FETÖ'yü bağrında tutmaya devam eden ABD, Türkiye ile bozulan ilişkiyi “tamir” için Başkan yardımcısı Siyonist Joe Biden'ı Türkiye'ye gönderiyor. İçindeki karanlık yüzüne vurmuş olan John Kerry de gelecek.
Öncesinde güya Hürriyet ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey ile konuştu. Aslında Erdoğan'a mesaj için konuşturdular. Medya ise (basiretsizce ama bizde dâhil) Jeffrey'in ABD ve Gülen'e yönelik eleştiri bölümünü haber yaparak büyük bir hata yaptı her zaman olduğu gibi.
Önce kim bu konuşan ona bakalım, sonra Türkiye hakkında yumurtladıkları ve arsız tehditlerine temas edelim.
Tam adı James Franklin Jeffrey, 1946'lık. 1969-76 arasında ABD ordusunda istihbarat subayı, olarak çalışır. Dışişlerinde İslam toprakları, özelde de İran Politika ekibinde görev aldı. ABD'nin Ankara büyükelçiliğinde görevli (1985-1987), Dışişlerinde Kuveyt masası (1996-1999), Ankara masası (1999-2002), Arnavutluk büyükelçisi (2002-04), Irak işgal misyonu yardımcısı (2004-05) , Irak geçici büyükelçisi (2005), Kıdemli Irak masası şefi (2007-2009), Beyazsaray Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve Dışişleri Ortadoğu'dan sorumlu müsteşar yardımcılığı (2006-07), Ankara Büyükelçi'liği (2008-10) görevlerinde bulundu. Halen ise Bağdat büyükelçisi olarak çalışıyor.
Parlak işlerde çalıştığı açık ve Nixon'dan bu yana her başkanla çalışmayı başaran her devrin diplomatı olması nedeniyle derin yapının adamı olan bu “yetişkin”in Obama adına konuştuğu açık.
Jeffrey, önce Kerry'e şu cümlelerle ayar verip, Türkiye'nin gönlünü çalmaya çalışıyor: “Kerry'den Türkiye'yi NATO'dan atalım' tarzında aptalca açıklamalar… Hangi kafayla bunu söyleyebildiyse, tam bir delilik.”
Türkiye hükümetini ve halkını “aptal” yerine koyma terbiyesizliğine kalkışarak, hâlen görevdeki bir büyükelçi, amiri dışişleri bakanına söylüyor bu cümleleri. Farkında mısınız?
Yaptığı çok açık, topal ördekleşen Kerry'i haşlaması ile halen Ankara elçisi olan Joe Bass'ın her şeyi eline yüzüne bulaştırarak deşifre olmasını birleştirdiğimizde Jeffrey 2017'de yeniden Ankara elçisi olabileceğini tahmin etmek güç değil.
“GÜLEN'İN YAPTIĞINI BİLİYORUZ AMA SİZ YİNE DE İSPAT EDİN”
“Türkiye'de yaşanan trajediye ve iç savaşa yakın bir şeydi. Gizli bir teşkilatı iktidara getirmeyi hedefledikleri açık (hedeflediğimiz demek istiyor ama bu kadar da cesur değil.) “15 Temmuz'un arkasında Gülencilerin olma ihtimali yüksek. Emarelerin çoğu Gülen hareketine işaret ediyor” diyerek Gülen'i işaret ediyormuş gibi yapıp, tehdit içeren bir üslupla gizli bir teşkilattan söz ediyor.
Bu cümlelerin sahibi birden bire gerçek yüzüne dönerek Obama ve Kerry'ileşiyor ve ekliyor: “Türkiye'nin bunu yargı önünde kanıtlaması gerekiyor…”
“Darbenin başarısız olacağı çok kısa sürede anlaşılınca hem Washington hem de Avrupa, ‘Erdoğan bunu her zamanki gibi otoriterleşmenin yeni bir aracı olarak kullanacak' diye düşündü. ‘O halde her zaman yaptığımız gibi biz yine Erdoğan'ı eleştirelim' dediler” diyerek önce gazımızı alan Jeffrey, ardından ayar verme moduna geçiyor:
“Türkiye'de liberalinden ulusalcısına İslamcısına herkeste şöyle bir kanaat var; büyük güçler yüzyıllardır Bismarck'çı politikalarla ülkenizin zayıflaması için uğraşıyor. 1905'te takılıp kalmışsınız. Avrupa'ya, Amerika'ya ve hatta bir ölçüde Rusya'ya bakışınız bu… Türklerin Batı'yı hiç anlamadığının kanıtı.”
“ERDOĞAN DOSTUMUZ OLMAYA ÇALIŞMIYOR”
“Erdoğan Washington'da da Avrupa'da da sevilmiyor. Otoriter görülüyor ve iyi bir oyuncu olmadığı düşüncesi hâkim. Suudlar, Mısırlılar her koşulda bize yaltaklanıyor. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor. Erdoğan Washington'da bu yüzden sevilmiyor.
