15 Temmuz iç savaş ve işgal girişimini milletçe püskürtmemizin üstünden üç ay geçti. Terör örgütünün her yerde olduğu gibi işgal ettiği bakanlık birimlerinde de tam temizlik yerine, bir bakan çıkıp, Prof. Dr. Canan Karatay hocayla savaşıyor. Bir “hekim basireti" ile yaptığı "doğru teşhisi" yüzünden alkışlayalım kendilerini…
Alkış gürültüsü bittiyse filmi biraz geri saralım, bakalım neler olmuş...
27 Şubat 2015: Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği "Hamilelikte diyabet testi yapmak zararlı" diyen Prof. Dr. Canan Karatay için suç duyurusu yaptı. Tabipler Odası'na şikâyet etti.
(Biri ya da bir savcı bu ve benzer derneklerin endüstri çevreleriyle “ortak” yaptığı etkinliklere bir el atıverse adını tarihe yazdırır. Devam edelim...)
19 Nisan 2015: "Hamilelikte diyabet testi yapmak zararlı" diyen Canan Karatay için TEMD'nin yaptığı suç duyurusunu inceleyen Savcılık takipsizlik kararı verdi. Savcılık: “Hakaret suçunun şahsi şikâyete bağlı suçlardan olduğu, müşteki derneğin onur şeref ve saygınlığı zedelenen kişiler adına hakaret suçundan şikâyetçi olma yetkisinin bulunmadığı, ayrıca Karatay'ın söylediği iddia edilen sözlerine hakaret suçu olmadığını” belirtti.
Böyle savcı mı olur? Ağırlaştırılmış müebbete tekabül edecek bir dava çak sana kardeşim. İyi ki, böyle savcılarımız var.
20 Ekim 2015: Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, şikâyetimizi değerlendiren Tabipler Odası şikâyetini değerlendirip, hukuksuz bir şekilde ünlü hekime 15 gün süreyle meslekten men “cezası” verildiğini açıkladı.
22 Ekim 2015: Yeni Söz'e konuşan İstanbul Tabip Odası yöneticileri, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nin açıklamalarının doğru olmadığı yalanını söyledi.
İstanbul Tabip Odası'nın aldığı kararı, tepkileri ölçmek için yazmadığı aksine dernek üzerinden tepkileri ölçmek istediği anlaşıldı.
22 Ekim 2015: Karatay'ın şeker testleriyle ilgili açıklamaları nedeniyle, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nin şikâyeti üzerine, Türk Tabipler Birliği tarafından verilen 15 gün meslekten men cezası onaylandı.
25 Kasım 2015: Yeni Söz'e konuşan Karatay hoca, Anayasa Mahkemesi'nin “Halk sağlığını, kamuyu ilgilendiren her türlü açıklama yapma özgürlüğü ve serbestîsi Anayasa'nın kontrolü altındadır. Anayasal bir teminattır ve konuşmacının bilimsel olması da şart değildir. Ayrıca Para cezası vermek, konuşma hürriyetini kısıtlamaktır” şeklindeki kararını hatırlatmış ve “Olacak iş değil! Türk Tabipler Birliği üyesiyim. İstanbul Tabip Odası'nın en yaşlı üyelerinden biriyim. İstanbul Tabip Odası benim de meslek odamdır, beni de korumaları gerekmez mi bu haksız iddialara ve iftiralara karşı? Oysa Odanın onur kurulunda 1 pratisyen, 1 aile hekimi, 1 römatolog, 1 anestezi uzmanı, bir tane de jinekolog var. O jinekolog aynı zamanda beni şikâyet eden kişi.
