TRT geniş imkânları olan bir kurum. İsterse çok ama çok şey yapabilir. Bunu da gösterdi.
Son yıllardaki Diriliş Ertuğrul, Yunus Emre, Filinta, Sevda Kuşun Kanadında ve son olarak Payitaht Abdülhamid bunların ilk sırasında yer alan güzel icraatlarından…
Başında genç bir ekip olan TRT'den çok daha fazlasını bekliyoruz. Eserin iç ya da dış yapım olmasının da bir önemi yok. Mühim olan şey, ekranlarını açıp, destek olmak.
Ayrıca yayınlamak kadar yayınlama zamanlaması da bir o kadar önemli. Mesela geçtiğimiz hafta Cuma günü, (yani Payitaht Abdülhamid dizisi başlamadan aynı saatte) ‘Kurtlar Vadisi Filistin' yayındaydı. İşte zamanlama diye buna denir.
Üstelik sadece Abdülhamid dizisi öncesi değil, İsrail'in son şımarıklıklarının üstüne kamu kanalında, Türk film tarihinin bize göre en siyasi ve en değerli filmini yayınlamak şayan-ı tebriki gerektirir.
TRT'nin çok daha iyi işlere imza atma imkân ve kapasitesi olduğu açık. Zaman geçirmeden daha güzel TRT ekranları görmeyi arzu ediyoruz. Ancak bir birkaç hususu da belirtmek şart.
TRT'nin en mühim kanalı TRT Çocuk. İzlemediğim için bilmiyorum. Bazı arkadaşlar eskiye oranla oldukça iyileştiğini belirtiyorlar ve ama yeterli bulmuyorlar.
Batı, çocuklarımızı çizgi filmlerle çalıyor. TRT'ye de işini gücünü bırakıp çocuklara sahip çıkmak düşüyor. Bizim senaryo ve malzeme sorunumuz yok. Büyük veya çocuklar için örnek olacak muhteşem tarihi kaynak ve kahramanlarımız var.
Geçmişi bizden daha zengin kim var ki zaten? Hz Ali, Hz Enes b. Malik, Hz Hasan, Hz Hüseyin, İmam-ı Azam, İmam-ı Maturudi, Alparslan, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Nureddin Zengi, Selahaddin-i Eyyubi, Tarik b. Ziyad, Barbaros Hayrettin Paşa, Mimar Sinan vs gibi şahsiyetlerin hikâyeleri çekilebilir.
Biz de genellikle ‘Çanakkale' başta olmak üzere acının çok olduğu eserler daha çok işleniyor. Bu günlerde bunlardan ziyade insanları motive edecek, coşturacak, ümit var kılacak olanları yapmakta yarar var.
Zamanımızda çok kabiliyetli gençler var. Yani un, su, yağ elde. TRT, dünyaya da ihraç edebilecek çizgi filmler yaptırabilir bu gençlere.
Sende ümit var TRT, daha iyilerini bekliyoruz!
TRT'NİN BELGESEL KANALINDAKİ UYDURUKÇA
TRT'nin belgesel kanalı da cidden iyi işler yapıyor. Bir de şu Darvinizm'den kurtulsalar. Önceki gün görmüştüm, acil durumda aranacak numara ‘911' olarak gösteriliyor. Burası ABD'de değil. Ayrıca 51. Eyalet olmaktan taa 15 yıl önce vazgeçtik. Biz bağımsız bir ülkeyiz ve acil durumlarda 155'i ararız. Yöneticimize hatırlatmak isteriz.
DİLİNİZİ EŞŞEK ARISI SOKSUN
İster kamu, isterse de özel yayın organlarının Türkçenin tahrifine yaptıkları katkı dehşet boyutlarda. Öyle haberler hazırlanıyor ki, insan küçük dilini yutuyor. Medyada lisan bu kadar dipte olursa, toplum ne hale gelir bir düşünün...
Zaman zaman ilahiyatçıları dinlerim ekranda. Bazen bir şey öğrenmek için değil, sadece bazı hallerini gözlemlemek için. En dikkat çekici özellik şu: İlahiyatçılar bile genellikle Türkçe bilmiyor. Uydurukçaya teslim olan bu zümre, bize dini anlatmaya kalkıyor. Bir de, Kur'an Meali hazırlayanların Türkçeleri var ki, Allah şerlerinden muhafaza etsin.
Haberlerde “neyse ki” ve “şans eseri” gibi iki moda kelime var. Neredeyse felaket ve acı haberlerinde bu iki kelimeye mutlaka rast gelirsiniz. Diyanet Tv'nin haberlerinde bile kullanıldığını görünce, insan diğerlerine diyecek bir şey bulamıyor.
“Allah korudu, Allah muhafaza etti, şükür ki bir şey olmadı” demek yerine “Şans eseri kimsenin burnu kanamadı,” “Şans eseri ölen olmadı” deniliyor.
Bunun nedeni, sekülerliğin ruhumuzu istila etmesi. Benlik haline dönüşmesi.
Devletin ajansından birkaç örnek verelim:
“Evlerine düşen roket mermisinden şans eseri kurtuldu”
“6-7 Ekim katliamından şans eseri kurtulmuş”
AK Parti il başkanı ise şöyle diyor: “Neyse ki, şans eseri aracımız boş iken şoför tarafından seçim çalışmalarından sonra partiye getirilirken bu saldırı oluyor…”
Ne diyelim, Allah sizi ıslah etsin. Bunlar başınıza “şans eseri” gelmedi, “şans eseri” de düzelecek değil. Bunu siz ettiniz, siz düzelteceksiniz.
Aslında Anadolu Ajansı, haberlerindeki seküler kavramlar ve uydurukçayı temizlese, Türk medyasının dili de yerlileşecek ve bir nebze düzelecek. Buradan yazdık diye inatla devam etmezlerse, düzeleceğinden ümit varız.
Sizi severek takip etmekteyim hocam. Fakat şu var ki bazen çok avami tarzda ve tezatlı ifadeleriniz oluyor. Mesela medyaya uydurukça ithamında bulunurken genellikle, gözlemlemek vs. piç kelimleri kullanıyorsunuz, halbuki umumiyetle, müşahede etmek vs. demeliydiniz. Lütfen bu hususlara dikkat edin, zira gülünç oluyor.
Söylediğiniz anlattığınız bu konu gerçekten çok önemli kemal Özer hocam. Malesef batıya bağlı kalmaktan öz ve öz olan turkçemizde olan kelimeleri kullanmaktan aciz kaldık. Bırakın medyayı bütün alanlarda bize bunu alistira alistira yerlestirmisler. Tekrardan ecdadimizın bizlere öğrettiği dini ve orfi yaşantılarımiza donmemiz dileğiyle.
trt ye bu konularda mail atmak isteyenler: [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected] , [email protected]
Hocam sizi 'şans eseri' tanıdım. Uzun zamandır yazılarınızı takip ediyorum. Çok güzel konulara değiniyorsunuz. Bugün ki manşette sizin elinizden çıkmış gibi. Böyle önemli ve uzun vadede karşımıza mutlaka çıkacak konulara yazılarınızda değinmeniz, gazete de manşetten verilmesi çok önemli ve taktire değer. Gündelik, anlık haberler peşinde koşan, tek derdi A partisini övmek B partisini karalamak olan gazete ve TVlerin sayısının azalmasını temenni eder, sizlere muvaffakiyetler dilerim.