Erdoğan'ın da ötesinde Washington'da genel olarak Türklerden hoşlanmama durumu da var. Türk ordusu çok zor. Selam çakıp DAEŞ'le savaşmaya gitmiyor, aylar süren müzakereler oluyor. Yani demem o ki Washington'da genel olarak hükümetinize karşı bir güvensizlik var ve sevilmiyorlar. Washington böyle bir ruh hali içindeyken darbe teşebbüsü gündeme geldi.”
Gördüğünüz gibi adam arsız bir şekilde itiraf ediyor, yol gösteriyor, darbe olmasını istemiyorsanız ahlaksız olun, ülkenizi ve değerlerinizi satın, bize karşı direnmeyin mesajı veriyor.
“NEDEN BİZE YALTAKLANMIYORSUNUZ?”
Ruhunu şeytanlara satmış bir hokkabaz olan Obama'nın Biden ve Kerry'i ziyareti öncesi görevlendirdiği sözcünün aşağılık nasihatlerine devam etmeden önce, en sakin şehirlerimizden Elazığ başta olmak üzere bölgedeki patlamalarında ziyaret öncesi ABD'nin elini güçlendirmeye dönük hamlesi olduğunu hatırlatalım.
Derin yapının sözcüsü Jeffrey “Bazı Doğu Asya ve Arap ülkelerinin yaptığı gibi bize yaltaklansanız, özgürlükçüymüş gibi davransanız böyle olmayacak. Böyle yapsanız ne Gülen'i kullanırız ne de darbeye ihtiyaç kalır ama siz yaltaklanmıyor, isteklerimize boyun eğmiyorsunuz. Mesela Suriye'de kurmak istediğimiz PKK devletine itiraz ediyorsunuz, DAEŞ'i kullanarak hem İslam'ı aşağılamamıza, hem de başka ülkeleri işgal etmemize yüksek sesle itiraz ediyorsunuz. Sonra darbe yapmak istediğimizde de bizi anlamayıp kızıyorsunuz” demeye çalışıyor.
Daha ne desinler. Daha nasıl açık etsinler iğrenç yüzlerini, öyle değil mi?
“BÖYLE YAPMAYA DEVAM EDERSENİZ SİZE SEMPATİYLE BAKMAYIZ”
“Erdoğan gibi yüzümüze karşı çatışmacı bir üslup tercih ediyorsanız insanlar size sempatiyle bakmayacaktır. Bu çok yanlış… ABD her şeye öncelikli olarak insan hakları, demokrasi ve özgürlükler çerçevesinden bakar.”
Bunları dedikten sonra da vicdanlı adam ayağına yatıp, “Tam da bu nedenle ABD ve AB'nin pozisyonlarını baştan itibaren eleştirdim” dedikten sonra golünü şu cümleyle atmaya çalışıyor: “Bu pozisyonu almalarının temel sebebi ise Erdoğan. Batı, Erdoğan konusunda hayal kırıklığı yaşıyor. Obama mesela... İslamcı ama demokratik bir lider olarak Erdoğan'dan yüksek beklentileri vardı. Oysa Erdoğan tanıdığım bütün liderlerden daha fazla Batı değerleriyle çatışıyor, Batı'nın çelişkilerini yüzüne vuruyor. Oyunu kuralına göre oynamıyor. Sisi'ye bakın. (Yani Sisi gibi adileşin) Sert bir tutumu olsa da oyunu oynuyor. Diğer otoriter liderler de keza…”
ABD, yayın organları Hürriyet üzerinden Erdoğan'a ve millete ayar vermeye çalışıyor. İki taraftaki önyargılar da işleri içinden çıkılmaz bir hâle soktuğu edebiyatı yapıyor.
Ardından tarihin en adi ve aşağılık cümlelerinden birini kuruyor: “Dünyada kimse Türkiye kadar yanlış anlamıyor Amerika'yı. Özgürlükçü değerlerden ve demokrasiden bahsettiğimizde Türkler –özellikle de Erdoğan- yalan söylediğimizi düşünüyor. Hemen Bismarck, Viyana Kongresi falan geliyor akıllarına yine. Türkler böyle tepki verince de Washington'da kimse Erdoğan'ın haklı olabileceğini teslim etmiyor.”
Bu derin tehditten hemen sonra yine ön almaya, durumu iyileştirmeye çalışıyor.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper'in “15 Temmuz sonrasında bazı muhataplarımız, ya tasfiye edildi ya da tutuklandı. Şüphesiz ki bu durum ABD'nin Ortadoğu stratejisini daha güç hâle getirecek” dediği hatırlatılınca ‘politik komployu itiraf' ettikten sonra kendini her şeyin üstüne koyarak “Ben (benden kastı derin ABD'nin bu dili gevşeğe verdiği bir ayar aslında) Clapper'ı da General Votel'i de eleştirdim. Böyle bir kafa yapısını nasıl açıklayabilirsiniz? Bunu söyleyen adama o halde büyük güç ABD tarafından Türkiye'ye karşı ciddi bir reel politik komplo var derlerse...”
