Geçtiğimiz günlerde Aydın'a gitmiştim. Evvelinde de şehrin tarihi, siyasi ve kültürel hayatı hakkında kısa bir internet taraması yaptım. Ziyaretim sırasında da çok farklı kesimlerden insanlara, Aydın'ı sordum.
En ilginç bilgiyi, Celal Bayar Üniversitesi'nden bir akademisyen arkadaş verdi. Hicri 52. yılda, aralarında Ebu Eyyüb el Ensarî (r.a.)'nin de olduğu Sahabe-i Kiram ve tabiinden oluşan bir ordu, Hz Muaviye'nin oğlu Yezid kumandasında İstanbul'u kuşattığı gibi, bugün Aydın ili sınırları içinde kalan bölgede de 6 ay süren bir kuşatma yapmışlar. Kudüs, Şama, İstanbul'dan sonra ilk hedefmiş bölge… Komutan yine Yezit imiş... Bunu ilk kez duydum.
Aydın turizminden çok, inciri/yemişi, zeytini ve zeytinyağı ile meşhur bir şehir. Bu durumda insanın aklına ister istemez ‘Tin Suresi' geliyor. ( وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ - (Vettîni vezzeytûn) - İncire ve zeytine andolsun.)
Aydın vilayetimiz için ‘Tîn/İncir ve Zeytun şehri' demekte galiba bir beis yok.
Halk, vali ve rektör beylerden oldukça memnun. Şehirde aynı ailenin yaptığı Osmanlı eseri camiler var. Yatsı namazını kıldığımız barok eseri cami, Tanzimat sürecinin kilise mimarisi örneklerinden biri. Süslemeleri insanın ruhuna azap eder cinsten. Diğerleri ise Osmanlı ruhunu yansıtıyor.
Şehri dolaştığınızda belediyenin başarısızlığını açıkça görebiliyorsunuz. Diğer yandan da, iktidar ve muhalefet milletvekilleri ne demiş, nasıl kimseler diye baktım. Aydını siyasetçilerden bir milletvekili Aydın Denge gazetesine konuşmuş. Dikkatle okudum. Okudukça ziyaret ettiğim illerin vekillerine merak sardım. Nasipse zaman zaman paylaşırız İnşaAllah!
Öncelikle belirteyim ki, metin 7-8 sayfa. Bize ilginç gelen noktaları tabiri caizse biraz da bağlamından kopararak cımbızladık. İlgilisinin özellikle de AK Partili vekillerin zaman ayırıp tümünü okumasında yarar var. Zira nasıl siyaset yapılır, nasıl yapılmaz meraklıları için iyi bir örnek.
İşte bu mülakattan kesitler:
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun talebesi ve avukatı olarak bilinen AK Parti Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz, TBMM'deki makam odasında, Denge Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Emin Aydın'ın sorularını yanıtladı. Takdim böyle. Mülakattan kesitler ise:
“Biz de hem Aydın Milletvekili, hem de Başbakanımızın talebesi olarak, inşallah Aydın'a verdiğimiz sözleri diğer Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte yerine getireceğiz.
Aydın'da 12 yıl sonra ilk defa AK Parti psikolojik üstünlüğü ele aldı. Aydın seçim sonuçlarında başarınız neye dayalı diye sorarsan, öncelikle genel konjektöre bağlıyorum.
Abdurrahman Öz olarak ben, benimle çalışmak isteyen herkesle çalışırım. Ama siyasetçi olduğumuz için orada ince bir noktaya dikkat edilmesini hep belirtiyorum. Hatta ben siyasetçi değil, dernekler, odalar, valilik, üniversite, belediyeler. Benimle çalışmak isteyen, benden bu manada işlerin çözümünde yardım isteyen herkesle beraber olurum.
Aydınlı olduğunu öğreniriz, destek oluruz. Ama önce Aydınlının kendisinin yetişmesi lazım. Okusunlar, gayret etsinler. Hâkimlik sınavlarına girenlere, kaymakamlık sınavlarına girenlere biz yardımcı oluyoruz. Hiç bir şeyde bir şey yokken bir adamı getiremezsin. Mesela biz kendi başımıza geldik, okuduk, gayret ettik, avukatlık büromuz var, bu işler birden olmuyor. Başbakanımızın yanında hem talebeliğini yaptık, hem de avukatlığını yaptık.
Sayın Başbakanımızın hukukçu kimliğimizle bize güvendiğini, sevdiğini Aydın halkı biliyor. Partimizin kongresinde tüzük değişti. Ben bu tüzüğü değiştiren 4 kişilik komisyonun üyelerinden bir tanesiydim.
Bizim hem Aydın'a, hem de Ankara'ya bakan yönümüz var. Başbakanımıza hukukçu kimliğimizle bakan yönümüz var. 7 Haziran'da ve 1 Kasım'da aday listesinin ikinci sırasında olmak normal.
Normal şartlarda ben milletvekiliydim ve ikinci sıra adayıydım. Ama ben seçimi kazanmamız gerektiğini ve Aydın'dan en az üç milletvekiliyle Başbakanımızın karşısına çıkmamız gerektiğini bildiğim için her zaman sırayı önemsemeden Mustafa Ağabey'i ön plana çıkartarak hareket ettim. Bu davranışım, Başbakan'a yakınlığımdan kaynaklanan sorumluluğumun neticesi…
Aydın'da yerel siyasete, insanımızın alıştığı klasik siyasete uymayan davranışımın sebebi, aslında benim o sorumluluk biçimidir. Ama ben bunda başarılı olduğuma inanıyorum.
