2 Ağustos tarihinde “Karanlık adamlar Türkiye'de” manşeti ile çıkmıştık. Türkiye'den ses bekledik gelmedi. Fakat ‘karanlık adamlar'dan geldi.
Haberimiz, Kuzey Irak Kürt Bölgesi, Irak, Somali, Liberya, Etiyopya, Sierre Leone, Mali, Fildişi Sahili, Burkina Faso, Çad ve Nijer gibi ülkelerde karanlık işlere bulaştığı iddia edilen Blacksand Group ile ilgili idi.
Blacksand Group, Macaristan Yahudi'si Abraham Golan'ın yönettiği bir şirket. Soros'ta bir Macar Yahudi'si. Zaten şirketin arkasında da Soros'un olduğu belirtiliyor.
Blacksand Group'u destekleyen bir başka şirket ise, ünlü petrol sondaj şirketi Pacific Drilling'miş.
Özel haberimizde Türkiye gelenler arasında, Blacksand Group'un başkanı Abraham Golan ile “Dewey Maroni” takma adıyla bilinen Duane Ramsdell Clarridge (Denew) ve emekli General Terry Sullivan gibi isimlerinde adlarının geçtiğini belirtmiştik.
“Her Devrin Casusu” adlı eserine verdiği adla da anılan Clarridge, Amerikan İstihbarat Teşkilatı CIA'ın kontr-terör dairesini kurup, yönetmiş üst düzey bir casus.
Haberimizde hikâyesi özetle şöyle geçmişti Clarridge'in. “Türkiye'deki terör faaliyetlerine adı ilk kez karışmıyor. Türkiye'nin en çalkantılı yılları olan 1968-1973 arasında, Ankara ve İstanbul'da da görev yapan ünlü ajan Duane Clarridge'ın 12 Eylül darbesi öncesinde Türkiye'ye gelip askerlerle görüştüğü biliniyor.
Bush yönetimini Saddam'a karşı kışkırtan, İrangate skandalına adı karışan ajan Clarridge, özellikle sol hareketlerin tüm kodlarını dünyada en iyi bilen isimlerden biri.
Ayrıca PKK ve DHKP-C terör faaliyetlerine katkı sunma ihtimalinin olabileceği ileri sürülüyor. Başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinde talimatı verenin olduğu dile getirilmişti. Mehmet Ali Ağca'nın, 13 Mayıs 1981'de Papa II. Jean Poul'e suikast düzenlediğinde Roma'da görev yapan ajan Duane Claridge'ın adı, o zamandan bu yana hep bu suikast ile birlikte anılıyor.”
İşte bu adam ve Blacksand Group'un üst düzey yöneticilerinden General Terry Sullivan gazetemizden çıkan haberi okumuş. Sonra da hakkımızda araştırmalara başlamış. Bu hususta Washington DC'de birileri ile yemekte buluşmuşlar.
Terry Sullivan “biz Türkiye'de hiçbir iş yapmıyoruz” mesajı göndermiş. Ancak Türkiye'ye gelip gelmediğinden söz etmemiş hiç.
Casus Duane Ramsdell Clarridge ise ‘benim Blacksand Group ile hiçbir ilişkim yok' demiş. Böyle demiş ve Türkiye ile ABD arasındaki İncirlik Anlaşması konusunda katkı sunduğunu da eklemiş.
Türkiye ile ilgili 71 muhtırası ve 12 Eylül darbesi ve de Ağca'nın Papa suikastına adı karışmış bu adam, “benim bu işlerle ilgim yok” diyor. Ne yapalım inanalım mı?
Bir başka soru şu: Yemek yedikleri kişi, bizim haber kaynağımız değil. Ama bir şekilde bize ulaşıyor. Nasıl bir ilişki bu sizce?
Haber gelirken bizim inanmadığımız ama inanmamızı sağlayacağını düşündükleri “danışmanlar” şeklinde argümanları da sunmayı ihmal etmiyorlar.
***
Bir kişiyi sınırlayan şey sahih bir dindir. İdeolojiler bunu vermediği gibi sınırları da yıkar. Herhangi bir kişi ahlakî sınırlara sahip değilse, o dilediğini yapar. Zaten ‘liberalizm' denilen illet de, inanç, o yoksa kültürel değerlerin inşa ettiği ahlakî sınırları yok etmek için var.
Karanlık adamların ise hiçbir sınırı yok. Yalan söylemelerini engelleyecek bir neden de. O her uğurda herkese yalan söyleyebilir. Hatta yalanın kurumsallaşması için de çabalar.
Bunların dünyevî çıkarları, materyalist ideolojileri ve sahte dinlerinin emirleri için yapamayacağı hiçbir şey yok. Türkiye veya başka bir ülke ile ilişki kurduklarında dürüst olduklarına dair sunacakları hiçbir delil onları aklamaya yetmez.
Türkiye'de iktisadî, siyasi, özel veya kamuda her hangi birinin bu karanlık adamlarla ilişkisi varsa, onlar da bilmeli ki, bu karanlık adamlar, sizi peçete gibi kullanır atar.
Bu tür karanlık adamların en çok uğradığı ülke kuşkunuz olmasın ki, Türkiye!
Mesajı anlamayan var mı? Varsa baştan bir daha okumasında yarar var…