Soruyorlar ‘rafine şekere karşısınız da NBŞ'ye neden itiraz etmiyorsunuz' diye. Peşin hükümlülük ve mazi konusunda cehaletten başka bir şeye işaret etmez bu lüzumsuz soru.
Rafine şekere karşı olan bir kişi, insanlığının baş belalarından NBŞ ve Asesülfam k. (E950), aspartam (E951), siklamat (E952), izolmat (E953), sakkarin (E954), suklaroz (E955), taumatin (E957), neohesperidin (E959), neotame (E961), aspartam-asesülfam (E962), maltitol (E965), laktitol (E966), ksilitol (E967), eritritol (E968), kuillaya (E999) gibi tatlandırıcılara karşı olmaz mı?
Ya kafaları basmıyor, ya da iyi niyetli değiller…
NBŞ belası hakkında onlarca yazımız var. 'Şeytan Ye Diyor' ve ‘İyi Gıda Kötü Gıda' kitaplarımızda detaylarını anlattık. ‘Yediklerimizin İçinde N(E) Var?' isimli eserde ise endüstrinin kimya terörü hakkında kimsenin yazmaya cesaret edemediklerini yazdık.
Bakanlar kurulunun her NBŞ kota artışına itiraz ettik. İtirazlarımız çok sayıda gazeteye manşet oldu.
NBŞ'nin yaralı bir şey olduğunu söylemeye yeltenen kişi ile dahi işimiz olmaz.
Ülkemizdeki NBŞ üreticilerinden biri FETÖ'den yargılanıyor.
En büyük üreticisi PNS Pendik Nişasta Sanayi A.Ş.
Şirket Türkiye'nin en büyük bisküvicisi ile beraber, Belçikalı Cerestar firması ile ortaklığı ile 1996'da nişasta, glikoz, fruktoz ve maltoz üretmek üzere kurulmuş. Cargill firması 2002 yılında Cerestar'ı satın alınca, otomatik PNS'ninde yüzde ellisinin sahibi olur.
Cargill'e vuranlar, diğer ortak söz konusu olunca sus pus oluyorlar. Neden acaba?
Bursa'daki tesis ise sadece ABD merkezli gıda devi Cargill'e ait.
Şirket 1865 yılında William Cargill tarafından kurulur. Bugün dünyanın en büyük özel gıda ve ziraat şirketlerinden biri olan firma, Cargill ve MacMillan ailelerinin sekiz üyesinin elindeymiş. CEO'su geçmişte George W. Bush ile birlikte çalışmış Warren R. Staley adlı kişi.
Genetiği değiştirilmiş tohumların en büyük üreticilerinden biri olan Cargill, ABD ziraatının neredeyse yüzde 25-30'unun tek başına yapıyor. Sektör ise tümüyle tekelinde. Sığır üretiminde de dünya lideri. 100 milyar dolardan fazla ciroya sahip. NBŞ üretiminde de lider. Dolayısıyla dünya gıda sektörünün en büyük lobicilerinden ve ülkeleri dahi etkisi altına alma gücüne sahip…
NBŞ meselesi konusunda bir zamanlar Yiğit Bulut çok sayıda program yaptı. Bu yüzden de çalıştığı kanaldan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bulut, şimdi etkili ve yetkili bir makamda. Yapması gerekenleri yapıyor olmalıdır.
Türkiye'nin bırakın NBŞ kotasını artırmasını, NBŞ'yi sağlık için tehlikeli madde ilan edilmesinden yanayız.
Bu milletin sesini yükseltmesine ve NBŞ'li ve rafine şekerli ürünlerden uzak durmasına da bağlı.
Ayrıca bu kota meselesinin hiçbir kıymeti harbiyesi de yok. Zira denetleyemediğiniz müddetçe sıfır bile olsa kullanılır. Yüzde bir dersiniz yüzde 10 üretir satar. Yapılamayacak şeyler mi?
Milleti anlamakta zorlanıyorum, zararlı bir şeyin, yüzde 1 olması ile yüzde 50 olması arasında ne fark var? Yüzde bir olunca caiz mi oluyor?
Haram olan alkolden bir yudum içince sorun yok, demlenince mi sorun oluyor?
Meseleleri bütünlüklü düşünmeyi öğrenmek zorundayız.
Pek çok kişi yazımın ilk bölümünden sonra bu fakiri NBŞ'ci, hükümet yalakası, makam mevki karşılığı satılmış bir kişi ilan etmiş. Kişi karşısındakini kendisi gibi bilirmiş.
Ne yazarsan yaz, ne söylersen söyle, kişi kapasitesi kadar anlar.
Mevzu tam izah edilsin diye uzun yazıyoruz, “uzun yazıyorsun okuyamıyoruz” diye eleştiriyorlar. Kısa yazıp, konuya yarın devam edeceğiz diyoruz, saldırıya geçiyorlar.
Bu hal, İHL'ndeki Arapça dersimizdeki bir parçayı hatırlattı.
Adamın biri merkebine binmiş, oğlu ise yürüyormuş. Karşılaştıkları insanlar “ne acımasız adam, kendisi binmiş, küçücük çocuğu yürütüyor!”
Adam oğlunu da bindirmiş. Bu kez karşılaştıkları kişiler “ne merhametsiz insan bunlar, bir hayvana iki kişi biner mi?”
Adam inmiş oğlunu bindirmiş, bu kez de “ne saygısız çocuk, yaşlı babası yürürken kendisi merkebe binmiş!”
Bunun üzerine çocuk da inmiş, karşılaştıkları insanlar “bunlar ne ahmak, kendileri yürüyor, hayvan da boş gidiyor” demişler.
Kimseye kendimizi beğendirmek gibi bir derdimiz yok. Ne kadar çok kişi eleştirirse, ne kadar doğru yolda olduğumuzu anlarız. Çünkü doğru olanın destekçisi pek olmaz. O yapayalnızdır.
Konuya devam edeceğiz inşaallah
Vesselam
Hocam yalnız değilsiniz. Gıda konularında hep en keskin ama üstü kapalı çözüm olarak değindiğiniz Bu milletin sesini yükseltmesi 15 temmuz gibi sokaklara çıkmasını açıklayın Eylem yapalım, bildiri yapalım imza toplayalım, bunların düzenlemesini fikirlerinizi bize bildirin bu konu hakkında yazılar yazın. Sivil toplum örgütlerini haber edelim aynı anda farklı yerlerde belli bir süre diretelim. Parça parça bu reisi ve milleti 16 nisan öncesi reklamıyla tehdit eden ülker şerefsizini devreden çıkaralım. Diğer gıda teröristlerini bastıralım. Müslüman gıdacıları teşvik edelim,
Bu arada Reis'in bu sözünü Yiğit Bulut da çok kullanır.
Sedat Peker Reis'in dediği gibi; Doğruların gözle görülmeyen orduları vardır.. Yanlız değilsiniz hocam.. Allah sizden razı olsun.
'Ya kafaları basmıyor, ya da iyi niyetli değiller…' evet bir kısmının kafaları basmıyor bir kısmınında niyeti kötü. bence sektörde olanların niyeti kötü onların kafaları basıyor ama bile bile yapıyorlar. kafaları basmayanların da kafalarını bastırmaya niyetleri yok düşünmüyorlar sorgulama melekelerini yitirmişler.
'Ne yazarsan yaz, ne söylersen söyle, kişi kapasitesi kadar anlar.' sözünüz çok doğru. ayrıca gerçeği duymak bilmek de istemiyor milletimiz. işimize gelmiyor hakikat . çünkü kabul ederlerse harekete geçmek zorunda kalacaklar.