Mısır'daki darbe rejiminin insan hakları ihlalleri devam ediyor. İhvan-ı Müslim hareketine destek verdiği gerekçesiyle tutuklanan bir kadın, hapiste gördüğü işkenceden bıkarak, hakime "Bana her gün işkence ediliyor. Lütfen beni idam edin de artık kurtulayım" dedi.
Olay, gizli kamerayla an be an kayıt altına alınıyordu. Mısır'da istihbarat örgütleri ve hapishane yönetimi son 4 yıl içerisinde sayısız işkencelere imza attı.
Adam kaçırma ve adam kaybola olaylarından da sorumlu olan bu yapılanmalar, darbeci Sisi'ye bağlı olarak çalışıyor.
Mısır içerisindeki muhalefet hareketini ortadan kaldıran Sisi yönetimi, binlerce masum kişiyi hapishanelere atmıştı.
Mısır'da Sisi'ye karşı çıktığı, darbeyi lanetlediği için bir KADIN idama gidiyor. İdamdan önce son kez çocuğuna tek elle sarılıyor. Çocuğunu son kez görüyor.
— yeliz ager (@yelizager) 27 Ağustos 2018
Dünya duydu mu? Hayır.
Kadın dernekleri bir şey söyledi mi? Hayır.
Basında haber oldu mu? Hayır.
Çünkü müslümanlar uyuyor pic.twitter.com/aDsojybc3R
Mısır'da Batı destekli darbeci Sisi rejimi idamlarla halkı sindirmeye çalışıyor. Bağımsız insan hakları örgütüne göre, Mısır'da askerî mahkemelerin idama mahkum ettiği sivil sayısı 2016'da 60 iken 2017'de bu rakam asgari 112'ye ulaştı. Geçtiğimiz günlerde ise Mısır'da darbe karşıtı 19 masum gencin idamına hükmedildi.
Mısır'daki insan hakları savunucuları bu kadar sivilin idama mahkum edilmesinin büyük bir vicdan azabı olduğunu ifade ederlerken verilen rakamların Mısır İnsan Hakları ve Özgürlükleri Koordinasyonu ve Kişisel Haklar Girişimi tarafından sağlandığı belirtildi.
İdam edip ailelere cenazelerini alın dediler
Mısır'ın kuzey şehirlerinden biri olan Kefrüşşeyh'te idam mahkumlarının ailelerinin yaşadıkları, idam davalarının korkunçluğunu gösterdi. Bir yıllık bir dava süreci için sevdiklerinin davalarına gidip gelenler için dava Mısır adalet sisteminin usulsüzlükleri yüzünden şüpheli ve güvenilmez bir duruma düştü. Çünkü aileler “ertesi gün gelin akrabanızın cesetlerini toplayın” talimatı taşıyan emir aldıklarını bildirdi. Lütfi Halil, Semih Abdullah, Ahmed Abdülhadi ve Ahmed Seleme'nin aileleri bu menfur talimatın İskenderiye hapishanesindeki bir polis memurundan aldıklarını söylediler.
Aileler darbeci Sisi'nin darbe karşıtı insanları korkutmak ve yıldırmak için idam kararlarını etkilediğini düşündüklerini söyedi.
KURULUŞLARA ÇAĞRI
İdam cezası onanan üniversiteli gençlerin her an idam edilebileceği ifade ediliyor. İnsan hakları kuruluşları, üniversite okuyan gençlerin idam cezasının iptali için Mısır'daki Sisi rejimine çağrı yapıyor.
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜNDEN TEPKİ
Uluslararası Af Örgütü, Mısır'ın daha önceki dönemde aldığı idam kararlarını kınamıştı. Af Örgütü'nden yapılan açıklamada idam kararlarının Mısır'ın ulusal ve uluslararası hukuku hiçe sayması anlamına geldiği belirtildi.
Hamile kadınlara şiddet…
Cunta zindanlarından, hamile kadınlar da kurtulamadı. Mısır'da tutuklanan hamile bir kadına çıkarıldığı mahkemede ne zaman doğuracağı soruldu. ‘Yarın doğurabilirim' diyen kadının duruşması 15 gün daha ertelendi. Sonraki gün, ellerinin kelepçeleri bile çözülmeyen kadın, Hürriyet adını verdiği kız çocuğunu dünyaya getirdi.
