Son seçimde bazı AK Partililer MHP'ye, bazı MHP'liler İyi Parti'ye, bazı CHP'liler HDP'ye, bazı HDP'liler CHP adayı İnce'ye, bazı Saadetliler Erdoğan'a, bazı İyi Partililer Erdoğan veya İnce'ye rey verdiler.
Bir takım kızgın AK Partili seçmenin MHP'ye oy vereceğini def'aten yazdık, yazdılar.
Erdoğan'ın AK Parti'den yüzde 10,3 fazla rey alması, sadece diğer partilerden gelen oy olarak görülemez.
Aynı şekilde Muharrem İnce'nin CHP'den yüzde 8 fazla oy alması ise İnce için başarı, CHP için başarısızlık olarak da görülemez.
Zira tartışmasız bir gerçek şu ki; CHP'nin Anadolu seçmeni dışında kalan, kanı bitli, kripto, bir ayağı dışarıda, yabancı yapılarla irtibatlı, Anadolu inanç ve irfanı ile uzaktan yakından bağı olmayan zümresi ve hatta CHP'nin pek çok yöneticisi, Cumhurbaşkanlığında İnce'ye oy verirken, milletvekilliğinde HDP'ye rey verdi.
Az sayıda da olsa bazı Kürt milliyetçisi AK Parti seçmeni çeşitli kızgınlıklarla HDP'yi tercih ederken, HDP'liler ise İnce'yi tercih etti, ettirildi.
7 Haziran 2015'de 16,3 olan MHP, 1 Kasım'da 11,9'a gerilemişti. Aynı MHP+İyi Parti toplamda şimdi 21,86'ye ulaştılar.
MHP tabanı yüzde 15 (-1 +1) tabanı olan bir ideoloji. 21,86-15,0 yaptığımızda Erdoğan'a rey veren yüzde 6-7'lik bir kitlenin MHP'ye gittiği görülür.
Şunu da açıkça söyleyebiliriz ki, MHP+İyi Parti ile AK Parti tabanında yüzde 7-10'luk bir geçişkenlik var ve bunun artması veya azalması AK Parti'ye bağlı.
Devlet Bahçeli'nin AK Parti tabanına yönelik hamlelerinin sürdüğünü de unutmamak gerekiyor.
Saadet Partisi 7 Haziran'da yüzde 2,1 alırken, 1 Kasım'da 0,7'ye düşmüştü. Şimdi ise Saadet 1,34 alırken, Cumhuriyet, Sözcü ve Birgün gazetelerinin yeni yıldızı Temel Karamollaoğlu ise 0,89'da kaldı.
Yani Saadet'e oy veren 3 kişiden biri partinin genel başkanına rey vermedi.
Bu da bize Saadet seçmeninin yarısının bütün kızgınlığa rağmen AK Parti ile Saadet arasında git gel yaptığını, Erdoğan söz konusu olduğunda da Erdoğan'ı tercih ettiğini gösterir.
Yani Saadet'in yönetimi ve bazı Erdoğan karşıtı aşırı sert tabanı ile seçmen genelinin aynı düşünmediği ortada.
Gençleri aday göstermenin ötesinde 30 yaş altı ile doğru iletişim,
Doğru kampanya,
İsabetli adaylar,
Hiç olmazsa parti yönetimine muhtesip olabilme vasfına haiz insanlar,
Kendini ifşa eden veya etmeyen bazı cemaatlerin yabancı istihbarat örgütlerinin kontrolüne geçmesi devlet tarafından engellenebilirse,
80-100 STK ile değil tümüyle en azından büyük kısmı ile irtibat kurulup, güçlendirilebilse,
Medyayı yanaşmalardan ziyade, mahallenin liyakatlilerine emanet edilse,
Özellikle yoğun kitlelere hizmet sunan şirketlerin milleti soyması önlense,
Ziraat ve gıda bahsinde inattan vazgeçilip, genç nesilde artan bilgilenme, şuurlanma ve aksülamel görülüp buna göre politikalar üretilebilse,
Şehirlere talancılar değil, şehrin en eminleri (muhtesipleri-Şehr'-ül Eminleri) getirilse, inanıyoruz ki AK Partiyi hiçbir parti, hiçbir dalga, hiçbir karabasan yıkamaz.
Bunlar görülmezse, AKP'li yıkım koalisyonu zaten AK Parti'yi dinamitleyecek.
İşte o zaman en büyük zararı AK Parti değil, millet, ümmet ve Erdoğan görecek. Yani hepimiz!
Şerrin ani üreme, hızlı hareket, çabuk birleşebilmek gibi bir özelliği var.
Sonu selamet olan iyilik ise zor ve geç gelişir.
Yeni bakanların kimlerden oluşacağını henüz bilmesek de kulislere hatta haberlere konu olan isimler inşaallah doğru değildir.
Mazi ders almayı gerektirir.
Kendini veya adamını bir yerlere yerleştirmeye çalışan, makam mevki sevdasında olan her kim varsa, o kişinin kendine bile hayrı olamaz ki memlekete olsun!
Şükür ki, milletin irfanı doğru kişiyi seçiyor.
Bugün Erdoğan'ın dünyanın dört bir yanındaki şöhreti ve aldığı dua tesadüf değil.
Bizim tarihimizde “hilafete ben layık değilim” diye reddeden, günlerce süren ısrarlardan sonra da “bir kişi bile bey'attan imtina ederse kabul etmem” diyen Ömer bin Abdülaziz'ler var.
Çünkü makam afettir ve makama şu hasleti olanlar getirilir
- Îman
- Ahlâk, Adâlet,
- İlim (Görevi hususunda ma‘rûf, münkerden ayırabilecek seviyede dinî-meslekî bilgi)
- Liyakat / Hüner / Mahâret
- Edâ ehliyeti, îfa/icra gücü olanlar.
Kim ki bu vasıfları taşımıyor, o devletten, devlet de ondan berî olmalı.
Aksi halde “Kızılelma” hayaldir.
Hocam çok güzel bir yazı olmuş dilinize kaleminize sağlık sormak istediğim Îman- Ahlâk, Adâlet,- İlim (Görevi hususunda ma‘rûf, münkerden ayırabilecek seviyede dinî-meslekî bilgi)- Liyakat / Hüner / Mahâret- Edâ ehliyeti, îfa/icra gücü Bunlardan çoğu var ancak bir kaçı eksik olursa veya makam mevki talep edilmez verilir düşüncesi mevcut makam mevkilerin işlerini çok iyi mi yaptıklarını göstermektedir. Veya mevcut makam mevkilerde bu saydıklarınızdan hiç biri yok ancak o makamı işgal ediyor liyakatı olanlar yine talep etmesi gerekmez mi? Diye sormak istedim hocam.