Şunu defaten belirtmeliyim ki, ömrümün hiçbir döneminde ne Gülen'e, ne de Humeyni'ye yakınlık duymadım ve alâka göstermedim. Bunu bahşeden Allah-ü Teâlâ'ya sonsuz şükürler olsun.
Batı, 1979'da İran'da rejim değişikliği yapmıştı. O anları, doğduğum köydeki kahvehanedeki televizyondan izlemiştim.
Humeyni'yi hiç sevmedim. Hiç içim ısınmadı. Konya İmam Hatip Lisesi'nde okurken, “İrancı” denilen somurtkan bir grup vardı. Onların lideri durumundaki kişi, Humeyni hakkındaki olumsuz düşüncemden haberdar. Arkadaşlarını gönderip, fikrimden döndürmek istemiş ama başaramamışlardı. Bu nedenle bizden nefret ederdi.
Gülen hakkında olumsuz görüşlerim nedeniyle, İHL okurken matematik dersine giren İsmail İ. adlı öğretmen sürekli notlarımı düşürüyordu.
Bunların hepsi, İslam'ın mutedil çizgisinden uzak, hizipçi, sadece kendilerinin hak, diğerlerini batıl gören tiplerdi.
Önceki gün bir yayıncı arkadaşı ziyaret ettim. Orada karşılaştığımız başka bir arkadaşla birlikte çıktık. Tabii olarak gündem Halep ve İran'ın alçaklığı. Yürürken Caferiler'in 14TV'sinin Halep'te Şiilerin işlediği katliama göbek atmaları konusunu konuştuk ve şunları anlattı:
“Birkaç yıl önce bu kanalın beni programlarına davet etti. Almaya gelen aracın Caferi olduğunu öğrendiğim sürücüsüne, kendisine Türkiye'deki Alevileri mi yoksa Sünnileri mi daha yakın hissettiğini sorduğunda, “Tabii ki aleviler, Sünniler sürekli Ehli Beyt'e küfrederler, tabii” dedi. “Sen hiç küfreden bir Sünni gördün mü” dediğinde ise “çok” diye cevap verdi.
Ne cevap verdiğini sorduğumda, “Sen nasıl Müslümansın? Ben ne Şii'yim, ne de Sünni, ama dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Sünni Müslüman'ın Ehli Beyte küfretmediğini, aksine küfreden olursa hesabını soracağını, ama Şiilerin Hz Ebubekir, Hz Ömer başta olmak üzere pek çok sahabe efendimize küfrettiğini söyledim” dedi.
Şükürler olsun bu yalancıların kanalına hiç gitmedim. Bir kez davet ettiler, onu da reddettim.
Hz Ömer sarayını başına geçirdiği için ondan nefret eden Kisra'nın torunları, Halep'teki ateşkesi reddedip, kara savaşı başlatmış.
Halep'ten gelen görüntüler, Irak'ın işgalindeki Ebu Gureyb'den gelen ve ABD'ci katil sürüsü conilerin yaptığı işkence, tecavüz ve katliam görüntülerinden daha alçak ve daha haince.
O zaman da zulme uğrayan Sünnilerdi, şimdi de zulme uğrayan Sünni mazlumlar. Zulme uğrayanın Şiiliğinin, Sünniliğinin, kimliğinin ve kavminin da hiçbir önemi yok.
Bu kişiler hangi inanç, kavim ve düşünceden olursa olsun, Allah'ın yarattığı, hayat hakkı verdiği, nimet verdiği, hürriyet bahşettiği insanoğlu insan.
Kimin haddine bir insana tecavüz etmek, işkence yapmak ve öldürmek! Bunu kim ne uğruna yaparsa yapsın canı cehenneme. Kimden olursa olsun, o, Allah (c.c.) ve bizim düşmanımızdır.
Dün, devletin zulmüne itiraz ediyorduk. Şükür ki, sahibi değişince devlet de bu eski hareketinden vazgeçti. Bugün ne batının alçaklığına, ne her biri satanist batılı çete tarafından kurgulanıp beslenen terör örgütlerinin vahşetine, ne de İran rejimi denen alçakların kurgusu, rızası, emri ile Haçlı Şabi ve Devrim Muhafızları adlı terörist çetelerin alçaklığına tahammülümüz olabilir.
Münafık Obama'nın giderayak İran'la kurduğu işbirliği, İran'ın İslam dünyasının başına çöreklenecek nasıl bir musibet olduğunu çok iyi bildikleri içindi.
