Ecnebiler bu diyara yabancı Orhan Pamuk'a ‘Nobel edebiyat ödülü' verdiler. Bazılarımız kendinden geçti. Sonuçları ortada.
Pamuk, İsviçre'de yayımlanan Das Magazin isimli dergiye, Türklerin, Ermeni ve Kürtleri katlettiği yalanını söyledi. Ardından can güvenliği bahanesiyle sırtından hançerlediği ülkesini terk etti.
Nobel ödüllü Aziz beye temas etmezden evvel Nobel meselesinin mazisine şöyle bir uzanmakta yarar var. Belki çok kez bu meseleyi okumuş olabilirsiniz. Lakin hafıza-ı beşer nisyan ile malül olduğu için bir kez daha tekrarlayalım.
Müflis adamın oğlu Alfred Nobel, önce dinamiti, ardından da ‘dumansız barut' olarak tanınacak olan ‘balistit' adını verdiği öldürücü maddenin mucididir.
Nobel'ler insanlığı katletmeye ahdetmiş olmalı ki; baba, amca, oğul hep birlikte bir ömrü patlayıcılar için harcarlar. Baba Immanuel'in İsveç'teki patlayıcı denemelerinde, kardeşi Emil Oskar ile birlikte beş kişi hayatını kaybeder.
Yürek yakan, kan döken karanlık maceranın hikâyesi İsveç'te başlayıp, Rusya, İtalya, Fransa, Amerika şeklinde uzayıp gider. Alfred Nobel, 1896 yılında beyin kanaması sonucu cehennemin yolunu tutar. Geride pis işlerden elde edilmiş 34,2 milyon kron ve bir de vasiyet kalır.
Vasiyet gereği, kirli paranın 1 milyon kronu yeğenleri ve âşık olduğu Sofie Hess'e pay edilir. Geri kalan 33,2 milyon ile silah fabrikaları kurulur. 1900 yılında İsveç Hükümeti Nobel Vakfı'nı kurar. Fizik, kimya, tıp/fizyoloji, edebiyat ve “barış” dallarında ödüller verilmeye başlanır. 1969'da bir de iktisat dalı eklenir.
Nobel ödüllerinin kimlere verileceğini, İsveç Akademisi'ndeki bir heyetin belirlediği söylenir inanırsanız tabi. “Barış ödülü” veriyorlar ya, işte o ödülün parası, Bosfors adlı silah fabrikasının kazancından gelir.
Kimileri kutsî görüp altında hiçleşirken, kimileri ise insanlığa fitne ateşi ektiğini düşünüyor. Ödülün ana teması ne kadar manidar değil mi: “İnsanlığa hizmet!”
Asıl soru şu: Kim bu insanlığa hizmet edenler?
1953'de “yüksek insani değerleri savunan konuşmaları” nedeniyle ‘İkinci Cihan Harbi'nin ünlü katillerinden ve İngiltere'nin mason Başbakanlarından Churchill'e barış Nobel'i veriliyor.
1906'da 1. Cihan Harbi'nde Amerika'yı İngiltere'nin yanında savaşa sokmaya çalışan ABD Başkanı Theodore Roosevelt, 1919'da yine ABD Başkanı Thomas W. Wilson, 1953'de ABD Başkanı George C. Marshall, 1994'de binlerce Filistinlinin katili Şimon Peres ve İzak Rabin, 2002'de eski ABD Başkanı Jimmy Carter, 1979'da ünlü misyoner Rahibe Teresa, 1970'de “Yeşil Devrim” belasının mucidi genetikçi Norman Ernest Borlaug, 1949'da bir başka genetikçi ve Dünya Tarım Örgütü'nün ilk başkanı John Boyd Orr'a verilir sözde barış ödülleri…
2009'da ise yine İktidara gelir gelmez ABD Başkanı Obama'ya, 2003'de ise İngiltere vatandaşı ve İran rejimi muhalifi Şirin Ebâdî şeklinde uzar gider liste...
Görüleceği üzere, “barış” ödüllerinin neredeyse hepsi eli kanlı halk kahramanlarına…
Liste uzayıp gittiği için meraklısı detaylı inceleyebilir. Ama dikkatle incelendiği zaman, diğer dallardakilerin ezici çoğunluğu da hizmetkârları ve hizmet alımı için ödülle meşhur edilecek olanlar…
Bu yıl ödül verilenler arasında “Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü” olarak tanınan Tunus'un ateist örgütlerinin başkanları da vardı. Bunlar ödül sonrası CNN'e çıkıp, Türkiye'ye ve Müslümanlara saldırdılar. Bu Marksist solcuların Tunus'ta başardıkları şey ise, Raşid Gannuşi'nin liderliğindeki dindar Nahta Partisi'ni iktidardan uzaklaştırmaya yönelik yürüttükleri kampanya. İşte Nobel?
