Tayyip Erdoğan kadar olmasa da toplum Rahmetli Özal'ı da çok sevmişti. Rahmetli Özal da halktan biriydi. Ne yazık ki katledildi.
Önce Özal'ın Maliye Bakanı olan Adnan Kahveci, karısı ve kızı ile birlikte katledilmişti. Rahmetli Adnan Kahveci'nin oğlu Cihan Kahveci, “Babamı öldüreni biliyorum” diyor ve ekliyor: “Katil bir doktor. Babam, Özal'a da yakın birisiydi. Kadın göndermek istediler. Ancak babam kabul etmedi. Babamı, Özal'ın beyni olduğu için öldürmeye karar verdiler. 1993'ten sonra bu kişi inanılmaz bir servete sahip olmaya başladı. Turgut Özal'ı zehirleyerek öldüren kişiyle, babamı öldürenin aynı kişi olduğunu biliyorum.”
Özal ve Kahveci'yi öldüren kişinin aynı kişi olduğunu ve Özal'a yakın bir doktor olduğunu ve 1993'den sonra hatırı sayılır bir servet sahibi olduğunu hatırdan çıkarmadan devam edelim şahitleri dinlemeye.
Ahmet Özal ise babasının birkaç kez FETÖ lideri Gülen'le görüştüğünü, görüşmeden sonra “Ben bu adamla görüşürken rahatsız oluyorum. Öyle bir havası var ki, kendisine sanki Türkiye yetmiyor, dünyayı istiyor” dediğini ve Gülen'i eğitim ve ikna kabiliyeti bakımından da Hitler'e çok benzettiğini aktarıyor.
Ahmet Özal devam ediyor: Gülen, 90'ların başında Babama çok ağır laflar etti. 1 Ağustos 1991 tarihli Sızıntı dergisinde Gülen'in kaleme aldığı yazıda Özal'ı kast ederek “Milletin yolunu kesen kanlı kâbus. Sen çağdaşlık ve çağ atlama mağarasıyla kendini avuta dur. Şimdi istersen uyu. Bundan sonra kopacak kıyamet senin kıyametindir. Yakın bir gelecekte sen sırtında kambur gibi tarihi mesuliyetle derdest edilip tarihleşeceğin gayyaya götürülürken, senin ihmaline, senin iğfaline…” diye devam bir yazı kaleme aldığını dile getiriyor.
Latif Erdoğan ise bu yazıyı yazmasının nedenin, Özal'dan istediği bir iki tayinin uygun olmadığı için Özal tarafından reddedilmesi yüzünden olduğunu, yazıdan sonra Korkut Özal'ın İzmir'e gelip bu meseleyi Gülen'le konuştuğunu hatırlatıyor.
Özal'a bunları söyleyen Gülen, Özal'ın cenazesine katılıp en ön safta resim çektiriyor. Failin genellikle maktulün cenazesine katıldığı bilinir ve polis, katili çoğunlukla cenazeye katılanları takip ederek ulaşır.
Korkut Özal “ağabeyim zehirlendi” derken, Semra Özal ise “Kocamı limonatayla zehirlediler” diyor. İstihbaratçı Bülent Orakoğlu da, Özal'ı öldürenin adını bildiğini söylüyor.
Özal'ın Bakanlarından Halil Şıvgın ise şunları söylüyor: "Rahmetli Özal'ın vefatından birkaç gün sonra Şerif Ali Tekalan ile karşılaştım. Onunla konuşuyoruz, ben üzüntülerimi anlatıyorum, “Kafasında büyük projeler vardı, çok büyük şeyler yapacaktı Türkiye için” dedim. Tekalan bana, “Sayın bakan sen ne diyorsun ya, iyi ki öldü yapacak bir şeyi kalmamıştı ki” dedi. “Şerif Ali sen ne diyorsun, alacağınızı aldınız o yüzden mi söylüyorsun yoksa samimi kanaatin mi bu” dedim…”
Devam edelim…
Rahmetli Özal, 11 gün sürecek olan son seyahatini 4 Nisan 1993'te Orta Asya'ya yapmıştı. Yanı başında seyahat eden FETÖ'nün has kullarından olan, Tekalan Prof Dr Şerif Ali Tekalan...
Tekalan, Özal'ı bu gezide FETÖ'nün okullarına götürür ve burada limonata ve pasta ikram edilir.
Latif Erdoğan ise, Tekalan'ın Özal ölmeden önce “O tıbben ölü bir adam” dediğini söylüyor.
“Babamın mezarı mahkeme kararıyla 19 sene sonra açılıyor. Otopsi sonrasında açıklamada “zehir var, ama zehirlenme yok” deniliyordiğini belirten Ahmet Özal, annesinin sakladığı saç tellerini mezar açıldıktan sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim ettiğini söylüyor.
Adli Tıp, Özal'ın açılan mezarındaki henüz çürümemiş kılları ile ailenin teslim ettiği saç kıllarının DNA ve toksik açıdan karşılaştırmasını yapmıyor. Kılları, omurilik ve beyni hâlâ çürümemiş olduğu halde inceleme yüzeysel yapılarak, dosya kapatılıyor.
Enteresandır adli tıp belgelerine ne hikmetse, hep FETÖ'nün Cihan haber ajansı ve Bugün gazetesi ulaşıyor. Bugün bu raporu düzenleyenler ve dönemin Adli Tıp Kurumu Başkanı ve haberleri yazanlar FETÖ'den tutuklu.
FETÖ'nün Adli Tıbbı ele geçirdiğini söyleyen Hüseyin Gülerce ise, Gülen'in Adli Tıp'a, Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin “zehirlendi raporu hazırlayın” talimatı verdiğini açıklıyor.