Humeyni ki, birlikte devleti ele geçirdiği ekibinin seçkinlerini, sadece Humeyni'nin İsrail ile kurduğu gizli ilişki ve ticarete itiraz ettikleri için katletmişti.
‘İRAN VARKEN İSRAİL'E GEREK YOK'
Bu “İSRAİL'İN ZEVALİ Mİ?” başlıklı yazımızdaki bir ara başlık. Önce oradan bir kesit okuyalım:
“Şii İran kurulunca, İsrail'e gerek kalmadı. Artık Müslümanlara tecavüz eden ülke, İsrail'in dostu İran! Bakmayın öyle sloganik düşmanlığa, aralarından su sızmaz. “Devrim”den bu yana sürekli olarak ticarete Sami Ofer'in gemileri üzerinden devam ettiler. Düşmanlara bakın ki, birbirlerine silah satmaktan bile geri durmadılar. İran'ın ekonomisini Yahudiler ayakta tutuyor.
Mavi Marmara ve neticesindeki gelişmelere İsrail ne kadar karşı ise, İran da o kadar karşı idi. Önceki gün, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, İran'ın “Şii devleti” olduğunu resmen ilan etti. (22 Haziran 2016)
Batı tarafından tasarlanarak kurulan yeni İran rejiminin ilk icraatı, Müslüman Irak'la savaşmaktı. Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ın yanında durdu, durmaya devam ediyor. Bahreyn'i kana buladı. Pakistan ve Afganistan'a karşı batı ile iş tutmaya ve fitne ateşini yakmaya devam ediyor. Son 5 yılda Suriye'de döktüğü kan kendini boğacak seviyelere ulaştı. Seri katili Kasım Süleymani, Irak ve Suriye'deki kanı yeterli görmemiş olacak ki, Bahreyn'i tehdit ediyor.
İran 37 yıldır sessiz sedasız binlerce Sünni âlimi yok etti. Yahudilere tanıdığı hürriyeti, Sünni ulemaya tanımadı. İran'da yaşamış olanlar bilir ki, İran'da Şii'lik bir mezhep değil, din gibidir. Bizim onları Müslüman olarak gördüğümüz gibi, onlar bizi Müslüman olarak görmezler.
Yemen'i sürüklediği hâli, Lübnan, Suudi Arabistan, Bahreyn, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan ve Azerbaycan'da yaptıklarını iyi biliyoruz. Bizim açımızdan da, batı açısından da İran varken, İsrail'e ihtiyaç yok. Üstelik İran'ın daha etkili fitneci politikaları varken, İsrail'in tepki çeken yöntemine niye gerek olsun ki? Bunları yazarken asla mezhepçi bir yaklaşım içinde değilim ve bundan Allah'a sığınırım. Bizim için mezhep din değil, dini anlama yöntemi. İran'ın rejimden mutsuz olan halkı ile de bir derdimiz ol(a)maz…”
İKİ KARDEŞ: İRAN VE İSRAİL
Şimdi gelin biraz daha geriye götüreyim ve “İSRAİL: İRAN DÜŞMANIMIZ DEĞİL” başlıklı yazımızdan bir kesit: (21 Ağustos 2015)
“Tiyatro sahnesinde söylenene göre, İran, İsrail'e düşman, İsrail de İran'a…
Kötü iyiye karıştı, dost-düşman birbirine girdi. Artık insanlığı hakikat değil, dayatılan algılar yönetiyor.
Ama önceki gün itibariyle her şey değişti. Şöyle ki… Bir ay önce İsrail ordusu, üst düzey komutanlarına bir rapor dağıtmış. ‘Gizli' ibareli bu belge birkaç gün önce gazetecilerin eline geçti.
Raporun adı: “İsrail ordusunun stratejisi”
Raporda imzası olan kişi: Siyonist İsrail'in mevcut Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot.
“İran ve Hizbullah İsrail'in düşmanı değildir” yazılı raporda. İşte bunu ilk kez itiraf ettiler.
Bu güne kadar itirafına yanaşılmayan hakikatin böyle olduğunu rapor sızdırılmasa da biliyorduk.
Dahası, Allah (c.c.) zalime öyle şeyler yazdırttı ki; bu raporda, Yahudilerin işgal ettiği toprakların gerçek sahibinin Filistinliler olduğunu dahi itiraf ediyorlar.
Soru şu: İran, İsrail'in düşmanı değilse, nesidir?
Cevabı: Yeni Söz gazetesinin 7 Nisan 2015'de yayın hayatına başladığı günkü manşette gizli.
