Vicdanı kiralık veya satılık olanın kalemi de satılıktır. Her daim kin ve nefret tohumu eker.
Bedelini ödediğinizde yapamayacakları yoktur. Şeytan için şeytandan önde savaşırlar.
Mesela söz konusu olan ülke, kişi, kurum veya şirket zalime karşı mazlumdan yana ise, karanlık adamların prangalarından kurtulmaya çalışıyorsa, küffara kafa tutuyorsa, geleceğini geçmişinden ilham alarak inşa ediyorsa, dostunun düşmanının farkındaysa, ifsatla değil ihya ile meşgulse, Hakk'ın ve şerrin farkındaysa, işte kahpe kalemler var gücüyle savaş açar oraya. Ve o ülke, dün yedi düveli titretenlerin ülkesi Türkiye ise, varın savaşın şiddetini siz düşünün…
Mesela batıda, doğuda ve ülkemizde davasına sahip öyle kalemşorlar var ki, kalemleri lağımdan daha necis. Hinsi, arsız ve vahşi…
Batıda, Türkiye ya da ona benzemeye çalışan ülkeler yahut da sahiplerinin pis emellerine uygun hareket etmeyen devlet ve millet söz konusu olduğunda, kalemlerini en aşağılık şekilde silah olarak kullanırlar.
Efendileri emredince över, emredince yererler. Bedelleri vardır, ödenir. İstekleri vardır karşılanır. Arzuları vardır, giderilir.
Kim daha çok verirse değil, kapısının köpeği oldukları karanlık adamlara hizmette kusur etmezler. Suratları timsah derisinden daha kalın, mideleri çöp deposundan daha pis. Gönülleri de, timusları da, vicdanları da katran gibi.
Bilinç ve kültürel olarak Yahudileşmişler. Keferenin çıkarları için bütün insani değerleri çiğnerler. İftira atmak için birbirleriyle yarışırlar. Yalanda iblisi kendilerine hayran bırakırlar.
Efendilerine hizmet için birbirleriyle yarışırlar. İzzet, şeref ve haysiyet tanımazlar. Kalemleri kılıçtan daha keskin, dilleri baldırandan daha ağu.
Gün geçmiyor ki, insana ve insanlığa yönelik alçak bir tuzak kurmamış olsunlar. Robert Fisk, Tarık Ali, ve Noam Chomsky bunların en tanınmışlarından bir kaçı. Özellikle bu üçünün dili, ağusunu açıktan kusanlardan daha zehirli. Tıpkı şeytan gibiler. Çok sayıdaki doğru arasına öyle yalan-yanlışlar eklerler ki, bütün zihin dünyanızı tarumar ederler.
Bunları sakın sadece batıda var sanmayın. Deccal gibi her yerdeler. Batıda, doğuda, bizde…
KRALDAN ÇOK KRALCILAR
Bazı kalemler de vardır, her iktidarın döneminde sadece iktidarcıdır. İktidar değişti mi, vakit kaybetmeden onlar da değişirler. Dün sövdüklerini över, bugün övdüklerine de sövebilirler.
Övgüde de, el etek öpmekte de öyle ileri giderler ki, muktedirleri bile yoldan çıkarabilirler. Medhü senada ölçü ve frenleri yoktur. Bu tiplerin ne itibarları olur, ne de eserleri. Saman alevi gibidirler. Binlerce yazı kaleme alırlar da, bir cümlecik iz ve eser bırakmazlar.
Şöhreti severler, kendilerinin uyanık, diğerlerinin ahmak olduğunu sanırlar. Değil balta, bir kesere bile sap olamazlar.
CAN VERİRLER DE TAVİZ VERMEZLER
Bazı kalem erbabı da vardır ki, canını verir ama adaletten taviz vermezler. Hak ve hakikati yazmaktan geri durmazlar… Hiçbir bedel onların kelimelerini değiştiremez.
Sayıları her devirde azdır. Pek itibar da görmezler. İtelenirler, kakalanırlar. Horlanırlar. Aç, susuz kalırlar da kapılarını çalan olmaz. Bunları umurlarına da almazlar.
