Bendenize aşılar ile ilgili sorulan sorulardan birisi de “K vitamini AŞISINI yapdırmalı mıyız?” şeklinde. K vitamininin aşı olmadığı ancak, halkımızın ârifâne bir şekilde aradaki bağlantıyı kurması bahsi diğer.
Bu yazıyı yazmaya niyet etdiğimde bir kaç saatde yazarım zannediyordum. Fakat konuyu okumayı bile günlerce bitiremedim, yazmakdan vazgeçmeyi düşündüm. Daha sonra, dilimizde yazılmış halkın anlayabileceği, hekimlerin ise konunun nasıl ele alınması gerekdiği hakkında naçizane bir referans olabileceği ümidi ile kaleme almaya gayret etdim.
Yenidoğan bilim dalında çalışdığım beş yıl boyunca okuduğum kitap ve makalelerde yenidoğanın hemorajik (kanama) hastalığını (YHH) önlemek için bebek doğar doğmaz 1 mg K vitamininin kas içine zerk edilmesi gerekdiğini, hastalığa duçar olan bebeklerin ağır beyin hasarına maruz kalabildiklerini öğrenmiş ve o dönemde bir iki vaka görmüşdüm. Bir kaç ay önce bir personelimizin bebeğinin, k vitamini uygun şekilde yapıldığı halde YHH'ndan dolayı vefat etmesi de zihnimde yer etdi. Bu durum başka hekimlerin de dikkatini çekmiş sanırım (1).
Yenidoğandan immünoloji-allerji bilim dalına geçdikden sonra bu konu ile ancak yukardaki soru sebebi ile karşılaşdım. Okumaya başlayınca, konunun daha önce bahsetmiş olduğum Rockefeller tıbbı (2) ile alakası olabileceğini düşündüm.
Tarayıcıya Türkçe olarak YHH yazıldığında pek çok makale çıkıyor, ilk bir kaç tanesine bakıldığında, hepsinin benzer bilgiler verdiği görülmekde, Amerikan pediatri akademisi böyle tavsiye ediyormuş! (3, 4, 5). PDR'ye göre ise bu uygulama diğer ülkelerde münakaşalı imiş (6).
Bebek anne karnından çıkdığında ve göbek bağı kesildiğinde vücudunda bazı fizyolojik değişiklikler olur. Çünki bebek anne karnında, annenin dolaşım sisteminden düşük oksijenli kan ile beslenmekde ve solunum yapmamakdadır. Dışarı çıkdığında ise bu durum bir iki dakika içinde değişmek zorundadır; bebek kendi dolaşımını sağlamalı, akciğerleri açılmalı ve fetal dolaşımı sağlayan geçişler kapatılmalıdır (7). Anne ile olan bağlantının kesilmesi ile bebeğin kanında prostaglandin seviyeleri aniden azalır (7), bunun bebekde pıhtılaşma yönüne kaymaya sebep olması beklenir (8). O halde bebeğin pıhtılaşma fizyolojisi erişkinden farklı olmalı pıhtılaşma önlenmeli, tedricen erişkindeki duruma gelmelidir. Nitekim öyle olduğu da biliniyor (9).
Filhakîka bu hadise de, yaradanın muhteşem ilmini, her şeyi en ince noktasına kadar dantel gibi işlediğini idrâk melekesi yerinde olanlara tebeyyün etmekdedir.
Bu nokta-i nazarda sıhhatli bir anneden, sıhhatli bir gebelik ile normal yoldan doğmuş sıhhatli bir yenidoğana k vitamini uygulamak en azından bu fizyolojik duruma müdahale anlamına gelmekdedir. Bu konudaki makalelerin ilk cümlesi nedense “Newborn infants are deficient in vitamin K and consequently may have vitamin K deficiency bleeding—Yenidoğan bebeklerin vitamin K eksikliği vardır ve sonuç olarak vitamin K eksikliği kanaması geçirebilirler” şeklindedir (10) ki bu cümle “antibiyotik eksikliği bakteriyel enfeksiyona yol açar” gibi SAÇMA bir cümledir. Fizyolojiyi tekrar hatırlarsak konunun daha başdan yanlış ele alınmakda olduğu kanaatindeyim.