Cuntanın tutuklu kadınlara karşı işlediği bazı suçlar…
Darbe aleyhinde yapılan gösterilerde tutuklanan kadınların, bulundukları zindanlarda psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldıklarını ifade eden darbe karşıtları; elleri prangalı olan kadın mahkumlara karşı insanlık dışı muamelede yapan cunta polisinin, cinsel tacizde de bulunduğu belirtiyorlar.
Yöneticilerin eşlerine küstahlık…
Mısır cuntası barışçıl gösterilerde tutuklanan kadınların yanı sıra, İhvan'ın yöneticilerinin eşlerine karşı da çirkin saldırılarda bulunuyor.
Mısır'ın meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin eşi, Müslüman Kardeşler Cemaati Mürşidi Muhammed Bedi-i ve Yardımcıları Hayrat Şatır ve Doctor Biltaci gibi bir çok yöneticinin eşi de şiddette teşvik iddiasıyla itham ediliyorlar. Müslüman Kardeşler Cemaati yöneticilerinin eşlerini bu iddialarla itham eden cunta, onları da tutuklu kadınların arasına katmayı amaçlıyor.
“Başörtülerimizi çıkartıp bizi dövdüler”
Barışçıl gösterilerde 16 yaşındaki kız kardeşi ile beraber tutuklanan 21 yaşındaki Ala Macid adında bir kadın, cuntanın ne kadar sinsi ve zalim olduğunu ağır bir tecrübe ile öğrendiğini şöyle anlattı: “Biz barışçıl gösterimizi yapıyorduk. Rabi ve Nahda meydanlarını dağıtan cunta polisi, bulunduğumuz gurubu dağıtmak için göz yaşartıcı bomba attı. Bize karşı gerçek mermi kullanıyorlardı. Canımızı korumak için binalara sığındık. Ben ve bir gurup kadın bir binaya sığındık. Bir gurup erkekte çatıya çıkmıştı. Bir de baktık ki bir gurup baltacı çetesi apartmana girmiş. Biz kadınlar “Hasbünallah ve nimel vekil” deyince onlar çok korktu. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Küçük kızlara saldırıp dövmeye başladılar. Başörtülerimizi çıkartıp bizi dövdüler.”
Müslüman kadınlara işkence ve çirkin hakaretler…
Gözaltına alınışından sonraki sıkıntıları da paylaşan Ala Macid, “Beni ve kız kardeşimi sürükleyerek dışarı çıkardılar, nakil araçlarına bindirdiler. Bizi karakola götürdüler. Araçtan indiğimiz gibi bizi korkutmaya ve hırpalamaya başladılar. Daha sonra baltacı olduklarını düşündüğüm kadınları getirdiler. Beni aşağılarcasına aradılar. Bizim silah sakladığımızı söylüyorlardı. Telefonum başta olmak üzere şahsi tüm eşyalarımı benden aldılar. Daha sonra beni, bir kaç kadınında bulunduğu çok dar bir hücreye attılar. O kadar dardı ki zor sığıyorduk. Yaş olarak büyük olan bir kaç kadını serbest bıraktılar. Ama o kadar tehdit ve çirkin şeyler söylüyorlardı ki sevincimiz kursağımızda kalıyordu.”diyerek cuntacıların Müslüman kadınlara yönelik alçakça tavrını aktardı.
Mısır'ın farklı yerlerinde saldırılar düzenleyen Beyt el Makdis, Mansura Emniyet Müdürlüğü saldırısı gibi büyük saldırıların tamamını üstlenmişti. Beyt el Makdis, IŞİD'a katıldığını da daha önce açıkladı. İdam edilenlerin naaşları, ailelerine teslim edilmek üzere Zinhum Morgu'na kaldırıldı. Söz konusu grup, saldırılarından birini Arap Çerkes bölgesinde gerçekleştirdiği için grubu bu isimle anılmaktaydı.
Mursi'nin devrildiği 3 Temmuz 2013 tarihinden bu yana yüzlerce kişi idama mahkum edilmiş durumda. Bu zamana kadar Müslüman Kardeşlerden sadece bir kişiye, kendilerine silahla saldıran baltacı grubundan birini çatıdan aşağı attığı gerekçesiyle verilen idam cezası, infaz edildi.
