Suat Arusan

Kurban ve Haccın sıradışı hikâyesi (6)

7.09.2016 00:15:31

Niçin zemzem suyu şifa kaynağıdır, zemzem suyunun özellikleri nelerdir?

Amerika'da yapılan test sonuçlarına göre dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su olan zemzem suyu. Dünya Sağlık Örgütü'nün (VVHO) raporlarına göre dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan birisidir. Avrupa laboratuarları da zemzem suyunun diğer sulara göre çok daha az kükürt taşıdığını kaydederken yine diğer sulara göre daha besleyici ve daha fazla mineral barındırdığını ortaya koymaktadır.

Kaynağı henüz tam olarak bulunamamış olan zemzem suyunun nereden geldiği şu anki teknolojiye rağmen bilinememektedir. Yakınlarında hiçbir kuyu olmadığı gibi denize de 80 km uzaklıkta olup bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansızdır. Buna rağmen yıllardır suyun bitmiyor olması araştırmacıları çok şaşırtmaktadır. Sadece 1.5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan bu su hac ve umre mevsimi boyunca milyonlarca kişinin tüm su ihtiyacını karşılamakta ve hiçbir zaman ne azalma ne de kuruma göstermektedir. Hatta açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içeninse susuzluğunu giderme özelliğine sahiptir.

Zemzem suyunun Kabe'nin altındaki dev pozitif enerji santralinde erimiş bir sudan oluşmuş olduğu ve Cibril-i Emin (a.s) vasıtasıyla zuhur ettiğine inanılmakta olup yıllarca bozulmamasının sebebi de hiçbir negatifi içinde barındırmayışı nedeniyledir. Bu nedenle münafıklar zemzemi kana kana içemezler çünkü bir pozitiflik bir negatifliği kabul etmez, edemez.

Bunların yanı sıra zemzem suyu, Cennet pınarlarından biri olarak nitelendirilmiş olup yeryüzündeki en mukaddes topraktan kaynayarak Peygamber Efendimiz'in (a.s.v.) kalb-i şerifinin defalarca yıkandığı hatta bizzat kendisinin mübarek tükürüğü ile bereketlendiği sudur. Her derde deva özelliği taşıdığı hadisle sabit olduğu gibi hususiyetle hummaya (sıtma), baş ağrısı ve gözlere şifa olduğu bilinmektedir. İçenin günahlarına kefaret olduğunun da müjdelendiği bu rahmet pınarına bakmak dahi ibadettir.

İşte hacı tıpkı Hz. İbrahim(a.s) ile oğlu İsmail'in (a.s) Kabe'yi ibadet için temizledikleri gibi tavaf ederken gönül evi olan kalbini de takva ile tertemiz yapmaya çalışır, kalbindeki kirleri yıkar, yakar, yok eder ve en nihayet zemzem suyunun başına gelir. Orada ise bu mübarek su ile midesini temizler ve bir daha haram lokma, şüpheli rızk girmeyecek hale gelmesine niyet ederek kendisini arındırır. Nefsini, açgözlülüğünü doyuracak kadar, haramdan beslenme hastalığına şifa verecek kadar doyasıya içer, tamahkâr nefsi susuncaya, vicdanı takva kararını duyuncaya, ruhu onunla doyuncaya kadar içer. Bu sözlerine ilaveten hacdan sonra da bir lokma bile olsa zemzemle pak eylediği midesini ifsat etmemeye, kazancını haramlarla kirletmemeye, çocuklarını haksız kazançla beslenmemeye söz verecek kadar içer bu arınma suyunu...

NİÇİN SA'Y YAPARIZ, SA'Y YAPMANIN ANLAMI NEDİR?

Koşmak, hızlı yürümek anlamına gelen “say” bir canlılık, bir arayıştır. Terim olarak ise hac ve umrede Kabe'nin doğu tarafındaki Safa Tepesi'nden başlayarak Merve'ye dört gidiş, Merve'den Safa'ya üç dönüş olmak üzere bu iki tepe arasındaki gidiş-gelişe denilmektedir. Say kısaca Hz. Hacer'in (a.s) oğlu İsmail'e (a.s) su bulabilmek için üç gidiş, dört gelişine verilen isimdir. Bu esnada Safa ile Merve arasında vadinin en derin kısmında (iki yeşil direk arasında) daha canlı ve hızlı yürümeye ise "Hervele" adı verilmektedir.

