Sömürge tarihi açısından incelenmesi gereken en önemli laboratuvar Afrika. Beyaz Adam'ın sadık köle merakı ve bedava işçi ihtiyacını karşılayabileceği alan olmuş Afrika. Yaşanılanlar ise hayal edebileceklerimizin ötesinde bir insanlık dramı.
Aynı topraklarda yaşayan, aynı dili konuşan bazı milletler ise, Beyaz Adam'ın eğitim konusundaki başarı(!)sı sonucunda bir nesil sonrasında birbirini anlayamayacak hale gelmişler. Farklı dil konuşan işgalcilerin, dillerini zorla öğretmeleri ve ana dille konuşmayı engellemeleri sonucu kardeş toplumlarla kabileler, birbirlerini anlayamayacak şekilde birbirlerinden uzaklaşmışlar. Birkaç nesil sonrasında ise tamamen birbirinden cetvelle çizilmiş sınırlar ile kopmuşlar.
Bizim çözülmemiz ise manevi birlikteliklerimizin bizlere düşmanlık sebebi gösterilmesi sonucunda olmuş. Yüzlerce yıldır bu topraklarda yaşayan milletler birbirlerinin inanç ve değer yargılarına saygıda kusur etmemişler. Ancak bazı farklılıklar bahane edilerek milletimiz birbirlerine düşman edilmeye, yaraları kaşınıp üzerlerine tuz ekilmeye başlandı.
Yetmedi. Son dönemlerde özellikle terör belasına duçar olduk. Sağ-sol gibi ayrılıklarla içimize ekilen fitne, ardından ayrılıkçı terör örgütünün yıllardır kana doymaması ve son olarak da Amerikan ve NATO kaynaklı darbe ve işgal girişimi.
Canımıza, malımıza dokunan teröre bir şekilde karşı koyuyoruz ama medya kaynaklı gelen arsızlıklara, ahlaksızlıklara karşı koymak gayet zor oluyor. Hele ki bir de yapılması plana koyulan arsızlıklar okullardan ders kitapları vasıtasıyla çocuklarımızın ve gençlerimizin bilinçaltlarına girmeye başlamışsa.
Geçtiğimiz ay okullar açıldığında gazetemizde de manşetten işlediğimiz ders kitapları aracılığıyla işgalin, ne yazık ki devam ettiğini görüyoruz. Verdiğimiz haberde terör örgütünün hoşgörü masallarına, Allah ile alay edilmesine ve ecdadımıza saldırılmasına dikkat çekmiştik.
O günlerde sorduğumuz soruları tekrar sormamız gerekiyor. Çünkü halâ müfredatta yer alan ve ancak dikkatli bir gözle incelendiğinde dikkat çekebilecek sıkıntılarımız var.
İngilizce kitapları neredeyse tüm ortaokul sınıflarında pijama partileri, kostüm partileri, doğum günü partileri ile doldurulmuş durumda. Ortaokul hayatı boyunca tüm çocuklarımız bu partilere kabul edilme ve reddedilme gibi cümlelerle işleniyor. En detaylı partinin ne şekilde hazırlanacağı, nasıl kutlanacağı hatta yatılı partiler için nasıl davetiye yazılacağı ve cevaplandırılabileceği işlenirken, Hollywood filmlerinin işgalindeki zihinler için bir adım sonrasının nereye gittiğini söylemeye gerek var mı?
Flörte yönelik sorulara nasıl cevap verilmesi, kabul edilme veya reddedilme karşısında nasıl cevap verilmesi gerektiği bile kitaplarımıza girmişken bizler işgali hiç yaşamadığımızı söyleyerek mesut mu olacağız?
Gittiği partide çekici birini gördüğünde ne yapacağı, ne hissedeceğini bile okullarda öğretmek, kendini iyi hissetmek için spora gitmesi ve fit olması salık verilen kitaplar okutulurken nereye gittiğimiz Milli Eğitim idarecileri biliyor mu acaba?
Dış görünüşün kendine güven duymak için elzem olduğunun anlatıldığı; yakışıklı olmamanın, partilere gitmemenin ve sosyal olmamanın “nerd” (inek öğrenci) sıfatıyla tarif edildiği kitaplar; okullarımızın zihinsel ve ahlaki bir işgal altına girdiğini de gösteriyor.
Diğer taraftan kahve fallarının, tarotun, at nalının, uğurun ,... vb. diyaloglara konu olması, öğrendiğimiz kadarıyla bazı öğretmenlerin okula ders materyali olarak bunları getirmesi de karşı çıkmamızın elzem olduğu başka bir garabet. Gelecek zaman tahminlerinde fal bakılmasının öğretildiği kitapları hazırlayanlarla aynı dini ve milli mensubiyeti taşıdığımızı zannetmiyorum.
Milli Eğitim müfredatını hazırlayanların mensubiyetlerinin, kimlerle birlikte hareket ettiklerinin ciddi bir şekilde araştırılmasının zamanı geldi de geçiyor bile.
Ülkemizde kullanım yaşı çocuk yaşlara kadar düşmüş olan çeşitli uyuşturucularla mücadele etmek de; bu kitaplardan edindiği bilgilerle partilere gidecek çocukları kurtarmak mümkün olmayacak.
Çocuklarımızın bilgi dağarcığını doldurmaya çalışırken onları boş bir ruh ile yetiştirmeyelim. Böyle giderse; gençlik Batının ali menfaatlerine feda edilecek ve bizler olan bitene Fransız kalacağız.