neden durduramadığı sorusuna, "Rus savunma sistemleri füzeleri karşılayamaz diye bir olay yok. Demek ki hava savunma sistemleri kapatıldı, onlar da geçti. Yani, Rus hava savunma sistemleri Amerikan füzelerini engelleyemez diye bir olay yok. Çünkü bir füzenin geldiğini hava savunma sistemi 400 kilometre önceden bilir. 400 kilometre önceden çıktığını görür, kendi menziline geldiği zaman imha eder." yanıtını verdi.
Silahlar mevzusuna girmişken burada bir şeyi daha hatırlatalım.
Ünlü Mısırlı gazeteci ve eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdulnasır'ın danışmanı olan Hasaneyl Heykel 1973 Arap – İsrail savaşını anlattığı kitabında ‘Rusya'nın Suriye ve Mısır'a indirdiği askeri malzeme yardımı ile ABD'nin İsrail'e indirdiği askeri malzeme yardımının neredeyse kilogramına kadar eşit düzeyde olduğunu' farkettiklerini anlatır. Bugün bölgemizde global düzeyde oynanan oyunu bundan daha iyi açıklayabilecek bir dipnot yoktur herhalde.,
İki gün önce bir gazetemizde yayınlanan bir haberde Suriye savaşının neden bitmediği sorgulanıyordu:
“Binlerce insanın katledildiği ve vahşice kimyasal silahların kullanıldığı Suriye savaşı silah üreticilerini ihya etti. 5 silah firmasının değeri 6 yılda yüzde 120 artarak 330 milyar dolara çıktı. ABD'nin en önemli beş büyük savunma sanayii ve silah üreticisi şirketinin 2011 yılı başında 150.2 milyar dolar olan piyasa değeri, 6 yıl içinde yüzde 120 artarak 330.7 milyar dolara ulaştı. (…)
ABD ve Rusya, ağır silah ihracatının yüzde 56'sını gerçekleştirirken 2012-2016 döneminde dünyanın en çok silah ihraç eden ülkeleri oldu.” (9 Nisan 2017, Sabah)
Bugün itibariyle ABD'nin Suriye'de vurduğu üssün tekrar kullanımda olduğu, savaş araç gereçlerinin hasar görmediği, Suriye rejiminin saldırıdan önceden haberdar olduğu benzeri bilgiler zaten hepimizde mevcut.
ABD Dışişleri Bakanı Perşembe günü Rusya'ya gidiyor. Son dakika haberleri görüşmenin iptal edildiği yönünde ama ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un kim olduğunu bilmek bile oynanan oyunu anlamamıza yetiyor.
Kısaca, bu kardeşlerin sözde düşmanlık oyunlarını 60-70 senedir seyrediyoruz. Artık bu film gerçekten kabak tadı vermeye başladı. Çekişmezler demiyoruz ama birbirlerine gerçekten zarar vermezler. Tüm yerkürede başka ülkelerin toprakları üzerinde oyunlar kurarlar, başka milletlerin insanları üzerinden birbirlerini test ederler, silahlarını denerler, silahlarını satarlar, amaçlarına ulaşıp toprak taksimini yapıp üslerini kurduktan sonrada barış havarisi numaralarıyla bize insanlık satmaya çalışırlar.
Ve günün birinde birbirlerine zarar verdiklerini görürseniz anlayın ki bir başkasını yutacaklardır ve suyu dalgalandırarak onun su yüzüne çıkarak oltaya gelmesini sağlamaya çalışıyorlardır.
Birinci Dünya savaşına Almanların yanında giren Osmanlı Devleti işgal edilmiş, ümmetini ve bilincini kaybetmişti. İşgalciler İstanbul'a çıkarken sözde “müttefikimiz” Almanların kiliselerinde ise sevinç çanları çalıyordu. Ne ilginçtir ki o zaman Batıcı Jön-Türkler/İttihatçılar varken şimdi aynı işlevi Batıcı Hoşgörücü/FETÖ'cüler görmektedir. 31 Mart (1909) vakası kumpasıyla Selanik'ten Yıldırım Ordularını getirerek sözde isyanı bastırma amacıyla İstanbul'u işgale edip I.Dünya savaşı öncesinde Osmanlıyı parçalayacak olayları başlatanlarla, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türk Ordusu içindeki NATO'nun Hızlı İntikal Kolordusunu (Rapid Deployable Corps) Türk devletinin ve milletinin üzerine 100 yıl sonra yeniden salanlar aynı beyinlerdir.
Eski “müttefikimiz” olay yerinin yakınından bile geçmeyeceğini beyan etmektedir.
2013 yılında ne demişti şimdinin ABD Başkanı olan Trump:
“Hazırlıklı olun, az bir ihtimal olsa da korkunç liderliğimizin bizi farkında olmadan III. Dünya Savaşına sürükleme ihtimali bulunmaktadır.”
I ve II.Dünya Savaşı müttefiki İngiltere Başbakanı May ile elele dolaşan Trump:
I ve II. Dünya Savaşında düşmanı olan Almanya Başbakanı Merkel'e elini bile uzatmamaktadır:
Burada Rus Matruşka bebekleri gibi oyun içinde oyun olduğuna çok dikkat edilmelidir. Türk oyun teorisyenlerinin de Almanya'yı ve onun arka bahçesi AB'yi ardı ardına yaşanan krizlerle kendinden uzak tutarken bir yandan da İngiltere ile oldukça samimi pozlar verdiği gözükmektedir:
Son olarak ABD'nin Suriye'yi vurması sonrasında Suriye'de barışın sağlanacağı, Esad'ın gideceği ve hatta toprak bütünlüğünün korunacağı hülyalarına kapılanlara ise söylenecek tek şey var:
“Saflığınıza doymayın. Onlar bölüp parçalamak için buradalar. Tamir edip birleştirmek için değil”…
Özellikle Ortadoğu'da yapılacak bir savaş ile yakılacak petro-İslam ülkeleri, devasa petrol üreticisi ülkeler olan ABD ve Rusya'yı ziyadesiyle memnun edecektir.
Ve tabii diğerlerini de:
Şu durumda bütün Ortadoğu'ya numara çekiliyor ise ki çekiliyor....o zaman neden trumpa lafta kalmasın dedik?yoksa....(krizi çıkaran da ) çözen de okyanus ötesiydi de Türkiye' yi yanına almak için mi yaptı.... Aslında biz danışıklı dövüşün uzun zamandır farkındayız. Durumu ortak götürdüklerini biliyoruz.... o zaman tek anlaşmamız gereken Esad değilmiydi?
Güzel bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık