Van, Hakkari, Adana, Mersin, Rize, Şırnak'ta 49 ayrı noktaya yapılan eş zamanlı operasyonlarda aralarında polis, jandarma ve kamu çalışanlarının da bulunduğu 32 kişi çay ve kuruyemiş kaçakçılığından gözaltına alındı. Operasyonda 20 milyon TL değerinde 1 milyon 473 bin kilogram kaçak çay ile 40 ton kuruyemiş ele geçirildi.
Van Gürpınar Cumhuriyet Savcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, Van İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin koordinasyonunda gerçekleştirilen operasyona, aralarında rütbelilerin de bulunduğu yaklaşık 300 asker katıldı. 6 aylık teknik takip sonucu önceki gün operasyon için düğmeye basıldı. Jandarma operasyon kapsamında 49 ayrı noktaya eş zamanlı baskınlar yaptı. Baskınlarda aralarında polis, asker ve kamu görevlilerini de bulunduğu 32 kişi gözaltına alındı. Operasyonun yapıldığı Van merkez, Gürpınar, Başkale İlçesi, Hakkari merkez ve Yüksekova İlçesi, Adana, Mersin, Rize ve Şırnak'ta gözaltına alınanlar Van'ın Gürpınar İlçesi'ne getirildi.
ÇAYI DOMUZ KANIYLA RENKLENDİRMİŞLER
Türkiye'nin en büyük kaçak çay operasyonunda ele geçirilen çayların İran'dan getirilip Hakkari'nin Yüksekova İlçesi Esendere sınır kapısından geçirildiği ve buradaki bazı personelin de kaçakçılığa rüşvet karşılığında göz yumduğu belirtildi. TIR'lar dolusu çayların Adana'da bir fabrikada harmanlandığı ve çaya domuz kanıyla renk verildiği kaydedildi.
RÜŞVET OLARAK BMW OTOMOBİL
Gözaltına alınanlar arasında Rize Çay Borsası'ndan bir yetkilinin de olduğu ve kaçak çayları geçmişe dönük hazırladığı faturalarla yasalmış gibi gösterdiği belirtilirken, oparasyon sırasıda ele geçen çayların insan sağlığı için büyük riskler oluşturduğu yapılan analizlerle ortayı çıktı. Ahırlarda tezekler arasında saklanan çayların alınan numunelerin analisinde 'sağlığa uygun olmadığı' belirlenirken, kamu görevlilerine çayların naklinin yapılabilmesi için rüşvet olarak BMW marka otomobil verildiği öne sürüldü.
Jandarmadaki ilk sorgularının ardından sağlık kontrolünden geçirilen 32 şüpheli, Van'ın Gürpınar İlçesi'nde geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye getirildi.
Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Van Jandarma Komutanlığı ekiplerince, Adana, Mersin, Rize, Hakkari ve Van'da düzenlenen eş zamanlı operasyonda, yasa dışı yollardan yurda getirilen bin 473 ton kuru çay ele geçirildiğini hatırlattı.
Kaçak çayın önüne geçebilmek için nisan ayında bakanlıklar ve genel müdürlükler düzeyinde çalışma yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bu toplantılarda çay sektörünün sıkıntılarını dile getirdiklerini, kaçak çay yöntemleri ile ilgili dosyaları bakanlıklara sunduklarını belirtti.
Kaçak çayın Türk çayını tehdit ettiğini, bu durumun engellenmesi için her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduklarını yetkililere ilettiklerinin altını çizen Erdoğan, “Toplantılar sonrası bir çok kez kaçak çay yakalanmıştı. İlk kez bu kadar kapsamlı ve bu kadar büyük oranda kaçak çay yakalandı. Bu olayın bir bölümü, bunun devamının olacağını düşünüyoruz. Bu operasyon büyüyerek devam edecektir” dedi.
Çayın bölgenin lokomotif geçim kaynağı olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Yaklaşık 204 bin aile, bir milyonun üzerinde insan bu işten ekmek yiyor. Bölge yaş çay sezonu ile yeni bir hayata başlıyor. Herkesin kaçak çay konusuna ciddi bakmasını ve ekmeğine sahip çıkmasını istiyoruz. Kaçak çay sorunu ülkemizin ve tüm çay üreticilerinin kanayan yarasıdır. Kaçak çayın önlenmemesi durumunda gelecek yıllarda çay satmak mümkün olmayacak. Kaçak çay büyük bir yaradır ve bunun tedavisinin bir an önce yapılması lazım” diye konuştu.
Operasyon kapsamında, 32 kişinin gözaltına alındığını kaydeden Erdoğan, RTB Meclis üyesi bir kişinin de ilgili kişilere çay sattığı için gözaltına alındığını, ifadesinin ardından serbest bırakıldığını ve olayla ilgisinin olmadığını sözlerine ekledi.
Dünyanın en çok çay tüketen ikinci toplumu olan Anadolu insanının çayına domuz kanı karıştırılmasının ihtimal dışı olmadığını belirten Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, yaptığı açıklamada şu görüşleri dile getirdi:
HABERLERDE HİÇBİR HATA YOKTU
“Hafta başında çok sayıda ilimizde Jandarma'nın 6 ay süren takibi sonrasında piyasa değeri 20 milyon (20 trilyon) lira olan, 1 milyon 473 bin kilogram çayın İran'dan, katırların sırtında kaçak yollarla Türkiye'ye sokulduğunun tespit edilerek operasyon yapıldığı, yapılan operasyonda; aralarında polis, jandarma, adliye görevlileri ve işadamlarının da olduğu 32 kişinin gözaltına alınarak mahkemeye sevk edildiği haberi
AA, CİHAN, DHA, İHA haber ajansları ile birçok basın yayın organında yer almıştı.
DOMUZ KANI SON OPERASYONA AİT DEĞİL
“Jandarma Komutanlığı ekiplerince önceki operasyonlarda ele geçirilen ve Gümrük Müdürlüğü'nce, yediemin depolarında muhafaza edilen çayların Tarım Bakanlığı laboratuvarlarına gönderilen numunelerinde yapılan incelemelerde de domuz kanı ve sağlığa zararlı birçok katkı maddesi bulunduğu” bilgisi, müştereken tüm haberlerde yer almaktaydı.
Türkiye'de faaliyet gösteren tüm ajanslarda benzer ifadelerle yer alan bu haberin tümünde, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarında domuz kanı tespit edildiği bilgisi yer almaktaydı. Ajanslar bu habere bir basın açıklaması veya basın toplantısı yoluyla ulaşmamış, bilakis sanıkların adliyeye intikali sırasında haberdar olmuşlardı. Ayrıca muhabirler de haberi farklı kaynaklardan aldıklarını ifade etmekteler.
Bu haberi ilginç kılan ve daha çok etki yapmasına neden olan “domuz kanı” bulunduğu bilgisi, -bir gün gecikmeli olarak- Tarım Bakanlığı ve Van Valiliği'nce yalanlandı.
Ajansların haberleri dikkatle incelendiğinde, domuz kanının son operasyona ait olmadığı, özellikle de bu operasyon öncesi yapılan diğer operasyonlar kast edilerek, çaylarda domuz kanı dâhil çok sayıda sağlığa zararlı katkı maddesinin yer aldığı açıkça görülecektir. Buna rağmen, Bakanlık ve Valiliğin, önceki operasyonların inceleme sonuçlarını yok sayarak, ‘analiz yapılmadı ki, domuz kanı tespit edilsin' kabilinden bir açıklama yapması, hem operasyonu gölgelemiş, hem de toplumu yanlış bilgilendirmiştir.
ÇAYKUR: İTHAL ÇAYLAR ZEHİR DEPOSU
Türkiye'nin en büyük çay tedarikçisi ve Tarım Bakanlığı'na bağlı bir Genel Müdürlük olan Çaykur'un Genel Müdürü yaptığı açıklamada “Yabancı menşeli çaylarda zararlı kimyasallara rastladık. Zirai mücadelede kullanılan ilaçlara ve ağır metallere rastladık. Menşei belli olmayan bu çaylar tüketici için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dışarıdan gelen çayların içerisinde ne olduğunu bilmiyoruz” şeklinde gerçeği bir başka dille ifade etmektedir.
TARIM BAKANLIĞI BUNU HEP YAPIYOR
Ne yazık ki bütün bu gerçekler, Tarım Bakanlığı ve Van Valiliği'nin basın açıklamasıyla gölgelenmekle kalmamış, hem topluma yanlış bilgi verilmiş, hem dürüst üreticilere hem de basın mensuplarına büyük bir haksızlık yapılmıştır. Tüm çıplaklığıyla ortada olan olayla ilgili, kamuoyu şu soruların cevaplarını beklemektedir.
İŞTE CEVAP BEKLEYEN SORULAR
1- Haber metinlerindeki ‘önceki operasyonlarda ele geçirilen çayların, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarına gönderilen numunelerinde yapılan incelemelerde de domuz kanı ve sağlığa zararlı birçok katkı maddesi bulunduğu' ifadesinin son operasyona ait olmadığı halde, Tarım Bakanlığı neden yalanlama ihtiyacı hissetmiştir?
2- Şayet bu bilgi doğru değilse, bu kadar ajans bu bilgiye nasıl ulaşmıştır ve habercilere bu bilgileri kim veya kimler vermiştir? Bu bilgiler yanlışsa, bilgi kaynakları hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?
3- Bu durumda, önceki operasyonlarda ele geçirilen çayların analiz sonuçları dava dosyasında var mıdır?
4- Çaykur genel müdürünün haberleri doğrulayan açıklamasına rağmen, Bakanlık, kamuoyunu yeniden ve doğru olarak bilgilendirecek midir?
5- Son operasyonda dâhil olmak üzere tüm gelişmeler kamuoyuna açıklanarak şeffaflık sağlanacak mıdır? Yoksa bir yalanlama açıklaması ile konunun üzeri kapatılacak mıdır?
6- Gıda maddelerini yasal olmayan yollarla ülkeye sokanlar ve sağlıksız ürünleri tüketime arz ederek toplum sağlığını hiçe sayan şahıs, kurum ve şirketler ifşa edilecek midir?
