Sülükle tedavi anlamına gelen Hirudoterapi, antik çağlardan beri hekimler tarafından tedavi aracı olarak kullanılmış. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil'li hekimlere kadar gider. Yine MÖ. 3. yüzyılda Mısır hekimlerinin vazgeçilmez tedavi yöntemleri arasında yer aldığı biliniyor. MÖ. 2. yüzyılda Ege kıyılarında yaşamış olan hekim Nikandros, MS. 1. yüzyılda hekim Pliniy ve MS. 2. yüzyılda yaşamış olan Galen sülük tedavisi uygulamışlar.
İbn-i Sina'nın kitaplarında da sülük tedavisi de yerini almış. Ne var ki, 20. yüzyılda tabiattan elini çeken insanlık sülük tedavisini unutmuş. Amerikalı araştırmacı Roy Sawyer sülüklerin potansiyel tedavi edici etkilerini ortaya koyup, dünyanın ilk modern sülük üretim çiftliğini (Biopharm/İngiltere) kurarak sülüğün tıbbi kullanımı günümüzde tekrar hatırlatır.
Günümüzde sülük tedavisi
Günümüzde sülük tedavisi biyolojik etkileri açısından “benzeri olmayan” bir tedavi yöntemi olarak nitelendirilir. Almanya'da 300′ü aşkın hirudoterapi kliniği var.
Hirudo Medicinalis, Alman Tıbbi İlaçlar Kanunu'nun (TİK) 2.Maddesinin 1.bendi gereği ilaç olarak kabul ediliyor. Daha sonra ilave edilen 4. madde ile de hazır tıbbi ilaç olarak tanımlanmış.
Bunun uygulama olarak enjektöre çekilen ilaçtan farkı , bu ilacın enjeksiyon şeklinde bizim tarafımızdan değil, Hirudo Medicinalis adı verilen canlının ağzından bizzat verilmesidir.
Sadece Avrupa yılda 100 milyon sülük kullanmakta. Amerika'da sülük tedavisi uygulayan hekimlerin kurduğu derneğin 1000′den fazla üyesi var. 2004′ de Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) sülük tedavisini akredite edip, Avrupa'daki gibi eczanelerde satılmasına izin verir.
Sülüğün anatomisi ve diğer özellikleri
Sülükler 15 binden fazla türü bulunan annelida filumundan... Çoğu ektoparazit olup, kan emerek beslenen canlılar. Bunların yaklaşık 650′den fazla türü ‘hirudinea' sınıfındadır. Bu sınıfta genellikle deniz, tatlı su ve kara sülükleri yer alır. Bütün sülükler kan emici değildir.
Bazı türleri omurgasızları, Annelida'ya ait diğer sınıfların bireylerini, salyangozları ve böcek larvalarını yerler. Kan emenler balık, kurbağa, kaplumbağa, salyangoz ve kabuklu su canlıları ile omurgalı hayvanlarda ektoparazit olarak yaşarlar. Omurgalıların hemen her grubu konakçı olmasına karşın, balıklar en çok saldırıya uğrayan gruptur.
Sivrisineklere benzer şekilde, ağrı oluşturmadan deriyi ağızlarında yer alan üç adet çenenin üstünde bulunan keskin dişleriyle ensize ederek kan emmeye başlarlar. Salyasındaki çeşitli mediatörleri (lokal anestezik, histamin benzeri vazodilatatörler, pıhtılaşmayı engelleyici maddeler, yayılma faktörleri, antibiyotikler vb.) bu bölgeye salarlar.
Hastalıklarda tedavi edici özelliği bulunan sülüklerin birkaç türü olup H. medicinalis, Hirudo verbana bunlardandır. Bu sülüklere “tıbbi sülük” adı verilir. Konuya devam edeceğiz İnşaallah