Rockefeller tıbbının bir yalanı olan beyin ölümü üzerinden yaşanan organ ticareti ileştirilirken bile organ ticaretine hizmet edici metinler kaleme alınabiliyor.
Not: Parantezler Akkalemler'ce açılmıştır
Yapılan bir araştırmaya göre Avrupa'da 120 bin hasta diyalize bağlı olarak yaşıyor, 40 bin hasta böbrek nakli için sıra bekliyor. Bu durum da insanları illegal (sanki legal bir yön varmış gibi) yollarla gerçekleştirilen organ nakline yöneltiyor, organ kaçakçılığıve organ ticareti gibi kavramların ister istemez günlük hayatımızın bir parçası haline gelmesine yol açıyor.
Organ naklinin bir sektör haline gelmesi
Günümüzde, insan vücudunun ticari amaçlar ile kullanımı ve ekonomik amaçlı organ nakli dünyanın hemen her ülkesinde yasak. Buna karşın, özellikle fakirliğin olgusu ve hastalar ile organlarını satmak isteyen kişiler arasında aracılık yapan mafya ve benzeri oluşumların mevcudiyeti, dünyanın hemen her yerinde yasak olmasına rağmen organ kaçakçılığının varlığını ve yaygınlığını açıklıyor.
Konuya ilişkin hazırlanan bir raporda, bir böbreğin yaklaşık 2 bin 500-3 bin dolara satıldığı, organ nakli operasyonlarının ise 150-200 bin dolar karşılığında gerçekleştirildiği ileri sürülüyor.
Söz konusu rakamlar, organ kaçakçılığının nasıl devasa bir endüstriye dönüşebileceğini ve illegal (sanki legali meşru gibi) yollardan para kazanma arzusundaki insan tacirlerinin iştahını kabartabileceğini göstermesi itibarıyla önemli.
Üstelik son 15 yılda, dünyada 115 bin organ nakli (bu da yılda tüm dünyada sade 7666 kişi eder. Yılda milyonlarca insanı katleden tıp, çoğu zengin 7666 kişiyi kurmak bahanesiyle çıkarıyor bunca görültüyü) gerçekleştirilmiş olsa da bu rakam organ nakline ihtiyaç duyanların yüzde 15'i gibi cüzi sayılabilecek bir orana karşılık geliyor. Bu durum da organ ticaretini tetikleyen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Bir ülkede organ ticaretinin yaygınlaşması o ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarsızlığı ile doğrudan alakalı.
Nitekim 20. yüzyılda, bilhassa böbrek nakli konusunda, daha ziyade Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkeleri ile sınırlı olan organ ticareti, 21. yüzyıl ile birlikte ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın pençesindeki çeşitli Latin Amerika ve Kuzey Afrika ülkelerine doğru kaymaya başladı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre yılda yaklaşık 5 bin böbrek ve karaciğer nakli, illegal yollarla yapılıyor ve her geçen gün bu rakam daha da artıyor.
Somali'de organ ticaretini tetikleyen koşullar
1991 yılında merkezi hükümet çöktükten sonra tam anlamıyla kaosa teslim olan Somali, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın yasadışı organ ticaretini nasıl tetitiklediğinin açık bir örneği durumunda.
Bir zamanlar Doğu Afrika'nın önde gelen ekonomilerinden olan Somali ekonomisi, merkezi hükümetin çöküşü ile birlikte gücünü yitirerek sıkıntılı bir sürecin içine girdi. 1991 yılında Barre rejiminin yıkılmasının ardından merkezi otoritenin etkin bir şekilde tesis edilememesi ve özellikle kabileler arasındaki ihtilaflar, şiddet dozu değişse de süregiden bir iç savaş ortamı hazırladı. Bu süreçte ülkede istikrarsızlık, şiddet ve suç oranları artış gösterdi.
Güvenlik ve yönetim krizleriyle çalkantılı bir dönemden geçen Somali, açlık, kuralık ve göç gibi sorunlar ile de başa çıkmaya çalışıyor. Merkezi otoritenin tam anlamıyla tesis edilememesi, işler bir adalemt mekanizmasının kurulamamsı, yoksulluk, eğitimsizlik ve mülteci sorunları gibi nedenlerle Somali, organ ticareti ve kaçakçılığı için oldukça elverişli bir bölge olarak karşımıza çıkıyor.