Nobel alacağı duyulana kadar Türkiye kamuoyunun hiç tanımadığı Prof Dr Aziz Sencer... Aziz bey çok sayıda ödülü olan biriymiş, eyvallah… Lakin kendisi tam 45 yıldır bu ülke ile pek de bağı olan biri değil.
Hakkında yayınlanan haberlerden bağımsız olarak kendisi hakkında olumlu olumsuz bir kanaate sahip de değilim. Aldığı Nobel birilerinin umurunda olabilir, ama doğrusu zatımı hiç de ilgilendirmiyor.
Kaldı ki, tıp dalında keşfettiği şeyin ne olacağını henüz bilmiyoruz. Devlet erkânının ilgi gösterip sahip çıkması siyaseten yerinde… Ancak bu Nobel'e öykünme konusunda kimse ile hem fikir değilim.
Ne demiş G20'de Cumhurbaşkanımız: “Nobel de siyasi…"
Köken olarak bizden olsa da, medyada makul mesajlar verse de, bir kişiye sadece Nobel ödülü aldı diye zamansız iltifatların faydadan çok zarar getireceği endişesini taşıyorum.
Yaşadığı ülkenin geçmişi ve halkının inancından utanan eski solcu neo liberaller ile Türkiye'nin ve milletin adını yedi düvele yeniden yazdıran Recep Tayyip Erdoğan ve davasına kinleri yüzünden aleyhinde konuşturmak için göklere çıkarıp, gaz veren, ateist, batıcı medya mensuplarını anlıyorum.
Fakat komplekse girip meseleyi abartan dindar tayfayı anlamakta zorlanıyorum. Amerikan vatandaşı Sancar, yarın Türkiye ile iktidar ve Erdoğan aleyhinde konuşur veya eyleme geçerse, o zaman ne yazacaklarını merak ediyorum.
Aziz bey iyi bir insan olabilir. Biz de endişelerimizde son derece haksız çıkabiliriz. Ama bizim endişelenme ve bunu kayda geçirme hakkımız vardır.
Meselenin bu boyutunu geçip, biz yine eli ve parası kirli adamlar ile batı kültürünün propaganda aklama aracı olan ödülüne geri dönelim.
Birincisi, Alfred Nobel'in söz konusu olduğu bir meselede insanlıktan bahsedilemez. Olsa olsa silah ticareti, savaş, çıkar, kan, gözyaşı, ölüm ve cinayetten söz edilebilir. O insanlığa değil, kapitalizm ve o günden bu yana dünyanın efendileri olan şeytanlara hizmet etmiştir.
Eğer kıbleniz batı değil ve oraya hizmet etmiyorsanız, asla size bu ödül verilmez. Verilse de ne kıymeti olur ki?
İkincisi, ölümden beslenen bir ödüle itirazı olmayanları selamlayacak değilim. Ama kendimize soruyorum: Neden, bizim dünyada sözü edilen kıymetli bir ödülümüz yok?
Gerçekten din, dil, coğrafya ve ülke ayırımı yapmadan, biz bunun en iyisini yapabilecek bilgi, vicdan, ahlak ve adalete sahip yegâne toplumuz.
Peki, neyi bekliyoruz?
OKUNACAK KİTAPLAR
Düşünceler, Malik Bin Nebi, Mânâ Yayınları
Nobel ödülleri sorunu çözenlere değil sorunu dillendirenlere verilir. orhan pamuk mesala türkiye ermeni katletti dedi bu bir sorundu ama şöyle bir şey söylemedi ermeni devleti nezdinde sorunun çözümü olarak görülen türkiyenin tazminat ödemesi durumunu dillendirmedi. yahut türkiyenin çözüm için önerdiği iki ülke arşivlerini açsın bakalım o zaman kim kime tazminat ödüyor gibi bir çözümü de dillendirmedi .orhan pamuk gibiler sonuçsuz kalan ikilem dolayısıyla bir rant elde etmeye çalışırlar. bu gün sadece Nobel değil bir çok ödülde durum aynıdır.