Can Kemal Özer

‘Türkiye kıvama girene kadar darbe yapmaya devam edeceğiz’

10.09.2016 00:36:09

Önceki yazımızda, Aziz Pavlus diye bilinen Fars Yahudisi San Pol'ün ömrünü Hz İsa'ya inen vahyi tahrife adadığını ve Luka İncilini yazdığını belirtmiştik.

Pavlus aynı zamanda, günümüz Hıristiyanlığı denilen sapkınlıktaki teslisi icat eden, Hz İsa'yı Tanrı'nın oğlu ilan eden ve Hz Meryem'e iftira eden kişiydi.

Haham Baruch Efrati'nin Ağustos 2015'de “Hıristiyanlık ve onlara ait peygamber kıssaları 1 ile 15'inci asır arasında yaşamış Yahudi hahamlarca yazıldı” dediğini belirtmiş, yine bir Yahudi olan İbn-i Sebe'nin İslam'ı tahrife yeltenen ilk kişi olduğunu, Hz Ali'ye ilahlık isnadında bulunduğunu, Gülen'e İslam'ı tahrif etme yani yeni Pavlus'luk görevi verildiğini de dile getirmiştik.

O halde devam edelim…

İngiliz casusu Aubrey Herbert, Arnavut isyancısı İsa Bolenitini'yi Londra hayvanat bahçesine götürüp gezdirdikten sonra ‘nasıl buldunuz' diye sorar. İsa Bolenitini ise çok anlamlı ve neredeyse küresel düzeni özetleyen şu cevabı verir: “Şeytan hariç her şeyi kafeslere katmışsınız'”

FIRINCI EMANUEL, HAMUR TÜRKİYE OLUNCA

Selanik Yahudilerinden, Jön Türk üyesi, avukat Emanuel Karasu'yu tanırsınız. Sultan Abdulhamid hazretlerinin azil kararını tebliğe giden dört gayrimüslimden biri. Aynı zamanda Selanik'teki Makedonya Risorta Masonik Locası'nın kurucusu, üyesi ve başkanı. İT (İttihat ve Terakki)'in Müslüman olmayan ilk üyesi. Gerçi geri kalanının ne kadarı Müslüman o da ayrı bir mesele. Unutmadan Paşa'da bu locanın üyesiydi.

İttihat ve Terakki'nin müşavirliğini yapan kuzeni Maitre Salem, ye­ğeni ve bir İngiliz'le Büyükada'da dolaşırken kendisine, Türkiye (Osmanlı) ile ilgili düşünceleri sorulunca manidar bir hamur fırıncı misali verir.

“Siz hiç hamur yoğuran bir fırıncı gördünüz mü? Bizi ve Tür­kiye'yi düşündüğünüzde fırıncı ile hamuru gözünüzün önüne getirin. Biz fırıncıyız, Türkiye de hamur. Fırıncı hamuru evirir çe­virir, hızla çarpar ve tokatlar, yumruğu ile döver... Ta ki pişirme kıvamına gelene kadar. Bizim yaptığımız da budur. 1908'de bir ihtilâl yaptık, sonra 1909'da bir karşı ihtilâl, sonra başka bir tane ve hamur kıvama gelene kadar muhtemelen yapmaya devam edeceğiz. Sonra onu pişireceğiz ve onunla besleneceğiz.”

Emanuel şeytanının bu cümlelerinden sarsılan yeğeni “Tüm bu ihtilallerle nereye varılacak” diye sorar. Karasu, yeğeninin kafasını okşadıktan sonra “Üzülme oğlum. Her şey iyi olacak” diyerek teselli eder. Söze giren kuzeni Maitre sert bir şekilde, “Sen ne diyorsun Emanuel” diye çıkışır. Karasu ise “Kapa çeneni Salem, bu ihtilâller olmasaydı sen ne olurdun düşün bakalım!”

Emanuel açıktan düşmanlığını gösteren bir Yahudi idi. Bir de bunu gizleyen ve gizlemeye devam eden Müslüman görünümlü Yahudiler vardı. Artık devir onların devriydi. Biraz zaman geçmişti. Ülkede o zaman CHP iktidarı vardı.

