Mason cemiyetlerinin kökenleri hakkında çok çeşitli rivayetler vardır. Kimileri onu ilk esnaf teşkilatı olarak kabul eder. İnşaatçıların meydana getirdiği birlik diyenler de vardır. Ancak dünyada pek az soru bu kadar karanlık ve cevapsızdır. Kelime olarak farmason / mason; dinsiz, imansız, inancı bozuk kimse, kâfir, mülhit, münkir, laubali, ahlaken zaaf içinde olma gibi pek çok olumsuz anlamı olan bir kelimedir.1
İNSANLIK MADENİN YIKICILARI
Ömer Seyfeddin: “Verdiğim süt sana haram olsun. Ah, demek sen de farmasonmuşsun da bizim haberimiz yokmuş!” diyerek meseleye pek güzel bir izahat getirir.
Ancak masonları en iyi Tolstoy şu şekilde tarif eder: “Süleyman'ın mabedini koruma bahanesiyle, yurdun mabedini yıkan kişi.”2
Tolstoy haklıdır, çünkü Beynelmilel Masonlar Kongresi'nde şu karar alınmıştır: Dindarlara ve mabetlere galebe çalmak kâfi değildir. Asıl maksadımız dinleri yok etmektir. Dinin yerini farmasonluk, mabetlerin yerini de mason locaları alacaktır.3
Masonların ‘Allah'a inanmayanlar masonluğa alınmaz. Her din mensubu, kendi inancını muhafaza ederek mason olabilir ve mason kalabilir' propagandaları, bu gizli ve tehlikeli, özellikle de İslam düşmanı ve de Siyonizm'in kuklası teşkilatı şirin gösterme numarasından başka bir şey değildir.
Masonun dini, masonluktur. ‘Kâinatın ulu mimarı' dedikleri şey, şeytandır. Masonluğun bütün sembolleri; Siyonizm sembolizmasıdır. Osmanlı'daki tarihleri eskidir. 31 Mart darbesi açık seçik Siyonist mason darbesidir.
KAPANDILAR MI, MIŞ GİBİ Mİ YAPTILAR?
Yüksek Şura, son resmi umumi heyet toplantısını 7 Eylül 1935 tarihinde yapmış ve o celsede, masonluk aleyhindeki bazı cereyanlar, dolayısıyla hâsıl olan vaziyet görüşülerek, kat'î lüzum görüldüğü takdirde, Yüksek Şura'nın bütün mahfillerinin bir müddet için uykuya girmesi uygun bulunmuş ve bu uykuya girişin ne zaman ve ne suretle yapılacağının tayini salâhiyetinin Âmir Hâkim-i Âzam ve müteakip dört vazifedâr ile idare encümeninin iç munzam azasının bir komisyon dâhilinde, müştereken tedvdîne karar verilmiştir.
Mason Derneği bu toplantıdan bir ay sonra, Mustafa Kemal Paşa'nın emri ile kapatılmıştı. Masonların böyle bir şeye önceden hazır oldukları anlaşılıyor. Esasen bu (Paşa'nın) emri(ni) tebliğ eden, Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya 33. dereceli bir masondur.4
Bu kapatmadan önce Ekim 1935'de, Dâhiliye Nazırı (mason) Şükrü Kaya birader tarafından, o zamanki âmir-i Hâkim-i Âzam Dr İsmail Hurşit, Muhittin Osman Omay, Dr Fuad Süreyya Paşa, Nihat Kuran biraderler Ankara'ya davet edildiler. O zamanki Devlet Şûrası Reisi Mustafa Reşat Mimâroğlu ile Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ve Mebuslardan Dr Rasin Ferit biraderler de iltihak ettiler ve hep birlikte Şükrü Kaya biraderin yanına gittiler.
HALK EVLERİ FAALİYETLERİ MASONLARA GEREK BIRAKMADI
Bu sekiz, 33. dereceli kardeşin toplantısında Şükrü Kaya birader, masonluğun ihtisaf eylediği sosyal ve kültürel faaliyetlerin bir müddetten beri Halkevleri ve Halk Odaları tarafından yapılmakta bulunduğu göz önünde bulundurularak, masonluğun artık tatil edilmesi lazım geldiğine karar verilmiş olduğunu, hükümetin de bu kararı tatbik mevkiine koymak zorunda bulunduğunu bildirdi.
