Yılmaz Altunsoy

Sahi, Boeing bir İran markası mıydı?

09.12.2017 11:51:30

ABD ve Nato merkezli Batı dünyası, Türkiye'ye kafayı takmış durumda. Son üç beş senedir iyiden iyiye kendi yörüngelerinden çıkan Türkiye'yi, tekrar hizaya getirmek için yapmadıkları dalavere, işlemedikleri cinayet, teşebbüs etmedikleri rezillik kalmadı. Gezi hadiseleri ile başlayan içten kuşatma, yalnızlaştırma ve yıldırma planları, 17/25 Aralık ile devam etti. Bunda da muvaffak olamayan Batı, bu sefer işi ihtilal planlama ve hayata geçirmeye kadar vardırdı. Şu ana kadar bütün kumpasları alt üst olan küresel Siyonist çete, son olarak 17/25 Aralık Yargı Darbesini kendi memleketlerine taşıma ve kendileri çalıp kendileri oynama vetiresini başlattı. Tavşan dağa küsmüş de, dağın haberi olmamış

            33 yaşında milyarlarla oynayan sözde iş adamı Zerrab'ın, Paris'teki Disneyland yerine ABD'dekini tercih etmesi üzerine gittiği Miami'de, Mart 2016 tutuklanmasından sonra, “ABD, Zerrab'a Karşı Davası” başlatılmış oldu. Hiç kimse, ABD'nin niyeti belli olduğu halde, Zerrab'ın göz göre göre neden ABD'ye gittiğini ve kendini neden ateşe attığını sorgulamadı. Zerrab'tan bir yıl sonra, ne hikmetse, ABD'ye giden Halkbank Genel Müdür Muavini Hakan Atilla'nın, Kennedy Havalimanında gözaltına alınıp tutuklanmasından sonra ise davanın adı değişti ve “ABD, Hakan Atilla'ya Karşı Davası” haline geldi. Yine hiç kimse Hakan Atilla'nın, başına gelecekleri bile bile, göre göre neden ABD'ye gittiğini de sorgulamadı.

            Zerre kadar güvenilmemesi gereken bir adam olduğunu, ergen çocukların bile anlayabileceği Zerrab'ın, kendini kurtarmak için memleketimizin idarecilerine iftira atması ve bir anda maznun (sanık) pozisyonundan, şahit (tanık) haline gelmesi neticesinde seyri değişen davanın gittiği istikamet belli olmaya başladı. Bundan sonrası malum, dava önce “ABD, Erdoğan'a Karşı Davası”na, sonrasında ise asıl hedef olan “ABD, Türkiye'ye Karşı Davası”na dönüştürülecektir. Mesele ne Zerrab'tır, ne Atilla, ne İran ambargosu, ne de Erdoğan. Mesele Türkiye meselesidir. Kendilerince Türkiye'ye ayar vermeye çalışıyorlar. Ayar vermeye çalışırken de, kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Körler sağırlar, birbirini ağırlar kabilinden. Çok da tındı sanki…

            Meselenin göz ardı edilen bir diğer noktası ise, İran'ın kendi tarafındaki mutemedi olan Zencani'ye ceza vermesidir. İran bu tutumu ile sanki ortada gayrı hukuki bir durum varmış gibi davranmış ve ABD'de oynanan bu “Ortaoyunu”na çanak tutmuştur. Şimdi sen gel de bu İran ile stratejik işbirliğine git, RİT Birliği içinde, müşterek hedeflere doğru birlikte yol al.

            Bu davanın sonunda Erdoğan'ın köşeye sıkışacağını, Türkiye'nin ceza alacağını ve ekonomik sahada sıkıntıya gireceğini el avuç ovuşturarak bekleyenlerin, avuçlarının içini şimdiden yalamalarını tavsiye ederim. Zira Türkiye artık eski Türkiye olmadığı gibi, dünya da artık Dreyfus'un yaşadığı 1890'lı yıllardaki dünya değil. Kaldı ki, Dreyfus davasında bile günün sonunda hak galip geldi ve Dreyfus suçsuz bulundu. İletişim çağında her şey aleni bir şekilde, dünya efkar-ı umumiyesinin gözü önünde cereyan ediyor. Haksız ve hukuksuzca başka bir ülkeye ambargo koyacaksınız, bu ambargoyu defalarca önce kendiniz deleceksiniz ama faturayı Türkiye'ye keseceksiniz. Adama sormazlar mı, İran ne zamandan beri Boeing uçakları üretiyor? Yoksa İran Hava Yolları'nda uçan bu tayyareler uzaydan mı geldi? Sahi Boeing bir İran markası mıydı yoksa? İnsanlığın ortak aklı ile alay eden bu bedbaht adamlar, günün sonunda kendileri alay konusu olacaklar da haberleri yok.

            Bu yazımı kesin ve bir yerde saklayın. Bu dava aynı Dreyfus davasında olduğu gibi tersine dönecektir. Her zaman söylüyoruz. Bazen şer bildiklerimizde, azim hayırlar olabilir. Bir şey ya bizzat güzeldir ki, buna hüsn-ü bizzat denilir. Ya da neticeleri itibariyle güzeldir ki, buna da hüsn-ü bilgayr denilir. Hüsn-ü bilgayr kabilinden de olsa, bu dava Batının çifte standartlılığının, ikiyüzlülüğünün ve kokuşmuş değerler sisteminin çöküşünün ve iflasının, dünyaya ilanına vesile olacaktır. Yani kazanan sadece Türkiye değil, tüm dünya olacaktır.

            Kaybedenler kulübü üyelerine gelince… Zerrab başta olmak üzere, ülkesini satanlar, “Erdoğan gitsin de sonrası varsın tufan osun” diyenler kaybedecektir. İnsanların ve cemiyetlerin hayatında, turnusol kâğıdı vazifesini gören ve gerçek vatanperverler ile vatanperver taklidi yapan hainleri tefrik etmemizi sağlayan hadiseler vardır. 15 Temmuz bunlardan birisidir. Zerrab davası bunlardan birisidir. Kaybedenler Kulübüne üye olmak için acele edip, sıraya girenler olduğu malum. Sahte dekontlar ile gâvurun ekmeğine yağ sürmeye ve kendi ülkesine uygulanması muhtemel ambargolara dayanak teşkil ettirmeye gayret edenler, şimdiden kaybettiler bile…

YORUM YAP