Şükür seçim bitti ve Türkiye nefes aldı. Dört yıl seçim yok, ama 2019'da yerel yönetimler, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği olmak üzere tam üç seçim üst üste olacak.
Şimdi gündem, kimlerin bakan yapılacağında. Kimi koltuğa hazırlanıyor, kimi ‘acaba sıra bu kez ben de mi' diyor. Kimi de ‘benden iyisi yok ama bir türlü beni görmüyorlar, o halde göstereyim'in derdinde.
Mebusların derdi bu, ama kimileri de eski nazırların bazılarının yeniden eski koltuklarına dönmelerini söylüyor. Bazı kimseler ise ‘aman ha bıktık ondan, başka adam mı kalmadı' görüşünde.
Ben de aynı görüşteyim. Kimse vazgeçilmez değil. Çok söylenir ama tekrarda sıkıntı yok, aksine iyidir. Mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu.
Şahsen kabinenin tümden yenilenmesi kanaatindeyim. En azından 3 dönem koltukta kalmışlar asla bakan yapılmamalı. Ayrıca bakanların mebus olması gibi bir zaruret olmadığına göre, TBMM dışından da olması, hatta çoğunun dışarıdan olması belki de daha iyidir.
Türkiye'nin mevcut sistemi, bir sistemden ziyade karmaşa yumağı gibi. Amerika'da olduğu gibi, çift başlılık sona erip başkanlık gelmeli. Başkan, kabine üyelerini seçim öncesi belirlemeli ve onlar da oylanmalı. Böylece kapasitesiz kişilerin nazır/bakan olmasının önüne geçilir. Nazır da, çalışacağı yardımcısı, müsteşarı, genel müdürlerini seçer ve birlikte giderler seçime.
Seçimle gelenler, nazır ve başkanın/başbakanın müşterek kararı ile değiştirilebilmeli de. Böylece milletin tanımadığı, mahareti ve ilişkileri bilinmeyen insanlar, bürokratik sistemi işgal ve 657'nin zırhına da sığınamamış olur. Bunlardan başarılı olanların içinden mebuslar, nazırlar, hatta başkanlar bile çıkabilir. Şimdiki sistem bazen platonik aşka, bazen de Katolik nikâhına benziyor.
Gündemimiz kimin mebus olacağı olduğuna göre biz oradan devam edelim. Elbette kimi bakan yapacakları, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın görev ve takdirinde. Lakin biz de istediklerimizi ve istemediklerimizi söyleme, sistem önerme hakkına sahibiz.
Bir kişinim nazır olabilmesi için şöyle okkalısından 3-5 bin kitap devirmiş, bir çırpıda bunların adını sayabiliyor olması gerek.
Siyasette, iktisatta, bilimde, kültürde, sağlıkta, ziraatta, savunmada, teknolojide, mimaride, mühendisliklerde ezcümle tüm sahalarda iki ayaklı şeytanların hüküm sürdüğü bir dünyada, her önüne gelen mebus ve nazır yapılamaz.
Ben başvekil olsam, kimse kusura bakmasın asla batıda eğitim görmüş, küresel şirketlerde görev almışları, özellikle de ABD ve İngiltere'de kalmışları nazır yapmazdım. Bazı bakanlıklar istisna olabilir belki, ama akademisyenlerden uzak dururdum.
‘Yenidünya düzeni' adı verilen iblisî düzenin, insanları ayakta uyutan şer yönünü gözü kapalı bilmeyenlere, bu makamları emanet etmezdim. Zira sadakat her şey değil. Liyakatsiz sadakat de zararlıdır.
Çalışkan bile olsalar; muhterisleri, nisacıları, kasacıları, kibirlileri, karanlık adamlarla ilişki kurması muhtemel olanları asla göreve getirmezdim.
İstatistiklerle göz boyayanları, ödül ve nişan avcılarını, makam hırsı yüzünden dostu düşmanı ayırt edemeyenleri, kendisini partisinin, liderinin, hepsinden önemlisi de davasından önde görenleri ben de görmezdim.
Geçmişi bilmeyen, 10-20-30 hatta 50 yıl sonrasını göremeyen, insanı simasından tayımayan, işadamı, yatırımcı, gazeteci kılığıyla gelenlerin şerlerinden bîhaber olanları, dostu-düşmanı ayır edemeyenleri, düşmanı dosta tercih edenleri, dostane eleştirilere tahammül edemeyenleri, kendine çalışanları, makama gelince Rab'leşenleri, yaranmak ve iyi görünmek için her taklayı atma ihtimali olanları asla aramıza sokmazdım.
Bilimi reddetmiyorum ama bilime tapanları, teknolojik gelişmeyi her şey sayanları, tabiîliği reddedenleri, gelenekten kopmuş olanları, ticaretle bağı olanları, mirasın farkında olmayanları, Allah'ın yarattığını endüstrinin ifsadına tercih edenleri, bırakın bakan yapmayı, yanımdan kovardım.