Meşhur mimar Turgut Cansever'in (1921-2009) babası Dr Hasan Ferit (Cansever) Bey (1891-1969) sonraki dönemle ilgili şunları naklediyor: “Türk Ocağı katib-i umumisi idim. Ankara Keçiören'de ikamet ediyordum. O sırada Halk Partisi hususi sohbetlerinde Hıristiyanlaşmak fikirleri yaygınlaşmıştı. Bir gün onlara dedim ki: “Hıristiyanlığa dönmek istiyorsunuz. Fakat burada durmayacaksınız. Yahudiliğe dönmek isteyeceksiniz. İyisi mi şimdiden Yahudiliğe gönünüz. Mesele böylece halledilmiş olur. Bence Hıristiyanlığa irtica hareketinden ise Yahudiliğe dönme hareketi daha esaslı olur.”

“Ebedi Şef” vefat etmiş, ülkenin ipleri “Milli Şef”in eline geçmişti “Türkçe ezan”dan sonra “Türkçe Kur'an devrimi” macerası yarım kalmıştır. Yeni şef bunu tamamlamaya kararlıdır. Yanına Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'i de alan İnönü, Diyanet Reisi Şerafettin Yaltkaya'yı çağırıp, Türkçe Kur'an yazdırılması ve ibadetin ev ve camilerde de sadece Türkçe yapılması konusunda fikrini sorar. Yaltkaya pek münasip görür. Matta, Luka, Yuhanna, Markos İncilleri gibi siparişler verilir. Balçıoğlu Kur'an-ı, Cemil Sait Kur'an-ı, Hacı Murat Kur'an-ı ve Necipoğlu Kur'an-ı diye dört örnek çalışma yaptırılır.

Gırtlak veremi yüzünden Yaltkaya 1947'de ölünce yerine yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki merhum vekâlete geçer. İnönü, Akseki merhumu çağırıp “Bu devrim herhalde olacak. İbadetler Türkçe yapılacak” der.

Hocaefendi de, “Paşam, mesele mühimdir, tatbik kabiliyetini tetkik etmek icap eder. İlmî cephesini tetkik için biraz müsaade buyurunuz” deyince, İnönü küplere biner. “Tetkik olunacak ciheti yok. Şerafettin Efendi caiz ve muvafık olduğunu kabul etmiş ve birçok sureleri de hazır etmiştir. Sizin yapacağınız uzun boylu bir şey yoktur. Onun hazırladığı esaslar dairesinde bu inkılabın bir an evvel tahakkuku lazımdır” diye kükrer.

Akseki'li hoca, Börekçi, Yaltkaya, Tunagür veya Gülen değildir ki, hemen başım gözüm üstüne desin. Hoca çevresiyle istişareler yapar, bir hâl çaresi arar. İstifa etmemesi tavsiye edilir. Müslüman muharrirler bu hususta tenkit yazıları neşreder. İnönü'nün hayali hayat bulmadan seçimler gelir çatar. Menderes iktidara gelir ve bu kez ezan aslına rücu eder.

İkinci cihan harbi bitmiş, kaptan koltuğunun sağ kanadına ABD, sol kanadına SSCB oturmuştur. CIA, BM, NATO ve İsrail kurulmuştur.

MANEVİ CİHAZLANMA DERNEĞİ

33. dereceden mason, dönemin İstanbul Valisi Prof. Fahrettin Kerim Gökay'ın da aralarında olduğu Büyük Kulüp üyesi masonlar “Manevi Cihazlanma Derneği”ni kurarlar.

Dernek ‘anti Komünizm' propagandası yapacaktır. Güya maneviyat zayıflamıştı, bu sayede yeniden cihazlandırılacaktık. Ayrıca çevre kirliliği(!) almış yürümüştü. Hepimizin güzelleşmesi(!) için Güzelleştirme Dernekleri kuruldu.

Mevlevi Tekkeleri başka olmak üzere bazı tekkelerin postnişinlikleri çok önceden işgal edilmiştir. Pek çok cemaat lideri, sözde şeyh ve sair de o yıllarda bu derneğe üye yapılır. Gülen'in okullardan örgütüne adam devşirdiği gibi (ki Gülen işi buradan öğrenmiştir) bunlar da buralara takılan kişiler arasından seçim yapıp devşirmeye başlarlar. Bu sayede hem Komünizm belasından kurtuluyor, hem maneviyatımız artıyor, hem de çevremiz güzelleşiyordu.

