Helal-haram ayırımı yapmaz hale gelen toplumlarda ahlâkî meziyetler yok olur.
Yine zenginleşen toplumlar helal-haram ayırımı yapmaz hale gelirler.
Ne yazık ki işte böyle günlerden geçiyoruz.
Milat Gazetesi yazarı Galip ilhaner son yazısında önemli bir iftira meselesini ele aldı.
İşte o yazı:
Cinsel istismar iftiraları ve annelik Bu hafta, son derece önemli iki makaleye rastladım.
Biri cinsel istismar ve iftiraları ile ilgili, diğeri de annelik üzerine. Sema Maraşlı, cinsel iftiralar ve bununla ilgili ortaya çıkan sorunlara çözümler öneriyor. Ramazan Kayan ise; anneliğin önemini işlemiş.
Okuyucularıma bu iki değerli yazarın makalelerini özetlemeye çalışacağım.
Cinsel istismar vakaları maalesef gün geçtikçe artmaktadır.
Sema Maraşlı; “Ya Size İftira Atılmış Olsaydı…” diyerek başlıyor ve ilginç tespitlerde bulunuyor.
***
Senede 354 bin cinsel istismar iftirası Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre ihmal, istismar ve şiddet vakaları için hizmet veren, acil hizmet hattı 183′e son aylarda cinsel istismar telefonları yağmış.
183'e gelen her gün gelen 4000 bini aşkın gelen aramadan bini çocuk istismarı ile ilgiliymiş ve 1000 cinsel istismar ihbarından 15'i gerçekten istismarmış, geriye kalan 985 ihbar gerçek değilmiş yana iftiraymış.
Günde 985 iftira ayda 29 bin 550 iftira senede 354 bin 600 erkek bu yıl cinsel istismar iftirasına maruz kalacak demektir en hafifinden.
Bu sayı çocuk istismarı için geçerli. Bir de yetişkin kadınların iftiraları var.
O dört binin kalanı en az bin tanesi de yetiştin kadınların cinsel istismara uğradım iftirası ise yılda bir milyona yakın erkek bu yıl cinsel istismar iftirası altında kalacak.
Geçen yıla göre bu yıl cinsel istismar ihbarlarında patlama olmuş. Medyanın bizleri hiç de şaşırtmayan etkisi. Medya bu hızla devam ederse iftiraya uğramayan erkek kalmaz.
Ayrıca gerçek kabul edilen 15 cinsel istismar ihbarında gerçek olanların yanında eminim iftira olanlar da vardır da iftirayı ispatlayamamışlardır.
Bir vicdansız hakime denk gelip iyice araştırmadan cezayı yemişlerdir. Zira suçsuz yere ceza alanlardan bana gelen haberler var. Gerçekten cinsel istismar yapanlar en ağır cezayı alsınlar fakat suçsuz insanların iftira altında kalanlarına ne demeli.
Namuslu bir erkek için cinsel istismar iftirasından daha ağır ne olabilir? Cinayet iftirası daha hafif kalır.”
***
Ramazan Kayan, anneliğin tehdit altında olduğuna dair uyarıcı tespitlerde bulunuyor.
“Annelik tehdit altında diye bir cümle kursak, abartı sayılır mı bilmiyorum…” diyerek, adeta konunun bam teline dokunuyor.
***
“Ama bildiğim bir gerçek var ki, kadının liberal limanlarda özgürlük ve eşitlik arayışı gittikçe “daha az anne” ve “daha az eş” sonucuna hızla hazırlamaktadır.
Hatta zamanla annelikten ürken, çekinen, korkan, kaçınan bir ruh haline dönüşmektedir. Batı kadını yüceltti ama anneliği aşağıladı. Kariyeri, konumu, konforu, kâr ve kazancı için çırpınan iş kadını, anneliği erteliyor.
