Trump'ın durduk yere, Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etmesi ve Amerikan elçiliğini bu şehre taşıyacağını dünya efkâr-ı umumiyesine duyurmasından sonra yaşanan gelişmeler, akıllara bu soruyu getiriyor. Hele hele Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki oylama sonuçları nazar-ı dikkate alındığında, bu soru daha da manalı hale geliyor.
İsevi-Muhammedi dayanışması ile gelinen bu nokta, dünyanın sulhuna ciddi olarak katkı sağlayacaktır, bunda hiç şüphe yok. Peki gerçekten İseviler, Musevilerle yollarını ayırdılar mı acaba? Eğer bu sualin cevabı evet ise, o zaman Ortadoğu rahat bir nefes alabilecek diyebiliyor muyuz? Arz-ı Mev'ud, Siyonistler için, içlerinde büyüttükleri, ancak hiçbir zaman hayata geçiremeyecekleri bir ütopya olarak mı kalacak? Zaman Baron Rotschild'i, Theodor Herzl'a destek vermemekte haklı mı çıkarmaktadır yoksa?
Sevgili dostlarım, hemen ham hayale kapılıp, Siyonistlerin varlık sebebi olan Büyük İsrail Devleti projesinin suya düştüğünü, Filistin'de bundan sonra Yahudilerin borularının ötmeyeceğini, Müslümanların kendi öz vatanlarında mahzun ve mazlum olarak kalmayacaklarını düşünmeyelim. Ne Siyonist Museviler, ne de İseviler, Arz-ı Mev'ud davasından zerre miskal inhiraf etmiş değillerdir.
Şimdi bazı okurlarımın, Arz-ı Mev'ud ile İsevilerin ne alakası var dediklerini işitir gibi oluyorum. Şöyle bir alakası var efendim: İseviler, Yahudiler Filistin merkezli Büyük İsrail Devletini kurmadıkça, Hz. İsa'nın nüzul etmeyeceğine inanıyorlar da ondan. İşin inanç ve tarihi yönü ise özetle şu şekilde; Bazı Hristiyan rahip ve papazları, Filistin'in İslamlaşması Hz. Ömer zamanında olduğu için, Hz. Ömer'in Kudüs'ü fethi tarihinden (637-638) itibaren, 42 nübüvvet yılı zaman geçtikten sonra yani bu da 1260 yıl yapmaktadır (42*30 yıl), Yahudilerin tekrar Filistin'de bir devlet kuracaklarına inanıyorlar. Bu tarih ise 637+1260 = 1897 yılına tekabül etmektedir. Hristiyan papazlarından William Hechler'in, cifir ebced hesabı ile bu tarihi bulmasından dolayı, kendi çağdaşı olan Theodor Herzl'ı “Beklenen Adam” ilan ettiği tarihi bir vakadır. Zira bu tarih Birinci Siyonist Kongresi'nin Basel'de toplanması tarihine tevafuk etmektedir. Papaz Hechler ve daha birçok İsevi (özellikle de Evangelistler), Büyük İsrail Devletinin, Tanrı Yahova tarafından Yahudilere vaat edilen hudutlara ulaşması halinde, büyük kurtarıcı Hz. İsa'nın nüzul edeceğine iman etmektedirler. Bu yüzdendir işte birkaç asırdır Musevilerle aynı yolda yürümeleri. Tabi ki, küresel Hristiyan Batılı güçlerin petrole ulaşma amacı ile Siyonistlerin kutsal devlet kurma amacının aynı paralele denk düşmesi de bunda müessirdir. Ancak temel saik, ekonomik olmaktan çok inançtır. Kendisini laik olarak tanımlayan ve bize yüz yıldır laisizimi büyülü kelimelerle yutturmaya çalışan batı, halen skolastik düşünce bataklığının sarmalı içindedir ve dünyayı da bu sarmalın içine alma peşindedir. Asıl amaç dinlerinin kendilerine fısıldadığı hedeflere yürümek, görünürdeki amaç sanayilerinin ihtiyacı olan petrole ulaşmak, algı olarak ortaya attıkları amaç ise Ortadoğu'ya barış, demokrasi ve huzur getirmek. Yersen tabi…
Bu arada unutmadan söyleyeyim. Siyonizmin fikir babası ve İsrail Devletinin kurucusu olan Theodor Herzl'ın, Kudüs'ü İsrail'in başkenti yapmak gibi bir hedefinin, en azından işin başında iken olmadığını da belirtelim. Zira 1896 tarihinde, kendi soydaşı ve dindaşı Polonyalı tüccar Newlinsky'nin, Sultan Abdülhamid-i Sani'den getirmiş olduğu; “Sultan Kudüs'ten vazgeçmiyor ve Kudüs'teki Hz.Ömer Camii'nin mutlak manada İslamların elinde olmasını istiyor” şeklindeki mesajına, Herzl şu cevabı vermişti; “ Mesele değil, bu güçlüğü hallederiz. Kudüs'ü hatta Nasıra gibi birkaç şehri daha beynelmilel statüde, inananların ortak malı haline getiririz. Buraların tüm inananlar için kültür ve ahlak merkezi haline getirilmesi en doğrusudur. Biz devletimizin başkentini daha kuzeyde bir yerde çözebiliriz”.
Şimdi Trump'ın almış olduğu bu karar kraldan çok kralcı olmak, Siyonistten fazla Siyonist görünmek değil de nedir acaba? Allah bir kimseyi rezil rüsva etmek isterse, önce minarenin tepesine yani zirveye çıkartır, sonra da o yükseklikten aşağıya atarmış ki, param parça olsun. Aynen Fetö hadisesinde olduğu gibi. Evet, ABD bu hamlesi ile dünyaya rezil olmuştur, karizmayı çizdirmiştir ve tepe taklak gidiş vetiresini başlatmıştır. Her şerde bir hayır olduğu misüllü, bunda da bu hayır vardır. Bir şey bozulmadan düzelmezmiş. Allah Trump'a bu yanlış hamleyi yaptıracak ki, rezil etmesine gerekçe olsun.