“İran, İsrail'den silah alıyor” şeklindeydi ve bendenizin imzasını taşıyordu o haber.
Bir ülke, düşman gördüğü bir ülkeye silah satar mı?
İran devleti bu haberi yalanlamadı. Ya İsrail? O da yalanlamadı. Nasıl yalanlayacak? Çünkü elde mahkeme kararları ve gümrük belgeleri var.
Özetle ‘düşmanlıktan ziyade kardeşlik' var aralarında...
Bizim derdimiz, İranlı Müslümanlarla değil. İransız İsrail, İsrailsiz İran ayakta kalamaz. İran yoksa İsrail kendi halkını/rejimini diri tutamaz. Aynısı, İran için de geçerli. Sanal bir düşmanla yaşatıyorlar rejimlerini. “İran devrimi bu maksatla yapıldı” diyenlerin kulakları çınlasın…”
KİM BU İRAN?
İran rejimi, ataları Kisra'nın kiniyle yanıp tutuşan zalim ve hain bir rejim. (Şimdi Cumhuriyet gazetesi ve CHP'nin savunduğu İran, 1979'da da böyleydi bugünde böyle yarını varsa yarında böyle olacak.) Onlara göre ne Türkler, ne de Araplar Müslüman değil. Bu yüzden gözlerini kırpmadan öldürüp, tecavüz ediyorlar. Kâfire dost, Müslüman'a düşman.
Satanist batı biliyor ki, İsrail olsa Müslümanlar onunla mücadele der, İran ise yumuşak karnımız. Ne yazık ki, hiç birimiz ona ses çıkaramıyoruz. Biri ses çıkarınca hep birden ayağa kalkıyorlar “Şii-Sünni fitnesi çıkarmayın” diye. Ne fitnesi kardeşim? Katiller sürüsü yedi ceddimizi temizlemek için yemin etmiş üstümüze geliyor, kızlarımıza, karılarımıza tecavüz ediyor.
TÜRKİYE DERHAL İRAN'LA İLİŞKİLERİNİ KESMELİ
Son haberleri okudunuz. İran tahliye edilen sivilleri vurdu. Gavur Putin, İran'ı sivilleri vuruşan sana ateş açarım dedi. Sorarım size İran mı daha insansın, Putin mi?
Terör devleti İran'ın Cumhurbaşkanı Ruhani, “Bu zafer, Suriye'ye kutlu olsun. Suriye'nin en büyük ikinci şehri Halep'in, halkın bağrına yeniden geri dönmesi, Suriye halkının teröristler ve onları destekleyenlere karşı büyük başarısıdır. Umarım Halep zaferi, nihai zaferin başlangıcı olur” dedi. Evet, bu cümleleri yazan kişi benim değil şeytanın kardeşi. İblisi kardeşi İnşaallah İblisle birlikte hasrolunacak.
Ülkemizde CIA ajanı mı çok İran ajanımı? Ya denktir ya da İran daha fazladır. Bundan hiç şüphe duymuyorum.
Kimse yapmayacak biliyorum, ama Türkiye derhal İran'la ilişkilerini kesmeli. Onlardan gelecek ticaret eksik olsun. İran'a mutlaka vize uygulanmalı. Şimdiden uyarıyorum, bu çakallar yakında bizi de karıştıracak. Alevi kardeşlerimizin içine sızıp, Alevi gözüken Marksistleri kışkırtan onlar. İran'la ilişkileri olan ABD'li bir Profesör, “Siz İran'ı tanımıyorsunuz. Sizin için batıdan daha tehlikeli” demişti geçen yıl. Katılmamak imkânsız.
Sadece onları değil, aramızdaki Sünni görünümlü pek çok kişi ve grubu finanse ediyorlar. Medya içinde pek çok adamları var. İçimize bir gavur girse, “kim bu ajan” deriz. Ama onlar, bize bizden gözüken hainlerle saldırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kardeşlikten yana iyi niyetli bir lider. Allah uzun ömür, sıhhat ve afiyet versin. Ama İran konusunda daha temkinli ve tedbirli olmalı. Nükleer krizinde risk alıp kefil olduğu İran'ın, hemen ardından attığı kazıkların envanterini çıkarmalı. Irak'ta, Suriye'de katliam yapan İran'ı unutmamalı, İran'ın Erdoğan'ın etrafına yerleştirdiği ajanlara da dikkat etmeli.
Müslüman Halepli kız değil, herhangi bir insan evladına tecavüz eden biri benim din kardeşim değil. O şeytanın kardeşi!