Çalışma hayatı sürecinde fıtratı ile nasıl çatıştığını ve uzaklaştığını fark etmiyor. İş kadını olmayı başaranlar, anneliği işten saymıyor, özgürlüğün tadını çıkarmak için çırpınıyorlar… Dışarının çekim gücü çok güçlü…
Dışarıda huzur arayanlar modernizmin evsizliğine kurban gidiyor. Seküler salvolar, feminist rüzgarlar, açık yozlaşma, kadın erkek ihtilafı ile birlikte rollerin karışmasına, meşruiyet zeminin kaymasına neden oluyor…
Erkeksi kadınlar, kadınsı erkekler dünyasında annelik tükeniyor… Şu gerçek unutuluyor. Kadın kadındır, erkek erkektir. Birbirinin eşiti değil tamamlayıcısıdır… İslam'ın kadına sunduğu makam anneliktir…
Cenneti annelerin ayakları altına sermiştir. Annelik aşkın ve kutsaldır. Anneliğin yeri doldurulamaz. Annelik hakkı dokunulmazdır. İnsanlığın bildiği en eski hak, anne hakkıdır. Annelik yoksa insanlık yok olma yolunda demektir…
Annelik yük değil, yüceliktir. Özgün kadının önceliği anneliktir…
Özgür kadının ise paradır. Anneliği reddeden kadın yarımdır. Annelikten vazgeçmek insanın yarısından vazgeçmesi demektir. Hatta, insanlıktan vazgeçmektir de diyebiliriz.
***
Yukarıda özetlemeye çalıştığım iki önemli makaleye ulaşmak isteyenler, internetten ulaşabilirler. Anneliğin tehdit altında olduğunu hepimiz görüyoruz. Cinsel istismar vakalarının ve iftiralarının da hızla çoğaldığına şahitlik ediyoruz.
Çözüm: Kadının da erkeğin de Allah'ın belirlediği sınırların dışına çıkmamasıdır. Allah'ın çizdiği sınırları aşan her kadın ve her erkek, acı çekmeye mahkumdur. Allah'ın ahkamına uymayan her kadın ve her erkek, hem bu dünyasını hem de ahiretini mahveder.
Her kadın ve erkeği, Allah'ın (Kur'an-ı Kerim'de) emrettiği ahlaki sınırlar içerisinde yaşamaya davet ediyoruz. Yüce Allah'ın buyruklarına uymayan her fert, ister kadın ister erkek olsun, hem bu dünyada hem ahirette, bedelini ağır bir şekilde öder.
İşte Sema Maraşlı'nın ilgili yazısı:
Ya Size İftira Atılmış Olsaydı… –
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre ihmal, istismar ve şiddet vakaları için hizmet veren, acil hizmet hattı 183′ e son aylarda cinsel istismar telefonları yağmış. 183'e gelen hergün gelen 4000 bini aşkın gelen aradamadan bini çocuk istismarı ile ilgiliymiş ve 1000 cinsel istismar ihbarından 15 i gerçekten istismarmış, geriye kalan 985 ihbar gerçek değilmiş yana iftiraymış.
Günde 985 iftira ayda 29 bin 550 iftira senede 354 bin 600 erkek bu yıl cinsel istismar iftirasına maruz kalacak demektir en hafifinden. Bu sayı çocuk istismarı için geçerli. Bir de yetişkin kadınların iftiraları var. O dört binin kalanı en az bin tanesi de yetiştin kadınların cinsel istismara uğradım iftirası ise yılda bir milyona yakın erkek bu yıl cinsel istismar iftirası altında kalacak.
Geçen yıla göre bu yıl cinsel istismar ihbarlarında patlama olmuş. Medyanın bizleri hiç de şaşırtmayan etkisi.Medya bu hızla devam ederse iftiraya uğramayan erkek kalmaz.
Ayrıca gerçek kabul edilen 15 cinsel istismar ihbarında gerçek olanların yanında eminim iftira olanlar da vardır da iftirayı ispatlayamamışlardır. Bir vicdansız hakime denk gelip iyice araştırmadan cezayı yemişlerdir. Zira suçsuz yere ceza alanlardan bana gelen haberler var. Gerçekten cinsel istismar yapanlar en ağır cezayı alsınlar fakat suçsuz insanların iftira altında kalanlarına ne demeli.
Namuslu bir erkek için cinsel istismar iftirasından daha ağır ne olabilir? Cinayet iftirası daha hafif kalır.