Somali'de yaşanan güvenlik sorunu ve yetersiz bilimsel veriler, organ kaçakçılığı ve ticaretinin bütün boyutlarıyla anlaşılmasına imkan vermese de zaman zaman yazılı ve görsel medyaya yansıyan haberler, organ ticaretinin özellikle mülteci kamplarında yaygın olduğunu ortaya koyuyor.
Bu hususta bilimsel verilere ise Uluslararası Göç Örgütü'nün Somali İnsan Ticareti Raporu'ndan ve Avrupa Parlamentosu'nun organ ticareti ile ilgili yayınladığı rapordan ulaşılabiliyor.
Kadınlar ve çocuklar büyük risk altında
Merkezi hükümetin çöktüğü 1991 yılından sonra Somali hakkında doğru ve yeterli bilgi toplamak oldukça zorlaştı.
Buna rağmen, Uluslararası Göç Örgütü 2009-2011 yılları arasında Somaliland, Güney Somali ve Puntland bölgelerinden insan ticareti ile ilgili çeşitli bilgiler topladı. Bu bilgiler, kadınların, çocukların ve yoksul ailelerin insan ticareti suçu bağlamında büyük risk altında olduğuna işaret ediyor.
Yayınlanan rapora göre Somaliland insan ticareti için başlangıç ve taşıma bölgesi olarak dikkat çekiyor. Buradaki kurbanlar, ülkenin genelinde olduğu gibi kadınlar ve çocuklar arasından seçiliyor.
Bu kurbanlar daha ziyade ev işlerinde, fuhuş sektöründe ve organ ticaretinde kullanılmak amacıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Cibuti, Suudi Arabistan ve Etiyopya gibi ülkelere götürülüyor. Ülkedeki güvenlik sorunları ve yoksullluk, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere bölge sakinlerini organ kaçakçılarının karanlık dünyasıyla karşılaşmak hususunda savunmasız kılıyor.
Bu bölgeler arasında Güney Somali, yirmi yılı aşkın süren iç savaş ortamı ve aşırı fakirlik nedeni ile insan ve organ kaçakçılarının başlıca hedefi durumunda. Kenya bu bölgede insan ticaretinin en çok yöneldiği ülkelerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
İnsan ve organ tacirleri, Somali'deki merkezi hükümetin zayıf yapısından faydalanıyor ve faaliyetlerini kolaylıkla gerçekleştirmek için Güney Somali'yi tercih ediyor. Öte yandan Puntland da organ ticareti ve insan kaçakçılığı için kaynak sağlama ve geçiş merkezi olma hüviyetinde. Bu bölgeden alınan kurbanlar, daha ziyade Etiyopya, Yemen ve Tanzanya'ya götürülüyor.
Benzer şekilde, bu kurbanlar da ev işleri, fuhuş ve organ ticareti alanlarında istismar ediliyor. Bu bölgede, insan ticaretinin neticesinde organ tacirlerinin eline düşme ihtimali bilhassa kız çocuklarında oldukça yüksek.
Uluslararası Göç Örgütü'nün yayınladığı raporlarda verilen bilgiler Somali'nin neredeyse her bölgesinin organ kaçakçılığı riski altında olduğu vurgulansa da buna ilişkin net sayısal veriler bulunmuyor. Somali'de organ nakli ile ilgili sayısal verilere ulaşılabilen istisnai araştırmalardan biri 2001-2014 yılları arasında farklı ülkelerin organ ticareti açısından durumunu gösteren Avrupa Parlamentosu raporuydu.
Bu rapora göre 2011-2014 yılları arasında Somali'de organ ticareti ve kaçakçılığı ile ilgili 60 vaka bildirimi olduğu ifade edilmiş ama tahmini sayının daha fazla olabileceği vurgulanmıştır. İlgili raporda Somali'de istikrarsızlığın nispeten daha büyük boyutlarda olduğu 2011 yılı öncesine ait dönem ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemiştir.