22 Kasım 2015: Canan Karatay: Gebelik en doğal ve en fizyolojik süreçtir. Onun için sık sık bu tetkiklerin yapılmasına bile gerek yok. Gebeler hayatlarının en mutlu sürecini yaşamak mecburiyetindeler. Onun için stresten uzak olmalı, sağlıklı beslenmeli, çocuğunu düşünmeli, yürüyüşünü yapmalı, aşırı kilo almamalı, sağlıklı beslenmeli. İşte o zaman doğal bir gebelik süreci geçirir. Zaten bu olaylar son 10 yılda mantar gibi çıktı, patladı. ”Evvel yoğ idi iş bu rivayet yeni çıktı” Ziya Paşa öyle diyor. Halkımız Anadolu'da halen tarlada doğum yapıyor, çocuğunu sırtına bağlayıp işine devam ediyor. Doktorlar insanları "sen hasta olacaksın, babanda, annende şeker var, onun için şeker yüklemesi yapılması lazım, yapmazsanız çocuğunuz ölür” diyerek korkutuyorlar. Korkutarak hekimlik yapılmaz.
Geçen ay İngiltere'de bu konuda öneriler veren bir kurum olan NICE dedi ki; “Gebelere rutin olarak şeker yaptırmayı önermiyoruz” Bu kadar. Ben de bunu söylüyorum senelerden beri. Bunu artık kabul etti İngiltere.
Bak şu İngiliz kuruluşunun yaptığına. Buna bari burnunuzu sokmasanız olmaz mı bre İngiliz...
14 Ocak 2016: Alman Hürriyet, ‘Tarım Bakanlığı, Canan Karatay'ı şikâyet etti' başlıklı bir haber yayınladı.
15 Ocak 2016: Tarım Bakanlığı basın müşaviri, "Habere konu olan şikâyet yalandır. Bakanlığımız tarafından bu şekilde yeni bir şikâyet söz konusu değil. Yalanlamaya bile değmeyecek bayat ve ciddiyetsiz bir haber" dedi.
Aaa oldu mu şimdi? İnsan Hürriyet'e saygı duymak varken, çakar mı hiç? Aman bir daha yapmayın! Ama Canan Hoca'yı şikâyet edin, tıbbi bitkileri yasaklayın. Şu batılı firmalar iyi iş yapamıyor aksi halde…
02 Ekim 2016: İdari Mahkemesi, Türk Tabipler Birliği'nin Prof. Dr. Canan Karatay'a verdiği 15 gün süreli meslekten men cezasının yürütmesini durdurdu.
12 Ekim 2016: Sağlık Bakanı, Canan Karatay'ı eleştirdi. Bakan, “Bütün bilim insanlarının aksine şeyler söyleyerek, illa orijinal olacağım diye bilim insanları ile çatışarak, tıbbın genel anlamda kabul ettiği hususlara karşı çıkarak vatandaşlara mesajlar vermek, özellikle de bunu basın yoluyla yapmak, kanaatimce çok yanlış" dedi. Karatay'ı gıda ticareti yapmakla itham etti.
12 Ekim 2016: Canan hoca: Şayet Sayın Bakan'ın böyle bir açıklaması varsa; kendisinin yalan ve yanlış bilgilendirildiğini belirtmek isterim. Halka önerdiğim hiçbir gıdanın hiçbir şekilde ticaretini yapmadım, yapmam. Ne bir internet satış sitem var, ne de iddia edildiği gibi anlaşma yaptığım bir ceviz bahçesi…
Bakan, Rockefeller Vakfı'na ait Harvard'ta hocalık yaparken - 2013
Özetle süreç böyle işledi. Konu gündeme, İdari Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararının hemen akabinde geldiğine göre, ‘Bakanı kızdıran şey bu mu' bilmiyoruz. Ama kızmakta haksız mı? Bence haklı. Çünkü bir hoca çıkmış, endüstri tıbbının tekerine çomak sokuyor. Baronların işlerini bozuyor. Bebekleri, anneleri yani milletin geleceğini korumaya çalışıyor. İlaç endüstrinin dalaverelerini ifşa ediyor. Koruyucu hekimlik için çabalıyor. Böyle bir insana kızılıp, suçlanmaz da ne yapılır? Bu kadar çabalayan insana oturup bir de madalya mı takılmalı?
Canan Karatay, PKK terörüne destek atan Oda'yı eleştiriyor, Bakan da Canan Karatay'ı. Bu nasıl iş anlayanınız var mı? FETÖ ile mücadele böyle bir iş mi? Bakanlığın içinde, “yaralara doluşan kurtlar” gibi kaynayan FETÖ'cülerle mücadele bitti de, sıra Canan Karatay da mı? Öyleyse hadi biz de bir el atalım.