Buna benzer bir toplu idam 1989 yılında Mübarek döneminde yaşanmıştı. Sekiz kişi hakkında idam cezası verilmiş ve sanıklardan 6'sı infaz edilmişti.
Mursi ile birlikte 107 kişinin idam cezasına rağmen Mısır'da ciddi bir tepki gözlenmiyor. Müslüman Kardeşler, bazı cemaatler tarafından son derece pasif olmak ve bu tür kararlara rağmen tepki vermemekle eleştiriliyor.
İdam talebiyle dosyaları Müftülüğe gönderilen bin 480 kişiden 479'u temyiz ve itiraz yolu açık olmak üzere ölüm cezasına çarptırılırken, geri kalanlardan bazılarının hapsine bazılarının ise beraatine karar verildi. Verilen ölüm cezaları kapsamında 122 kişi hakkında ise Müftülükten görüş bekleniyor.
Cumartesi günü, Kahire Ceza Mahkemesi'nde toplam 166 sanığın kamuoyunda "casusluk" ve "hapishaneler baskını" adıyla bilinen davalarda yargılanan 122 kişinin dosyası idam talebiyle Müftülüğe gönderilmişti.
Dosyası Müftülüğe gönderilen sanıklar arasında, hayatını kaybetmiş 5 Filistinli ile 19 yıldır İsrail cezaevinde bulunan müebbet hapse mahkum bir Filistinli de yer alıyor. Filistinli sanıklardan 3'ünün, Mısır'daki devrim sürecinden önce hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Sanıklar, Rabia Meydanı'nın güvenlik güçleri tarafından boşaltıldığı 14 Ağustos 2013'te "yol kesmek, kasten adam öldürmek ve güvenlik güçlerine mukavemette bulunmak" gibi iddialarla suçlu bulundu. 739 sanığın yargılandığı davada bütün sanıklar hakkındaki karar 8 Eylül 2018'de açıklanacak. Karara temyiz yolu açık. Mısır yasalarına göre, idam dosyaları karara bağlanmadan önce ülke müftüsüne sevk ediliyor. Müftünün görüşüne istişare amaçlı başvuruluyor. Müftü mahkemenin verdiği kararı onaylamasa bile hüküm infaz edilebiliyor.
632 KIŞİ HAYATINI KAYBETMİŞTİ
Mısır'da demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 3 Temmuz 2013'te darbeyle görevden alınmasının ardından Rabia Meydanı'nda eylemler başlamış ve 14 Ağustos 2013 tarihine kadar sürmüştü. Güvenlik güçleri, 14 Ağustos günü sabahın erken saatlerinde meydana müdahale etmiş, olaylarda resmi verilere göre 8'i polis 632 kişi hayatını kaybetmişti. 300'ü tutuklu 439'u firari 739 sanığın yargılandığı davada, İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii ve Muhammed Mursi'nin oğlu Avukat Usame Mursi de yer alıyor. Cemaatül İslamiye liderlerinden Asım Abdulmecid ve Arap dünyasının ünlü davet adamı Selefi harekete mensup Vecdi Guneym de gıyaben yargılananlar arasında öne çıkan isimler. Mahkeme kararının, Rabia Meydanı'nın boşaltılmasının 5'inci yılının hemen öncesinde verilmiş olması ise dikkat çekti.
İdam kararının perde arkası aralanıyor. Darbe karşıtlarının idam edilmesinin ardından bu haber dünyanın gündemine bomba gibi oturdu. Sudan bahanelerle çoluk çocuk hapse atan Mısır, hamile idam mahkümlarını da doğumdan 2 ay sonra asıyor.
Protesto eylemlerine katılan 529 kişi hakkında dünyanın gözü önünde hukuki olmayan bir dava ile idam kararı veren Mısır'ın darbeci yönetimi, tuhaf kararlarla adalet komedisine yol açıyor. Mısır hukukuna göre; idam mahkumu hamile bir kadınsa, doğumun üzerinden 2 ay geçtikten sonra infaz gerçekleşiyor. 18 yaşından küçük çocuklar, idam yerine en az 15 yıl hapisle cezalandırılıyor.
670 kişi daha ipe götürülmek için sırada. Aralarında yine kadınlar, gençler ve çocuk yaşta öğrenciler var. Kiminin evi basıldı, kimi okul servisinden indirildi. Sorgusuz sualsiz gözaltına alınan çocuklar her türlü işkenceye maruz bırakıldı.