Çocukları ve kadınların koruyalım derken bu kadar suçsuz erkeğin haysiyetini, hayatını ayaklar altına almaya kimin hakkı var? Ayrıca bu sadece erkeklerin haysiyeti de değil. O erkeklerin anne-babaları, karısı çocuklarının da haysiyetini ayaklar altına almaktır. Ayrıca Müslüman bir halkın namusunu ayaklar altına almaktır. Ayrıca toplumun güven duygusu ruh sağlığı büyük bir tehdit altında.
Dün akşam bir haber kanalında okudum. Bir ilçemizde avm de iki yaşındaki kızıyla gezen baba çocuğunaa göz kırpan bir adamı dışarı sürükleyip kanlar içinde kalana kadar dövmüş. Çıkarıldığı mahkeme de göz kırpan adamı tutuklamış. Eğer olay sadece bu kadarsa milletçe manyaklaştık demektir. Eğer o babanın o adamla ilgili daha önceden bildiği kötü bir şeyler yoksa sadece göz kırptı diye adamı tutukladılarsa bence esas babayı tutuklamaları lazımdı.
Artık kimse çocuk da mı sevemeyecek? Bir kere çocuk seven bir toplumuz. Pek çok kişi dışarıda gördüğü çocukları seviyor. Bize sevimli sevimli bakan çocuğa göz kırparız, öpücük atarız, el sallarız. Bunları daha çok kadınlar yapıyor fakat kız çocuğu babaları da babalık duyguları ile başkalarının çocuklarını sevme eğilimindedirler. Fakat belli ki bundan sonra çocuklara uzaktan bakmak bile erkekler için dayak sebebi. Allahım ne günlere kaldık.
Geçen yıl haberlere çıkan 17 yaşındaki delikanlı, 13 yaşındaki kızını hamile bıraktığı suçlaması ile kızın babası tarafından öldürdürülen delikanlının, masum olduğu ortaya çıkmış. Bugün haberi vardı gazetelerde. Hamile kızın kürtajla alınan ceninin DNA sı öldürülen gence ait çıkmamış. Genç iftira yüzünden canından olmuş. Ya kız hamile olduğu ortaya çıkınca kendi sevgilisini korumak için babasına yalan söyledi, o gence iftira attı ya da kızın babası bebeğin babasının kim olduğunu biliyordu da o genci kurban seçti.
Suçsuz yere cinsel istismar iftirası ile öldürülen delikanlının babası “O günden beri mahvolduk. Cenazemi 80 milyonun bedduası ile kaldırdım. Şimdi adalet istiyorum.” diyor. Ne kadar acı. Adam evladının ölümüne mi üzülsün, iftiraya kurban gittiğine mi yoksa her duyduğu habere inanan dangalakların hakaretleri ve beddualarına mı üzülsün.
Velhasıl bir kısım din düşmanı medya cinsel istismar suçlamaları düğmesine bastı muhafazakar denilen medya ise sessizce olayları izliyor hatta aynı haberleri yayınlayarak onlara destek oluyor.
Bir de işin şu kısmı var. Aile Bakanlığı'na gelen çocuklara yönelik cinsel istismar ihbarlarının 985 inin yalan çıkmasına uzmanlar ne diyor acaba? Cinsel istismar konusu gündeme geldiğinde pek çok uzman çocuklar bu konuda yalan söylemezler çocuklar söylüyorsa doğrudur demişlerdi. Bu durumda bu 985 ihbar iftira olduğuna göre bu çocuklarda bunu durduk yere uydurmayacaklarına göre aileleri tarafından kullanılıyorlar demek ki.
O halde çocuğuma cinsel istismar yapıldı, diye şikayet eden aileler, olay gerçek çıkmadığında hesap vermeli ve ceza almalı. Milletin haysiyeti o kadar ucuz mu? Hem çocuğunu böyle iftira gibi pis bir emel için kullandığından dolayı ceza almalı hatta çocuğu devlet korumasına alınmalı hem de iftira attığı için karşı tarafa maddi- manevi tazminat ödemeli.
Biri sana iftira atsın, nezarete atıl, ifade ver, kendini aklamaya uğraş bir de bunun utancını yaşa. En hafifenden iki üç günde çık. Vicdansız bir hakime denk geldiyse gir içeri yıllarca hapis yat. İftira atan da dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaşsın. Hahi adalet nerede? Medyanın adaletine mi kaldık?
