1990'lı yılların başında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) çöküp ABD ve Rusya arasında çift kutuplu dünya düzeni yıkılınca Avrupa Birliği ülkeleri bunu ABD hegemonyasından kurtuluş fırsatı olarak görmüştü. Roma'da yapılan NATO toplantısında bu yönde istekleri gören ABD başkanı baba Bush AB ülkelerine rest çekmiş ve ardından bu ülkeler geri adım atmak zorunda kalmışlardı. O sıralar da ise SSCB parçalanarak Rusya haline dönüyor ve küresel baronlar birer birer bu ülkenin kaynaklarını adamları vasıtasıyla ele geçiriyorlardı. Bu durum yani eski SSCB'nin küresel baronlarca talanı Putin gelene kadar devam etti. Putin'in gelişi ile küresel baronlara talan düzenin bittiği bildirildi ve Rusya çıkarlarına uygun hareket etmeleri istendi. Bir kısmı kabul etti ama büyük bir kısmı kabul etmeyerek İngiltere'ye yani küresel baronların merkezine kaçtı.
İşte o merkez bugün ateşler içinde. Tek dünya devleti kurma yolunda en büyük proje olan Avrupa Birliğinin bacasını bugün ateşler sardı. İngiliz halkı küresel baronlarla artık iş tutmayacaklarını ilan ederek AB'den çıkış yönünde oy kullandılar.
Şimdi dikkatinizi açılışı bütün dünyada dün yapılan bir filme ve afişine çekmek istiyoruz. Yani Brexit oylamasının sonucunun belli olduğu gün gösterime giren filme. 20 yıl önce kült film olarak bütün dünyada izlenme rekorları kıran Independence Day (Bağımsızlık Günü) filminin devamı olarak çekilen Independence Day Resurgence (Kurtuluş günü) bugün itibariyle tüm dünyada gösterimde. Filmin sloganı ise hayli dikkat çekici.
“Yirmi yıldır bugün için hazırlanıyoruz. Tıpkı onlar gibi”
Peki, 20 yıl öncesine dönünce ne olmuş diye bir bakalım.
Dördüncü Genişleme: (Avusturya,Finlandiya, İsveç - 1995)
AB'nin dördüncü genişlemesi Soğuk Savaş sonrasında yaşanan gelişmelerle yakından ilgilidir. Savaş sırasında tarafsızlık politikası izleyen Avusturya, Finlandiya ve İsveç, Soğuk Savaş sona erdiğinde AB'ye katılmaya karar verdi. Birliğin ortak para birimi "Avro"ya geçmeye çalıştığı ve genişlemenin AB'nin gelişiminde önemli bir araç olarak görüldüğü bir dönemde zaten "Avrupalı" olarak addedilen bu ülkelerin başvurusu olumlu karşılandı. Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1 Ocak 1995'te sessizce AB üyesi oldu. (http://www.ab.gov.tr/index.php?p=109)
Yani bir baronlar kulübü projesi olan Avrupa Topluluğu gerçek manada bir birlik olma kimliğini aslında dördüncü genişleme olan 1995 yılında kazandı. İşte AB'nin ya da Baronlar Kulübünün bitişinin başlangıcı olan bugün bütün dünya “Kurtuluş Günü” filmini seyredecek ve muhtemelen bu film gişe rekorları kıracak.
Filmlerden konu açılmışken bir ekleme daha yapalım. Önce AB'nin 5. Genişleme programını hatırlayalım.
Beşinci Genişleme: (Macaristan, Polonya, ÇekCumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya, Estonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi - 2004) (Romanya, Bulgaristan - 2007) Soğuk Savaş'ın sona ermesi Avrupa kıtası açısından gerçek bir dönüm noktasıdır. Yarım yüzyıllık bölünmüşlüğün sona ermesi tüm Avrupa'da coşkuyla kutlandı. Kendi iradelerine bağlı olmadan, Avrupa bütünleşmesin dışında kalan Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB üyesi olmak için hemen başvuruda bulunmaya başladı. (…) Genişlemeyi hazmedebilmesi için AB'nin kurumsal yapısı değiştirildi ve karar alma mekanizmaları yeniden düzenlendi. Aday ülkeler ise yukarıda da değinildiği üzere Kopenhag üyelik koşulları çerçevesinde toplumsal yaşamın hemen her alanını yeniden düzenlediler. Böylece 1998 yılında Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Estonya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle, 2000 yılında ise Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovakya ile başlayan müzakereler, Bulgaristan ve Romanya dışındaki diğer ülkelerin 1 Mayıs 2004'te AB'ye katılımlarıyla sonuçlandı. Bulgaristan ve Romanya ise yolsuzlukla mücadele konusundaki eksikliklerini tamamlayarak 1 Ocak 2007'de Birliğe üye oldu. Böylece, Avrupa Birliği'nin üye sayısı 27'ye ulaştı. (http://www.ab.gov.tr/index.php?p=109)
Şimdi geçtiğimiz aylarda sinemada oynayan 5. Dalga filmi ve afişine bakalım.
Afişlerin mesajları şöyle.
- Dalga, Karanlık
- Dalga, Yıkım
- Dalga, Salgın
- Dalga, İstila
- Dalgadan sonra hayatta kalabilecek miyiz?
