“Ey iman edenler! Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir topluluğa uyarsanız, sizi imanınızdan sonra çevirirler, kâfir yaparlar.” Âl-i İmrân Suresi 100
Geçtiğimiz hafta kısmen temas ettiğimiz üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Türkiye Yazma Eserler Kurumu (YEK) Başkanlığı, Tevrat Tefsiri neşretti. Sözde tefsirin müellifi, 10 asır kadar önce yaşamış olan Yahudi Sa'adya Gaon. Kendi ifadesiyle karşılaştırmalı tercümeyi yapan kişi ise Marmara İlahiyat'tan Profesör Nuh Aslantaş.
Bu eserin yayınlanmasından sonra ciddi tartışma ve huzursuzluklar meydana geldi. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil başta olmak üzere pek çok ilim adamı ve yayın organı eleştirirken, Prof. Dr. Erhan Afyoncu ve Murat Bardakçı gibi bazı kişiler de savundu. Afyoncu'nun savunması normaldi çünkü kendisi bu eseri yayınlayan Türkiye Yazma Eserler Kurumu'nun yayın kurulu üyesi yani sorumlulardan biri.
‘Tarihin Arka Odası' programında YEK'i çok defa yerden yere vuran, Şii Abdülbaki Gölpınarlı'nın talebesi Murat Bardakçı'nın bir süre sonra ağız değiştirdiğini ilgilileri yakinen bilir. Bu nedenle Bardakçı'nın, başlığı ile muhtevası tutarsız yazısının da kıymeti harbîyesi yok.
Asıl destek ise Siyonist Rafael Sadi'nin arkasında olduğu ‘karanlık küp' adlı Odatv ile “Siyonizm karşıtı olmak, Yahudi düşmanlığıdır” manşetini atan Yahudi yayın organı Şalom'dan geldi.
Hadislerin kaydı neden men edilmişti?
Hz Peygamber (s.a.v.), Ayet-i Kerimeler ile Hadis-i Şeriflerin karışması endişesiyle İslam'In ilk döneminde Hadis-i Şeriflerin yazılmasını yasak etmişti. Günümüzde ise bir ilahiyatçı, muharref (yani sonradan uydurulmuş) Tevrat'ın tefsirini yayınlıyor. Üstelik devletin parasıyla, Müslümanlar okusun diye. Ve de seçime bir ay kala. Acı ama ne yazık ki gerçek.
İsrail Hayfa Üniversitesi'nde eğitim gören, yine İsrail Ben Zvi Enstitüsü'nde proje yapan Aslantaş, neşre hazırladığı çalışma için yazdığı “Önsöz” de, Yahudi Sa'adya'nın yazdığı ve Derenbourg'un ilk defa neşrettiği mukaddimeye “kıymetli” demesi sıradan gelebilir, bu bir yerde dursun.
Aslantaş şöyle diyor: “Tevrat, Müslümanlara göre de ilahî kaynaklı kabul edilmekle birlikte, sonradan tahrif edildiğine inanılmaktadır.”
Bugün ‘Tevrat' diye pazarlanan kitap, Hz Musa (a.s.)'a indirilen değil ki, inanalım. Velev ki öyle olsa bile, Kur'an gelince onun hükmü biter. Ayrıca, Allah (c.c.) ve Resulü (s.a.v.), Tevrat'ın Yahudilerce tahrif edildiğini kesin bir dille bize bildirir. Yani biz Müslümanlar, Tevrat'ın tahrif edildiğini sanmıyoruz. Aksine şeksiz ve şüphesiz bir şekilde tahrif edildiğine iman ediyoruz.
Müslüman çocukları için Tevrat
Ülkemizde Musevi inancına sahip kimseler var mı? Var. Onların bu eserleri yayınlama hakları var mı? Var. Yayınlamışlar mı? Evet! Musevi Gözlem Yayınevince neşredilmiş, 5 hacimli ciltten oluşan bir Tora tefsiri var hâlihazırda. Bu durumda yüzde 99'u Müslüman olan Türkiye'de kim hangi gerekçeyle Tevrat Tefsirine ihtiyaç duyar?