“Toprağı sıksan cinsel istismar akıyor” diyen Doğan Medya'nın yazarları ve destek olan diğer medya organları; dış odaklı destekler ve feminist dernekler bir olup büyük bir sosyal sindirme çalışması. Bu konuda acilen bir şeyler yapılmalı.
Hükümet cinsel istismar haberlerinin yayınlanmasına yasak getirmeli, zira bu ihbarların çoğu iftira ve bir kısmı kişisel kinden yapılıyorsa büyük bir kısmı da ülkede kaos çıksın diye hükümet zarar görsün diye yapılıyor. Pek çok Avrupa ülkesinde bu haberleri yayınlamak yasak, bizde de acilen yasaklanmalı.
İftira atanlara ağır cezalar gelmeli.
Bizlerin de bir an önce tepkilerimizi göstermemiz lazım. Kanunlarla mağdur olanların ilk tepkisi “Bir daha bu hükümete oy vermeyeceğim” demek oluyor. Maksat oy verilip verilmemesi değil, maksat kimin yaptığı da değil. Bir sonraki gelen hükümetin yapmayacağından nasıl eminsin?
Var mı bu konularda halka söz veren bir parti, ben görmedim. Hepsi de pek çok mağdurun iftiraya kurban gittiğini ya da nafaka gibi kanunlarla haksızlık yaplıdığını gördüğü halde biz bunları düzelteceğiz; halkın, hadi halkı geçtik seçmenlerimizin haysiyeti bizim için önemli diyen var mı?
Yok. Hepsi de korkuyor. Aman üzerimize cinsel istismarcı iftirası atılır mı diye kendilerini düşünüyorlar. Hak davaya sahip çıkarsan iftira atılsa da aklanırsın. Fakat korkup hakkı savunmazsan tam da Allah'tan çok neden korktuyorsan onunla imtihan olursun.
Medyanın haksız saldırılarından mı korkuyorsanız: “İt ürür kervan yürür” it ürüyor diye kervanı durdurursanız, o itler sırtlan olur sizi bizi, parçalar.
Sayın Aile Bakanı ve Adalet Bakanı,
Bütün bu iftira verileri karşısında ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Sayın Milletvekilleri,
Hangi partiden olduğunuz önemli değil, erkekseniz potansiyel sapık konumundasınız. Ve bu yıl içinde her an bir iftiraya maruz kalma ihtimali olan bir milyon erkekten sizi ya da ailenizi muaf tutacaklarını hiç zannetmiyorum. Bakalım o zaman da bu kadar sessiz kalacak mısınız?
Sayın Akademisyenler,
Resmi rakamlarla, yaşanan olaylarla büyük bir tehlike net bir şekilde görünüyor. Siz neden hâlâ susuyorsunuz? İlla kendi üstünüze mi çamur atılmalı? Zannetmeyin çok zor. Yerinizde gözü olan bir kadın akademisyenin ya da istediği notu alamayan bir kız öğrencinin birkaç cümlesine bakıyor geleceğiniz. Birlik olup halkı ve hükümeti uyandırmak için bir açıklama da mı yapma ihtiyacı duymuyorsunuz!
Sayın Hekimler ve Sağlık Çalışanları,
Siz daha da büyük risk altındasınız. Kadın hastaları muayene, film, rötgen gibi durumlarda her an iftira ile mesleğinizi kaybetme riski altındasınız ki bu iftiralarla hapis yatan kaç tana sağlık personeli var.
Sayın Psikiyatriler, Psikologlar ve Sosyolaglar,
Siz de hem de fazlasıyla aynı risk altındasınız. Şu medyadaki saygınlığınızın bitmesi bir cinsel istismar iftirasına bakar, kimselerin yüzüne bakamaz olursunuz. Kadın danışanlarla odada yalnızsınız. Bana istismarda bulundu, diyen danışanınıza karşı kendinizi nasıl aklayacaksınız?
Sayın Yazarlar, Çizerler,
Her gün değişen gündemi yeterince irdelemediniz mi? Sosyal olaylara ne zaman duyarlı olacaksınız? Ne zaman mazlumların yanında olacaksınız?
