Son firavun Sisi, Mısır'ı idare etmenin darbe yapmak kadar kolay olmadığını iyice anlayınca, hem koltuğunun, hem de canının derdine düştü. Zira Mısır halkı darbeden bu yana iyiden iyiye artan ekonomik sıkıntılar ve görülemeyen hizmetleri yüzünden patlama noktasında... Batılı yorumcular, darbe yanlılarının bile artık darbecileri istemediğini, muhtemel sosyal patlamanın yeni bir "halk devrimi"ne neden olabileceğini dile getiriyor. Firavundan memnun olmayan sadece halk değil, aynı zamanda oluk oluk para aktaran körfez ülkeleri de, başarısızlık ve Sisi'nin aç gözlülüğünden şikâyetçi. Suud kralı Abdullah'ın ölmesi ve yeni kral Selman'ın, Abdullah dönemi ekip ve politikalarından uzaklaşması, Firavun'un işini güçleştiriyor. Kulislere yansıyan bilgilere göre, Kral Selman ile Türkiye, Sisi'nin gönderilmesi konusunda önemli ölçüde mutabık. Sisi'nin gönderilmesi demek, İhvan yönetiminin geri gelmesi anlamına gelmiyor. İddialar gerçek ve hayata geçirilirse, darbeciye can güvencesi verilecek ve yeniden aday olamayacak. Meşru devlet başkanı Mursi ise hem görevine dönmeyecek, hem de yeniden aday olmayacak. Daha "liberal" bir yönetim gelecek ve bu sayede yumuşak bir geçiş sağlanacak. Aksi halde Mısır'ı bekleyen sosyal paylama bir iç savaşa evirilebilir ve bundan da en büyük zararı Suud gibi ülkeler görür. Bu çözüm akla yatkın gözükse de, icrası sanıldığı kadar kolay değil. Ancak görünen köy, Sisi'nin kalıcı olmadığı yönünde... "Madem koltuk bana da yâr edilmiyor ve bunun nedeni de Mursi ve İhvan yöneticileri. O halde bir kargaşa çıkarıp bunları bir gece yarısı operasyonu ile idam edeyim" şeklinde düşündüğünden şüphe duymamak gerek. Mısır'ın -sözde- başsavcısı Hişam Bereket'in ölümüne neden olan suikastın, Sisi tarafından tezgâhlandığı herkesçe biliniyor. Bir suikast veya terör saldırısı olduğunda ilk sorulması gereken "bunu kim yaptı" değil, "bu kimin yararına" sualidir. Bu cinayet, Cumhurbaşkanı Mursi, Bedii ve Biltacı'nın da aralarında bulunduğu idama mahkûm edilmiş kimselerin bir oldubitti ile infaz edilmelerine yol açabileceğine göre, bu en çok Sisi ve İsrail'i memnun eder. Bir de Mısır'ın kargaşa ortamına sürüklenmesinden çıkarı olan güçleri... O halde bu tezgâh, ne en çok zararı görecek olan İhvan'ın işi olabilir, ne de adı açıklanan "Giza Halk Direnişi" adlı muamma örgütün... Demek ki, cinayetin failleri belli! Kaldı ki, fail ilk gün çıkıp, "faili bulacağız" demek yerine, "hiçbir şartta silaha sarılmayacağız" demekten dilinde tüy biten İhvan'ı suçladı. Aslında bunca yoruma bile gerek yok. Katili görmek için, hadisenin ertesi günü eli kanlı darbeci Sisi'nin "Rabia Meydanı"nın adını değiştirip, "İdam ya da müebbet, tüm cezalar en kısa zamanda uygulanacak. Bizi öldüren insanların ölmesini ertelemeyeceğiz. En kısa zamanda cezaları verilecek" cümleleri her şeyi izah için yeterli. Ehli bilir, ya da meraklısı "Baba-2" filmini izlerse görecektir ki, katil her zaman yanı başınızdadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ameliyat masasında infaz etmek isteyenler uzağındaki kimseler miydi? Ayrıca Sina hadiselerinin aynı zamana denk gelmesi, Firavun'un emrindeki polisin İhvan yöneticilerine baskın düzenleyip, İhvan'ın 9 yöneticisini şehid etmesi ve ardından yaptığı açıklamalar, idamlara bahane aramak değil de nedir? Bunca cinayetin üstüne önceki günde İhvan yöneticilerinden işadamı Tarık Halil'in polis işkencesi sonucu hayatını kaybettiği öğrenildi. Yakın siyasi tarihi bilenler bilir ki, biz ülke olarak da bu tür cinayetlere alışığız. Paşa'nın en büyük rakibi olan Ali Şükrü Bey, Topal Osman'a öldürtülür. Binbaşı Rauf ise Topal Osman ve 9 adamına pusu kurup infaz eder. Zühtü Veli Beşer'de, Rauf'a tuzak kurarak ortadan onu kaldırır. Kayıtlara ise, Rauf bey Çengelköy'de gayri meşru bir ilişki sırasında kalp yetmezliğinden öldü olarak geçirilir. Aslında hayat, tarihin şekil değiştirmiş tekerrüründen ibaret. Türkiye, Cumhurbaşkanı Mursi, ve arkadaşlarının bir oldubitti ile infaz edilmesini engellemek için elinden geleni yapıyor. Şayet Suud yönetimi de ülkesini düşünüyor ise, akıllı ve hızlı hareket edip, infazları durdurarak, Mısır'ı kurtarır. Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi Mısır'da iç savaşa sürüklenirse, ortada ne Ürdün, ne körfez ülkeleri, ne de Suud kalır. Bugün olmazsa da, yarın bu ateş oralara da ulaşır. twitter.com/cankemalozer
BİLGİ HATTI