Lütfi Bergen

Ivan Illich'in bisikleti 1

14.02.2018 04:40:27

Ivan Illich bisiklete dönülmesi teklifini 1975-76 yıllarında Kültürlerarası Dökümantasyon Merkezi'nde (CIDOC) verdiği trafik konulu seminerlerinde ifade etti: Otomobil ve transport (motorlu ulaşım, motorlu taşıma) çağdaş toplum üzerinde felç edici hükümranlığı, kilitlenmiş bir yapıyı empoze etmektedir.

Yazara göre kritik enerji seviyesi aşıldığında sanayilerin çoğu insanı alçaltan, yoksullaştıran, hüsrana uğratan enerji dayatmalarına maruz kalınmaktadır. Bir toplum yiyeceklerinin kalorisinden obezleşme krizine yakalandığı gibi aletlerinin enerjisinden de krize yakalanabilecektir. Toplumsal refah için kişi başına vat tüketimi bir Volkswagen kullanıcısının kumanda ettiği gücün çok altında büyüklüğe çekilmelidir. Bir milletin enerji düşkünlüğünü itiraf etmesi bıkkınlık verici diyete girmesinden daha zordur (Illich, 1992: 14-15).

Toplumsal açıdan optimal enerji miktarı tespit edilmelidir. Zira örneğin ABD, toplam enerjisinin %45'ini otomobillere, onları imal etmeye, yürütmeye ve onlara çalıştırırken, park ederken yer ve yol açmaya ayırıyor. Yalnızca taşıma gayesiyle 250 milyon Amerikalı, 1,3 milyar Çinli ve Hintli'nin her tür ihtiyacı için kullandığından daha fazla yakıt kullanıyor. Fakir ülkeler kişi başına daha az enerji tüketiyor. ABD'de kullanılan yakıtın hemen tamamı, zaman tüketen hızlanma ayininde yakılıyor (Illich, 1992: 18).

[ABD ve Batı bu hızlanma ayinini sürdürebilir kılmak için Müslüman toplumların vatanlarını işgal ediyor, katliamlar yapıyor, petrol ve doğalgaz savaşları çıkarıyor.]

Trafikte belirli zaman sürecinde kullanılan enerji (güç) hıza dönüşür. Bu durumda enerji kullanımında kritik eşik, hız sınırı olarak belirecektir. Bu sınır nerede aşılmışsa orada yüksek enerjiden kaynaklanan bozulma ortaya çıkmaktadır. Motorlu taşımacılık trafiği tekelleştirerek insanları taşıt araçlarına mahkûm tüketiciler haline gelmeye zorlamaktadır. Taşımacılığı toplumsal olarak yıkıcı hale getiren kritik unsur aşırı hızdır. Toplumsal yapıda hız yükseldikçe eşitlik bozulur, siyasal katılım hız kapitalistlerinin imtiyazı haline gelir. Hız, belli bir eşiği aştığında, yani madenî yakıtların mekanik transformatörleri, insanların metabolik enerjilerini kullanmalarını engellediğinde, insanın özerkliği üzerinde etkinlik göstermeye başlar. Bir kamu hizmeti saatte 15 mili aştığında zaman ve mekân kıtlığı oluşur. İnsanlar verimli toplumsal ilişkiler yolunda ancak bisiklet hızıyla yol almalıdır (Illich, 1992: 18-19).

Illich'e göre ulaşım sisteminin daha fazla enerjiyle beslenmesi, günlük hayatta daha fazla insanın daha geniş bir mekânda daha hızlı hareket etmesi demektir (Illich, 1992: 24). Illich, hız artışını eşitsizlik üreten bir mekanizma olarak görür. Araç ne kadar hızlıysa azalan oranlı vergilendirmeden alınan sübvansiyon da o derece fazla olur [Uçak yolculuğu otobüs yolculuğundan ucuz kalır].