Aslantaş buna da şöyle cevap veriyor: “Eser, ülkemizdeki okuyucular, özellikle de ilahiyat, dinler tarihi ve Yahudi okuyucular için kullanışlı bir metin haline getirilmeye çalışılmıştır.” Yahudiler ayrıca ve en sonra zikredildiğine göre ‘okuyuculardan' kast edilen Müslümanlar! Demek ki, bu eserin birinci hedefi Müslümanlar! Yani çok bilinçli bir tercih!
Amacını daha da açarak şöyle diyor Aslantaş: “Kutsal kitabın daha iyi anlaşılması için bunun kaçınılmaz olduğu âşikârdır...” İnsanların yazdığı uydurma Tevrat bu ilahiyatçıya göre “ilahî bir kitap.” Ayrıca anlaşılması için dertleniyor. Kim anlayacak? Müslümanlar! İlahiyatçımızın derdine bakar mısınız? Daha bitmedi! Bu eser için “makbul tefsir” ibaresini kullanıyor. Muharref Tevrat için “kutsal” diyen bir kimsenin tefsiri için “makbul” demesi çok bir şey mi?
İlmihal yerine muharref Tevrat mı?
Aslantaş devam ediyor: “Sa'adya, Tevrat metnini geniş kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için Arapçaya tercüme etmiştir…” Sa'adya bir Yahudi olarak Tevrat'ın anlaşılması için dertlenebilir. Peki, sizin gerçek derdiniz ne? Türkiye'de kim, hangi gerekçeyle Tora tefsirine ihtiyaç duyar? İlmihal bile okumayan topluma, Tora yayınlamak da neyin nesidir?
Bu ülkede “İmam-ı Mâtürîdî kimdir” veya “Mâtürîdîlik nedir” desek, kaç üniversite mezunu cevap verebilir? Yüzde 1 mi, yüzde 5 mi? Daha fazlasını demeyin kabul etmeyiz.
Bu eseri hazırlayan ve neşredenler, bize muharref Yahudiliği anlatsa, Yahudi inancındaki sapkınlıkları gösterse baş tacı ederiz.
Kur'an Tefsiri ile Tevrat tefsirini eş tutmak
YEK'in yayınladığı tüm eserlerin başına, Reis-i Cumhur Tayyip Erdoğan ismiyle “takdim” yazısı konulmaktadır. Yine YEK'çe yalınlanan Zemahşeri'nin Tefsiri'nin girişinde “Türk ve İslam'ın mirasının emaneti”nin muhafazası” derken, Tevrat tefsirine de aynı ifadeler konulmuş. Özellikle “one minute”ten sonra, halife gibi ümmetin lideri olarak görülen Erdoğan'a bunu yapmaya kimin hakkı var?
Hıristiyan Avrupa'da veya Budist Asya'da, İslam coğrafyasında, bilhassa da Filistin'de Yahudilerin zulmü altında ezilen Müslümanların hakiki müdafisi olan Cumhurbaşkanımızın adını bütün ümmet hayırla anarken, kendilerine zulmeden Yahudilerin zulümlerine dayanak gösterdikleri muharref Tevrat'ın neşrinin girişine, Erdoğan'ın adını bilgisi olmadan koymakla kim neyi hedefliyor?
Mustafa Kemal'in Elmalı merhuma Kur'an Tefsiri neşrettiren, Yahudi'ye “one minute” çeken Tayyip Erdoğan'ı ise bilgisi dışındaki bu ‘takdim' ile tarihe Tevrat tefsiri yayınlatan lider olarak mı geçirmek istiyor bazı eller?
Öte yandan bir eseri devlet neşrederse muteber sayılır. Buna bir de itibarlı Devlet Başkanının takdimini koyarsanız, bu güven katmerli hâle gelir. Keşşâf'ın Kur'an Tefsirine konulan Takdim yazısının, muharref Tevrat Tefsirine de konulması, Tevrat'ı, Kur'an-ı Âzim ile aynı mesabeye çıkarır ki, bu da İslam'a ve Kur'an'a hakarettir!
Osmanlı buna izin verir miydi?
