7 Haziran seçimlerinin sonuçlarının belirleyicilerinden biri de seçim vaatleriydi. CHP, MHP ve HDP, emekli ve asgari ücretlilerin maaşlarını artırma vaadinde bulundu. AK Parti ise muhalefete cevap yetiştireceğim diye baltayı taşa vurdu.
İktidarın batıdan ithal bakanı Mehmet Şimşek, “Yılda 2 maaş zam demek, 26 buçuk milyar lira demektir. Bu da bütçe açığını 47 buçuk milyar liraya çıkarır..." diyerek partisine iktidar yolunu kapattı. Bu yüzden oy vermeyen çok insan gördüm.
Sadece Şimşek değil, diğer bazı kurmaylar da burun kıvırdılar. Bazı dar gelirli kırgın seçmen de elini çekti sandıktan. Şimdi bu beyler yine bakan ve aday…
‘Kendileri UBS Bank, Deutsche M. D. ve Merrill Lynch'de çalıştığı günlerde kaç lira maaş alıyordu' diye sormuyor kimse. ‘Emekliliğinde bin lira versek geçinebilir misin' diyor!
Derdimiz de Şimşek falan değil.
Meselenin üzücü yanı şu: İktidar aynı hatayı sürdürüyor. AK parti cenahı diyor ki: “Emeklilerin maaşını seçimden sonra artıracağız!” Bu nasıl bir siyaset? Bu nasıl bir mantık?
İnsana demezler mi, “şu an fiilen iktidardasın niye seçim sonucunu bekliyorsun, muhalefet gibi vaat vereceğine, şimdi artır sana…”
Yok, ‘illa bir tokat daha yiyeceğiz' diyorsa AK Parti cenahı, ona diyeceğimiz yok.
Bu vesileyle gelin biz meselenin ahlakî, vicdanî ve adalet yönüne bakalım.
Bu ülkenin hâlâ bir memur, işçi ve esnaf şeklinde ayırımcılık sorunu var. Esnafsan ayrı süre pirim ödüyorsun, memursan ayrı, işçiysen ayrı. Emeklilik süreleri de, maaşları da aynı şekilde farklı.
Memur hâlâ 1. sınıf, işçi 2. sınıf, esnaf ise 3. sınıf vatandaş. Memurun her türlü hakkı var, esnaf ise maraba statüsünde bile değil.
Bir gazeteci arkadaşım 30 yıl pirim ödemiş, aldığı emekli maaşı 1100 lira. Çok daha iyi şartlarda çalışmış alt düzey bir memur ve kamu işçisi, onun iki katı emekli maaşı alıyor.
2014'de emekli bir milletvekili 7.479 lira maaş alırken, 2015 yılında bu rakam 8.190 liraya yükseldi. Ayrıcalıkları sadece bu kadar değil, mesela THY'den yüzde 30 indirimli istifade ediyorlar emekliliklerinde bile…
Bir kişi 30 hatta 40 yıl pirim ödeyip, 1200 lira bile alamazken, bir kişi 3 yıl milletvekilliği yapıp, 8 bin lira maaş alıyorsa, bu gerçekten âdil değil.
‘Neden mebusların emekli maaşı yüksek' falan demiyoruz. Diyoruz ki, ‘neden âdil bir sistem inşa edemiyoruz?'
Herkesin elini vicdanına koymasını bekliyor ve diyoruz ki, ‘Allah rızası için söyleyiniz: Bu ülke şartlarında, asgari ücretle ve emekli maaşı ile geçinmek mümkün mü?'
1000-1500 liralık bir maaş veya emekli maaşı ile insanın en tabii hakkı olan mesken sahibi olmasını sağlamak mümkün mü? Bu kadar gelirle insan nasıl kira öder ve diğer iaşesini temin edebilir? Nasıl çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılar? Nasıl sağlıklı kalabilir? Nasıl mutlu olabilir? Neden insanlar faiz belâsına, kredi kartı zilletine duçar oluyor? Bu günah hepimizin değil mi?
Devlet asgari ücret ödeyen bir kurum değil, ama asgari ücreti belirliyor? Hangi hakla? Diyelim ki, hukuken hakkı var. Ya adâleten? Ya da madem belirliyor, neden dar gelirlilerden değil de, patronlardan taraf?
Maliyetler mi artar? Artsın! Dar gelirli geçinemedikten sonra maliyetler düşse ne olur ki? Maliyet düşse de artsa da, zaten patron dilediği fiyata satmıyor mu? Fiyatları sadece maaşlar mı belirliyor? O bir fon bulup, bütün maliyeti devlete veya başka bir yere ödetmiyor mu?
O zaman ev ve işyeri kiralarına da müdahale edin. Vergi verirken aynı duyarlılığa sahip olmayan zenginler, kira isterken neden bu kadar aç gözlüler/çekimserler? Neden bu ülkede konut stoğu yüzde 20'nin elinde?
Herkesi şehirlere toplayıp, sonra da asgari ücrete mahkûm etmek, nasıl bir politika? Köylüye/çiftçiye ekmediği şeylerin parasını ödeyip, tembelleştirmek de deyin nesi?
Biz, Müslüman bir iktidardan piyasayı değil, adâleti gözetmesini istiyoruz. Biz, Müslüman bir iktidardan maaşları iyileştirmesini istiyoruz ve diyoruz ki: Bir köprüyü eksik yapınız, ama insanlara geçinecek kadar maaş veriniz veya verdiriniz! Muhalefetin seçim vaatlerine kimseyi mahkûm etmeyiniz! Bu işi tuzu kuru bakan ve bürokratlara bırakmayınız!
Şefkatle muamele ediniz ki, şefkat göresiniz. Biz Müslümanlar, bir zalim bile kuyuya düştüğünde, ne halin varsa gör demeyiz/diyemeyiz! Aksine el uzatır onu oradan çıkarır, yine elinden tutar kadıya teslim ederiz.
Adını SGK yaptınız ama sistemin mahiyeti hâlâ eskinin aynısı. Değiştiriniz bu eski Türkiye düzenini. İnsanları memur, işçi ve esnaf diye ayırmaya son veriniz. Bilirsiniz ki, adil olursanız millet görür, ama görmezse de Allah (c.c.) görür.
Allah görürse, sizi millete de gösterir. Ve görün, 1 Kasımdan sonra değil, önce görün. Görün ki, millette sizi görsün.
Bol paralı ajans ve kampanya yürütücülerin tuzağına düşmeyiniz!
Burada bir seveni, hemşehrisi, yakını olarak sevgili Başbakan Ahmet Davutoğlu hocaya seslendim. Dilerim duymuştur ve gereğini yapar.
Bizden dostça hatırlatmak, gerisi onlara kalmış!
Allah razı olsun Kemal bey Gönüllerimize ses olsun inşallah duyar dikkate alırlar
Tesadufen yazinizi gordum cok begendim.Artik sizi takip edecegim.
inşaAllah duymuşlardır