Organ ticareti Avrupa'dan Afrika'ya kaydı
Aslında, organ ticareti sağlık sorunlarından kaynaklanan umutsuzluklardan ve bu sorunların çözümüne yönelik çeşitli beklentilerden rant devşirenler ile bu yolda mağdur edilenlerin hikâyesi. Somali örneğinde olduğu gibi, yoksulluk ve siyasi istikrarsızlık organ tacirlerinin iştahını kabartan temel faktörler.
Oldukça büyük rakamların döndüğü bir endüstri haline gelen organ ticareti, tıp alanındaki gelişmelerin ve mevcut koşulların istismar edilmesinin en önemli sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Her ne kadar çeşitli ulusal ve uluslararası düzenlemeler ile önüne geçilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ortak bir tavrın ve mücadele arzusunun eksikliği organ ticaretini Avrupa örneğinde olduğu gibi dünyanın bazı bölgelerinde azaltırken, bu ticareti Afrika örneğinde olduğu gibi dünyanın diğer yoksul ekonomilerinin ve ekonomik olarak zor durumda bulunan insanların bulunduğu bölgelere taşıyor.
Şüphesiz organ ve insan tacirlerine karşı verilecek en etkili cevap, bu ticaretin dünyanın bir kıtasından diğerine aktarılması değil, organ ticaretine yönelik caydırıcı önlemler ile birlikte dünyanın hemen her yerinde ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların çözümü yönünde çaba gösterilmesidir.
Hasan Aydın: Din ve Milliyetçilik, Sömürgecilik ve Afrika'da ABD Dış Politikası üzerine çalışmalar yapan Hasan AYDIN, Afrika Araştırmaları Merkezi (AFAM)'da uzman araştırmacı olarak görev yapmaktadır.
İLGİLİ BİR HABER
GÖÇMEN VE KİMSESİZLER ORGAN MAFYASININ HEDEFİNDE
Organ kaçakçılığının ve ticaretinin artması üzerine bazı ülkeler önlemleri sıkılaştırma yönünde kararlar aldı. Bu kapsamda Avustralya, Çinlilerin Avustralya hastanelerinde cerrahi eğitim almasını yasakladı. Tayvan ise önlem alması konusunda Çin'i uyardı.
Yeni Söz / Özel haber
MODERN DÜNYA HAYAT KALİTESİNİ BOZDU
Kötü beslenme, kimyasal aşı ve ilaçların etkisi, ağır metal ve tarım kimyasallarına maruz kalma, kirli hava, kurşunlu benzin, alkol, sigara, katkı maddeleri ve çeşitli kimyasallar yüzünden pek çok insan organlarını kaybediyor. Tıp sektörünün organ nakli konusundaki aşırı propaganda ve iştahı da insanları meşru ya da gayri meşru yöntemlerle organ nakline itiyor.
ORGAN TİCARETİNDE ÇİN VE İSRAİL İLK SIRADA
Pek çok üründe en çok tüketim yapan Çin, organ yetmezliğinde de ön sıralarda. Çin'deki artan refah ve yüksek nüfus organ ihtiyacını da beraberinde getirdi. Organ vermenin yasak ancak almanın serbest olduğu İsrail, en çok organ arayan ülkelerin başında yer alıyor. Bu nedenle en çok organ hırsızlığı ve operasyonlarının bu ülkelerde yapılmasına neden oluyor.
ÇİN VE İSRAİL ORGAN HIRSIZLIĞI YAPIYOR
Çeşitli zamanlarda yayınlanan raporlar, Çin ve İsrail'in devlet eliyle organ kaçakçılığı yaptığını ya da göz yumduğunu gösteriyor. İsrail yönetimi, yaraladığı Filistinliler ile göçmenlerin organlarını çalmakla suçlanıyor. BM'de İsrail'in organ çaldığını belgeleyen ciddi belgeler var. Çin ise mahkûmların organlarını çalmak, idam edeceği kişilerin organlarını almakla suçlanıyor.