7- Hem tüm bu risklere, hem de dünyanın en önemli çay üreticilerinden biri olmamıza rağmen, hâlâ çay ithalatına izin verilmeye devam edilecek midir?
GERÇEK HALKTAN SÜREKLİ SAKLANIYOR
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak bu son olay vesilesiyle, Türkiye'de hâlen yaşanmaya devam edilen ve önlenmesi için hiçbir somut adım atılmayan ‘gıda terörü' ile ilgili bazı bilgileri kamuoyu ile paylaşmakta yarar görmekteyiz.
Ne yazık ki, ülkemizde gıda terörü ile ilgili medyaya yansıyan olay sayısı son derece azdır. Oysa ülkemiz gıda terörünün en yoğun görüldüğü ülkelerden biridir. Medyaya yansıyan olaylarla ilgili olarak Bakanlık bilgileri gizleyip, olay takibinin yapılmasını engellemektedir. Bu da birçok gıda sorununun sumen altı edilmesine, dolayısıyla da insanların sağlık sorunları yaşayarak maddi ve manevi zarar görmesine neden olmaktadır.
DOMUZ KANI SİGARA FİLTRELERİNDE DE BULUNMUŞTU
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl, sigara filtrelerine domuz kanı ilave edildiği bazı üniversiteler tarafından tespit edilmiş, hatta bir üreticinin itiraf etmesine rağmen, konunun üstü Sağlık Bakanlığı tarafından kapatılmıştı.
HALK SAĞLIĞINI ASIL TEHDİT EDEN BAKANLIK
Bu tür tespitleri kamuoyu ile paylaşarak, üreticiler nezdinde caydırıcı olması gereken Tarım Bakanlığı, tüm gıda sorunlarının üstüne sünger çekerek, halk sağlığını tehdit eden en büyük güç olma vasfını koruyor.
Herhangi bir gıda ve sağlık sorunu polis operasyonuna konu olmadığı, yargıya intikal etmediği veya basın tarafından haber yapılmadığı sürece, Türkiye, insanlığı tehdit eden bu tehlikeyi hiçbir zaman öğrenememektedir. Mezkûr gelişmede olduğu gibi çoğu hâdisede de yapılan açıklamalarla olaylar kapatılmak istenmektedir.
GIDA TERÖRİSTLERİNİN DEŞİFRE EDİLMESİNDE KAMU YARARI YOKMUŞ
Yine bu vesileyle, Gıda Hareketi olarak geçtiğimiz ay Tarım Bakanlığı'na yaptığımız, ‘mevzuata aykırı gıda üreten firmaların kimler olduğu' yönündeki sorumuza verilen üzücü ve kaygı verici cevabı paylaşarak, Tarım Bakanlığı'nın bozuk ve sağlıksız gıda üreten firmalara yönelik korumacılığına dikkatleri çekmekte yarar görüyoruz.
“Olumsuzluk tespit edilen ürünler belirli bir firma tarafından üretilmiş ürünler olmayıp, gıda üretim tüketim sürecinde ürün bazında tespit edilen olumsuzluktan da sadece bir firma sorumlu değildir. Ayrıca denetimler sonucunda tespit edilen bu ürünler, toplatılmış olduğundan ve satın alınması yasal olarak mümkün olmadığından, ürün ve üreticilerinin adlarının tüketiciye duyurulmasında halk sağlığının korunması bakımından pratik bir yarar bulunmamaktadır. Talep ettiğiniz firma ve marka isimlerinin, tarafınıza verilmesi veya kamuoyuna açıklanması uygun görülmemektedir” (31 Mayıs 2011 / Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü)
TARIM BÜROKRASİSİ DE YARGILANMALI
Nasıl ki kazalarda Karayolları Genel Müdürlüğü de kusuru oranında yargılanıyorsa, sağlıksız gıda üreten, rüşvet alıp/verenlerle birlikte, denetim görevini yeterince yapmayan Bakan ve bürokratları da yargılanmalıdır.
Çünkü anayasanın ve yasaların yüklediği denetim yükümlülüğünün gereği gibi yapılmaması ve denetim sonuçlarının kamuoyundan gizlenmesi suçtur. Bu suçlar cezalandırılmazsa, kontrol edilemez hâle gelir ve bugünkü sonuçlar ortaya çıkar. Unutulmamalıdır ki, sağlıksız gıda, temel insan haklarının ihlâlidir.
Bu gelişmelerin toplum ve medyanın duyarlılığını artırmasını diliyoruz.”
Şuan zaten içinde bulunduğumuz durum yetersiz denetimden ve cezaların caydırıcı olmadığından ve hatta bu yapılan haberlerin takibi yapılmadığı için birilerinin koca bir OOOH be...diye rahatlamasından kaynaklı....işini dürüst...halkın sağlığını kendi sağlığı gibi düşünen, kendi canını koruduğu gibi koruyan denetimciler , yetkililer istiyoruz... kim hangi yetkili gözü göre göre domuz kanlı çay içer? Millete bunu reva görür? Buna göz yumanlar hesap vermeli....