TUTUKLU KIZ ÇOCUKLARI
Maria Samaha: 14 yaşında. Rabia işareti yaptığı ve bildiri dağıttığı için 18 Aralık'ta gözaltına alındı. Yaşının küçük olmasına bakılmadan cezaevine gönderildi. Polis zoruyla uydurma ifade imzalatıldı. 1 yıl hapse mahküm oldu.
Fatima Ezzat: 15 yaşında. Lise öğrencisi. 25 Aralık'ta okul servisinden alındı. Tahliye kararı verilmesine rağmen, savcı karara 3 kez itiraz ederek tutukluluğun devamını sağladı.
Ola Tarık: 15 yaşında bir kız çocuğu. 24 Aralık'ta 16 yaşındaki arkadaşı Sara Atıf'la okuldan evine giderken gözaltına alındı. Mahkeme tahliye kararı verdi. Darbeci yönetim, ıslah evine gönderdi.
Shoroq Al-Aryan: 17 yaşında. 3 arkadaşıyla birlikte İsmailiye'de aralık ayında gözaltına alındı. Gözaltı süresi sürekli uzatılıyor.
Marwan Safwat Seyyid Muhhamed: 17 yaşında lise 3 öğrencisi. İstihbarat mensupları tarafından evinde gözaltına alındı. Karakolda şiddete uğradı. Annesi karakol karakol gezerek izini buldu. Çocuğunun morarmış yüzünü ve halsiz halini görünce feryat etti. Abdul Rahman Eşref: 14 yaşında, lise öğrencisi. 27 Şubat'ta Dimyat'ta gösteriye katıldığı için gözaltına alındı. Karakolda öldüresiye dayak yedi. İfadesinde 18 yaşında olduğu yazıldı. Ailesinin sunduğu doğum belgesi savcılık tarafından dikkate alınmayınca tutuklu yargılanmasına karar verildi. Bugüne kadar mahkemeye çıkartılmadı.
Mahmud Mokhtar Abdel: 23 yaşında. Üniversite öğrencisi. 12 Şubat'ta gün doğarken maskeli polisler tarafından evinde gözaltına alındı. Baskın sırasında annesi ve kız kardeşi de şiddet gördü. Karakolda elektrik verildi, dövüldü. 15 günlük gözaltı süresi bitince 15 gün daha uzatıldı. Sağlık raporu için hastaneye götürüldü. Vücudundaki morlukları görmezden gelen bir kadın doktor 'grip' raporu verdi. Henüz mahkemeye sevk edilmedi.
SİSİ SEÇİMLERİ Mİ BEKLİYOR?
30 Haziran 2012'de Mısır'ın seçimle başa gelen ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mürsî Îsa el-Eyyat, ABD, İsrail, AB, BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin desteği ile son firavun General Sisi tarafından 3 Temmuz 2013'te yapılan askeri darbe sonucunda görevinden azledilerek tutuklanmıştı. Halen gizli bir askeri cezaevinde, her türlü haktan mahrum bir şekilde esir olarak yaşan Mursi'nin 16 Mart'ta yapılacak ve Sisi'nin tek başına aday olduğu seçimlerin neticesine göre ansızın idam edilebileceğinden endişe duyuluyor.
MURSİ'NİN İDAMI İÇİN YEMİN ETMİŞTİ
Mısır darbe yönetiminin sözde Adalet Bakanı Ahmed Zind, 2016'da yaptığı açıklamada askeri darbe ile görevden uzaklaştırılan ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi ve İhvan liderleri hakkında idamın uygulanacağına dair yemin etmişti. Daha sonra “Hz Muhammed bile olsa, hata yapan kim olursa olsun fark etmez. Yargıçlar bile hapse atıldı. Peygamber bile olsa bana karşı hata yaparsa onu sorgularım” diyen bu alçak, tepkiler üzerine görevden alınmıştı.
ÖNCE LİDERLERDEN BAŞLAYABİLİRLER
Sisi tarafından, kızı Esma alnında vurularak şehid edilen, Özgürlük ve Adalet Partisi'nin genel sekreteri ve eski milletvekili Muhammed el Biltaci, geçtiğimiz hafta duruşmada tebessüm ettiği gerekçesiyle bir yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 2015'te idam cezasına çarptırılan ve idamı da onaylanan Biltacı da Mursi gibi ansızın idam edilebilecek İhvan liderleri arasında gösteriliyor.
