Can Kemal Özer

İşte arzulanan yeni kabine!

24.05.2018 23:53:38

Türkiye 24 Haziran itibariyle yeni yönetim biçimine geçecek. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte bakanlıkların sayı ve yapısında değişiklikler yapılması bekleniyor.

Kulislerde farklı isim ve iddialar dolaşıyor.

TBMM tatile girmeden önceki son düzenlemesinde bu hususta Cumhurbaşkanı'na Kanun Hükmünde Kararname yayınlama yetkisi verdi.

24 Haziran öncesinde bu düzenlemeler yapılacak.

Bizde bu vesileyle tekliflerimizi kayda geçirelim.

Öncelikle belirtilmeli ki, bakanlıklar;

  • Adalet ve güvenlik,
  • Şehircilik, maarif ve içtimai hayat,
  • İktisat ve maliye
  • Tabii kaynaklar şeklinde dört ana eksende ele alınmalı. Yapılanma da bu eksende sürmeli.

Adalet ve güvenlik çatısı”nda; Adalet, İçişleri, Dışişleri ve Savunma bakanlıkları

Maarif, içtimai hayat, şehircilik çatısı”nda; Ziraat Bakanlığı, Sıhhat ve Gıda Bakanlığı, İçtimai Hayat Bakanlığı ve Şehircilik Bakanlıkları

İktisat ve maliye çatısı”nda; Sanayi, Ticaret, Gümrük, Maliye, İktisat, Haberleşme, Turizm, Ulaştırma bakanlıkları

Tabii kaynaklar çatısı”nda ise İnsan Kaynakları, Deniz, Enerji Bakanlıkları yer almalı.

Her bakanlık kendi görev alanı açısından başlı başına güvenlik meselesidir. Mesela Avrupa Birliği Bakanlığı olsa da olmasa da Türkiye açısından çok bir şey değişmez.

Ancak şu baştan belirtilmeli ki, bakanlıklardan ziyade bürokratik oligarşi ve zihniyet değişmeli. Bakanlıkların adının ve bakanların değişmesi pek bir şey değiştirmeyebilir. Genel de de böyledir.

ZİRAAT BAKANLIĞI

Bakanlıkları tek tek ele almak gerekirse “Gıda Tarım ve Hayvancılık” adlı bir bakanlık neden olur anlamak güç. Bu bakanlığın adı 1963'e kadar Ziraat Bakanlığı idi! Bu şekilde aslına döndürülmeli, Gıda Tarım ve Hayvancılık'ın adı Ziraat Bakanlığı olarak değiştirilmeli. İlginçtir ki, köylü hâlâ Ziraat ismini kullanmaya devam ediyor.

Ziraat, topraktan üretimin tümünü kapsar. Yani tarım ve hayvan demenin hiçbir mânâsı yok. Geçmişte ziraat, gıdayı kapsasa da artık kapsamıyor. Çünkü günümüzde gıda, endüstrileşerek bambaşka bir hüviyet kazandı.

Aynı şekilde Sağlık Başkanlığı da yanlış işlev gören bir bakanlık. Bu yüzden her ikisi de bölünmeli.

TEDAVİ BAKANLIĞI

70-80 yıl önce Rockefeller Tıbbına intisap eden Sağlık Bakanlığı, toplum sıhhatini koruma ve ilaç geliştirme alanını terk etti. Bu yüzden sağlık sorunumuz büyümüş ve harcamamız yük halini almış durumda.

Bu zihniyetle yol almamız mümkün olmadığına göre, Sağlık Bakanlığı'nın adı Tedavi Bakanlığı diye değiştirilmeli. Sadece sağlık sigortası sistemi ve tedavi işleri ile ilgilenmeli.

SIHHAT, GIDA ve ÇEVRE BAKANLIĞI

Etkili bir silaha dönüşen gıdanın değişen mahiyeti münhasır bir bakanlığı çoktan gerektiriyor.

Bu nedenle toplumun beslenmesi, koruyucu hekimlik, içme ve zirai su, çevre ve orman ile iştigal edecek Sıhhat, Gıda ve Çevre Bakanlığı kurulmalı.

Basit bir örnek verecek olursak. Bugün Sağlık Bakanlığının kontrolü altındaki su ve kozmetik, gıda marketlerinde satılırken, Tarım Bakanlığı kendisini ilgilendirmediği gerekçesiyle denetlemiyor. Sağlık ise gıda marketleri ile ilgilenmiyor.

Alandaki üretim bahsi ise başlı başına bir felaket…

ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Şehircilik Bakanlığı sadece inanç, mahremiyet, tarihî ve kültürel değerlere uygun, bize yakışan şehirlerin kurulması ve yeni yerleşim alanlarının inşası ile ilgilenmeli.

Kiracı durumundaki aileleri ev sahibi yapacak projeler geliştirmeli. Gerekirse yeni şehirler kurmakla meşgul olmalı.

İÇTİMAİ HAYAT BAKANLIĞI

Türkiye'nin en zararlı bakanlıklarının başında, aile kurumunu dinamitleme, feminizmi teşvik ve yaymak gibi bir görev icra etmiş bulunan Aile Bakanlığı gelmekte. Bu yüzden toptan kapatılması gerekir.