Onlar bir hizbin, bir kliğin, bir çıkar grubunun üyesi değildirler. Kırılırlar ama eğilmezler. İzzet ve şereflerine düşkündürler. Her şeyden önemlisi sevenleri azdır.
YERLİ DÜŞMANLAR
Onlar kendilerini zeki, haklı, güçlü, doğru ve her şeyin sahibi görürler. Doymak nedir bilmezler. Çıkarından başka bir şey düşünmezler. Hiçbir kapıya sadık kalmazlar. Para veren için havlarlar. Nimetin en bolu ve en iyisine kendilerinin layık olduğunu zannederler.
Pek çoğu, kullan at helâ kâğıdına benzerler. Dostları ya da düşmanları yoktur. Yer içerler ama şükretmezler. Zaten şükür nedir, onu da bilmezler. Ekmek vereni bile ısırırlar. Hiçbir ilkeleri yoktur. Düşmanlıkları zaten menfaat üzerinedir. Düşmanları birden dost, dostları da düşmana dönüşüverir.
Endüstriyel gıda gibidirler. Tatları da, lezzetleri de, renkleri de, ömürleri de yanıltıcıdır. Ambalajları/kıyafetleri bile aldatıcıdır. Pisliklerini parfümle bastırırlar. Bir bakın hele çevreye, ne kadar da çoklar!
Onlar küfründe kararlı, münafıklıklarında da pek şerlidirler.
GENÇLERİN GELECEĞİ İÇİN KURTULUŞ DUASI
Atamız Âdem (a.s.)'ın işlediği zelle ile geldik bu dünyaya. O dua etti ve yeni bir gelecek inşa oldu. Nuh (a.s.)'ın duası ile yok oldu her şer. İblis boş durmadı yine aldattı.
İbrahim (a.s.) Kâbe'yi yeniden inşa ettiğinde, oğlu İsmail (a.s.) ile “Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin” diye dua etti.
O duanın bir tecellisi olarak Muhammed (s.a.v.) geldi ve nihai vahyi tebliğ ederek yeniden diriltti.
Hakka düşmanlık konusunda tarihin gördüğü en azılı düşman olan Ebucehil'in yolunda ısrar edenlerin hükümran olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Kim Ebucehil'in varislerinin değil de, Muhammed (s.a.v.)'in safında yer almışsa, hep birden o kişiye, o beldeye, o ülkeye, o coğrafyaya saldırıyorlar, saldırtıyorlar.
Ebucehil hâlâ diri ve bizimle savaşıyor. Dün dilini ve kılıcını kullanıyordu. Bugün dilini, kalemini, silahını, parasını, seçim sandığını ve sair ne kadar aracı varsa onu kullanıyor.
Hani ne diyordu şair: Ebucehil ölmedi, kıtalar dolaşıyor! Hakikaten ölmedi, artık kıtalarda değil; kalbimizde, midemizde, aklımızda, sandığımızda dolaşıyor.
Sevgili gençler, bari siz dikkat edin. Zira gelecek sizin geleceğiniz. Batıl yollara sapmayın. Faşizmin tuzağına düşmeyin. Cehaletin, keferenin, kavmiyetçiliğin, ulusçuluğun, laisizmin, cemaatçiliğin oyununa gelmeyin.
Geleceğinize sahip çıkın. Elinizi vicdanınıza koyun ve 1 Kasım günü; aklî, lâfzî ve fiilî olarak dua edin. Hedefe attığınız taş ulaşmazsa da, buğzedin, ama duanın hiçbir türünden vazgeçmeyin. Ümitsizlik Müslüman'ın şiarından değildir.
Biz zaferle değil, seferle mükellefiz.
Biz neye layık isek, Allah (c.c.) sadece onu verir.
Cenab-ı Hakk'ın bize layık olduğumuzdan daha iyisini vermesi niyazıyla diyorum ki: Gençler, sakın kendi geleceğinize kurşun sıkmayın!
Gidin, Hakk'a boyun eğenlere oy verin. Hata ederlerse, hesabını siz değil, onlar verecek!
Vesselam!