2011 Van Depremi sonrasında kaybolan (büyük ihtimalle yıkıntılar arasında yitip giden) nüfus kâğıdını çıkarmak isteyen bir vatandaşımıza kayıp nüfus kâğıdı dolayısıyla idari para cezası kesilmişti. İlgili, gerekli para cezasını ödemiş ve işlem sonrasında yanımızda bulunan arkadaşlara bir afet sonrasında böyle bir durumda cezanın alınmaması; buna yönelik bir çalışma yapılması gerektiğini söylemiştim. Aldığım cevap bugün Suriyelilere verilen ötekileştirici tepkilerin benzeriydi. Aslı astarı olmayan internet ve fısıltı yalanlarına göre; depremden yaklaşık 5 ay önce yapılan seçimlerde HDP'ye Van ilinden yüzde doksanlık bir oy çıkmıştı. Bu durumda da burada yaşayan ve HDP yanlısı düşünen insanlara acımak bu ülkeye yapılacak en büyük hıyanetti. Ancak bunu söyleyenlerin bugün FETÖ ve PKK ile kol kola girerek yürümeleri ise sadece bir rastlantı. O gün ülkesindeki bütün Kürtleri HDP'li ve PKK'lı gören anlayış, şimdi terör sözcüleriyle kol kola yürüyor ve bunun adına adalet diyor.
İslam'da ırk belirleyici bir unsur değildir. Bu nedenle bir Müslüman'ın başka bir ırktan olan kişiyi dışlamaya, aşağılamaya ve ayrımcı muamelede bulunmasına imkân bulunmamaktadır. Kitabımızın bize söylediği ‘Mü'minler ancak kardeştirler' ayetini nereye koymamız gerekiyor. Bizler için Müslim ve Gayrimüslim şeklinde iki millet bulunması gerekirken; bir insan ömrü kadar süre geçen ayrılığımız bizleri farklı milletler mi yaptı zulüm altındaki kardeşlerimizle?
Bu durumda Peygamber Efendimizin Veda Hutbesinde bizlere bıraktığı "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Âdemin çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmayana Arap olmayanında Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allahtan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır” hadisindeki mirası da reddetmiş oluruz.
Bugün Suriyeliye reva görülen ırkçı yaklaşımlar bu topraklarda ırkçılık ve ulusalcılık virüsünün yayılmasından sonra diğer vatandaşlara da yapılageldi. Üzülerek görüyoruz ki bazı yörelemizde Kürtlere, Romanlara, Çingenelere, vs…'de değişik olmayan yaklaşımlar mevcut. Ancak özellikle Suriyeliler kapsamında ele aldığımızda ırkçılık ortak bir payda. Ama ne hazindir ki bu ortak payda başka bir payda da daha birleşiyor: Müslümanlığa laf söyleyemeyenler, ırkçılık üzerinden diğer milletlerden olanlara rahatça kinini keskince boşaltabiliyor.
İçimizdekilere bakışımızda farklı değil. Kürt Türk'ten sonra geliyor birçoğumuzun gözünde. Suriyeli ise hepsinden daha değersiz birçoklarını gözünde. Adalet dediğiniz zalimle birlikte, kol kola yürüyerek kirlettiğiniz bir cümle.
Uluslararası antlaşmalarla çizilmiş sınırlar insanlık sınırlarımızdan daha değerli. Hani diyorsunuz ya erkeklerin ne işi var burada diye; kadınlarının ve çocuklarının ırzlarına ve canlarına musallat olanı bir adım geride durdurmak için buradalar.
Çok temiziz ya; daha geçen ayda gözü dönmüşlerce öldürülen Ceylin kimin elleriyle yürümüştü ölüme?
Hangimiz kurtaracak organ mafyasının eline düşecek bir bebeği. Hangimiz fuhuş canavarlarının ellerini ovuşturmasına engel olacak.
Can güvenliği olmayan herhangi bir canlı ancak üreyerek gelecek nesillerinin korumanın peşine düşer. İki saatlik elektrik, su, internet kesintilerine dayanamazken başınızın üzerinden geçen savaş uçaklarını hiç tahayyül ettiniz mi? Zaten size göre 15 Temmuz'da geçen savaş uçakları da bir tiyatronun parçasıydı, değil mi?
Askerlik görevinin ülkenin doğusunda olabilme ihtimaline karşın askerlikten kaçan, kaçmaya çalışan, bedelli askerlik sevdasına düşmüş olan sen şimdi kalkmış ülkeleri için savaşsalardı diyerek eleştiri hakkını kendinde buluyorsun.
Belki evlenmiş, yuvanı kurmuşsun. Çocukların olmuş ve aileni bir süreliğine bile olsa bırakıp gitmeye gönlün razı gelmemiş. Umutla beklemişsin bedelli askerlik gibi bir kolaylığı. Kendin için razı gelemediğin ayrılığı bin bir terör örgütü ve devletinin boyunduruğundaki kardeşlerin için reva görebiliyorsun. Senin altı veya on iki ay razı gelmediğin ayrılığı Suriye'den gelen kardeşine belki ömür boyu reva görüyorsun.
Herhangi bir atama döneminde Güneydoğuya ve Doğuya gitmemek için bin bir takla atan sen mi savaşta varını yoğunu geride bırakarak ülkemize sığınmışlara höykürüyorsun.
Osmanlı'nın yıkılışından beri çeşitli coğrafyalardan bu ülkeye gelmek zorunda kalanların ve onların çocuğu ve torunu olarak nasıl bir hakla o günkü diğer bir Osmanlı tebaasını kabul etmiyorsun bu ülkeye?
Ya sen aramızda yaşayan ama asla bizden olmamış Yahudi'den ve Ermeni'den dönme beyaz Türklerin ve Beyaz Müslümanların çocuğu? Elinizden tutulmasa engizisyonlarda, Nazi kamplarında soyunuz kurutulmayacak mıydı?
Haçlıların Kudüs'e girmelerinin üzerinden neredeyse 920 yıl geçti. Kendisinden olmayanlara karşı Haçlıların yaptığı zulmün bir benzerini kendi halkına yapan Esed'in, ülkenin üzerine çöken terör örgütlerinin ve o örgütlerle kol kola girmiş terör destekçisi devletlerin zulmünden kaçanların sığınabileceği son kaleden dışlanmaları bize yakışmıyor.
İnsanız ve her hal başımıza gelebilir. Daha dün denebilecek bir zaman aralığında yaşadığımız 15 Temmuz işgal girişimi başarılı olsaydı ne olurduk? Bize kol kanat gerecek Türkiye benzeri bir vatan bulunabilir miydi?
Başında kocası bulunan kadının, babası bulanan çocuğun başına böylesine iğrenç ve kan dondurucu bir vahşet gelebiliyorsa, varın bir de başında kocası ve babası bulunmayanların başına ne gelir? Bir de bunu düşünün.
Yoksa geçmişte bazı ırkçıların (ırk simsarlarının) söylediği "Bütün Kürtler PKK'lıdır" paranoyanız, kendini Suriyeliler üzerinden ifade edeceğiniz yeni paranoyalara mı bırakıyor?