Son günlerde ‘üçüncü cihan harbi geliyor' şeklinde boş kehanetlerden ibaret pek çok haber ve yorum yapılıyor.
Suriye özelinde yaşanan gelişmeler, savaş lobisinin iştahını kabartmış olabilir. Şeytanları üzecek ama kimsenin ne savaşacak parası var, ne de psikolojik olarak hazır.
Yaşanmakta olanlar, ülkelerin dosta düşmana pazu gösterisi…
Askeri tatbikat yerine, fiili gösterilerle askerlerini eğitmek…
Miadı dolmuş silahlarını Suriye topraklarına boşaltarak, kirlilik ve imha maliyetinden kurtulmak…
Yeni teknolojileri/silahları denemek… vs…
Elbette her şey sıralananlardan ibaret değil. Mesela İran, Rusya ve İsrail için mesele bu kadar da basit değil.
Üç kardeşin derdi, 400 bine yakın insanı katletmiş, ilk İslam beldelerinden biri olan ülkesinde asırlarca tamiri imkânsız imha ve acılara yol açmış bir katili iktidarda tutmak... Hiç olmazsa Akdeniz kıyısında küçük de olsa bir toprakta iktidarda kalmasını sağlamak.
Elbette Esed hiç kimse için vazgeçilmez değil. Asıl mesele, gidenden çok kimin geleceği ve kime yakın olacağı.
İsrail, Suriye'de kurulacak hiçbir yeni iktidarla Esed rejimi kadar güçlü bir ilişki kuramaz. Onun arzusu İsrail'i tehdit etmeyecek bir yönetim.
Esed dışında kim gelirse gelsin, Golan'ın hesabının görülmesini isteyecek. Hele ki büyük savaş tecrübesi edinmiş yeni Suriye, bunun hesabını mutlaka sorar. O nedenle bölünmüş bir Suriye, İsrail'in çok arzu edip de başarmakta zorlandığı bir hayal.
Rusya ve İran ise siyasi, askeri ve mezhepsel bir üssü kaybetmemek, Akdeniz'e ulaşım koridorlarını muhafaza etmek ve bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye'nin önüne set çekmek istiyor. Bütün bunlar İsrail'in çıkarlarına da zaten aykırı değil.
Batının geneli için de bölge her zaman önemli. Sadece enerji açısından değil, aynı zamanda küresel nüfuz açısından son derece ehemmiyetli bir bölge burası. Bu sayede başlarının belası Yahudilerin bir bölümünden de kurtulmuş olacaklar…
Fransa ve ABD'de yaklaşan başkanlık seçimleri bölge açısından da önemli. ABD'de kimin başkan olacağı henüz çok muğlâkken, Fransa'da pazar günü yapılan yerel yönetim seçimleri göstermiştir ki, sıra dışı bir gelişme olmazsa, Hollande'nin yerine sapık faşist Le Pen ya da Yahudi kadının oğlu Sarkozy gelecek. Muhtemel sonuç bölge için hayırlı bir seçenek değil…
Muharref Tevrat'ın içindeki uydurmaları delil göstererek, Rusya'nın Kırım'ı işgal ettikten sonra İstanbul'u da alacağı, Mesih'in geleceği şeklindeki hurafeleri yaymak ve alet olmak, saflıktan ziyade geri zekâlılığa ve şeytanın avukatlığını yapmaya işaret eder.
Bunlar sadece bizde olmuyor. İsrail sitelerinde hatta gazetelerinde bu tür zevzekliğin haddi hesabı yok.
Kimse şu gerçeği unutmamalı. Dünyada bütün ülkeler el değiştirebilir, parçalanabilir ama Allah'ın izniyle Türkiye asla. Topraklarını ve devletini büyütür ama asla küçülmez. Kimileri bunu hâmâsi bir nutuk olarak görebilir ama kesinlikle değil. Bu sadece Türkiye'den değil, zamanın ruhundan ve tarihî mirastan müktesip bir hâl.
Türkiye'de 1 Mart tezkeresinden ders çıkarmış aklı başında bir iktidar var. Suriye krizi başladığı günden bu yana her türlü tazyik, tazip ve kışkırtmayı akıllıca def etmiş bir Türkiye'den söz ediyoruz.
Rusya'nın ayılık yapmasının nedeni de bu. Akıllı ve güçlü bir Türkiye istemiyor. Dünkü ilişkilerimizde Putin'e övgüler düzülürken de bunu söyleyip yazdık. Siyasi istihbaratçı, muhteris Putin'e asla güvenilmeyeceğini defaten kayda geçmiştik.
2012 yılında Akdeniz'de düşürülen uçağımızı Esed'in değil, Rusya yahut İsrail'in düşürdüğünü bal gibi biliyorduk. Kimin düşürdüğünü kamuoyu tam olarak bilmese de devlet biliyordu. Ama cevap vakti gelmemişti. Zamanı gelince gereken cevap verildi.
Bugün Türkmen bölgesinde yaşananların hiçbiri tesadüf değil. Savaşa girmeyeceği düşünülen Türkiye'ye mesaj veriliyor, kışkırtılıyor. Tam da bu zamanda Musul'a 2 bin asker, zırhlı araçlar ve tanklarla gitmemiz özellikle zamanlama açısından tesadüf mü? Değil.
Türkiye bu meseleye dâhil olur mu? Zamanı gelirse Türkiye gereğini yapmaktan asla geri durmaz. Lakin işte yeni bir küçük kıyamet tam da o zaman kopar.
Rusya bunu göze alamaz. İçinde pek çok Müslüman halk ve devleti zorla bünyesinde tutan Rusya parçalanır o zaman. Amaç üzüm yemek değil de üzüm bağını talan etmekse, Rusya ayısı buna tevessül ve teşebbüs eder mi?
Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, Rusya'nın gemisini boğazdan askerin omzunda uçak savarla geçirmesini “çocukça” diye niteledi. Bu çocukça davranışa tenezzül eden biri yahut da ecdadın tabiriyle dişini gösteren bir varlık, asla ısıramaz. Olsa olsa mazlum Türkmenleri bombalar.
PKK'nın 7 Haziran sonrasında yeniden başlattığı savaş, sadece terör örgütünün kendi verdiği bir karar değildi. Ona bu emri verdirenlerin amacı, Türkiye'yi test etmekti. Oyunu kuran da, oyuna alet olan da, önünü ve gününü gördü. Ortada artık tehdit unsuru olabilecek bir PKK yok. Bu ders sadece PKK'ya dönük değil, onun arkasındaki güçlere de mesaj.
Başta Almanya olmak üzere, batının depreşen Türkiye aşkını bir de bu veçheden okumakta yarar var. Savaş tamtamcılarına kötü haber olacak ama birinci ve ikincisinin hesabını görmeden üçüncü cihan harbi falan çıkmayacak.
Rusya ve İranın orda olması İsrail'in çıkarlarına da zaten aykırı değildir diyorsunuz lakin arz-ı mev'udda güçsüz suriye yerine rusya ve iranın olması orta ve uzun vadede israilin çıkarlarına aykırıdır.'kimsenin ne savaşacak parası var, ne de psikolojik olarak hazır' diyorsunuz lakin 1. ve 2. dünya savaşından 1 gün önce de çoğunda ne savaşacak para ne psikolojik hazırlık ne de askeri hazırlık vardı. İngiltere, amerika, fransa, almanya, rusya, iran, çin, japonya suriyeye, katar, s.arabistan geldi ve gelmekteyken içkillenmemek mümkün değil.