KAYBOLAN ÇOCUKLARA DİKKAT
Dünyanın pek çok bölgesinde kaybolan çocukların organ mafyalarına satıldığı kaydediliyor. Deprem ve savaş bölgelerinde, kimsesiz göçmen çocukları ve sokak çocukları kaçırılarak organları alınıp satılıyor. İsrail, Çin, Avrupa ülkeleri ve Amerika organ hırsızlık ve ticaretinin en çok yapıldığı ülkeler olarak gösteriliyor. İsrailli organ kaçakçısı Boris Wolfman, geçen ay İstanbul'da yakalanmış ve İstanbul'a göçmen çocukların organları için geldiğini itiraf etmişti.
KÜRESEL ORGAN KAÇAKÇILIĞI
Dünya genelinde çeşitli organ kaçaklığı türleri olduğu biliniyor. Organ kaçakçılığında en dikkat çekici yön zenginlerin alıcı, fakir ve kimsesizlerin ise verici olması. Kimsesizler kimi kez sadece böbreği çalınıp sokağa atılırken, kimi defasında ise tüm organları alınarak bedenleri yakılarak imha ediliyor. Kendi itirafı nedeniyle en çok organ alan kişi dünyanın en zenginlerinden biri olan David Rockefeller. Son organ naklini geçtiğimiz yıl olan Rockefeller bugüne kadar 6 kalp 22 de böbrek nakli olduğunu açıklamış, ancak bu organları nereden temin ettiğini açıklamaktan kaçınmıştı. Rockefeller organ nakilleri ise üç yüz yaşına kadar hayatta kalmayı hedeflediğini de sözlerine eklemişti.
ÇİN'DE ORGAN TURİZMİ YAPILIYOR
Organ ticaret ve kaçakçılığı dünyanın çeşitli ülkelerine ve bölgelerine yayılmış vaziyette. Bazı ülkelerden alınan haberlere göre organların evsiz, kimsesiz insanlar ile göçmenlerden elde edildiğini gösteriyor. İsrail'de Filistinli mahkûmlardan, Çin'de ise her türlü mahkûmdan alındığını gösteriyor. Potansiyelleri arttırmak için halkanın son taşıyıcıları nakilleri Çin turizmine yönelmiş durumda.
Kilgour ve Matas ödül getiren raporlarında bu işlemlerin çoğu kez devlet destekli gerçekleştiği ve devlet politikası şeklinde sürdüğünü ortaya koymuştu. Söz konusu raporda Çin'de vuku bulan organ hasadı nakillerinin daha öncesinde görülmediği kadar yapıldığı ortaya fütursuzca yapıldığını gösterdi.
ORGAN TİCARETİNİ İSRAİL YÖNETİYOR
New York Times'ın geçtiğimiz yıl yaptığı haberde organ yetmezliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan İsrail'de dini nedenlerle organ bulunamadığı için yabancıların organlarına göz dikildiğini yazmıştı. Bu nedenle de İsrail dünya organ ticaretinin ağırlıklı merkezi işlevini üstlenmiş durumda olduğu kaydedilmişti.
MÜLTECİLER İÇİN TÜRKİYE'DE
İstanbul'da tutuklu İsrailli organ kaçakçısı Wolfman'ın Avusturya'da organ kaçakçılığı nedeniyle yargılandığı bir davada ceza aldığı, yakalanamadığı için hakkında kırmızı bülten çıkarıldığı belirtildi. Wolfman'ın içerisinde bulunduğu organ çetesinin daha önce Kıbrıs ve Ortadoğu'da organ ticareti yaptıkları kaydedilirken Türkiye'de de bu faaliyetlere başladıkları ve yeni hedeflerinin ise Türkiye'deki mülteci Suriyeliler olduğu ortaya çıktı.
İSRAİL FİLİSTİNLİLERİN ORGANLARINI ÇALIYOR!
Yeni Söz gazetesi 7 Kasım tarihli nüshasında Filistin'in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Riyad Mansour'ın açıklamalarını manşete taşımıştı. BM Genel Sekreteri'ne bir mektup gönderen büyükelçi Mansur, Tel Aviv rejiminin katlettiği Filistinlilerin organlarını yağmaladığını söylemişti. Mansur, Ban Ki-moon'a gönderdiği mektubunda, işgalci teröristlerin Filistinlilerin organlarını çaldığını bildirdi ve vahşetin belgelerini yayınlamıştı.
KONUYLA İLGİLİ KİTAPLAR
Organ Nakli Hakkında Gizlenen Gerçekler