Sözlüklerde ve halk arasında okuma yazma bilmeyen kimseler için “ümmî” ve / veya “cahil” yakıştırması yapılır. Ivan Illich'e göre gerçek cahiller, diplomalarına güvenen ezberciler.
Kur'an-ı Kerim'de Allah-ü Azim-üş Şan, Hz Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in ‘ümmî' olduğunu bildirir. (Cum'a 2, A'râf 157-158 gibi)
Demek ki, ümmîlik Hz Muhammed'in sıfatlarından biri. ‘Keşke bizde ümmî kalabilseydik' diyorum. Zira ümmîlik, bilgi ya da cehaletle ilişkili bir kelime değil. Çeşitli kaynaklarda zikrolunanın aksine, yaratılışı bozulmamışlıktır. Hz Muhammed (s.a.v.) için ümmî kelimesinden ziyade “Ümmî-i Sadık” ibaresi tercih edilir.
Tahrif edilmiş, kirletilmiş, yalan ve yanlış karışmış dünyevî ve / veya uhrevî bilgilerle, saflığı ve temizliği bozulmamışlıktır ümmîlik. O halde fıtratını koruyan, ifsat edici beşeri bilgilerin farkında olan, aklı ve bilinci tertemiz kimseler bir nevi ümmîdirler.
Hz Peygamber hâşâ cahil değil, aksine henüz vahiy gelmediği zamanda bile, hiç kimsenin yardımı, eğitimi, bilgilendirmesi olmadan Allah-ü Teâlâ'ya şirk koşmayan, O'na ibadet için inzivaya çekilip secdeye kapanan, iyiyi kötüden ayırabilen, asla yalan söylemeyen, harama el uzatmayan, iffetli, hayâ ve edep sahibi, emanet ehli bir insandı.
Ümmîler, Allah (c.c.) tarafından korunmuş kimselerdir. Cahil ise okuma yazma bilmeyen değil, onlarca mektep medrese bitirmiş, ancak Allah'ı tanımayan, O'nun güç ve kudreti karşısında boyun eğmeyen herkesin ortak sıfatıdır.
Bugün nice okuma yazma bilmeyen insan vardır ki; edep, hayâ, ilim ve irfanıyla batının kelli felli üniversitelerinden mezun, isminin başında kalabalık unvanlar taşıyanlara taş çıkartır, ders verir.
Kâinatı, onun içindeki canlıları (‘cansız varlık' diye bir şey yok) ve onların tümünü yoktan var edip, nîmetlendireni tanımayan bir adam cahil değil de nedir?
Ivan Illich, batı yahut batı kültürünün yetiştirdiği az sayıdaki vicdan sahibi kimselerden biri. O, tam da günümüzde dayatılan maarifi ve diplomalı cehaleti ‘Okulsuz Toplum' adlı eseriyle en iyi şekilde kitaba döküyor.
Biz, Hz Peygamber (s.a.v.)'e ümmî/Ümmî-i Sadık derken, onun okuma yazma bilmemişliğini değil, onun kirlenmemişliğini, fıtratının bozulmamışlığını, vahye dayanmayan şüpheli bir şeyin O'nda bulunmayışını anlarız.
Henüz Latin alfabesini okumaya başlamadan evvel, Kur'an okumasını öğrenmiş ve hatta daha çocuk yaşta kitap okumaya başlamış biri olsam da, bizim ömrümüzün de kahir ekseriyeti, okullarda öğretilen ifsat edici bilgilerin esaretinde sürdü. Şükür ki değişti…
Ne zaman ki, Kur'an-ı Kerim'i samimiyetle ve anlama gayreti ile okudum, işte ilk o gün fark ettim cehaletimi. O gün bugün ümmî kalamamışlığın ızdırabı içindeyim. Anladım ki, okul ve diploma insanı cehaletten korumuyor. Çok kitap okumakta…
Mesele şu: Hakikatin farkında mısın, değil misin? Hakk ve hakikatle barışık mısın, değil misin? Allah (c.c.) ile irtibatın ne kadar güçlü? Makam, mevki, mal mülk uğruna her şeyi tepebiliyorsan, ne kıymeti var diplomanın?
Okudukların ve diploman seni kibir bataklığına sürüklüyor, fıtratın / dünyanın / insanlığın mahvına neden olan işler yaptırıyorsa, aslında bu cehaletin dik alası…
Eli silah tutan terörist, katildir. Bir ya da daha fazla kimseyi öldürür, o kadar. Oysa diploma, makam, mevki sahibi teröristler, kelam ve fiilleriyle bütün insanlık ve hatta bütün canlılara terör uygularlar. Zulümlerinden nasipdâr olmayan kalmaz da, kimse onlara terörist demeyi akıllarından bile geçirmez.
Bu durumda kandırılmış bir katil mi daha alçak teröristtir, yoksa sıradan teröristleri eğiten, onlar için bilimsel yöntemler keşfeden, kimyasal, nükleer silahlar, biyoteknolojik ürünler ve sair yöntemlerle bütün bir insanlığı hatta tüm geleceği etkileyici zulümlere imza atanlar mı?
Okulda ezberletilen hatta bilinçaltına zerk edilen pek çok safsatayı ilim, bilim ve bilgi sananlar, cehalet ve hatta ümmîliği küçümser. Oysa gerçek tam aksi...
Türkiye diplomalı cahil üreten fabrika gibi bir ülke. İlk dadınız televizyon, telefon ve çevre. Sonra en az 13 sene süren (anaokulu, ilk, orta ve lise) eğitimde dayatılanlar, bir insanı cahil bırakmaz da ne yapar? Mesele bir alfabeyi okuyup yazmak ve dayatılanları ezberlemekse, bunun için insan olmaya gerek yok, robotlar da yaparlar aynını.
Artık okula gitmek herkes için zorunlu. Liseyi bitiren biri için Türkiye aç kalma cehennemi. Üniversite mezunlarının hâli daha be acı kardeşim. Yüksek lisans doktora yapmamışsanız, sizi artık kimse adam yerine bile koymaz. Hele birkaç lisanınız falan da yoksa vah ki ne vah!
Bu diplomalılar bir gün bağ bahçede çalışabilir veya evlerinin en basit işini yapabilirler mi? Bir el aleti alıp sıradan bir işi becerebilirler mi? Zira artık onlar sebze meyvenin topraktan geldiğini bile bilmezler. Allah'ın tertemiz, nefis gıdalarını, endüstrinin kimyasallarına tercih edecek kadar hakikatten uzak kimselerdir bunlar…
Şimdi düşünün, herkes üniversite mezunu, ama aç. Topraklarımız ise bomboş. Şoförünüz doktora yapmış, temizlik görevliniz iki fakülte bitirmiş, yüksek lisans mezunu. Falan filan…
Ümmî kalmak için canınızı bile vermeye razı olursunuz da, ne mümkün?
İşte bugün yaşayıp da farkında ol(a)madığımız bu hâle, cehaletin daniskası derler be kuzum.
OKUNACAK KİTAPLAR
Geleceğimizde İslam Var, Roger Garaudy, Türk Edebiyatı Yay.
Sokakta, Bahaeddin Özkişi, Ötüken Yay.
Hocam Eğitim şart deniyor da.......Sizinde bahsettiğiniz gibi...ama Resulumuz'un örnek hayatını hiç birimiz....yaşamak öğrenmek...için anlamak yerine kariyer sahibi olmaya bakılıyor ALLAH bizleri hidayetine erdirsin....İNŞALLAH.....