ABD nüfusunun sadece binde 2'si yılda birden fazla hava yolculuğu yapar. Uçağa binmemiş nüfusun yolda harcadıkları saatlerin beşte dördü alış-verişlere ve işe gidip gelmeye aittir. Hız, lüks yolcu kapasitesini besler. Tipik bir Amerikalı uyanık geçirdiği on altı saatten dördünü yolda ve yola hazırlık faaliyetlerinde harcar. Kalan saatlerinin büyük kısmını aracının yakıt ücretine, sigortasına, vergisine, bandrolüne, bakımına, eskiyen arabasını yenisiyle değiştirme zaruretine para yetiştirmek için çalışmakla geçirir. Böyle bir hesaplamayla Amerikalı yıllık 7500 mil mesafe kat edebilmek için 1600 saatini verir ki, bu saatte beş milden daha az hız demektir (Illich, 1992: 25-26). [Demek ki yüksek hızlı bir otomobil gerçek hızıyla sütçü beygirinden daha yavaş hareket etmektedir.]

Ulaşımdaki hız toplumsal mekânların düzenlenmesini de kontrol altına alır. Karayolları genişletilerek komşular arasında sınırlar koyar. Tarlaları çiftçilerin yürüyerek ulaşamadığı uzaklığa atar. Doktorların artık evlere gelmemesine sebebiyet verir [Osmanlı'da da hasta doktora değil; doktor, hastaya gitmekte idi].  

Yüksek tonajlı kamyonlar taşıdıkları mal ve ürünlerle bir köye, kasabaya ulaştığında yerel pazarı yok eder. Ulaştırma sanayii, dünyanın her coğrafyasında yeni kuruluş planına uygun yeni tip bir insan üretir. O, ayakları yerden kesilmiş, hareket etme hürriyetini kaybederek hareket ettirilme hakkına kavuşturulmuş tiryaki yolcudur.

İstediği hızlanmanın kendisini mağlup ettiğinin farkında olmadığı için daha fazla trafik talep eden taşınma müptelasıdır. Yolcu, hızla içinden geçtiği ama dokunamadığı manzarayı memleketi saymaktadır. Tiryaki yolcunun algısı, trafik nedeniyle artan eşitsizliğin, zaman darlığının ve kişisel güçsüzlüğün sebeplerini anlayamayacak derecede bozulmuştur [İllich, buna trafik budalalığı der].

İnsanın “yolcu rolü” dışında algılama varlığı yok edilmiştir. Taşınmaya müptela edilmesiyle, ayaklarındaki ve varoluşundaki fizikî, biyolojik, toplumsal güçlerini kaybetmiştir. Başkalarıyla bilinçli olarak mekân paylaşma erdemine dair güveni yitirmiştir. Dilin ve ayakların siyasal gücüne dair inanç inkâr etmektedir. Eşyaya kulluktan kurtulmak için daha iyi ürün istemektedir. Ancak bu durumda bile bilet ücreti veya vergi olarak faturayı yine kendisinin ödeyecek olduğunu unutur. Özel otomobilleri, toplu taşımayla değiştirmenin gizli ve topluma bindirilmiş maliyetlerini gözden kaçırır (Illich, 1992: 29-31).

Belli bir hızın ötesinde yolcular başkalarının zamanını tüketmeye başlar. Hızlandırılmış araçlar, insan ömrünün ulaşıma, taşınmaya transferine yol açar. Hız, uzaklıkları herkes için oluşturur ve sadece motorlu araçların kısaltabileceği uzaklıklar peydahlar. Hız, zaman gaspına ve yavaş kalanların yağmalanmasına neden olur (Illich, 1992: 35-37).

Illich'e göre hız toplumunda fakirler geride kalmanın bedelini ödemek için çalışır. Her hız artışı, mekânın tahrif edilmesi ve zaman kıtlığı ortaya çıkarır. İnsan ömrü, trafiğin yol açtığı faaliyetlerde yığılarak tüketilir (Illich, 1992: 41-42).

YORUM YAP