15 Temmuz isyan, iç savaş ve işgal girişimi sonrasında terör örgütü FETÖ'nün aldığı en büyük darbe, toplumsal meşruiyetini kaybetmesi idi.
Bu süreçte örgüt, büyük bir çözülme göstermedi, sadece av zeminini kaybetti.
Bu şer odağından sadece biz değil, Müslüman toplumların hepsi uzun ve orta vadede kurtuldular.
Batılı şeytaniler için daha kullanışlı bir örgüte dönüştü ve başımıza çeyrek asır kadar daha bela olmaya devam edecek. Belki daha da uzun…
Toplum hemencecik kurtulmayı arzu ediyor, ama o kadar kolay değil. Siyasilerin de denge hesapları yaptığı, mahkemeleri boğmadan aşama aşama ilerlemek istedikleri görülüyor. Devlet, iktidar ve dahi toplumun mücadele konusunda zaafa düşmemesi şartıyla mücadelenin tedrici yürütülmesi belki de doğru... Ama bu kadar da tedrici değil elbette.
Zira iç ve dış desteklerle 50 yılda bu hâle gelmiş bir örgütten bir yılda kurtulmak sanıldığı kadar kolay değil. Hele ki hiç FETÖ'cü olma ihtimali dahi vermediğiniz çakalların dahi sinsi FETÖ'cü çıktığı ve daha büyük bir kitlenin tespit edilemediğini düşündüğünüzde daha aklı başında bir mücadele stratejisine ihtiyaç olduğu ortada.
Öte yandan hiç bir ahlakî değeri ve sınırı olmayan bir örgüt ile karşı karşıya olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Kaldı ki, onların da eli armut toplamıyor.
Siz hamle yaptıkça, onlar da karşılık verecek... Bu hamle, bu kez sanılanın aksine askerî darbe türünden de olmayacak... TSK içindeki Avrasyacı, İngilizci, Almancı kliklerin desteklerini almadan ihtilal yapmaları eskisi kadar güvendikleri bir seçenek değil. Bu, tedbirlerden vazgeçmek anlamına gelmemeli. Zira bu da hâlâ ihtimallerden biri...
ŞİMDİ SIRA ETKİLİ SUİKASTLERDE
Şimdi başvuracakları yollar suikastlar olacak. Olacak değil, olmaya başladı bile. Nasıl ki, geçmişte Özal'dan başlayarak öldürmek istediklerini çekinmeden infaz etmiş iseler, kabul edelim bunu bugün de yapacak güçteler. Bu yüzden kritik görevdeki kişiler en yakınlarına çok dikkat etmeli. Hain ve katil çoğu zaman uzağınızda değil, yanı başınızdadır. Herkesi bir kez daha BABA-2 filmini izlemeye davet ediyorum.
Manisa'daki asker zehirlenmelerini de bu kapsamda değerlendirmek şart. Üstelik gelen bilgiler de bunu teyit ediyor. 21 Mayıs'ta Manisa'da bir grup asker zehirlenmişti. 4 gün sonra da, ikinci bir hadise yaşandı. İlk hadise ile ikincisi birbiri ile karıştırıldı.
İlki, Manisa 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı'nda yaşanmış, binden fazla asker hastanelik olmuş, bir askerimiz de ne yazık ki şehid olmuştu.
İkincisi ise, Manisa Kırkağaç Jandarma Komando Alay Komutanlığı'nda yaşanmıştı.
O günlerde, Manisa Valisi Mustafa H. Güvençer, “Kırkağaç'daki rahatsızlık, herhangi bir enfeksiyon veya gıda zehirlenmesiyle ilgili olarak ilişkilendirilmedi. Mevsimsel bir mide üşütmesi ve çocuklarımızın birbirinden psikolojik olarak etkilenerek sağlık kuruluşlarına müracaat etmesi" demiş, eleştiri konusu olmuştu. Belli ki, valiye birileri yanlış bilgi vermiş...