25 yılda bir sonuca erişilemeyen Özal cinayeti üzerinden, mevcut yönetime yani Erdoğan'a bir tehdit mesajı olamaz mı bu istek. Bal gibi de olur.
İddialar bir araya getirildiğinde hâlâ fail konusunda tereddüdü olan var mı?
ABDULLAH GÜL'Ü TEHDİT
'FETÖ'nün Tayvan imamı Hüseyin Kızmaz, Abdullah Gül'ü 23-29 Haziran 2009'da Cumhurbaşkanı olarak Çin Halk Cumhuriyeti ziyareti sırasında, FETÖ'nün okullarına davet ederler. Gül yoğunluk nedeniyle katılamaz. Bunun üzerine terör örgütü FETÖ mensupları, Gül'ün kahvesine tuz ekleyerek ‘o kadar yakınındayız ki, ayağını denk almazsan seni zehirleriz' mesajı verir. 21 Ocak 2016 günü Abdullah Gül'ü aradım. Telefona çıkan özel kalemine bu iddiayı sordum. Hadiseyi yalanlamayan özel kalem, beyefendinin özel bir mesajı olursa ileteceklerini belirtti. Bekledik aksi yönde bir beyan gelmeyince, haberleştirdik. Gül tekzip etmedi.
Haberimizde de belirttiğimiz gibi Gül'ün yalanlamaması da dikkate alındığında, Özal'ı zehirlediği neredeyse kesinleşiyor.
Özal'ın son gezisine 200'den fazla kişi katılıyor. Bunların pek çoğu sağ. Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın OHAL sürecinde dosyayı yeniden açıp, geziye katılan ve bu konuda beyanda bulunan herkesin ifadesine başvurması şart.
Mühim sorulardan biri de: Özal'ın öldürülmesi kimin işine yarar?
Demirel Başbakan ve sürekli olarak Özal'ı rencide edici ve hatta tehdide varan açıklamalar yapıyor. Özal öldürülünce de, SHP'nin de desteği ile yerine Cumhurbaşkanı oluyor.
GLADYONUN ADAMI KASIM GÜLEK
Gülen bu yükselişinde, eski CHP milletvekili Kasım Gülek'e çok şey, daha doğrusu her şeyini borçlu. Galatasaray ve Robert Koleji'nde okuyan Gülek, Türkiye ve Ortadoğu'yu yönetecek siyasetçi ve bürokratların devşirilip eğitildiği Siyonist Columbia Üniversitesi ve Cambridge'de Rockefeller bursu ile okuyor, tıpkı Ecevit, Demirel ve Baykal gibi. Demirel ve Gülen'i masonlaştıran Gülek, Kore Savaşı'nda BM Kore Komisyonu'nun Başkanlığını yapar. 1968 yılında ise Kuzey Atlantik Asamblesi (NATO) Başkanlığına getirilir. 1996'da ABD'de ölen Gülek'in cenaze namazını, NATO gladyosunun Türkiye şubesi yaptığı Gülen tarafından kıldırılır.
İslam'a verdiği zararlar onu hızlı terfi almasına yol açar. Gülek'in isteğiyle 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün taltif madalyası ile ödüllendirilen FETÖ lideri Gülen, 1975'te yemin ederek Türkiye Büyük Mason Mahfili'ne üye yapılır. Anne tarafından Yahudi, baba tarafından da Ermeni olan Gülen, zaten Cizvit tarikatı üyesidir. Papa 2. John Paul tarafından, 21 Şubat 1998'de “gizli kardinal”liğe “in pectore” yükseltilir.
En mühim mesele şu Kasım Gülek, Türkiye'nin en karanlık yıllarının ve FETÖ'nün devlete sızmaya başladığı günlerde NATO'nın en tepesindeki kişi. Kolları önemli ülkelere uzanan NATO içinde bir GLADYO YAPILANMASI olduğunu herkes bilir. Bu bilgiler ışığında kendisine tabi olmayan ve isteklerini yerine getirmeyen herkese düşmanlık eden Gülen'i bu yapılanmanın dışında tutmak ahmaklık olmaz mı? Birde bu meseleye Samanyolu'nda yayınlanan ve her işten haberi olan, masonlarla ilişkili ve herkese bin bir tür kötülük yapan cemaat liderini bu bilgiler ışığında bir daha izlerseniz adamın kendini anlattığını göreceksiniz.
Turgut Özal, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Bedri İncetahtacı, Muhsin Yazıcıoğlu, Necip Hablemitoğlu, Bahriye Üçok, Aselsan mühendisleri, Kâşif Kozinoğlu, Ebulfeyz Elçibey, Hrant Dink, Madımak cinayetleri başta olmak üzere gerçek bir inceleme yapıldığında, neredeyse hepsinde FETÖ izinin çıkmaması imkânsızlaşıyor.
Allah-ü âlem
KİM BU TEKALAN?
1991 yılında profesör olan Şerif ali Tekalan, 1990-1991 yılları arasında TÜBİTAK tıp araştırma grubu yürütme komitesi sekreterliği, 1992-1996 arası YÖK üyeliği ve YÖK yürütme kurulu üyeliği ve 2010-2015 arası FETÖ'nün Fatih Üniversitesi rektörlüğünü yapar. Kendi tabiriyle, sütten çıkmış ak kaşık olan Tekalan adı, KPPS hırsızlığına da karışır. Geçtiğimiz yıllarda oğlunu, Suriye diktatörü katil Esed'in finansörlerinden petrol tüccarı Hashem Akkad'ın kızı ile evlendirir. Kitaplarını Doğan Kitap'tan çıkarır. Şimdi FETÖ firarisi.