Bu sloganların tamamı görüldüğü gibi 5. Dalga filminin afişilerinden alıntı. Şimdi bu afişleri küresel baronların Avrupa Topluluğunun genişleme süreci ile bağlantılandıralım.
Birinci Genişleme (İngiltere, İrlanda, Danimarka - 1973) - KARANLIK
İkinci Genişleme (Yunanistan - 1981) - YIKIM
Üçüncü Genişleme (İspanya, Portekiz - 1986) - SALGIN
Dördüncü Genişleme (Avusturya,Finlandiya, İsveç - 1995) - İSTİLA
Beşinci Genişleme (Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya, Estonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi - 2004) (Romanya, Bulgaristan - 2007)
- DALGADAN SONRA HAYATTA KALABİLECEK MİYİZ?
Ve bir başka afişte farklı bir slogan. “KARŞI KOYACAĞIZ”.
Tabii filmde bahse konu olanlar “dünya dışı” uzaylı istilacılar ama 4. dalga ile içimize girerek tıpkı bizdenmiş gibi davranabiliyorlar. Herhalde insanlıktan nasibini almamış, para için soykırımlara neden olan savaşlar çıkaran insanlık yoksunu küresel baronlara da kolaylıkla bu isim takılabilir. Bu kavram herhalde ülkemizde yerleşik bazı grup ve şahısları beyninizde canlandırmıştır.
Tekrar Bretix'e dönelim.
BİRİLERİ TÜM DÜNYAYI TERSE YATIRDI
İşte size iki haber kupürü. Bütün dünyada kamuoyu yoklamalarına göre İngiltere AB'de kalacak haberleri uçurularak herkes İngiliz para birimi pound almaya yönlendirilirken dün itibariyle herkes Pound'un hangi seviyelere düştüğünü gördü.
Türkiye seçimlerinin bile sonucunu milimetrik hata payı ile BBC ise kendi ülkesinin seçim anketleri konusunda doğru dürüst bilgi vermesi. Anlayacağınız birileri yine cebini fena halde doldurdu. Baronların para spekülatörü George Soros'un 1992 yılında İngiliz para birimi pound karşıtı pozisyon alarak nerede ise İngiliz para birimini batma noktasına getirdiğini unutmayalım. Peki, Küresel Baronları tetikçisi Soros bunu niye yapmıştı. Çünkü İngiliz hükümeti faiz oranlarını AB oranlarına çıkarma ya da dalgalı kur sistemine geçiş konusunda isteksiz davranıyordu.
Aynı Soros bu hafta boyunca eline geçen her fırsatta İngiliz halkına tehditler savurarak ayrılık durumunda büyük ekonomik krizler çıkacağını söyleyerek İngiliz halkını AB'de kalma konusunda iknaya çalışıyordu.
SON DAKİKAYA KADAR TERÖRLE SONUCA GİTME PROJESİ UYGULANDI
AB'nin ölüm kalım savaşı verdiği gün, yani Brexit oylamasının olduğu gün AB'nin patronu olan ülkeye yani Almanya'ya saldırı yapıldı. Bu çok açıkça oylamayı etkilemeye yönelik bir saldırı idi. Referandumun saat 22.00'ye kadar süreceği anons edilmişti. İngilizler genelde iş çıkışı oy verme alışkanlığına sahiptirler. Saldırı işte tam bu sırada yani İngiliz seçmeni işyerlerinden çıkmadan hemen önce gerçekleşiyor. Ne olduğu halen belli olmayan bir saldırı ile ilgili 50 yaralı haberleri anında bir el tarafından bütün merkezlere ulaştırılıyor ama sonraları bunun sadece gazdan etkilenme olduğu söyleniyor. Dün öğlen itibari ile ise herkes bu konuyu unutmuş, cayır cayır yanan piyasaları ve Brexit etkisini konuşmaya başlamıştı bile. Kısaca AB'nin hayatta kalma savaşında kozlar son dakikaya kadar oynanmıştı. Burada ABD Orlando'da yapılan saldının bile bu oylama ile bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
2 Haziran 2016 tarihli “İngiltere'de neler oluyor” başlıklı yazımızda İngiltere'nin AB'de kalacağını belirterek şöyle bitirmiştik. “Dışarıdan çok güçlü bir şekilde halkın fikrini değiştirecek “ani ve acımasız” bir müdahale olmaz ise tabii…”.
İşte o müdahalelerin hepsi oldu. Hem de bu çatışmanın ana merkezleri olan ABD (Orlando saldırısı) İngiltere (AB yanlısı milletvekili Jo Cox cinayeti) ve Almanya (sinema baskını).
İngiliz devleti, kendisini terk ederek ABD, Nevada'ya gittiği/gideceği söylenen küresel baronlara “benimle işiniz bitti ise bende sizin yuvanızı ateşler salacağım” dedi galiba…
Yine de bazı teknik detaylar nedeniyle, referandum sonucu ne olursa olsun, AB'den çıkışın son söz mü yoksa yeniden yapılacak bir pazarlıkta masaya güçlü oturma kozu mu olduğunu zaman gösterecek…