Batı, Batı-dışını da kendi kentlerinin benzeri kentlere ve sınıflara uğratarak Müslümanların toplumsal varlıklarının müessesevî dayanaklarını kırmak istemektedir. Bu kırılma aynı zamanda Doğu'nun Batı karşısında “pazarlaşmasına” ve Doğu halklarının Batılı metaların tüketicisine dönüşmesine zemin hazırlamaktadır.
Kent-düzen Batı'dan gelmektedir. Kapitalizm kentte yuvalanmıştır. Kentten kaçarak kurulacak köyler de Kır-düzen getirerek gettolaşmayı, Müslümanların toplumsal varlığının dağılmasını icbar edecektir. Feodalizm kırları esir almaktadır. Bu nedenle “şehir=medine” kurmayı başaracak başka bir bilinçle tarihe çıkılması gerekir.
Şehir=medine fikri Hz. Âdem'e varan bir tarih perspektifine dayandığı takdirde Kent-düzenin kapitalist ve Kır-düzenin feodal ideolojik belirleyiciliğini yıkacaktır. Şehirleri kuran zihniyet, iktisadî-ahlâkî, adil toplumsal bir değerdir.
Hz. Âdem'in Cennet'te “ilk bahçıvan” olarak yaşadığı reddedilemeyecektir. Fütüvvetnâmelerde de mesleklerin pirlerinin nebiler olduğu açıkça zikredilmiştir. Bu kapsamda Hz. Âdem (as) yeryüzüne düştüğünde “ilk mimar” olarak Kâbe'yi inşa etmiştir.
Hz. Nuh (as) gemi yapımcısıdır. Hz. Davud (as) zırh imal etmiştir. Zülkarneyn ise çelikle dağlar örmüştür. Hz. Âdem'in oğulları kurban sunduklarına göre çiftçilik ve hayvancılık yapmışlardır. Lokman Hekim tıp ilmini bilen bir zat olarak zikredilmiştir. Hz. Süleyman (as)'ın yanındaki zatlar “eşya nakli”ni gerçekleştiren bir ilme sahiplerdi. Kısaca mesleklerin pirleri Kur'an'ın işaret ettiği nebiler ve salihlerdir.
Şehir kurmanın piri de Hz. Peygamber (asv)'dir.
Meslekleri şehir inşa eden iradenin iktisadî tezahürleri şeklinde değerlendiriyoruz.
Bizim yaklaşımımızda yüksek teknolojinin tüketicisi Müslüman halk değildir. Bu nedenle Osmanlı devletinin azametinin mimarı Sinan'dır. Osmanlı halk mimarisi ise camisini başka tür bir zihniyetle inşa etmiştir.
Osmanlı devletinin teknolojisi ordu ve donanmada zuhur ederken halk tımar sisteminde çiftçilikle, ahilik sisteminde esnaflıkla meşguldür.
Bugün de yüksek teknolojiyi üreten devletler bunu kendi halkları kullansın diye üretmemektedir. BMW-Mercedes imal ederek dünyaya satan Almanya, kendi halkını otomobilleştirmek kaygısı içinde değildir. ABD, vatandaşının barınağı için betonarme kullanmasına izin vermemektedir. Dünya güçleri meslekî kabiliyetlerini ve hafızalarını muhafaza ediyor.
Şehir kuracak meslek tabakalarını belirleyip Müslüman toplumun varlığını yeniden ortaya çıkarmalıyız. Bu meslekî tabakaları şöyle tasnif ediyoruz:
1) Çiftçi-bahçıvan
2) Çoban-hayvan yetiştiricisi
3) Muallim – öğretmen – sanatkâr
4) Hekim [doktor, hemşire, laborant, veteriner]
5) Esnaf
6) İmalatçı-zanaatkâr [ahşap, metal, gıda, giyim, bina, yol-köprü-çeşme yapımı]
7) Tacir-İthalatçı-İhracatçı
8) Denizci-Havacı
9) Asker
10) Memur
11) Hukukçu
12) Operatör, teknisyen, işçi, sürücü.
Meslek tabakalarını böyle belirledikten sonra ihtiyaç duyulan meslek insanlarını yetiştirmek için üniversite eğitiminden kendisini kurtaran bir eğitim modeli ve maişeti temin edecek bir pazar inşa etmek gerekmektedir.
Ülkenin 15-25 yaş arası gençliğinin tamamını “eğitim” adı altında işlevsiz bırakan, üretim sahasından dışarı atan ve yetiştirdiği genç kitleye iş veremeyen eğitim sistemi terk edilmelidir.
Günümüz iktisadî fikri çiftçi-zanaatkâr ve esnaflığı tasfiye ederek kapitalist sınıfların piyasa oluşturmasına, pazarın kapitalistler tarafından metaya boğulmasına ve esnaf / köylü / zanaatkâr / çobanların kent paryalarına dönüştürülmesine yönelmiş görünmektedir.
Müslüman şehri, kapitalist kent düzenini egemen kılan konut / otomobil / eğitim / tüketim modelini sorgulayarak “meslek pirleri” olan nebilerin maişet biçimine dönecek zihniyetin eseri olacak.