Öncelikle burada yalçın kayalarla dolu, sert ve yüksek birçok dağa nispetle hayli mütevazı iki küçük kaya tepeciği olan Safa ve Merve nin "Allah'ın sembolleri" olduğu gerçeğini hatırlatmamız gerekiyor.

Safa ile Merve arasında say ederken hacı manen kurtuluşu aramak için tıpkı Hz. Hacer (as) Validemiz gibi koşar. Beşeri olandan ilahi rahmete doğru koşar. Nefes nefese bütün uzaklıkları yakınlaştırarak Yüce Yaratıcının kendisine ne derece yakın olduğunu hissederek koşar. Hz. Hacer (a.s) Validemizin telaşıyla umuda, zemzeme koşar ve sonunda ona kavuşur. Ondan kana kana içer. Birlik içinde yok olarak susuzluğunu gidermeye çakşır.
Safa ile Merve arasında yapılan Sa'y, Allah'ın rahmetinin en büyük tecellilerinden biri olan anne sevgisiyle şefkatinin Hz. Hacer (a.s) Validemizde kendini gösteren şeklinin yâd edilmesidir ve dolayısıyla annelik şefkatiyle sevgisine İslam'ın verdiği değeri simgeleyen temsili bir harekettir.

Sa'y tıpkı Hz. Hacer Validemizin (a.s) kızgın güneşin altında susuzluktan kıvranan biricik İsmail'ine hayat verecek suyu arayışı gibi bir arayıştır. Hacı tavafta Hacer rolünde, makam'da İbrahim ve İsmail rolünde iken Sa'yda tekrar Hacer rolüne döner. Yedi defa canla-başla, telaşla, heyecanla arar kendi İsmail'lerini kurtaracak olan o mana suyunu, eskilerin tabiriyle ab-ı hayatı. Memleketinde bıraktığı ciğerparelerinin açlığını, susuzluğunu giderecek olan o hayat suyunu arar durur. Aylardır bir damla su görmediğinden çatlayıp paramparça olmuş toprak misali, kafalarda, kalplerde açılan çatlakları kapatacak, orada ahlakı, maneviyatı, ilmi, hayrı, hakikati ve hizmeti yeşertecek kısaca nesillerimize hayat verecek manevi zemzemi arar. Şayet İsmaillerine acilen bu suyu tedarik edemez ve o ab-ı hayatı bulamazsa onların bedenleri yaşamaya devam etse dahi çoğunun ruhunun ölümünü seyredecektir. Yahut susuzluğunu Allah'ın ayetleriyle ne kadar giderebilirse o oranda hayat bularak hem bedenleri hem de ruhları yaşatacaktır. İşte bu duygu ve düşüncelerle yapılan bir Sa'y sembolize ettiği arayışın amacını gerçekleştirir.

Buradaki en önemli sima, Allah'ın Haremi'ndeki tek kadın, tek anne olan Hz. Hacer (a.s)'dır ve Yüce Allah kendisine şunu vaat etmiştir:
"Ben sana, çocuğuna, rızkına, geleceğine kefilim. Sen ey Hacer, teslimiyet ve tevekkül timsali, aşka olan inancın ve tevekkülün büyük galibi, benim himayem altındasın!"

İşte Hacer (A.S) bu güvenle, teslimiyet ve itaat içerisinde çocuğunu yani en değerli varlığını vadinin ortasına bırakmıştır.
Sa'y mutlak maddiyat, maddi amel, maddi ihtiyaç, maddi uğraş, maddi amaçtır!
Uça uça rızkını arayan, rızkını taşlardan çıkaran bir kartal olabilmektir!
Sa'y bir gaye sahibi olabilmek, koşmak, koşmaktır!

Görünmez yerlerden bir elin uzanıp bir şeyler yapmasını, gökten bir zembil inmesini, cennetten bir ırmağın akmasını beklememektir. Tevekkülün, ihtiyacı gidereceğini düşünmemek ve gerektiğinde çocuğu aşka emanet edebilmektir.
Acaba Safa'dan başlamanın anlamı, başkalarını saf sevgiyle sevebilmek midir?

Merve'de bitirmenin manası insanlığın "mürüvvet"ini görebilmek midir? Başkalarının eksikliklerini, eğriliklerini görmeme yüceliği midir?
Özetle hacı Sa'yda benliğini aşkla eritip yok ederek, ayaklarını Hz. İbrahim'in (a.s) ayak izlerine koyarak Hz. Hacer (a.s) gibi yeryüzü çölünde yalnız, yabancı, avare, sürgün, sorumlu, susamış olarak "hayat serabında" kendi başına su arayan birisidir.

YORUM YAP