Önceki gün ilk zehirlenmenin yaşandığı Manisa 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı'nda, iki gün üst üste iki yeni zehirlenme daha yaşandı. Yani bu Manisa'da zehirlenme.
Geçtiğimiz haftaki KKTC zehirlenmesini de eklediğinizde de 5'ncisi.
KİM BU YEMEKÇİ?
Resmi açıklamaya göre, bu kez aynı birlikte 800 dolayında asker hastanelik oldu. Savunma Bakanı Fikri Işık, yemek firması ile yapılan anlaşmanın feshedildiğini duyurdu. Zanlı firmanın, 12 şehirde askerlerin, pek çok şehirde hastanelerin, önemli kamu kurumlarının, çok sayıda özel firmanın yemeklerini hazırlayan ‘Rota Yemekçilik Ticaret A.Ş.' firması olduğu öğrenildi.
Firmanın 21 çalışanı gözaltında…
Söz konusu firma, 26518 sicil no ile Diyarbakır'da faaliyet göstermekte iken, 8.9.2014 tarih ve 8648 sayılı Ticaret gazetesi verilerine göre, Ankara'ya taşınmış. Yeni sicil numarası 374036.
Firmanın eski Yönetim Kurulu Başkanı Ali Osman Avşar bu görevden ayrılarak, yerine Veysi Avşar gelmiş. 23 Ekim 2014'de ise şirket tek kişilik A.Ş.'ye dönüşmüş ve şirketin sahibi ve yöneticisi yine Diyarbakırlı Ahmet Türkmen olmuş.
25.12.2015'de eski ortak Ali Osman Avşar şirkete yeniden ortak olmuş. Şirketin sermayesi 6 milyon liraya yükseltilmiş.
26.04.2017 tarih ve 9314 sayılı Ticaret gazetesi verilerine göre, bu kez de Ahmet Türkmen hem yöneticilik, hem de ortaklıktan ayrılmış, Veysi Avşar yeniden ortak ve yönetim kurulu başkanı olmuş. Resmi verilere göre, halen şirketin patronları Veysi Avşar ve Ali Osman Avşar. Şirketin sermayesi ise 7 milyon lira. Ortada bir HÜLLE durumu var sanki…
Bunca bilgiyi, firmayı zan altında bırakmak için yazmadık, sadece tanımak maksadıyla… Kaldı ki hakkında inanılmaz iddialar var ve şimdilik yazmak için elimizde delil yok.
Zira söz konusu hadisede firma sahiplerinin kasıtlı bir kusuru olmayabilir. Olup olmadığını bulması gereken mahkemeler…
Ancak ortada çok ciddi bir sorun var. Bu, bakanlığın açıklamasında olduğu gibi salmonella bakterisi ile izah edilecek bir şey değil.
Bu bakteri var diye aynı anda bütün yiyenler hastalanmaz. Etkisi herkeste farklı zamanlarda görülür veya hiç görülmez.
Oysa karşı karşıya olduğumuz hadise, tam FETÖ'yü işaret ediyor.
Malum, bu ilk zehirlenmeden 11 gün önce, Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper şaibeli bir kazada vefat etmişti. Ardından bu zehirlenmeler. Tesadüf mü? Bizce değil.
FETÖ; Ankara'ya, devlete, hükümete, Erdoğan'a mesaj veriyor.
‘ENSENDEYİM, SAVCINI ÖLDÜRÜR, ASKERLERİNİ ZEHİRLERİM. BUNLARIN HEPSİNİ YAPMAYA MUKTEDİRİM, HATTA DAHA FAZLASINI YAPABİLİRİM. Ben merhametsiz bir çeteyim' diyor anlayana.
Bize ulaşan istihbarata göre bunu yapan kişi, yemek firmasının çalışan(lar)ı...
Bu salmonella bakterisi, brusella mikrobu gibi bir şey de söz konusu değil.