Ve Okurlar,
Sosyal ağlarda kedi- köpek, çiçek-böcek ve yediğin içtiğini paylaşmalara doyamayan Okurlar,
Siz ne zaman uyanacaksınız? Sosyal konuları okuyup bazen küçük bir beğenme ile geçiştiren, paylaşma ihtiyacı duymayan okur, uyanman için ne gerekli? Kendini herhangi bir iftira ile içerde bulduğunda senin için geç olacak ve o zaman istesen de paylaşamayacaksın.
“Aman başıma bir dert mi gelir, en iyisi görmeyeyim, bir ben mi kaldım” diye düşünenler, evet mümin adaletsizlik karşısında Hak'ın sesi olur ve bir tek kendi kalmış gibi gayret etmek zorundadır.
Ve Kadınlar,
İftira atan tarafta olmayacak hanımlar, (İftiracılara zaten sözüm yok)
Evet, kadın olduğunuz için koruma altındasınız fakat eşiniz, oğlunuz, kardeşiniz, dayınız, amcanız, babanız her an iftira ile yargılanacak potansiyel suçlu. Onlar iftiraya uğradığında yine susacak mısınız!
Ey Halk,
Ne zaman uyanacaksınız ya da ne zaman korkularınızdan sıyrılıp Hak'kı savunacaksınız!
Rızık endişeniz mi var Hak'kı savunmak için! Rızık Allah'ın garantisindedir.
Korkularınız mı var? Allah'tan daha çok korktuğunuz her ne ise gelir ayağınıza dolanır, merak etmeyin. Bir vatandaş olarak hak ve adaleti savunmak suç değil, en doğal hakkınızdır.
Ya size iftira atılmış olsaydı, diye başladım yazıya fakat esas söylemek istediğim bu değildi, sadece empati yapılsın, diye öyle bir başlık attım. Bizler:
“Müslümanın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz.
Rabbimiz de fitnenin sadece zalimleri değil, engel olmayanlara da bulaşacağını bildiriyor.
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz,umuma sirayet eder ve hepsini perişan eder. Biliniz ki Allah'ın azabı şiddetlidir.” (Enfal suresi 25.âyet-i kerîme)
Ölüm ,kaza...binaya giren otobüs...arabaya binen buzağının haberi gına getirircesine tekrar tekrar verilir de bu ihbarların asılsız olduğu haberi neden verilmiyor peki? Bu asılsız olayların gerçeğini bildirmek için haberlerin 3 gün tekrarı zorunlu olmalı...asıl bunlar tekrar tekrar verilmeli ki duymayan kalmasın...topluma güven hakim olsun...
Bu nasıl bir evham...bu nasıl vesvese? Bir kere vesvesenin evhamın şeytandan olduğunu biliyoruz...kız çocuğu babasının ruhsal problemleri olabilir...kendi evhamının vesvesesinin sonucu olan bir şeyi kesin doğruymuş gibi kabul etmek kullanmak tutuklayan mahkemenin....bunu haber yapanların vebali üzerinedir...bana kalırsa o babaya mahkemenin ilk tavsiyesi ruhhaslıkları hastanesi olmalıymış...evliliği bile kurtarmak için bile şans veriliyor...haysiyet bukadar ucuz olamaz!!!
Gelen ihbar telefonları kayıt altına alınarak ses benzeşmesi testi yapılmalı...bunların çoğu toplumu “sicili bozuk” göstermek için yapılan plan dahilinde de olabilir...bu kadar sayının asılsız çıkması bize bunu düşündürür...bir el.. bunları organize yapıyor olamaz mı? Ayrıca asılsız ihbarı yapan bu şahıslar kayıt altına alınmalı ve asla ve asla başkaca durumlarda konularda davalarda şahidlikleri geçersiz sayılıp kabul edilmemeli...devlet bunu yapmalı ki..her halükarda işleri kolaylaşsın...parmak izi gibi adeta....
turkiyede her kurum kuruluş ve kişiler erkeği yok etmek için programlanmış.. boşuna buyuklerin iyi taraflarına seslenmeyin çünkü iyi tarafları yok.