İçtimai Hayat Bakanlığı kurulmalı ve bu bakanlık; çocuk, gençlik, aile, sosyal hizmetler ve emeklilikle ilgili faaliyetleri yönetmeli.

SGK'nın emeklilik ve sağlık sigortası birbirinden ayrılmalı. Emeklilik kısmı İçtimai Hayat Bakanlığı'nda kalırken, sağlık sigortası ise Tedavi Bakanlığına bağlanmalı. Sosyal destek fon ve vakıfları da bu bakanlıkta olmalı.

KÜLTÜR VE EĞİTİM BAKANLIKLARI

Medyada Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kapatılacağı, turizmin Ticaret Bakanlığı'na, Kültür'ün ise Milli Eğitim (MEB)'e devredileceği yazılıyor.

Devletin 3 çalışanından birini bünyesinde barındıran, 25 milyon gencin eğitim ve geleceğini elinde turtan MEB, gençleri diplomalı cahil yapma dışında bugüne kadar neyi başarmış ki, bir de Kültür'ü bünyesine alacak?

Münhasır Kültür Bakanlıklarının çözemediğini mi MEB halledecek?

Tevhid-i Tedrisat Kanunu hüküm sürdüğü, maarif, tek tip insan yetiştirme aracı olarak kullanıldığı müddetçe daha çok sürünürüz.

MEB kalmalı ancak bölünmeli. Zorunlu eğitim 6 yıla çekilmeli. Bunun ilk iki yılı sadece Türkçenin adam gibi öğretimi ile bir yabancı lisanın temellerinin atılması şeklinde olmalı. Akabindeki dört yıl öğretmekle değil, eğitme ve yönlendirmekle devam etmeli. Sonrasında ise eğitim asla zorunlu olmamalı ama teşvik edilmeli.

Ortaokul anlamsız bir yerdir, bundan sonra fen bilimleri okulları, sosyal bilimler okulları ve mesleki okullar olarak lise eğitimi sürmeli.

DİN İŞLERİ YAHUT MANEVİ DEĞERLER BAKANLIĞI

Bu toplum Müslüman olduğuna göre dinini adam gibi öğrenme hakkı vardır. Televizyondaki şöhretli hocalar ve cami görevlilerine sorulan suallerden hareketle, milletin dinî bilgiden son derece yoksun olduğu ortada.

Din İşleri yahut Manevi Değerler Bakanlığı kurulmalı. İmam Hatipler yeni bir isimle ihya edilmeli. Kur'an Kursları bu bakanlık bünyesinde, Kur'an-ı Kerim ve Arapça eğitimi veren, süresi 2 yıldan az olmayan yeni bir kuruma dönüştürülmeli.

İmam Hatiplerin yerine kurulan liseler ise ilköğretim ile Kur'an-ı Kerim ve Arapça eğitim okulundan sonra 5-6 yıl süren bir mektep olmalı. Ancak bu lisede sadece nakli ilimler değil, sosyal ve fenni ilimlerde bugün olduğu üzere okutulmalı. Bu iki bakanlık ve iki sistem, hem tek tipleşmeyi engeller, hem de yarışa, tatlı ve etkili bir rekabete neden olabilir.

MEDYA, KÜLTÜR, SPOR, TURİZM MESELESİ

Kültür saçma bir kelime. Kültür, bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve geleneklerinin, maddî ve mânevî değerlerinin bütünü yani harsın yerine uydurulmuş bir kelime. Turizm ise kültürün/harsın değil, ticaretin konusu.

O halde turizmin ticaret bakanlığına bağlanmasında bir beis olmasa gerek. Diğer yandan medya işleri ile ilgili, ülkemizde 2-3 ayrı genel müdürlük var. Medya da dünyanın en stratejik alanlarının başında yer alır. Sosyal medyayı da unutmadan elbette...

Spor ise bambaşka ve devasa oyun ve rantın döndüğü, önemli ölçüde de mafyatik bir saha. Sporun medya cephesi de çok güçlü.

O halde bu işler için Maddi ve Manevi Değerler Bakanlığı kurulabilir. Ya da Medeniyet ve Medya Bakanlığı'da diyebiliriz buna.

Basını, sporu, sinemayı, edebiyatı, sosyal medyayı, tarihi mirası, müzeleri kapsayacak hacimli bir bakanlık.

MALİYE, İKTİSAT, HAZİNE

Bu birbirine yakın ancak kendi içlerinde derin farklıklar olan mefhumların ince geçişkenliklerini iyi ele almalı.

Hazine, para politikası üreten bir yapı iken, maliye, devletin gelir ve giderlerini kontrol eder. Ekonomi ya da iktisat ise iç ve dış ticari dengeleri geliştirir.

Günümüzdeki vergi politikaları, devletin her şartta haklı olduğu, tüccarın ve müşterinin de hırsız olduğu üzerine kurulu. Bu da dürüst tüccar ve müşteriye hayat hakkı tanımayan, herkesi çaresiz olarak usulsüzlüğe ve hırsızlığa iten bir sistem...

