Fakirin en çok okunan yazılarından birisi olan “Çocuklara hangi aşılar neden yapılmalı, hangileri neden yapılmamalı?” ile ilgili olarak değerli bir okuyucu sık karşılaşdığım soruyu sormuş; “Peki dünyada kızamık, çocuk felci gibi çok tehlikeli olan hastalıkların bugün azalmış olması aşılar sayesinde değil midir? Benim çocukluğumda (...) çocuk felci geçirdiği için sakat kalan çocuklar vardı, şimdi yok. Bu aşıları yapdırmayı bırakırsak, eski vakalar geri dönmeyecek mi?” (1).
Evvelâ, sorunun kökeninin yoğun bir medyatik propagandaya dayandığını ve bu propagandanın sadece halkın değil tıp dünyasının da beynini yıkadığını, bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik husule getirildiğini, bu “hastalık paranoyasını” ve benzeri olaylarda efkâr-ı umûmîyi yönlendirmek (algı yönetimi) için Psikolog Martin Seligman'ın deneyinin kullanıldığını hatırlatmak isterim (2, 3). Bu da, kariyerine “her derde deva yılan yağı satıcılığı” ile başlayıp, 1910'larda medya, ilaç sektörü ve TIP EĞİTİMİNİN nerede ise tamamına yakınını kontrol etmeyi başaran Rockefeller vakfı için oldukça kolay bir işdir (4, 5, 6).
Bunlardan çıkarmamız gereken dersi muhterem İbrahim Kiraz sarahatle ifade etmişdir; ‘Bilimsel bilgi insanlığı vazgeçemeyeceği bir değerdir, ama mutlak doğru değildir. Bilimsel bilgiyi “mutlak hakikat” yerine koyma eğilimi bilimi DİN haline getirmişdir' (8). Evrim zırvasını MUTLAK HAKİKAT zannedenlere Nobel mükafatı alan ilk Türk bilim adamı olan muhterem Aziz Sancar'ın bugün ki beyanatı herhalde bir ders olmuşdur (9).
Şimdi de mahut soruyu tahlil ederek bu öğrenilmiş paranoyanın derûnuna nüfuz edelim;
BİR: “Kızamık ve çocuk felci gibi çok tehlikeli hastalıklar...” bizatihi ABD'nin skandalları ve etkisi ile maruf, CDC (Enfeksiyon hastalıklarını önleme komitesi”, kızamığı umumiyetle hafif veya orta şiddetde bir enfeksiyon bir hatlık olarak tarif ediyor, ölüm oranını ise BİLDİRİLMİŞ (reported) 1000 hastada bir olarak veriyor (10). O dönemde bildirilmemiş en az yüzbinlerce vaka olduğunu göz önüne alırsak kızamıkdan ölümün gerçek rakamının milyonda bir olduğunu anlamamız zor değildir. O “bir” vaka da muhtemelen malnutrisyondan (beslenememe) ölmüş olmalıdır. SSPE'yi daha önceki yazılarımızda anlatmış idik.
İKİ: Çocuk felci (polio)'ne gelince konu bir trajediye dönüşüyor. Oral (ağızdan damla olarak verilen) aşının polio salgınlarının gerçek sebebi olduğunu ve bu durumun ilgisi olan pek çok kişi ve hükümetler tarafından (bizimki hariç maalesef) bilindiğini kolayca öğrenebilirsiniz. Bu konuda Dr. Suzanne Humpries'in ve muhterem Asena Devlet'in yazıları mutlaka okunmalıdır (11, 12, 13). Bu yazıları okumayan ve aşısız olduğu için çocuk felci geçirdiğini, aslında muhtemelen bir immün yetmezliği olduğunu farketmemiş olan muhterem pediatri profesörünü de yâd etmek isterim. Mahut aşı uygulandıktan SONRA felç olan BEŞ hastam olduğunu (isimleri mahfuzdur), bunları Sağlık Müdürlüğü'ne bildirdiğimde hiç ilgilenilmediğini (neden diye sormayınız), ülkemizde polio vakalarının gaitalarındaki virüsün aşı veya vahşi virüs olup olmadığının tesbitinin yapılmadığını da belirtmeliyim. Bu iki madde ile kısaca “kızamık ve çocuk felcinin” çok tehlikeli hastalıklar olmadığını tekrar hatırlatmalıyız.
ÜÇ: “Bu aşıları yapdırmayı bırakırsak, eski vakalar geri dönmeyecek mi?” Bir önceki maddede verdiğim kaynaklarda ve internette kolayca bulabileceğiniz yerlerde ABD ve İngiltere'nin 19 ve 20. Asırlardaki sağlık istatistiklerinden elde edilmiş gerçek veriler ile adı geçen enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin, aşıların yaygın şekilde uygulanmaya başlanmasından önce düzenli ve tedrîcî bir şekilde azaldığı, yani aşılarla alakasının olmadığını görmek için akademisyen olmaya gerek yokdur. Linkden (14) görebilirsiniz (onbirinci grafiği bilhassa inceleyin). Hastalıklar geri döner mi, en doğrusunu Allah (cc) bilir elbette...
Bu vesile ile tekrar şu hususları vurgulamalıyız (bendenizin 25 yıllık hekimlik birikimine istinaden kanaât-i âcizanesidir, kabul edip etmemek okuyucunun bileceği işdir);
BİR: Hayatın ilk iki yılında aşı yapmak, endikasyonu olmadıkca gerekli değildir, bilakis zararlı ve tehlikeli olabilir.
İKİ: Hiç bir aşı yüzde yüz etkili ve emniyetli değildir.
ÜÇ: Aşıların en büyük faydası immünoloji biliminin gelişmesini sağlamasıdır.
DÖRT: Her aşı biyolojik bir üründür ve ANCAK ehil uzman/lar tarafından endikasyonu konulduğunda kullanılaBİLİR.
BEŞ: Acilen millî ve yerli aşı üretilmesi ŞARTTIR. O zaman aşının ne olduğunu akademisyenlerimiz anlayacaktır evvelAllah!..
Kaynaklar:
(2) https://www.britannica.com/topic/learned-helplessness
(3) http://nyousaf.com/organization/learned-helplessness-in-organizations/
(4) http://www.gidahareketi.org/NewsPrint.aspx?Id=1877&ModuleName=haberleri (mutlaka okuyun)
(5) https://www.youtube.com/watch?v=X6J_7PvWoMw (meşhur bağımsız gazeteci ‘Corbettreport') (altyazı tercüme edecek bir arkadaş çıkar inşallah)
(6) http://rockarch.org/publications/resrep/pdf/roseturkey.pdf
(7) http://www.gidahareketi.org/Ben-Ne-Diyorum,-Doktor-Beyler-Ne-Diyor-529-yazisi.aspx
(9) https://www.cdc.gov/vaccines/pubs/surv-manual/chpt07-measles.html
(10) Humpries S, Bystrianyk R. Dissolving illusions: disease, vaccines, and the forgotten history. Pp 222-293. 2. Baskı, 2015.
(11) James W. Immuniazation: The reality behind the myth. 2. Baskı, 1995,
(12) https://lilliputian.me/2014/06/polio-asilari-ile-ilgili-bilinmeyen-gercekler/