Osmanlı Devleti'nde dinî eserleri tetkikle memur ‘Kütüb-i Diniye ve Şer'iye Tetkik Heyeti' vardı. Ayrıca Meşihat'te de ‘Bâb-ı Vâlâ-yı Fetva' adıyla kitapların incelenmesi işiyle meşgul iki daire bulunuyordu. Batıdan tercüme edilen tıbbî eserlerin toplumu yanlışa yönlendirip yönlendirmediği ‘Cemiyet-i Tıbbıye-i Osmaniye' tarafından tetkik edilirdi. Kitapların ve bilhassa yurt dışından ithal edilen veya ülke içinde sevk edilen her türlü matbuatın teftişinde asıl vazife, ‘Rüsumat Emaneti'ne düşüyordu.
Prof. Dr. Ali Birinci hoca diyor ki: “Osmanlı Devleti'nde diğer semavî (kökenli) dinler aleyhinde kitap neşrine izin verilmediği gibi, bir mukayese yapılarak, diğer dinlerin de İslâm seviyesine yükseltilmesine müsamaha gösterilmemiştir...”
Dahası Osmanlı hiçbir muharref dine ait eserin resmi yollarla basılmasına müsaade etmemiş, ulemâ bunu câiz görmemiştir. Yahudi veya Hıristiyan cemaatleri kendi dinleri ile ilgili eserlerini kendi imkânlarıyla neşredip, sadece kendi yaşadıkları yerlerde kendi cemaatlerinin mensuplarına satmışlardır. Şimdi ne oluyor da, Yahudi cemaati kendi imkânı ile kendi tefsirini neşrederken, devlet parasıyla bir ilahiyatçı, Tora Tefsiri neşredebiliyor?
Bu işin faillerinin asıl maksatları ne? Kime ne mesaj veriyorlar, kimden ne medet umuyorlar? Bunun hesabının sorulmayacağını mı sanırlar?
Bu faaliyet Peygamberle yarış değil mi?
Sakın birileri bu neşirden korktuğumuzu falan sanmasın! Derdimiz, İslam'ın zafiyeti falan da değil. Lakin Müslümanların zafiyetinden korkarız. Kurum, yakın zamanda yek.gov.tr'de bu neşri sanal ortama da koyarsa, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü?
Hepimiz kâdim ulemânın, muharref Tevrat'a yönelik yazdıklarını biliyoruz. Kudemâ her zaman yegâne hak din olan İslam'ı anlatmış, muharrefin de ne mânâya geldiğini açık açık izah etmişler. İşte bu yüzden, Tora Tefsiri yayınlamak, Cenab-ı Peygamber (s.a.v.) ve ulemâ ile yarışmak değilse nedir? Bu çalışma, ümmetin bağrına hançer değil midir?
Profesyonel saldırı
Yahudi İbn-i Sebe'den günümüze dek itikadımızla savaşan pek çok kimse çıkmıştır. Bu son hâdise ise ilmî kisveye bürünerek, âşina olduğumuz bir üslupla Müslümanların itikadına saldıran profesyonellerle karşı karşıya olduğumuzu göstermiyor mu? Bizden birinin, çıkıp, böyle bir eser neşretmesini ve böyle bir üslup kullanmasını asla arzu etmezdik.
Ömrü israiliyatla geçmiş Aslantaş'ın bundan sonra İslam söz konusu olduğunda sözleri makbul değildir… Müslümanların paralarıyla yapılan bu ötenaziyi unutacağımızı kimse ummasın! Unutmayacağız!
“Ya İslam'la yükselir, ya inkârla çürürsün
Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün”
Necip Fazıl merhum
Osmanlı ve ulema Tevrat ve İncil neşri hakkında ne demişti? (Belgeler için tıklayınız)
Not: Bu yazı, Gerçek Hayat Mecmuasının 960. sayısında neşredilmiştir. Lütfen Gerçek Hayat'a abone olunuz, her Pazartesi masanıza gelsin!
Erhan Afyoncu milleti Tevrat’la afyonlamak için biryerlerden talimat mı aldı acaba?....aksi halde okumak isteyen , merak eden gider kütüphanelerde araştırır bulur okur...velevki bizde okuduk...gördük tahrif edilmiş Tevrat’ı...içinden sadece bazı kırıntıların doğru olduğu ilahi olma özelliğini sadece isminde muhafaza eden kitabı okumak isteyecek kaç kişi bulabilirler?