ÖNCE LİDERLERDEN BAŞLAYABİLİRLER
Müslüman Kardeşler'in Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii, teşkilatın ikinci adamı Hayrat Şatır, Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Isam el-Aryan, eski Meclis Başkanı Saad el-Ketatni, Mursi'nin dış ilişkiler danışmanı İsam el Hattat'ın oğlu olan Cihad el Hattat, İhvan'ın Arapça medya sözcüsü olan diş hekimi Ahmet Arif, Rehberlik Konseyi üyelerinden Abdülrahman el Bar gibi isimler hakkında da verilmiş idam cezaları bulunuyor.
BİNLERCESİ ZİNDANDA ÖLDÜRÜLDÜ
İşkencelere maruz kalan, yiyecek ve sağlık imkânlarından mahrum bırakılan, aileleri ile görüşmelerine izin verilmeyen bine yakın İhvan mensubu Sisi'nin zindanlarında vefat etmişlerdi. Sisi'nin sindanlarda katlettiklerinden ikisi de, İhvan'ın üst düzey yöneticilerin Muhammed el- Fellahci ile İhvan'ın bir önceki lideri Muhammed Mehdi Akif idi.
İDAMLARI ANCAK ERDOĞAN DURDURABİLİR
Bir yılı hariç son yarım asrını askeri yönetim altında geçiren Mısır'da, ülkenin omurgası durumundaki İhvan-ı Müslimin teşkilatı her devrin en çok zulme maruz kalmış topluluğu durumunda. Kurucusu Hasan el Benna, sonraki liderleri Seyyid Kutup, Abdulkadir Udeh gibi pek çok liderini firavunlara kurban veren İhvan, 2013 askeri darbesi sonrasında tarihinin en büyük soykırımı ile karşı karşıya. Mısır'da yaşayan hiçbir İhvan lideri bırakmak istemeyen Sisi ve küresel destekçilerinin büyük bir katliama daha imza atmasından endişe ediliyor. Bu kapsamda Müslüman liderler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a İslam İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletleri harekete geçirmesi için çağrı yapıyor. İnfazları, Erdoğan'dan başka kimsenin durduramayacağına inanılıyor.
İŞTE ÇOK SAYIDA SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ VE DÜŞÜNCE ADAMININ İMZALADIĞI MISIR İDAMLARINI DURDURMA BİLDİRİSİ
1981-2011 arasında 30 yıl süren Hüsnü Mübarek yönetimi de oldukça baskıcı ve sistematik ihlaller ile anılan bir yönetim olmuş, yoksulluk ve zor hayat şartları da eklenince ezilmiş olan halk ayağa kalkmış ve sokaklar, meydanlar Arap Baharı rüzgârının verdiği motivasyonla hareketlenmiştir.
Çok farklı siyasi, ideolojik grupların ve geniş halk kitlelerinin Tahrir Meydanı'nda sembolleşen ortak eylemleri sonucunda 25 Ocak 2011'de Hüsnü Mübarek görevi bırakmak zorunda kalmıştır. Mısır'daki Halk Devriminden sonra 1,5 yıl süren Yüksek Askeri Konsey yönetimi sonrasında Mısır tarihinde ilk defa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması kararı alınmıştır.
30.06.2012 tarihinde Muhammed Mursi, seçimle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Seçilen ilk cumhurbaşkanı olarak ilk yılını henüz dolduran Mursi, ABD ve İsrail'in desteklediği General Sisi'nin komutasındaki Mısır ordusu tarafından, yapılan bir darbeyle iktidardan düşürülmüştür. Böylece Mısır halkı, kendini yeniden bir cunta rejiminin yönetimi altında bulmuştur.
Sisi Rejiminin darbe süreci oldukça kanlı olmuştur. Darbe karşıtı sivil gruplara yönelik toplu katliamlar, yargısız infazlar korkunç bir dönemin başladığını göstermiştir.
2013 yılında gerçekleşen Cumhuriyet Muhafızları Katliamı, Manassa Katliamı, Rabia Katliamı, Ramses Meydanı Katliamı bu katliamlara verilebilecek örneklerden yalnızca birkaçıdır. Bu katliamlarda sayısı henüz tam tespit edilememiş yüzlerce insan katledilmiştir.
