Önce Türkiye'nin arabuluculuğu ile Halep'e insani koridor açıldı. Rusya hariç Doğulu Batılı bölgede bulunan diğer bütün güçlerin sabotajlarına rağmen Halep'ten siviller boşaltılıyordu. Ardından Moskova'da tüm Batıyı bölgeden dışlayan Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanları toplantısı yapılacaktı ki Rusya'nın Türkiye Büyükelçisi suikaste kurban gitti. Hem de canlı yayında bütün detaylar dünyaya servis edilerek ve adeta bir Hollywood filmi kurgusuyla. Hem de Türk polisi tarafından. Aynı sıralarda Türk ordusu El Bab (Türkçesi kapı demektir) yürüyüşünü başlatmak üzereydi. Dün itibariyle Türkiye'nin kapıdan girdiği hepinizin malumudur.
İşte tüm bu gelişmeler Batıyı çıldırtmıştır.
Batının bu tür durumlar için her daim kullandığı silahı olan ve onlara Batının “Türk medyası” içindeki robot askerleri ya da daha doğru bir ifade ile Batının Şebbihaları diyebileceğimiz medya organlarını harekete geçirmiştir.
İşte bu medya organlarının son birkaç günlük yayınlarının kısa bir analizi:
İşte dün Oda TV isimli web sitesinin yayınladığı haber başlıkları. Haber veriyorum tarzında Batının sopasını ardı ardına gösteriyor.
Osmanlıcılık ölmüş:
Türkiye ekonomisi çöküyormuş:
Her yerde suikast korkusu varmış:
Herkesle gerginlik yaşıyormuşuz:
İşte bu haber çok önemli, çünkü ABD'nin en önemli stratejistlerinden Zbigniew Brzezinski ilk olarak bu ifadeyi lugatımıza sokmuş, ve Rus Stratejist Dugin'in Türkiye'de Avrasyacı bir network oluşturduğunu söylemişti. Onun bıraktığı yerden Oda TV olayı devralşarak İngiliz gazetelerinden haber aktarma havasında aynı şeyi söylemektedir.
Diğer taraftan yeni darbeler kapıda imiş.
Rus resmi ajansının El Nusra değilmiş haberini adeta dalga geçerek vermiş.
Ve soykırımcı Suriye rejiminden bir bakanın ağzından Erdoğan'ın sarayda kabul ettiği bir aileyi silahlı terörist olarak göstermiş. Bir başka deyişle Suriye muhalefeti terörist imiş. (Tabii bunların hepsi haber veriyorum ağzıyla verilmiş)
Gelelim diğer Şebbihalara:
El Bab'a girdiğimiz haberini vermek yerine gazetesini logosunun üzerinden El Bab'da şehitlerimizin haberini büyüterek veren Hürriyet'in niyetinin ne olduğunu hemen altındaki diğer manşet haber anlatıyor. Şimdi işaretlediğimiz haberlere yukarıdan aşağıya değil de aşağıdan yukarıya doğru okuyalım.
“Türk – Rus yakınlaşması”
“ABD dışarıda”
“Dünya üçlü imzayı konuşuyor”
“Ortadoğu'da yeni dönem”
Ve sonuna da bu yeni durumun bedeli olan final eklenmiş:
“El Bab'da 14 Şehit”.
Girilemez denen, Batının bütün uçakları ile “saldırdığı” DAEŞ'in kalesi El Bab'a girdiğimizi görmeniz için elinize büyüteç almanız gerekiyor. Ama o zaman bile görebileceğinizi sanmıyoruz.
Ve Çarşamba günü Hürriyet gazetesinin manşeti:
“4 dakikada Avrasya” ne demektir. Avrasya diye bir kıta mı bulundu da Avrasya'ya geçiliyor tünelle. Bu tüneli kullanarak ya Avrupa ya da Asya'ya geçebilirsiniz. Avrasya kelimesinin ön plana çıkarılarak neyin ima edildiğini yukarıda verdiğimiz Oda TV'nin haberinden tekrar hatırlayabilirsiniz.
Salı günü ise Hürriyet gazetesi yaptığı manşetle katilin çevik kuvvet polisi olduğunu ve Ankara'da görevli olduğunu en tepeden vererek adeta herkesin gözünün içine sokuyor.
Hürriyet'e bakıp Cumhuriyet gazetesine bakmamak olmaz. Hürriyet gazetesi sonuçta bir seviyenin altına inememektedir ve dolayısıyla bu işleri yapacak seviye problemi olmayan bir gazete gerekmektedir. Dolayısıyla çoğunluğu TÜSİAD (belki de tamamı) mensubu işadamlarımızın kurduğu vakif tarafından işletilen bu karanlık gazete büyük bir rahatlıkla her türlü seviyesizliği yapabilmektedir.
Bu suikasti Türkiye'nin çözemeyeceğini (yani aslında içeriden yapılan bir iş olduğunu) ima eden gazete manşeti. Saldırganın parmağının nereyi gösterdiğine dikkat!
Ve pazartesi günü manşetten verdikleri haberler bitirelim. “Uygar dünyadan kopuş” manşetini atmışlar.
Siz onu “Batıdan kopuş” olarak okuyun…
Türkiye El Bab'dan yani kapıdan içeri girdi. Bundan sonrasını onlar düşünsünler. Bu işler karargahta harita göstermeye benzemez. Ne demişti 1990'larda körfez savaşı sırasında bölgede üslenen ABD'lı albay gazeteci Güneri Civaoğlu'na:
''Burada kalan Saddam''ın silahlarını Kürtler ele geçirecek. Kürt devletini kuracaklar. Türkiye''den toprak isteyecekler. Ya vereceksiniz ya da vermeyip savaşacaksınız.''
Türkiye “savaşacağım” dedi ve kapıdan girdi.
Hadi bırak haritalarla oynamayı da sende gel.
“Savaşalım”…