CEVİZ YEMEYİN MAAZALLAH BEYNİNİZ GELİŞİR
Karatay hoca ‘Ceviz bahçesi var' denilerek itham edilmeli elbet... Çünkü folik asit zengini cevizler, hem gebelerin B12 vitamin ihtiyacını karşılıyor, hem de beynimizi yani düşünme melekelerimizi geliştiriyor. Ceviz yerseniz, baronların tıbbının yönettiği ilaç mafyasına zarar verirsiniz. Milletin uyanması her zaman tehlikelidir.
Bir tenya yapılanması olan FETÖ terör örgütü, devletin ve milletin sinir uçlarına kadar nüfuz etti. Sağlık Bakanlığı'nın İstanbul Kamu Hastaneleri Birliklerine, Bilim Kurullarına, Aşı Kurullarına, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığına vs. vs'lere bir bakın bakalım neler çıkacak karşımıza. Ya da kalsın, konforu bozmayalım!
KALPSİZLİĞİN BÖYLESİNE DİKKAT
Gerekirse daha fazlasını yazarız, ama SGK'ya takılan FETÖ hortumuna bir bakın neler göreceksiniz? Karşımıza çıkacak olan şey tam bir matruşka. 'Assist Device' isimli bir cihaz var. Yani 'sunî kalp cihazı.' Kalp nakli bekleyip, kalp bulunamayan kimselere takılan yani kalbimizi bozan “gavur” icadı bir cihaz.
İşte yeni kalbiniz: Assist Device
Türkiye'de en çok görülen hastalık kalp yetmezliği. Ölümlerde bir numara! Kalp yetmezliği cennetiyiz adeta! Kalp yetmezliği yaşayan insan sayısı şimdilik 3 milyonu geçmiş. 1 milyonu ağır ve acil vak'a imiş. Bu kişiler yılda ortalama 3 kez yoğun bakıma alınıyormuş. Bu sorunu ortadan kaldırmak şöyle dursun, artışı engellemek için tek bir çaba yok. Bizim çabalamamıza ne gerek var. Yapması gereken baronlar, masonlar, FETÖ'cüler yapıyor zaten.
Bu cihaz tanesi 300 bin lira (eski parayla 300 milyar lira) ile 400 bin avro. Yani 1,1 trilyonu buluyor. Bu cihazın ömrü sadece 1 ila 3 ay arasında. SGK bir hasta için 3 cihaz bedelini ödüyor. 1 ila 3 trilyoncuk. Bir daha demek istedik yanlış anlaşılmasın. Daha fazla gerekirse kişinin kendisi karşılaması lazım.
Kalp nakli olursanız da ortalama bir buçuk yıl daha fazla yaşıyorsunuz o kadar. Bunlara yaşama denirse...
Bu konuda kıllarını kıpırdatmayanların, Canan Hoca ile kamuoyunu meşgul etmeleri son derece tabii bir durum. Ceviz yerseniz bunları görürsünüz, o yüzden ceviz, hurma yememelisiniz.
Bu cihazları kim üretiyor? Kim ithal ediyor? Kim pazarlıyor? Kim takıyor? Kime ‘yarar' sağlıyor? Millete nasıl bir yük getiriyor? Bu “soygunu” kim seyrediyor? Bu cihaz çözüm ise, biz neden yap(a)mıyoruz? “Bilim adamı” demek, otomotiv tamircisi gibi batının malzemelerini bize (insana) takan, içiren kişi mi demek? Çok soru sormanın kalbe zarar verdiğini biliyorum, bu yüzden durdum işte.
Diyabet / şeker hastası oranımızı hiç sormayın.
2013-Sabah: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekrem Algün: “Türkiye'de son 10 yılda şeker hastası oranı yüzde 7'lerden yüzde 13 dolayına çıktı. Yani son 10 yıldır iki kat arttı."
Bu dönemde Sağlık Bakanı kimdi bilin bakalım. Bilemediniz. “Bendim.” Artışın nedeni de, Canan Karatay'ın “şeker yüklemesi yapmayın” demesiydi.