Seçimden sonra harmandalıyı hem Nazilli'de, hem de Kuyucak'ta beraber oynadık. O resimlerimize bakarsanız görürsünüz. Ben ısrarla şunu yaptım; Hakan Çağlar Erürker'i zeybek oynarken önüme geçirdim. Metin Yavuz ağabeye ve ilçe başkanımıza ‘hadi gel sen de oyna' dedim. Takım oyununu severim, efe takım olarak da oynanabilir. Takım oyununa devam.
Ben mizaç itibariyle anı yaşayan ve mutlu olan, gereğini yapan bir insanım. Akşam yastığa kafamı koyduğumda uyumam lazım. Üzülmemem gerektiğine de inanıyorum. Ben benim gibi çalışan arkadaşları istiyorum. Aydın'a gidip emekli olup, ölüm sıranı bekleyebilirsin.
Şuan benim dört senelik sürem var. Bir daha seçiliriz, seçilmeyiz ama seçilmek isteriz ve inşallah da seçiliriz.
AK Parti her yerde bir sürü oy alıyor, Aydın'da alamıyorsa bunun sebebi bürokrasinin tembelliğiyse müsaade etmeyiz. Herkes çalışacak. Ben gelip bir günde 13-14 düğüne gidiyorsam, sıfır aldığım 100 bin TL'lik arabayla Koçarlı'nın dağlarından Karpuzlu'ya indirebiliyorsam, onların ellerinin altında devlet imkânları var onlar da çalışsın.
Bugün bulunduğum konumu 10 sene öncesinden az çok planlamışımdır, büromu planlamışımdır, Kuyucak'ta kaldığım evi planlamışımdır. Benim avukatlık yaptığım dönemde, Ankara'da en çok bilinen özelliğim ‘Abdurrahman'a bir işi teslim et, dön arkana git' olmuştur.
Kısa dönemde açıkçası şunu söyleyeyim, 550 milletvekilinin hiçbirisi bir iş yapmadı. Buna rağmen devamlı geldim, gittim, teşkilatları ziyaret ettim, teşekkür ettim, iftar, sahur, dolu dolu milletvekilliği yaptım. Ona karar verdiğim için gönlüm çok rahattı.
Seçimlerden sonra bir şekilde teşkilatların kongre sürecine girmesine lazım ve bu kongre sürecinde de teşkilatların yüzde 40-50 yenilenmesi gerektiğine inanıyorum.
Ben her olaya iyi niyetle yaklaşırım. Bu camiada ve Ankara'da kabul görmemin en önemli nedeni de budur. İnsanlar benim ismimi duyduklarında, ‘Abdurrahman diyorsa vardır bir şeyi' derler.
Bu seçim döneminde Aydın basını bizi çok ciddiye almadı. Aydın Çıldır Havaalanına inen ilk siyasetçi benim. Bir kere bunun Aydın tarihinde kayıtlara geçmesini istiyorum. Bakan, müsteşar ve genel müdürle, küçük bir uçakla geldik. Güzel ve zevkli bir olaydı. Ovaları seyrederek iniş yaptık.
Abdurrahman Öz olarak sıfırdan bir şey icat ediyormuş havasına da girmek istemiyorum. Tozlu raflarda ilgi bekleyen projeleri karıştırmamız gerekiyor. En iyi yapacağım şeylerden biri de budur.
Sivil toplum da olsanız, devlet ile bağlantınız yoksa bir şekilde çok etki alanınız olmuyor. Aydın'ın havası, toprağı, suyu güzel. İnsanlar Aydın'da doğup, burada yaşayıp ölebilir.
Abdurrahman Öz, strese girerse saldırgan bir adam olabilir, diyorum. Benim ankete verilecek param yok. Anketlerle iş yapanlar bir süre sonra anketçilerin güdümüne giriyor, onların kontrolünde bir siyasetçi oluyorlar ve halktan kopuyorlar. Ben anketçilerin değil, halkımın yön verdiği bir siyasetçi olacağım. Halkla arama kimseyi sokmam.
Ben vatandaş olarak düğmeyi bastığımda lambamın yanmasına bakarım, canım incir istediğinde de en iyisini, en kalitelisini yemek isterim. Siyasetçi olarak, ben ne elektrik mühendisiyim, ne incirle ilgili gıda ya da ziraat mühendisiyim. İncir ve Jeotermal ilişkisini bire bir teknik olarak bilebilecek kişi değilim. Bu manada Aydın'da bir üniversite var. Üniversite ne iş yapıyor? Bunu araştırsın. Bize gelsin, ‘araştırma yapacağım, bütçem eksik' desin, biz bütçesini karşılayalım.
Siyasetçi her şeyi bilecek ve yapabilecek bir adam değil. Üniversite kapıdan dışarı çıksın, gezsin.
İl müdürleri ve daire amirleri konusunu söyledik. Nihayetinde, Rektör de Aydın'daki bir kurumun yöneticisidir. Biz Aydın siyasetçisiyiz. Rektör, Aydın'a hizmet etme yönünde herhangi bir il müdüründen farklı değildir.
İş yapacak olanın başımızın üstünde yeri var, ama üzerimizden siyaset yapılmasına müsaade etmeyiz. Nihayetinde siyaseti biz yapıyoruz…”
Tümünü buradan okuyabilirsiniz: http://goo.gl/BduQBk