KANADA, HAPİSHANELER, TBMM VE BEŞTEPE'YE DİKKAT
Muhtemelen Kanada gibi örgütün üssü durumundaki bir ülkeden getirilmiş, Türkiye'deki laboratuvarlarda tespiti imkânsız, biyoteknoloji, recombinant DNA teknolojisi ve/veya benzer teknolojiler ile üretilmiş bir madde olmalı.
İlk denemede, devletin becerisi ölçüldü. Zafiyet görülünce, ikincisi ve sonrakiler geldi. Kıbrıs ise başka bir yemdi. Bu son da olmayacak. Muhtemelen bu alçaklık devam edecek…
GÖZLER ASKERİ TESİSLERE ÇEVRİLMİŞKEN, BU HİÇ BEKLENMEDİK BİR ALANDA, SEKTÖRDE KARŞIMIZA ÇIKABİLİR. Mesela hapishaneler, hastaneler, TBMM ve hatta Beştepe gibi stratejik yerler bile olabilir.
15 Temmuz'dan hemen sonra bu konuda bize bir ihbar geldi. Bir devlet yöneticisinin zehirlenebileceği yönünde. Güçlü bir uyarı... Gıda meselelerine kafa yorduğumuz için ulaşıp uyarmamda yarar görüldüğü belirtildi. Denedim ama en yakınları, bırakın bilgilenmeyi, görüşmeyi bile kabul etmedi.
SAVCILAR BU ÇAĞRI SİZE
Savcılara tavsiyem, gözaltındaki kişileri iyi sorgulamaları. Mesela emekliliği yaklaşmış, özellikle erkek kişilere dikkat etmeleri. Hepsinin yedi sülalesi didik didik edilmeli. İçtikleri bir damla suyun bile hesabı sorulmalı.
Muhtemelen, YEMEĞE RENK VE TADI BOZMAYAN BİR TOZ MADDE EKLENDİ. Bunun üzerinde durmalılar. Varsa kameralar incelenmeli. Ama eminim kameraların gör(dürül)mediği bir noktada yapılmıştır. BU MADDE ABD, KANADA, İSRAİL, İNGİLTERE, ALMANYA VE RUSYA GİBİ ÇOK AZ SAYIDAKİ LABORATUVARLARDA TESPİT EDİLEBİLEN BİR MADDE OLMALI.
Bizim laboratuvarlarımızda tespit edilebilecek bir maddeyi asla denemezler.
Bizim şüphemiz, bunun ABD, İsrail ve Almanya gibi ilk zanlı olabilecek ülkelerden değil, pek akla gelmeyecek olan Kanada'dan olduğu yönünde.
Bu saldırı ile asker, hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mesaj, tabanlarına da moral veriyorlar.
Düşünün bir… Allah muhafaza, bu zehirlenme ile 300-500 askerimiz şehid olsa, itibarımız ne hâle gelir, nasıl bir infial meydana gelirdi?
Devletin bu işin ciddiyetini ilkinde kavramadığı ayan beyan ortada. İkincisinde ne kadar kavradı, ondan da emin değiliz. Bu vukuat, sıradan sorgu teknikleri ile ortaya çıkarılamaz. Hipnoz vs. gibi ileri teknikleri gerektirir.
Peki, alınan numuneleri analiz edenlerden emin misiniz? Emin olsanız da, dediğim gibi bunun Türkiye'de kolay tespit edilebilir bir madde olması imkânsız.
Son bir not: Sağlık Bakanı, Gıda Bakanı nerede duyan gören bilen var mı? Bakan Rockefeller'in Harvard'ında derse girmeye devam mı ediyor? Öyle ise rahatsız etmeyelim, ‘mühim' yapıların, ‘mühim' üyelerinin, ‘mühim' çocuklarının eğitimi dünyanın kurtuluşu için şart.
Manisa'da bin er zehirlenmiş, duy da inanma!
Askerin catering şirketinden yemek yemesi sizce doğru mudur? Kanımca hiç de doğru değildiir.Asker her şart ve ortamda kendi yemeğini yapabilecek tedarik ve donanımda olmalıdır, otokontrolü de kendi içinden yapmalıdır.