Eskiler ‘bekâra karı boşamak kolay' derler bilirim. Büyük konuşmanın da hayırlı bir şey olmadığının da farkındayım. Bu işlerin iddia edildiği gibi, iç dengelerden müteşekkil olmadığını da biliyorum.
Kendisine kırmızı plaka sunulmadığı için küsenlerin, koltuğu elinden alındığı için kırılanların, kendini vazgeçilmez görenlerin; dava adamı, emin, ehil olmadığını bilmeyen var mı aranızda?
Yazdıklarımdan bazı kimseler şunu mu, bunu mu kast ediyorsun demesin lütfen. Özel olarak kimseyi kast etmediğim gibi, kimseyi de ayırt etmiyorum. Ben bu ülkenin ehil, çalışkan insanlarca idare edilmesini istiyorum ama bu yetmez. Ehliyet sadece sadakat değil. Bir partiden olmak hiç değil.
İçinde yaşadığımız dünya öyle bir dünya ki, ‘ben bu makama layık değilim, bu makamın yükü ahiretimi berbat eder' diyebilecek yiğitler gerektiriyor. Başaracaksak, şahlanacaksak, ileride vah tüh ve keşke demeyeceksek, 317'lik kadroya takılmadan, eskiler arasında kaybolmadan, 78 milyon içinden iyi ama en iyi kadroyu bekliyoruz Hoca ve Reis'ten.
Bu kez, duyduğumuz kabine karşısında dudak ısırmalıyız. İşte budur diye haykırmalıyız. Bizim bunu isteme hakkımız var ve istiyoruz. Zira 2019'un tohumu bugünden ekilecek. Hibrit/GDO'lu olursa, 2019'un sandıklarından bu kez çok zor oy çıkar. Bu böyle biline. Bize dostça hatırlatmak düşer.
Kemal abi sen gönlündeki listeyi yazmamışsın ama benim bekletim iki bakanlık da Tarım Bakanı Mehdi eker OLMASIN Sağlık Bakanı Recep Akdağ OL MA SIN....
Çok doğru tesbitler tamamen katılıyorum
Evet, güzel hayaller; inşaAllah gerçek olur. Biz de 'Hayaldi,gerçek oldu!' deriz.
2019'un tohumları için 8 adet GDOlu besinin ihracatına izin verilmiş. Acaba bu durum düzeltilebilecek mi? Artık Türk malı diye yazan besinleri bile kullanamayacak duruma mı geleceğiz?
muhterem hocam.fikirlerinize aynen katılıyorum ama bu saydığınız kriterlerde adam bulursanız haber verin gidip elini ayağını öpelim...
Paralelle geçmişte iş tutmuş olanlara dikkat eder ve özellikle 17-25 Aralıktan bunlarla arasına mesafe koyamayan zavallılara; kendine küfreden bu tür insanları şehirlerindeki belediyelerde iş veren ve koryuyan mübtezellere asla bakanlık vermezdim...
Hocam bunu hepimiz istiyoruz ve biliyoruz... Keşke isim önersek o isimler tartışılsa mesala tarım bakanlığına bu topluma temiz gıda sunacak islami hassasiyeti olan birisi milli eğitim bakanlığına yeni dünya da eğitimin nasıl medeniyete dönüşüceğni gösterecek ve dahi diğer ümmet devletlerine örnek olacak tabi bu her konuda şehircilikte teknoloji de ekonomide faiz devlet kurumlarının kapısına dahi sokmayacak en önemlisi bir ümmet biliği oluşturacak. Şehirçilik Bakanı sadettin ökten
GIDA BAKANLIĞI adı altında yeni bir bakanlık olmalı. Şeytanın ilk günahının KİBİR ve insana dair ilk hilesinin/tuzağının YEMEK/gıda ile ilgili olduğunu bilen işinin ehli biri bakanlığa getirilmeli. Yazınızda ki;'Allah'ın yarattığını endüstrinin ifsadına tercih edenleri, bırakın bakan yapmayı, yanımdan kovardım.' bütün bakanlıklar için gereken en önemli özellik bence bu. Çünkü hiçkimse temiz değil, çünkü yediklerimiz doğal değil. Kitaplarınızda yazdığınız gibi, sadece helal gıda değil önce TAYYİB sonra HELAL gıda bilincinde olanlar işbaşında olmalı.
Kesinlikle eski sağlık bakanı Recep Akdağ tekrar getirilmemelidir.aşılar konusunda kendisinin fikirleri malum.ayrıca tarım bakanlığıda önemli gdo yla savaşacak biri gerekli ve en önemliside eğitim bir türlü dikiş tutturamadık islami eğitimi hakkıyla verebilmeliyiz
Aynen hocam haklısınız.
Yazilarinizi takip ediyorum sistemin tikanan yericok binbir basli kartali nasil tasir kanarya misali yonetim sisteminin degismesi gerektigi gun gibi asikar olaya islam ve turk alemi olarakta bakildiginda yeniden halifeligin getirilmesi ucuncu dunya savasnin cikmasina mi sebeb olur bunu yapacak gucu varmi islam alminin sizce