“ERDOĞAN KAFASINA ESENİ YAPIYOR”
“Erdoğan da kafasına ne eserse onu yapıyor ancak duymak istediğimiz şeyleri de söylemiyor. Bu da Washington'daki insanları çok kızdırıyor” dedikten sona birden bire Türkiye lobiciliğine soyuveriyor bay ajan ve şöyle devam ediyor: “Ben son birkaç yıldır Obama yönetimindeki üst düzey kişileri, Türkiye ile nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği konusunda bilgilendirmek için büyük zaman harcadım. Ve her seferinde Erdoğan hakkındaki bu önyargılarla karşılaştım. Darbe teşebbüsü söz konusu olduğunda devreye giren refleks de aynısıydı.” Duydunuz değil mi “darbe” dedi. Çaktırmadan nasıl da biz yaptık diyor. Erdoğan'a kinleri itiraf ediyor. Dediklerimizi yap seni sevelim mesajı gönderiyor. Bal gibi biliyor ki, Erdoğan onları dediğini yapsa bu kez millet Erdoğan'ı sevmez. Atladığı şey ise Erdoğan'ı 14 asırlık davasına ihanet etmeyeceği.
ÇAVUŞOĞLU BOŞ KONUŞUYOR GÜLEN'İ ASLA VERMEYECEĞİZ
“Amerika'da en önem verdiğimiz değerlerin başında adalet ve hukukun üstünlüğü gelir” diyen milyonlarca insanın katiline bakın. Adalet ve hukuktan söz ediyor. Zavallılar sizi.
“Tırnağınızı kara tahtaya sürterseniz çıkan korkunç sesi ve duyguyu bilirsiniz değil mi? Dışişleri Bakanınız Mevlüt Çavuşoğlu'nun ‘Bu mesele ABD ile siyasi ilişkilerimizle ilgili' demesi tırnağı kara tahtaya sürtmek gibi aynen! Bizim atalarımız 19 Nisan 1775'te Amerikan iç savaşında adalet ve hukukun üstünlüğü için savaşmak için silah kuşandılar. Belki kızgın geliyor sesim... Evet kızgınım. Bu konuda Türklere kızgınım. Çünkü bizi anlamıyorlar.
“BİZİ ANLAMAZSANIZ ERZİN-CANLARINIZI ÖLDÜRÜRÜZ”
“Türkler bugün de ‘Amerikan yönetimi isterse yeşil kartı iptal edilir' sanıyor. Hayır, biz iptal edemeyiz, Türkiye bu gerçeği anlamak istemediği için Türk-Amerikan ilişkileri son derece tehlikeli bir trajediye doğru çakılmak üzere. Bu Amerika için kötü olacak ama Türk halkı için felaket olacak. Geçen hafta Putin'le falan verilen görüntüye de bakarsanız...
“FULLER AHMAĞI DEĞİL ARKASINDA CIA VAR”
“Türkler eski bir asker bugün Erdoğan'a danışmalık yapıyor diye Erdoğan'ın arkasında Türk Genelkurmay'ı var diye düşünmeyecek kadar sofistike insanlar. Ama aynı Türkler bugün kalkıp Fuller diye bir ahmağın adını ortaya atıp ‘Bu işin arkasında CIA var' diyebiliyor. Fuller kim yahu? Mesela eski CIA direktörü Michael Hayden deseler Amerika'da dikkat çeker.” Diyor ki, siz Gülen'in arkasında Fuller var sanıyorsunuz. Fuller basit kalır, daha derine bakın, daha derine, daha da derine…
ERGENEKON KONUSUNDA HÂLÂ KAFAMDA ÇOK SORU İŞARETİ VAR
“Şahsen Balyoz'da doğru bir perspektif yakaladığımı düşünüyorum. Baştan itibaren arkasında AK Parti hükümetinin ya da Erdoğan'ın olmadığına emindim. Gülencilerin işin arkasında olduğunu gösteren pek çok şey oldu. İlker Başbuğ ve Ergin Saygun gibi Erdoğan'a yakın paşaların tutuklanması mesela. Hatırlayın Erdoğan hastanede Ergin Saygun'u ziyaret etti. Sizi devirmek isteyen kişiyi hastanede ziyarete gider misiniz? Ergenekon'un ne ölçüde gerçek bir komplo olduğunu hâlâ bilmiyorum. Ergenekon'da kafamda çok fazla soru işareti var.”
Gördüğünüz gibi adamlar hiçbir şeyden haberdar(!) değiller. Aslında Gülen diye biri de yok. ABD Gülen'i kullanarak Türkiye'yi işgale ve iç savaş çıkarmaya yeltenmedi. Gülen'le iş tutup, ordudaki Amerikancı olmayan özellikle İngilizcileri tasfiye etmedi. Aslında Amerika masum herkes suçlu.
Bu yeni hasta adam ABD diş gösteriyor ama bizi eskisi gibi ısıramıyor. FETÖ, DAEŞ, PKK, PYD gibi çakallarını üstümüze salarak yıldıracağını sanıyor. Bu adamların bizi bizden iyi tanıdığına inanırdım. Bu mülakattan sonra bu ABD'lilerin 1908'de takılıp kaldığını, yeniden dirilen ruhumuzu anlayamadıklarını görmenin sevincini yaşıyorum. Geçmiş olsun şeytanın çocuğu.
Euzubillahimineşşeytanirracim.