27 Mayıs darbesi yaklaşırken, Manevi Cihazlanma Derneği'nin başkanı DP Milletveki­li Ekrem Tok olmuştur. Tok başkanlığındaki dernek üyeleri, Menderes'e “Reconciliation” adlı bir projesi götürür.

Projeye göre İstanbul ‘Dünya Dinlerinin Başkenti' yapıla­cak, Fener Patrikhanesi, Vatikan gibi bir devlet haline getirile­cek, Sabetayistliğe son verilerek, Müslüman gözüken Yahudiler dinlerine geri dönecek, Ayasofya “Ortodoks Kilise'si yapılacak, ” şimdi müze olarak kullanılan Kariye Camisi de Hilafet Merkezi olacaktır.

Bilderberg'in 1959 toplantısı İstanbul Yeşil­köy'de yapılmıştır. Toplantıya Nur Locası'nın 33. dereceli Maşrık-ı-Azamı Hazım Atıf Kuyucak'ta katılmış ve Türkiye bahisli gizli oturumda Bilderberg'ten de tam destek alınır.

Menderes bunu reddeder. Ardından 27 Mayıs olur. 1963'ün son günlerine doğru, 1957'de projelendirilen Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'dan oluşan “İbrahim'i Dinler Projesi” diğer adıyla da “Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü” toplantıla­rı başlatılır.

Dışişleri Bakanı Sabetayist ve mason İhsan Sabri Çağlayangil de bu projenin içindedir. Bu konuyu anlatmak için Bursa'da ikamet eden Ayetullah Humeyni'yi ziyaret ederler. Piyango, “Komünizmle Mücadele Derneği'nde ellerinde büyüyen Gülen'e çıkar. Sonra bütün dağlar yol olur. Daha sonrası malum.

Biraz daha geriye gitmeye kalkınca, 19'uncu asrın son yıllarında karşımıza İranlı Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh'un başını çektiği Modernist, mason bir klik çıkacaktır. Hâlâ etkileri devam eden bu modernist proje ve Haham Hayim Naum meselesine girmek lazım. Ama şimdi değil.

Fakat şimdi o günlerde başka tekke ve yapıların da proje içine alınır. Ardından sahte tekke ve şeyhlikler ihdas edilir. Az sayıda Tekke'ye müdahalede başarısız olurlar. Kuşkusuz onlardan biri İskenderpaşa Tekkesi'dir. Bu cemaatin 1968 sonrasında siyasetteki etkinliğinden büyük rahatsızlık duyarlar.

1974'de MSP'den ayrılan 24 milletvekinin mensubiyeti ve proje ile illiyetleri de araştırmaya değer bir konu...

Yaşar Tunagür, Gülen'i bu cemaatin içine gönderir. Ama merhum Mehmed Zahid Kotku, olup bitenden haberdardır. Yerine geçen Esad Çoşan'ın 2000'de Avustralya'da katledilmesi ile cemaat sekteye uğratılır. Son olarak, Putin'in makam aracı kazası ile Esad Hocaefendi'nin vefatına yol açan “kaza”daki benzerlik incelemeye değer.

Hayırlı bayramlar. Bayramdan sonra görüşmek niyazı ile…

  1. l l

    Neden israil i ilk taniyan ülke oldugumuz daha iyi anlasiliyo

  2. İbrahim Alkılıç İbrahim Alkılıç

    Kemal Bey'in yazılarından maalesef çok geç haberdar oldum. Allah razı olsun, istifade ediyoruz. Biz 12 Eylül öncesinde duvarlara 'Tek Yol islam' yazan cemaatin son mensuplarıyız. MSP'den istifalar (24 vekil) Seçime göre ayarlanmıştı. Her akşam radyo haberlerinde 'Bu gün de msp- den iki kişi istifa etti diye trt spikeri ballandıra ballandıra anlatır, bizim de içimiz cızz ederdi. Bu seçime kadar böyle devam etti. Erbakan Rahmetli de demedi ki; ' Lan deyuslar ayrılacak olan ne kadar varsa siktirsin gitsin'. Diyemedi. Bu da içimizde ukde kaldı.

YORUM YAP