Fatih D. Alkan

Terörün muhtaç olduğu adalet

11.11.2016 00:05:32

Bu ülke kim tarafından yönetiliyor? Ya da bu ülke kimlere rağmen yönetilmeye çalışılıyor?

Yıllardır Meclisimize çöreklenmiş terör örgütü uzantısı olan siyasal parti yöneticilerinin ve bazı milletvekillerinin önce gözaltına alınması, akabinde tutuklanması bazı şerlilerin ortaya çıkarak ‘bu ülke nereye gidiyor?' yaygaralarının tekrar ortaya çıkmasına neden oldu.

Yıllardır terör uzantısı siyasal partinin mecliste ne işi olduğunu soranlar, parti yöneticilerinin tutuklanması sonrasında yapılanların ‘hukuksuz' olduğunu keşfediyorlar(!) Terör örgütünün siyasal sesinin yıllardır isyan çağrısı yaptıklarını akıllarından çıkardılar. Çeşitli bahanelerle sokaklara dökülenlere ses çıkarmayanların bugün yabancı basının sesine kulak vermeleri manidar. 15 Temmuz badiresinden etkilenmeyen Türk Lirasının değerinin şimdi ufak tefek değişiklik göstermesi insanları rahatsız ediyor. Şehitlerimizin kanlarının akmasına sebep olanların tutuklanması mı daha önemli, yoksa o kan akıtanların tutuklanmasına bağlanan sebeplerin piyasalarda değer kaybına neden olması mı? Doların 15 kuruş değer kazanmasından daha mı değersiz yıllardır Mecliste fitne üretenlerin tututklanması?

Terörizmi destekleyen medya odaklarına yapılan operasyonları okuyamayanlar şimdi bu operasyonların yapılmasının yanlışlığını yorumluyor. Çeşitli medya kurumlarının yaptıkları algı operasyonları, bütün değerlerini ekonomik verilerle değerlendiren halkımız üzerinde bir anlam ifade edebilir. Ancak bu anlamın da ‘kan içici örgüt'lerle aynı minvale geldiği hatırdan çıkarılmamalıdır.

Terör örgütü ile aynı düzlemde yayınlar yapan yerli ve yabancı  medya organlarının, tutuklu partililerce isyan çağrısı yapmalarını, 6-8 Ekim olaylarındaki terör çağrıları hiçbir zaman gündeme getirilmedi. Sokaklarda isyanlar çıkaranların katlettiği gencecik fidanlar için dökülmeyen gözyaşları şimdi dökülüyor. O tarihlerde bir çok gazete PKK'nın başrolünde olduğu sokak terörünü, FETÖ'nün yayın organlarının dökülen kanları IŞİD üzerinden kan köpürten yayınlarıyla veriyordu. Uydurma haberlerle vandallığa prim veriyorlardı.

Alman Basını, Türkiye'den Almanya'ya iltica başvurularının artmış olduğu haberlerini veriyor. Bu durumu deşifre olan hainlerin Türkiye'den kaçması olarak yorumlamak mümkün değil mi? Ülkemizin bir önceki Cumhurbaşkanı karşısında bacak bacak üzerine atarak beden dilini konuşturanların Almanya Cumhurbaşkanının kılık kıyafetine çeki düzen vermeye çalıştığı da gözlerden kaçmadı. Paris'te fahri hemşehrilik beratı alan ‘Özgürlük Savunucusu'nun ardına bakmadan ülkesini terk etmesi ve ülkesinin iktidarına salyalarını akıtarak saldırması da gözlerden kaçmıyor. Bizim Cumhurbaşkanlığı Sarayımız ‘Diktatörün Sarayı' olarak nitelendirilirken terörün en büyük destekçisi olan ülkenin Cumhurbaşkanlığı Sarayı ‘Özgürlük Sarayı' olarak nitelendiriliyor.

Bu ülke gerek gazetecilik kılıfına sığınmış, gerekse Milletvekili zırhını kuşanmış hainlerin bütün yaygaralarına karşı terör operasyonlarına devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın belirttiği üzere kimin bu teröre destek verdiğinin kaydı tutuluyor. Bir terör örgütü kapana kısıldığında diğer terör örgütleri hemen destek veriyor. Terör partisinin elebaşlarının olmadığı Meclis toplantısına Avrupa Birliği kendi elemanlarını gönderiyor. Böyle bir görüntü bile terörü kimin finanse ettiğini gösteriyor.

Özgürlüklerin(!) hamisi olan Avrupa, Suriye, Mısır, Afganistan gibi ülkelerde ortada yokken PKK ve FETÖ söz konusu olduğunda sınırlarını ardına kadar açıyor. HDP'nin mağduriyetini ağızlarını doldura doldura dile getirenler, bir defa da 6-8 Ekim mağdurlarını ve bu mağduriyetin sembolleşen ismi Yasin Börü'den hiç bahsetmediler. Ölümler arasında ayrım yapmaya tam gaz devam ediyorlar.

YORUM YAP