YHH tabiri de esasen yanlış kullanılmakdadır, doğrusu K vitamini eksikliğine bağlı yenidoğanın kanama hastalığı olmalıdır (11).
Bu konuda nisbeten bîtaraf bir ülke olan İtalya'dan Lippi ve ark'nın derleme yazısı konuyu güzel özetlemiş (9). Bu yazıdaki önemli noktalar şunlardır;
- K vitamini K1 (fillokinon, fitomenadion ve fitonadion) ve K2 (menakinon, menatetrenon) olmak üzere iki çeşitdir.
- K vitamini ile alakalı pıhtılaşma faktörleri II, VII, IX, X, protein C ve S ve protein Z'dir.
- K vitamini eksikliği erişkinlerde çok nadirdir.
- Sıhhatli erişkinde açlık K1 seviyesi 0.15-1 mcg/L'dir.
- Ortalama günlük ihtiyaç ise 1 mcg/kg'dir.
- Anne sütünde 1-4 mcg/L K1 vitamini bulunur, (bioavailability, yararlanma belirtilmemiş), Başka yayınlarda ise 8-9 mcg/L olarak verilmişdir (12).
- K vitamini eksikliğine bağlı kanama hastalığı (VKDB) K vitamini desteği ile düzeltilebilen kanama hastalığı olarak tarif edilir.
- Teşhis ise F II, VII, IX ve X'un azalmış olması ile konulur.
- Bu hastalığın otozomal resesif geçişli yani ırsî olan bir şekli de vardır. Yukarda bahsetdiğim hastanın bu hastalıkdan olması muhtemeldir.
- VKDB etkene ve yaşa göre iki şekilde sınıflandırılır, etkene göre; İdiyopatik (Sebebi meçhul) ve Sekonder (ilaca veya hastalığa bağlı), yaşa göre ise; erken, klasik ve geç tiplerdir.
- Erken tip hayatın ilk 24 saatinde gelişir ve hemen daima ilaç kullanan anne bebeklerinde görülür, K vitamini yapılmadığı takdirde VKDB'nin bunlarda görülme sıklığı %6-12'dir.
- Klasik tip, hayatın iki ile yedinci günleri arasında görülen tipidir ve ağızdan beslenmenin gecikmesine veya yetersiz olmasına bağlıdır. Bunlarda beyin kanaması çok nadirdir, görülme sıklığı da 0 ila binde 4 civarındadır.
- Geç tip ise, sadece anne sütü ile besleme sebebi ile hayatın 2-12. haftalarında gelişir (ne tesadüf, tam da aşıların yoğun şekilde yapıldığı süreç). Bunlarda beyin kanaması vakaların yarısında, ölüm ise beşde birinde husule gelir. Ancak K vitamini uygulanmamışsa bile görülme sıklığı 15-20 binde birdir. (İngiltere'den bir çalışmada ise bu oran yüzbinde 4'dür (13)).
- K vitamini uygulaması en iyi önleme metodu olmasına rağmen hala münakaşa edilmekdedir, bunun sebebi 90'lı yıllarda iki çalışmada bu uygulamanın çocuklarda görülen lösemi ve kanserler ile ilgisi olabileceği hakkındaki iki yayına dayanmakdadır.
- ABD ve İsveç'de yapılan iki geniş geriye dönük çalışmada ise bu bağlantı bulunamamışdır.
- Amerikan Pediatri Akademisi 2003'de bütün yenidoğanlara 0.5 (<1500g)-1 (>1500g) mg K vitamininin kas içine uygulanmasını tavsiye etmişdir. (Ülkemiz çocuk hekimlerinin idol kabul etdiği bu Rockefeller kuruluşunun etik dışı icraatlerini okumanızı hasseten tavsiye ederim (14)).
- Şayet ebeveyn kas içine uygulamayı kabul etmez ise, iki defa 2 mg ağızdan (ilki ilk 6 saatde, ikincisi 4-7. günde) verilebilir.
- Ancak kas içine K vitamini uygulaması ile bebeklerde bir kaç gün sonra kan K vitamini seviyesinin binlerce katına çıkdığına da dikkat edilmelidir.