Yoğun gözaltılar, gözaltında ve cezaevlerinde işkence, işkence ile alınan ifadelerle Sisi Rejiminin askerlerinin ve Baltacılar isimli silahlı çetelerin suçları, şiddet karşıtı sivillere yüklenmiştir. Çoğunlukla Avukat yardımı dahi alamayan siyasi mahpuslar Askeri ve sivil Mahkemelerde yargılanmaktadır. Siyasiler, âlimler, aydınlar, hukukçular, sivil toplum yöneticileri, akademisyenler, gençler, gazeteciler ve aktivistler adil yargılanma imkânı sağlanmadan çok ağır suçlarla yargılanmışlardır. Bu yargılamalarda idam cezaları verilmiştir.
2013 yılında 109, 2014 yılında 509, 2015 yılında 538 ve 2016 yılında 237 kişiye, bazılarına birkaç kez idam cezası verilmiştir. Son olarak Mısır'da 26 Aralık 2017'de 15 kişi ve 2 Ocak 2018'de İhvan-ı Müslimin üyesi oldukları bilinen 4 kişi (Ahmed Abdulhadi es-Suhaymi (29), Ahmed Abdulmunim Selame (42), Samih Abdullah Yusuf (32) ve Lutfi İbrahim İsmail (25) ) haklarındaki terör saldırıları suçlamasıyla idam edilmiştir.
Şahısların avukatlarının ve insan hakları kuruluşlarının açıklamalarına göre söz konusu kişiler Mısır güvenlik güçleri tarafından cebren kaçırılmış, kendilerinden uzun süre haber alınamamış ve işkence altında verdikleri ifadelerle askeri mahkemelerde söz konusu suçlamalar kabul ettirilmiştir. Muhammed Mursi ve Muhammed Biltaci gibi birçok siyasi önder kişi de şu an cezaevlerinde idam mahkumu olarak gayriinsani ve hukuksuz olarak tutulmaktadır.
Verilen idam cezalarının çoğunluğu siyasi davalarla ilgili olup, bunların arasında son dört yılda 81 kişinin infazı gerçekleşmiştir. İnfazlar, avukatlar ve ailelere haber vermeden gerçekleşmekte ve yakınları aranarak cenazelerin alınıp sessiz sedasız tören yapmadan defnetmeleri söylenmektedir.
Alınan son bilgiye göre önümüzdeki günlerde Müftülük onayı dahil tüm süreçleri tamamlanmış infazı beklenen yada her an infaz edilecek 25 siyasi mahkum söz konusudur. Çoğu genç siyasi mahkûm olan bu kişilerin idam cezalarının infaz edilmesini önlemek herkesin sorumluluğudur.
Türkiyeli STK'lar olarak sesimizin ulaştığı herkesi, sadece muhalif oldukları, birçoğunun şiddete bulaşmamış sivil barışçı aktivistler ve âlim ya da gazeteciler olduğu bilinen bu kişiler hakkında hukuksuz bir şekilde verilen idam cezası kararlarının infazını durdurmaya ve Mısır'daki insan hakları ihlallerinin son bulması için göreve davet ediyoruz.
Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği İnsan Hakları Komitesi, Arap Birliği İnsan Hakları Komitesi, BM İnsan Hakları Komitesi, BM İnsan Hakları Konseyi ve Bağımsız ve Daimi İnsan Hakları Komisyonu gibi Mısır'ın da üyesi olduğu uluslararası teşkilatlarının Mısır'a insan hakları heyetleri göndermelerini, bu idamların infazını durdurmak için derhâl açıklama da yaparak etkili diplomatik temaslar kullanmalarını talep ediyoruz.
Başta ABD ve İsrail olmak üzere Sisi Rejimini destekleyenleri de tüm idamlar ve insan hakları ihlallerinden hukuk önünde hesap vermek üzere sorumlu tuttuğumuzu beyan ediyor ve derhal bu desteği kesmeleri için çağrı yapıyoruz. Yeryüzünde dini, dili, ırkı ne olursa olsun masum bir insanın zalimce öldürülmesinin önüne geçmek bütün insanlığın sorumluluğudur. Mısır'da İdamları Durduralım.