Niçin Hacer-ül Esved taşını selamlarız ve bir taşı selamlamanın anlamı nedir?
Hacer-ül Esved'in tarih sahnesine çıkışı da yine Hz. İbrahim(a.s) ile başlamaktadır Hz. ibrahim (a.s) Kabe'nin inşasını bitirdikten sonra oğlu İsmail (a.s) ile tavafa başlangıç sırasını belirlemek için:
"İsmail bana bir taş getir de tavafın nereden başlayacağını işaret edeyim" der. Hz ismail (a.s) da Cebel-i Kubeys'ten bir taş alıp babasına verir. Babası Hz. İbrahim (a.s) da tavafın başlayacağı bugünkü Kabe'nin köşesine taşı koyar. Taş, yumurta seklinde 18-9 santimetre yarıçapında olup konduğu yer, yerden üç arşın 4 parmak yüsksekliğindedir. Böyle yükseğe konmasının sebebi ve sırrı her yerden herkesin görebilmesi içindir.
Rengi vaktiyle beyaz olan bu taşın, çokça istilam edildiği yani selamlanıp öpüldügü için zamanla esmer bir taş haline geldiği rivayet edilmektedir. Aslında Hacer-ül Esved, kristal bir taştır ve kristal taşın bir hafızası ve negatif enerjiyi bloke edebilme özelliği mevcuttur.
Bunun yanı sıra Hacer-ül Esved melekler tarafından , peygamberler tarafından ve Efendimiz Muhammed (sav) tarafından öpülmüş bir taştır. Çünkü Hacer-ül Esved'i Cenab-ı Hkk'ın ilahi saltanatına teslimiyet ve O'nunla olan yakınlığa bir işaret olması itibariyle hürmet ve ikrar manasına gelmektedir.
Hacer-ül Esved, daha sonraları Kabe Huzaalarının eline geçtikten sonra onların rakibi olan Cürhümlüler tarafından kaçırılıp sonradan Huzaa kabilesi tarafından yenidenele geçirilerek tekrar yerine konulmuştur.
Daha sonra Abbasi halifelerinden Muktedirbillah zamanında Mekke'yi zaptetmiş olan Karamite (Kırmitiler) risi Tahir tarafından geri alınıp Mekke'ye geri getirilerek bugünkü yerine bırakılmıştır. Hacer-ül Esved, muhtelif zamanlardaki yangınlarda kırılmış ve 12 parça olarak birleştirilmiştir.
Ufak bir parçası Kanuni Sultan Süleyman zamanında istanbul'a nakledilerek Süleymaniye civarındaki Kanuni Sultan Süleyman türbesine asılmıştır.
İşte tavaf da bu siyah taşın selamlanması ile başlar. Son Peygamber'in (sav) had7isinde siyah taş Allah'ın sağ eli olarak nitelenmiştir.
Tıpkı günlük hayatta birbirimizle uzlaşmamızın simgesi olarak tokalaşmayı kullandığımız gibi hacı da siyah taşı selamlar ve hal diliyle şunu beyan edere: "Şeytanla mücadelenin anlaşmasını yapıyorum. Allah'ın sağ elini sıkıyor ve anık tavafıma haşlıyorum."
Hacer-ül Esved ise hal diliyle hacıya şöyle seslenir:
"Allah sağ elini sana uzatmışken sen de sağ elini O'na uzat ve onunla biatleş. O'nunla müttefik ol. Daha önceki tüm anlaşmaları, tüm bağları iptal et. Zorbalarla, stokçularla, sahtekârlara, medet umduğun tüm makam ve mercilerle anlaşma yapmaktan elini alıkoy, kurtar ve özgürleş. Çünkü Yüce Allah o medet umduğun güçlerin hepsinden daha yücedir!