Buna karşı İstanbul'dan gelen biraderler, Cemiyetler Kanununa uygun olarak teşekkül etmiş bulunan Mason Cemiyeti'nin buna karar verebilmesi için derhal bir umumî heyet toplantısı yapması lâzım geldiğini, kendilerinin böyle bir karar vermeğe salahiyettar olamayacaklarını söylediler. M. Reşat Mimaroğlu “Devir ve hibe edilecek malların mutasarrıfı ve söz sahibi cemiyetin umumî heyeti ve onun kararı ile idare heyeti olması iktiza eder. Bu hususta umumî heyetten bir karar alınmadan başka türlü muamele yapılması kanunî mevzuata uymayacağı tabiidir. Bu yola gidilmelidir” demişti. Fakat bu mevzudaki bütün ısrar ve müdafaalara rağmen, işin uzayacağı iddiası ile Şükrü Kaya birader umumî heyetin içtimaa çağırılmasına muvafakat etmemiş ve kararın derhal burada kendileri tarafından alınmasını ve bu suretle başkaca hususî bir kanun çıkarılmasına mahal kalmamasını söylemiştir.
Bu vaziyet karşısında İstanbul'dan gelmiş olan biraderler, Büyük Maşrık umumî heyetini içtimaa davet edip bir karar almaya imkân olmadığını anladıklarından, beyannameyi imzalayarak Dâhiliye'ye verdiler. 9 Ekim 1935 tarihli bu beyanname, Anadolu Ajansı ile ertesi gün bütün gazetelerde neşr olundu.
ANADOLU AJANSI BÖYLE VERMİŞTİ
10 Ekim 1935 tarihli gazetelerde çıkan Anadolu Ajansının tebliğini aynen nakledeyim:
“Ankara 9 (AA) - Mes'ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir: Türk Mason Cemiyeti, memleketimizin sosyal tekâmülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazara itibara alarak ve Türkiye Cumhuriyeti'nde hâkim olan demokratik ve cidden lâik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetlerine -bu hususta hiçbir kanun olmaksızın- nihayet vermeyi ve bütün mallarını, memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halkevlerine teberruu muvafık görmüştür.”
Ayrıca ertesi günkü gazetelerde Şükrü Kaya'nın “Türk Masonları kendi ideallerinin, hükümetin esas programında dâhil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri feshetmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiçbir teşebbüsü ve alakası olmamıştır” şeklindeki beyanı yer almıştır.5
Hem dönemi anlamak, hem de masonların inançlı ve dinlere saygılı kimseler oldukları yönünde tarifsiz yalanlarını görmek, özellikle de İslam'a ve Müslümanlara düşmanlığı görmek bakımından Şükrü Kaya'nın şu sözlerini nakledelim:
“Her dinin kavaidi esasiyesi herkesin malumudur. Dinler işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir.”6
Rahmetli Menderes bunlardan neler çektiğini şöyle özetler: Üstümde Celal Bayar, altımda Medeni Berk var. Bunların ikisi de 33. dereceli masondur. Ben iki değirmen taşı arasına sıkışmış buğday tanesi gibiyim.7
MUSTAKA KEMAL İLE MASON ÜSTADI TARTIŞIYOR
Celal Bayar'ın ‘Atatürk'ü sevmek de bir ibadettir' sözü sayısız eserde kayıtlıdır. Ancak bizatihi, Celal Bayar ölmeden TRT'de yaptığı bir konuşmayı dinlemiştim ve orada “Ben Atatürk'e tapıyorum, o benim rabbimdir” dediğini bizzat duydum. Bir başka cümlesi ise şöyledir: “Atatürk'ü sevmek, her Türk vatanperveri için millî bir ibadettir”.8
Aslında Mustafa Kemal Paşa9 ile Türkiye Mason üstadı azamı Mim Kemal Öke arasında tartışma yaşanmıştır. Ardından 1935'de, Paşa'nın emri ile Türkiye'deki mason locaları resmi tabirle kapatılır. Fiili halle ise uykuya geçilir. Ancak masonlar uyku döneminde de faaliyetten geri durmazlar. Zira devlet kademesindeki pek çok kişi masondur. Çok değil, 1948'de yani 13 yıl sonra faaliyet izni yeniden çıkar. Masonlar ise bu meseleyi hep kendi istekleri ile gerçekleşmiş gibi yaparak, mürâîlik yapmaktan geri durmazlar.