Bu rezil sistem değişmeden bu memleket daha fazla şahlanamaz. Bir işletme 40 yıl milyonlarca liralık vergi verse, yüzlerce binlerce insan istihdam etse, faiz belası, dolandırılma, hesap hatası, iktisadi krizde ayağı tökezlese, ilk ölümcül tekmeyi işletmenin gerçek sahibi olan Maliye Bakanlığı yani devlet vurur.

Batıda asırlık işletmeler neden var, biz de neden yok? Batıda kolektif çalışma neden mümkün, bizde niçin güç? Batıda vergi kaçırma neden az, bizde neden çok? Bu soruların cevabı burada gizli. Günümüz maliyesi “sen bir alır, bir satarsın, ben ise ceza kesmek için 40 neden üretirim, yeter ki ceza kesmeyi kafaya koyayım” diyorsa bu sistemle yola revan olunmaz.

Paramız ise altına endeksli ya da altın para olmadığı müddetçe, yaşanmakta olan çökertme savaşlarına daha çok maruz kalırız.

İSTATİKTİĞE SIĞINMAK ÖLÜME YOL AÇABİLİR

Dış ticarette denge, alımın satıma eşit olmasını sağlayan bir şey olmamalı. İthal edilenin yerli ikamesi nasıl sağlanır? Hangi alanda eksikliklerimiz var? Ne ve nasıl giderilir? Önemli olan bunları çözmek...

Yani bütün bakanlıklar, istatistiği yalan söylemeye kılıf olarak kullanmayı sürdürdüğünde ve rakamların büyüklüğü ile avunulduğunda yakın gelecekte yaşanabilir bir ülke kalmaz ortada.

Çok üretme ve çok tüketme modern iblisler açısından önemli olabilir. Ama güç, istatistikle ve varlıkların çokluğu ile değil, manevi değerler ve tabii dengenin korunup geliştirilmesi, tasarruf, az tüketim ve kendi maddi ve manevi değerlerini diğer millet ve devletlere kabul ettirmekle mümkün.

ENERJİ, ULAŞTIRMA, DENİZ VE İNSAN KAYNAKLARI

Türkiye, dünyada bir benzeri daha olmayan zenginliklerle mücehhez kılınmış bir coğrafyada. Ancak hepsini heba etmede de üstümüze kimse yok.

Bugün Çalışma Bakanlığı denilen şey, işveren ve işçi sendikaları arasındaki bir arabulucu gibi geliyor bize. Oysa merkeze işi değil de, insanı ve meslekleri geliştirmeyi alsak bambaşka bir ülke çıkar karşımıza.

Ulaştırma ise taşımacılık ve bunların alt yapısından ibaret. Deniz meselesi belki de başlı başına bir bakanlık gerektirir sanki.

Hava, su ve topraktan sonra enerji, modern insanın vazgeçilmezlerinden biri. Modern insan toprakla barışık olmayan insandır. Toprağın yerini enerji aldı dersek haksızlık etmeyiz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise ne yapacaksa tabii denge koruyarak yapmalı. Elektrik için tabii dengeyi bozarsanız, o dengesizlik gelir sizi ürettiğiniz elektrikten daha acıklı çarpar. Sakın bunu unutmayın!

Netice itibariyle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yeni sistemi kurgularken bir yapıp bin düşünmeli.

Düzenleme yapan, denetleyen ve cezalandıran aynı bakanlık veya kurum ise oradan etkili bir başarının gelmediğini görüyordur.

Öte yandan akademisyenler, hiçbir zaman hiçbir kurumun başına getirilmemeli.

Kişi bürokrat olacaksa tercihini baştan yapmalı ve üniversiteye intisap etmemeli. Zira teknik adamdan yönetici ol(a)maz. İlim adamından filim adamı olmaz. Filmciden de hadis rivayet edilmez.

Bürokratın üniversite mezunu olma, bilmem şu kadar yıl devlet görevinde bulunma tehdidini de bertaraf etmek gerek. Liyakat, diploma ile devlette bilmem ne kadar süre koltuk işgaliyle elde edilecek bir şey değil. O, biraz doğuştan/fıtrattan, biraz gayretten, biraz da asaletten gelen bir haslet.

YENİ KURULMASI TEKLİF EDİLEN BAKANLIKLAR

Ziraat Bakanlığı

Tedavi Bakanlığı

Sıhhat ve Gıda Bakanlığı

Şehircilik Bakanlığı

Medeniyet ve Medya Bakanlığı / Maddi ve Manevi Değerler Bakanlığı

Din İşleri yahut Manevi Değerler Bakanlığı

  1. Yavuz Yavuz

    Selamun aleyküm. Hocam yazılarınıza çok ara vermezseniz memnun oluruz.. Hasret Yıldırım'ı da Yazarlarda görmek isteriz. Saygılar.

  2. AHMET HEKİMOĞLU AHMET HEKİMOĞLU

    ÇOK SAĞ OL CANIM KEMAL ÖZER BEY, MÂHİYETLERİ BİR TARAFA, ADLARI BİLE YERLİ VE MİLLÎ...

  3. Baba Baba

    Hocam güzel bir rüya

YORUM YAP