Her yaz olduğu gibi bu yaz da sokaklarımız bir iç çamaşırı defilesine namzet görünüyor. Kızlarımızla erkeklerimizin giyim eşyaları neredeyse birbirinin aynısı. Ancak özellikle son iki yıldır kızlarımızın giyiminde başka bir şey dikkat çekiyor. Vücuda tamamen yapışan ve bu nedenle de sokaklarda çırılçıplak gezen genç kızlarımız arz-ı endam ediyor.
Youtube ve müzik kanallarının yıllardır empoze ettiği cinsel görüntüler eşliğinde sokaklara çıkıyor kızlarımız. Bahanesi de her zaman mevcut olan “Başka bir şey bulamıyoruz. Ne giyelim?” soruları eşliğinde bir çok ebeveyn önüne konulanla yetinmek zorunda bırakılıyor.
Aynı soruları yıllardır sofralarımız için de duyuyoruz. Katkı maddeli, reklendiricili ve aromalı hatta parfümlü gıdaları tüketmekte beis görmeyince bir adım sonrasında yok kıvamında giyecekleri de gençlerimiz giymekte beis görmediler.
Yiyeceğimiz, içeceğimiz, giyeceğimiz bir çok ürünü seçerken ürünün bize göre olumsuzluk arzeden özelliklerini, haram ihtivasını görmezden gelmemiz de engellenmiyor mu? Ürünün üreticisinin veya ihtivasının gerektiğinde engellenmesi adına bizim gibi düşünenlere boykot çağrısı yapmamız, kötülüğü haber vermemiz gerekmez mi? Boykot çağrıları karşısında neden kenetleniyoruz? Boykotu reddetme davranışımızın ardında bize yakın görünen üreticileri, siyasileri mi düşüneceğiz; yoksa Allah'ın kitabından gelen emirleri mi?
Ne yazık ki bizler ömürlerimizi öyle harcamaya başladık ki; ne dünyaya, ne ahirete bir faydası olmayacak harcamalar yapıyoruz. Geçmişte dünyevi meşguliyetler insanların ayıplanması için yeter sebepken, şimdi nefsin egemenliğinde meşguliyetlerimiz var. Derdimiz artık din de dünya da değil. Böyle bir hayatta da hedeflerimizi gerçekleştirmekte gönlümüz devreye girmez.
Dünyanın en uzun köprülerini, hızlı trenleri, en mükemmel hava alanlarını yaparken ahlak ve faziletten vazgeçmek gerekiyor muydu? Estetik değerlerimizin yokedilmesi pahasına tarihi camilerimizin çevresinin betonlanması, bahçelerinin asfalt kaplanması zaten idraklerimizin kapandığının, geçmişle bağımızın koptuğunun bir göstergesi değil mi?
Herhangi bir boykot çağrısının ardından “ya üreticisinin, çalışanının hali ne olacak?” diye soranlara sormak lazım:
Sigara üreticileri, içki üreticileri, zehir tacirleri vekadın tacirleri de evlerine ekmek götürüyor, biliyor muydun? Yanlış yoldan, topluma verdiği zehirlerle evine ekmek götürenleri boykot etmeyeceksek; iyi, doğru ve dürüst pazarlar nasıl oluşacak?
O sigara üreticisinin yarın ki müşterisi senin oğlun olabilir?
O uyuşturucu satıcısının yarın ki müşterisi sen olabilirsin?
O kadın tacirinin satacağı namus belki senin namusun olabilecekken; hala aynı soruları sormaya devam edebilecek misin?
Bugün ekonomik gerekçelerle vicdanınıza hükmetmeye kalkarsanız, yarın sızlayacak bir vicdanınız kalmayabilir.