Cemiyet-i Akvam'ı işlemez hale getirip, Birleşmiş Milletler'i kuranların amacı; sömürgeci, materyalist düzeni sağlamlaştırmaktı.
Osmanlı'nın olmadığı bir dünyada bunu yapmak zor değildi. Kaldı ki Osmanlı toprakları tam 40 parçaya bölünmüştü ve her birinin başına birer kukla yerleştirilmişti.
Bugün ‘efendi' değişikliği devam ediyorsa da, o günlerde Osmanlı'dan koparılan toprakların ezici çoğunluğunda sömürge dönemi devam etmekte idi.
İngiliz henüz Hint kıtasından çekilmemiş, Endonezya gibi ülkeler bağımsızlığını elde etmemişti.
Afrika'da da halen devam eden durum bundan farklı değildi.
Ancak bütün sorunlara, bütün kriz ve savaşlara, İslam toprakların terör ve siyasi kargaşalarla terbiye edilmeye çalışılmasına rağmen, daha iyi bir noktada olduğumuzdan şüphe yok.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Amerika ekseninin başlattığı Katar krizi göstermiştir ki, ŞER CEPHESİ ZAYIF VE ÇARESİZ.
Bu şer cephesine kendi menfaatleri doğrultusunda bile olsa Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa katılmamış, aksine açık veya kapalı karşı durmuşlardır.
Türkiye'nin basiret ve dirayetli tavrı Katar'ın yem edilmesini engelledi.
Katar'ın sağduyulu hamleleri, Emir'in Trump'ın tuzağına düşmemesi, siyasi bir aklın varlığını ispat etti.
Karşı cephenin ise cephe genişletmek için İran'ı hedef tahtasına oturtması, hedeflediklerinin aksine İran'ın Müslüman dünya içinde dip yapan itibarını bir nebze olsun artırdı.
Şer ittifakının, 90 küsur yaşındaki Yusuf El Karadavi'yi ‘terörist' ilan edecek kadar çaresizleşmesi, düştükleri acıklı hali gösteriyor.
Suudi Arabistan önderliğinde kurulan ve o eksenden bir tülü çıkıp, samimi bir irade ortaya koyamayan İslam İşbirliği Teşkilatı (İTT), üyeleri arasında arabuluculuk yapıp, kardeşliği tesis etmek bir yana, şer cephesinden yana tavır alarak bitişini ilan etti.
Yine Suudi ve BAE'nin kontrolündeki ‘Körfez İşbirliği Teşkilatı' ile Mısır-Suudi eksenindeki ‘Arap Birliği' de fiilen işlevsizdi, bu hadise ile tarihin çöplüğündeki yerini almış oldu.
Türkiye başta olmak üzere Müslüman ülkelere düşen bu Birliklerden ayrılmak.
İşlevsiz ya da şer cephesine hizmetten başka, daha da önemlisi ümmetin geleceğine ayak bağı olan bu yapıların içinde kalmak, bunlara aidat vermek herkes için, özellikle de izzet ve şerefi olan devletler için züldür.
Önüne tarihi bir fırsat gelen Türkiye'ye, şimdi büyük bir görev, sorumluluk düşüyor.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN bugünden tezi yok, ‘İSLAM BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİ'NİN KURULMASI için harekete geçmeli.
Kanaatimce bu örgüte, Türkiye'nin yanı sıra, Afganistan, Azerbaycan, Pakistan, Malezya, Endonezya, Katar, KKTC, Somali, Bosna Hersek, Arnavutluk, Kosova, Sudan, Lübnan, Tunus, Fas, Nijer, Nijerya, İran, Irak, Brunei, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Umman diye devam eden çok sayıda ülke hemen girer.
Geriye İsrail ekseninde kalan BAE, Mısır, Suudi, Bahreyn gibi birkaçı kalır ki, bunlar da ya kuzu kuzu gelip dâhil olur, ya da yem olur giderler.
Kaldı ki ‘Yeni Türkiye'nin var edeceği, ilkeli, izzetli teşkilat, ÜMMET İÇİN TOPARLAYICI OLABİLİR.
Bakın Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), İran'ı üye yapmaya hazır. Pakistan'ı ve Türkiye'yi de istiyor. Çünkü buradaki potansiyeli görüyor.
Müslümanlar iç sorunlarını çözüp, ittifak yapsa hiçbirinin geleceği olmaz. FİTNENİN NEDENİ de bu zaten!
Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan samimi ricamız, gündeminde yok ise ‘İslam Birleşmiş Milletleri' başlığını gündemine alıp değerlenmesi…
Bu bereketli mevsimde atılacak adımlarda bereketli olacak.
Erdoğan isterse Ümmet'e çifte bayram yaşatabilir. Bu Kadir gecesinde veya Bayram gününde ‘İslam Birleşmiş Milletleri'nin kurulacağı duyurusunu yapabilir.
Bu çağrı kimileri için ütopik ve hayal gelebilir.
Kimileri mevcut tecrübelerden ve Müslüman ülkelerin içine düştüğü girdap nedeniyle imkânsızlığından söz edebilir.
Kimisi ‘bu ülke ve liderlerle mi olacak' gibi cümleler de kurabilir.
Kim ne derse desin hiç birinin bir önemi yok.
Önemli olan lider ve irade…
Bu dağınıklıktan mülhem duygu ve kanaatler bizi doğruya götürmez.
Şeytaniler BM'yi, NATO'yu kurduklarında neredeyse hepsi bir biri ile savaşıyordu. Buna rağmen kurdular ve hepimizi bu tezgâha köle yaptılar.
Biz istersek, Allah'a hamd edip, Resulü'ne salat ederek yola çıkalım. Dayandığımız ve sığındığımız Allah, İslam Ümmetini Erdoğan liderliğinde toplayacaktır.
Herkes biliyor ki, bayrak düştüğü yerden kalkacak.
Bayrak İstanbul'da düştü ve İstanbul'da kalkacak.
Kurtuluş için büyük bir fırsat kapımızda…
Gün bu gündür.
Yaptıracak olana hamd, yapacak olana da şimdiden teşekkür.
Müslümanların tek bir liderinin, kendi savunma ordusunun, pasaportsuz dolaşımın, kendi hava sisteminin, İngiliz'in Fransız'ın değil kendi lisanlarıyla konuştuklarının, kendi bankacılık ve iktisadi sistemlerinin kurulduğu günü görüyor gibiyim.
Katar krizi inşaallah o günün tohumunun ekildiği gün olsun!
Zafer, gayret etiğimizde inanların olacak, fitne çıkardığımızda değil.
Vesselam!
Yakînim var ki, istikbal semâvâtı, zemin-i AsyaBâhem olur teslim yed-i beyzâ-yı İslâma.