2014-AA: Prof. Dr. İlkova, "Ülkemizde yaklaşık 7 milyon diyabetli var, Uluslararası Diyabet Federasyonunun öngörülerine göre, bu sayı 2035 itibarıyla 12 milyona ulaşacak. Türkiye'de teşhis konulmadan diyabetle yaşamaya devam eden 3 milyonu aşkın kişi, ülkemizdeki diyabetin gelecekteki durumu hakkında kaygıları arttırmaktadır."
2015-BAU: “İnsan sağlığını tehdit eden en önemli sağlık sorunlarından biri olan diyabet, yapılan araştırmalara göre son 40 yılda 6 kat artış gösterdi. Dünyada 2013 yılında 382 milyon olan diyabet hastası sayısının, 2035 yılında 592 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Türkiye'de ise bu rakamın 2035 yılında yaklaşık 12 milyona ulaşacağı öngörülüyor.”
Bakın istatistik tutuyorlar, hatta gelecek için tahmin bile yapıyorlar. Bir de şeker yüklüyorlar. Ee daha ne yapsınlar. Acımasız olmamak lazım. Çok şık, bol reçeteli, acayip tetkikli, SGK'ya şişkin fatura kesen binlerce hastanemiz bile var. Üstelik otel konforunda…
BİR SALAMA BİR ÇOCUK
Tamahkârlık, denetimsizlik ve bir salama kurban verdiğimiz Beritan Hacıoğlu – 11.10.2016
Bir şeyi merak ediyorum.
Geçtiğimiz hafta 6 yaşındaki Beritan Hacıoğlu yavrumuzu bir salama kurban ettik.
‘Bu hadise Sağlık Bakanı'nın ilgisini çekmiş midir' baktım. Çekmemiş. Zira hiçbir açıklaması yok.
İşte bu kocaman hiçten sonra, aynı ilçede, aynı firmanın, aynı ürününden dolayı 40 öğrenci daha zehirlenmiş. Gebelere şeker yüklemesine engel olunmasaydı bu yaşanmazdı. Yiyen suçlu, asıl suçlular ise Canan Karatay gibi bu küresel sağlıksızlık sistemini yani insanlığın sıhhatinin altını oyan sistemi eleştirenler. Onlara bir tavsiyem olacak. Kurulu düzene çomak sokmayın. Yürüyen treni engellemeyin. Rockefeller kızar. O kızarsa dünyada fırça yemedik tıpçı kalmaz. Bizden söylemesi.
İnşaallah bu konuya devam edeceğiz.
cumhurbaşkanı ne zaman ekibini kendi gibi olanlardan seçecek..müslüman bakanlarımız var diye sevinirken hala masonlara hizmet eden kişiler seçiliyor....baronların oyununa engel olmayan bir gıda bakanı ,tarım bakanı ne zaman olacak bu ülkede..sonra herkes erdoğan yalnız kaldı diyor..erdoğan her konuda yalnız demekki..tüm dünyaya meydan okurken.müslüman olara gözlerimiz yaşarıyor verdiği mesajlarla...ama iç meselelerimizde erdoğan gibi davranan yok..gıda sağlık eğitim vs..
Peygamber Efendimiz (s.a.v)' in reçeteleri, önerilerini uygulasak Rockefeller bizden nefret eder..Herhalde Recep Akdağ da nefret edebilir.Ah ahh başımıza böyle bakanlar varken daha çoook ilaçlarla zehirleniriz.
Elinize beyninize sağlık. Facebook Sağlıklı Yaşıyoruz sayfasında bu güzel yazınızı paylaştık. Gelen yorumlardan halkımızın bir kısmının ne kadar okuma tembeli olduğunu, sadece başlığı okuyup size nasıl giydirdiklerini okuyabilirsiniz. Mecaz, kinaye vb söz sanatı kullanılmışsa maalesef pek çok kişi hiç anlamıyor. Tek cümlelik sanatsız manatsız doğrudan söylenmiş cümleler istiyorlar. Kafalarını fazla yormak istemiyorlar.
HARİKASINIZ HOCAM.SİZİN GİBİ İNSANLAR HALA VAR OLDUĞUNA İNANMAK ZOR.