“Allah'ın eli onların eli üzerindedir.” (Feth,10)
Allah'ın evi ve Allah'ın eli karşısında Hz. İbrahim(A.S) ile Hz. İsmail'in (A.S) ateşten ve kurban edilmekten kurtuldukları gibi sen de engellerinden kurtul, sana bugüne dek fayda sağlamayan tüm yeminlerini, tüm öğrendiklerini bırak ve kendine yepyeni bir sayfa aç. Böylece artık sen de Kabe'nin yapıcısı, bu özgür evin mimarı olmuş olursun. Tevhidin kurucusu, sorumlusu, put kırıcısı ve önderi, Nemrut'un zulmüyle kavgalı, şirk cehaletine, iblis in vesvesesine ve Hannasa karşı savaşan bir mücahit olmuş olursun...
Bazen çaresizliklere, tehlikelere, eziyetlere, ateşe ve hatta İsmail'in boğazlanmasına tahammül etmek zorunda kalabilirsin. Ama sen yine de büyük ahdini hatırla ve sığınacak yer bulamayanlar için Hz. İbrahim(A.S) ile Hz. İsmaikin(A.S) yaptığı gibi bir yurt yapmayı seç yahut da bu yola bir tuğla koymayı dene."
Hacer-ül Esved'in kıyamet gününde Kabe'yi tavaf edenlere şahit olacağı müjdesi de verilmiştir. Bu nedenle halk arasında hacdan gelenlerin avuçlarının içlerinin Öpülmesi, hacca gidip tavaf edenlere Hacer-ül Esved'in bu müjdelenen şahitliği ya öperek ya dokunarak ya da uzaktan ellerini açarak bu mukaddes taş ile temas kurmaları sebebiyledir.
Burada hacı Yaradan'm "Elestü birabbiküm" yani "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna dair cevabını da yenilemiş olduğundan memleketinde henüz hacca gidememiş kimseler için avuç içi öpülerek saygı ve hürmetle karşılanır.
Mültezem adh kısım ise Hacer-ül Esved ile Kabe kapısı arasında kalan kısımdır. Bazı hacıların gözyaşları içerisinde sarılarak dua ettikleri yerdir.
İster Kabe'nin kapısına veya eşiğine İsterse Kabe'nin duvarlarına veya örtüsüne sarılarak ağlasın, hacının ağlaması, en içten duygularla Mevla'ya yakarması, tıpkı yaramazlık yapıp da annesine kendisini affettirmek için gözyaşları döken çocuğun durumuna benzer. Anne onu hemen kabul etmese de, eteğini bırakmayan yavrusuna sonunda yüreği dayanamaz, onu affeder, kucaklar ve bağrına basar.
Makam-ı İbrahim denilen taş ise Hz. İbrahim'in(A.S) oğlu İsmail(A.S) ile birlikte Kabe'yi yeniden inşa ederken üzerine basıp iskele olarak kullandığına inanılan taştır. Bir başka inanışa göre Hz. İbrahim(A.S) bunun üzerine çıkarak insanları hacca davet etmiştir.
Hz. Ömer(R.A) tarafından "Keşke Makam-ı İbrahim'de namaz kılsak" şeklindeki talebinin hemen ardından orada namaz kılınmasını emreden bir ayet inmiştir. Hacı kılacağı bu namaz öncesinde veya sonrasında, Hz. İbrahım(A.S) misali, Allah'ın nazargâhı olan kendi gönül yani kalp evini yeniden inşa ederken hangi iskeleleri kullanacağını, ayağını hangi sağlam temellere basması gerektiğini düşünmelidir.
Hz. İbrahim(A.S) için insanları hacca davet ederken böyle bir taşın üzerine çıkması yeterli olmuşken acaba hacı insanları Allah'a davet ederken hangi seviveye çıkmalı, nasıl bir dayanak veya basamak kullanmalıdır? Bu iskele veya basamak; ilim mi, ahlak mı. mal mı. samimiyet mi, gayret mi, emanet mi, ehliyet mi olmalıdır? Yoksa hepsini mi kapsamalıdır?