Bu durumu Mim Kemal Öke, 1949'da yaptığı açıklamada şöyle izah ediyor: Şu dakika onun (Mustafa Kemal Paşa'nın) ruhunu tâzib (üzmüyoruz-azap etmiyoruz) değil, taziz (aziz) ediyoruz. Atatürk, Mason teşkilatı için çok büyük iltifatta bulunmuş, Ankara'daki binaya her yıl 3 bin lira yardım etmişlerdir. Bugün başımızdakiler de (İnönü'yü kast ediyor) aynı yardımda bulunmuşlardır… Mason teşekkülünü Atatürk kapatmamıştır. Siyasi ahval o zaman böyle bir îmayı mecburi kılmıştı.10
İNÖNÜ YENİDEN AÇTI
Devir İnönü devridir. 5 Şubat 1948'de İstanbul Valiliği'ne bir beyanname ile müracaat ederek ‘Türk Mason Derneği'nin tescil edilmesini isterler. Talep kabul edilir. Ardından hemen Ankara ve İzmir locaları açılır. Ardından 10 loca daha kurulur. Halk evlerine devredilen malların geri alınması için dava açılır. Dava neticesinde eski mülkleri geri iade edilir.
Mustafa Kemal'in yaptıklarını bozmakla da ünlü olan İnönü, önünde bekleyen büyük bir memleket meselesini de bu şekilde halleder. Ardından Masonlar, İnönü'ye teşekkür mektubu yazarlar. Mektup, dönemin Millet mecmuasınca neşredilir. Yahudi inancının tümünü barındıran Masonlarda da 13 uğursuz bir sayı olduğu için 13. Loca kurulmaz, 1949'da 14'üncü loca da kurulur. Demokrat Parti (DP)'nin devri başlamıştır. Bu gizli ve karanlık emelleri olan örgüt, DP'ye sızmakta gecikmez. Zaten DP, Sabetayist ve mason Celal Bayar tarafından kurulmuştur.
Masonlar, Cumhuriyet döneminde ikinci büyük krizlerini, mason olduğu halde 1965'te Adalet Partisi'ne genel başkan adayı olan Süleyman Demirel'in mason olmadığına dair belgenin verilmesi yüzünden yaşanır.
NEHRİN YÖNÜNÜ ARTIK KİMSE DEĞİŞTİREMEZ
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın büyük üstadı Kaya Paşakay11, Süleyman Demirel'e, ‘Mason olmadığına dair belge' verilmesi spekülatif bir olaydır. Bir kişi kendi masonluğunu isterse açıklayabilir, ancak bir kardeşin mason olduğunu üçüncü bir şahıs açıklayamaz.12
Paşakay "Masonlar arasında, aynı gün locaya kaydolan ve matrikül kaydında alt alta yer alan kişiler ikiz kabul ediliyor. Nitekim Süleyman Demirel'in ikizi, Şekur Ökten'di.13
Demirel, 43/48, Şekür Ökten 44/49, Rasim Fenmen ise 45/50 numara ile kayıtlı idi. Demirel'in mason oluşunun gerçek belgesi, 1963 tarihli ‘Türkiye Masonları' adlı eserin 46. Sayfasında yer alıyor. Bu esere göre Demirel, Bilgi locasının üyesidir.
İşte her şeyi karanlık bir yapı bu. Şimdi kalkmış eski Türkiye özlemini dile getirmek için laiklik üzerinde millete posta koymaya kalkıyorlar. Ama devir değişti. Eski çullar heybe oldu. Nehrin akış yönü değişti. Millet uyandı. Kimsenin eski filmleri izlemeye tahammülü yok. Bunu yedi düvel gördü ama yer altı örgütlenmesi masonlar göremedi. Ama millete ihtiyaç hasıl olursa onlara da göstermekten çekinmeyecektir.
-------------------------------------------
Atatürk masonları kapattığına inanmıyorsunuz da kapatılmak zorunda kalan masonlarda Şükrü Kaya'nın sözünü daha çok inanıyorsunuz? Size şöyle örnek versem ' iş sahibi olayım ben işçimi işten çıkarayım. İşçim de kötü iş yapsın ve hakkını aramayacak durumda olsun. O da bana ' ben zaten işten ayrılacaktım, ben ayrılıyorum' desin. hangisine inanırsınız? İşini kötü yapana mı yoksa işini kötü yaptığı için işten çıkarana mı?
Üstad necip fazıl demirel hakkındaki şu unutulmaz sözü aklıma geldi. “Sizin Mason olmadığınıza dair Mason Kulübü’nden belge almanız, iffetli bir kadının randevu evinden, orayla münasebeti olmadığına dair vesika almasından farksızdır; ve masonlukla münasebetiniz olmadığına değil, aksine, tam ve kurmayca bir alakanız bulunduğuna delildir!” , başka söze gerek varmı
Bu kapatılma o gün kanunla olsaydı , o günden sonra faliyetleri kanunlara aykırı olmalı idi. İlginç hem de çok ilginç olan bu adamlar memleketin sosyal tekamülünü yani insanların yaşam tarzlarını değiştirip dönüştürmeyi hedef edinmişler... bu gün yaşam tarzına hedef diye cıyaklayanlar kim olabilir?