- Erişkinlerle bebeklerdeki farklılıkların fizyolojik (olması gerekdiği gibi) olduğunu, patolojik (hastalık) olmadığını bilmek esasdır ve K vitamini uygulaması temel olarak geç tipi önlemek maksadı ile uygulanabilir.
Literatür tarandığında Yeni Zelanda'lı olduğu dışında hiç bir bilgi bulamadığım fakat konuya fevkalade vakıf bir yazarın makalesini de muhakkak okumak gerekir (15). Buradaki bilgilere bakıldığında, K vitamini uygulamasının tipik bir Rockefeller tıbbı icraatı olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bu uygulamanın kernikterusa (beyin hasarına yol açabilen bir yenidoğan sarılığı) yol açdığı ve o dönemde çok görüldüğü bile vaki olmuşdur (16). YHH, ne hikmetse her türlü hastalığın kol gezdiği Afrika'da görülmemekdedir (17). K vitamini Glukoz 6 fosfat dehidrojenaz enzim eksikliği olan bebeklerde de kernikterusa yol açabilmekdedir.
Ülkemizde de K1 vitamini konakion ampul adı ile bulunmakda olup, muhtevasında ayrıca fenol, propilen glikol, polietoksile hint yağı da bulunmakdadır. Bu maddeler ve K1 vitamininin kas içine zerkinin anafilaksi ve ölüme yol açabildiği de bilinmekdedir (18).
K vitamininin lösemi ve kanser ile alakası olabileceğine veya olmadığına dair çalışmalar vardır. Hatta her bir YHH hastasına karşılık, K vitaminine bağlı olarak gelişen 100 kanser vakası görülebileceği de iddia edilmişdir (15).
Şu halde, tıbbın birinci prensibi “önce zarar verme”, yenidoğanın birinci prensibi “az elle, çok gözle” olup da, bu uygulamayı yenidoğancılara endoktrine eden Rockefeller tıbbını tebrik ediyorum.
Ülkemizde 2000 yılından beri (19) uygulandığına göre herhalde elimizde öncesi ve sonrasına ait kayıtlar vardır, ilgilisine!..
Başlıkdaki sualin cevabını ise herhalde tahmin etmişsinizdir.
Kaynaklar:
(1) http://www.journalagent.com/okmeydanitip/pdfs/OTD-00710-CASE_REPORT-TUFAN_TAS.pdf
(2) http://ahmetrasimkucukusta.com/2016/02/05/misafir-yazar/zikavirus-ve-rockefeller-tibbi/
(3) http://www.ttb.org.tr/STED/sted0100/st01004.html
(6) http://www.pdr.net/drug-summary/Phytonadione-phytonadione-780
(8) https://en.wikipedia.org/wiki/Prostaglandin
(9) Blood Transfus 2011;9:4-9 DOI 10.2450/2010.0034-10
(10) http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/14651858.CD008342/pdf
(11) http://emedicine.medscape.com/article/974489-overview
(12) Fournier B, Sann L, Guillaumont M and Leclerq M. Variations of phylloquinone concentrations in human milk at various stages of lactation and in cow's milk at various seasons. Am J Clin Nutr 187;45:551-8.
(13) McNinch A and Tripp J. Haemorrhagic disease of the newborn in the British Isles: a two year prospective study. BMJ 1991;303:1105- 1109.
(14) https://vitamingiller.com/emzirmeye-dogal-demek-etik-acidan-sikintili/
(15) http://www.vaclib.org/basic/vitamin-k.htm
(16) Meyer T and Angus J. The effect of large doses of Synkavit in the newborn. Arch Dis Child 1956;31: 212-5.
(17) Birkbeck J. Vitamin K prophylaxis in the newborn: a position statement of the Nutrition Committee of the Paediatric Society of New Zealand. NZMJ 1988;101:421-2.
(18) https://dailymed.nlm.nih.gov/dailymed/drugInfo.cfm?setid=e8808230-2c44-44c6-8cab-8f29b6b34051
(19)http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/mev/mev_gen/acsap/yeni_doganlarda_k_vitamini.pdf