3.Bir kişi sadece 18.yy Osmanlı-İran savaşlarını okusa her şeyi anlar.. Hainlik üstüne hainlik, munafiklik üstüne munafiklik! İran yüzünden Haçlılar rahat nefes alıyordu; Osmanlı da batidaki cihattan mahrum kalıyordu..Şimdi hiçbir devlet tecrübesi olmayan yeni birliğini sağlamış ve müslüman olmuş bir Afrika kabilesi gibi davranıyoruz yazik, çok yazık!
2.Nadir Şah İran'ın artık Caferi olduğunu haremeynde dört mezhebin yanında beşinci olarak kendi mezheplerinin de temsil edilmesini istediğinde Sultan I. Mahmud bu talebi batıl mezhep olduğu için kabul etmemiş. Not İran Nadir Şah'tan once İsna aseriyye mezhebinde idi..Müslümanların elinde uzun yıllar esir kalan bir papaz Osmanlı nasıl yıkılır diye plan yaptığında şunları yazmıştı: Bütün Avrupa devletleri birleşse Osmanlıyı yıkamaz; icindeki hristiyanlar da isyan çıkarmalı ve doğudaki müttefikimiz İran da aynı anda saldirmali ki ancak o zaman Osmanlıyı Türkleri yenebiliriz.
1.Hafızasını kaybetmiş bir insan gibi davranıyoruz. Yoksa tarihimizi bilsek İran'la ilişkilerimizin nasıl olması gerektiğini bilirdik. İran her zaman Osmanlı Devleti'nin düşmanı kim varsa onunla ittifak kurmuştur. Osmanlı batıda Avusturya Macaristan ile savaşırken anlaşmaları bozup doğuda Osmanlı topraklarına saldırır. Örnek çok siralamayayim..Diğer taraftan Osmanlı İran'ı hiçbir zaman İslam devleti olarak görmemiştir.
Sayın Özer, İran - İsrail işbirliğinden söz etmeniz ve İran'ın Türkiye için bir tehdit olduğunu belirtmenize bir itirazımız yok. Ancak bölgedeki İsrail ile kolkola yaşayan Arap ülkeleri hakkında da biraz bilgi verseniz çok iyi olur, diye düşünüyorum' Mesela Suudi Arabistan - ABD - İsrail dostluğunu ve hatta bizim hükumetimizin bu üçlü ile olan yakın muhabbetini nasıl açıklayacaksınız? İran eskiden beri bir haşhaşiler ülkesidir. Onların asıl derdi aslında eski pers imparatorluğunu yeniden kurmak ve tüm bölgeye hakim olmaktır!
Müttefik olmak adı altında bazı ülkelerin yaptıklarını biliyorsunuz.2 ekim 1992 de muavenet fırkateyni tatbikat esnasında vuruldu.yanlışlıkla oldu dediler,bu işi bilenler bunun yanlışlıkla olmasının yüzde sıfır olduğunu, bu işlemin birkaç güvenlik işleminden sonra ateşlendiğini söylediler.bunun bir ayar verme olduğunu söylediler .yapanlar sadece yanlışlıkla oldu dedi ve bitti. Binbeşyüz kere yanlışlıkla olmadı deseniz de sonuç değişmez. Değişmedi de Çünkü bu strateji döverek sevme istediğini yaptırma stratejisidir. İlişkiyi kesmek yerine böyle stratejiler geliştirmeliyiz.
Sayın Özer bir yerle ilişkiyi keserseniz ordan haber alamazsınız.adımına karşı strateji geliştiremezsiniz.ilişkiyi kesmek tercihlerin içinde en kolay olanı seçmektir.Abdulhamitihanın asla yapmadığı şey bu.
Fatih sultan Mehmet'devlet meseleleri ile ilgili aldığı kararlardan için sakalımın telinden bile gizlerim ' dediğine göre vardır bir bildiği. Her yapacağımız şeyi ilan etmek zorunda değiliz. Ve sözümüzün nereye varacağını Ve nelere mal olacağını iyi hesabetmeliyiz.
Yeni söz yazarlarından Baki Murat'ın 'her Halep başka bir Halep'e tuzak olmasın 'yazısını okursanız nedemek istediğimi anlarsınız. Ayrıca yetkili mercilerin bu konuyla ilgili en iyi bilgilere zaten sahip olduğunu düşünüyoruz .Bana kalırsa dernekmiş, sivil toplum örgütüymüş bunların en detaylı şekilde araştırılması incelenmesi öyle kolay kurma izini verilmemesi gerektiğinden yanayım. her şey kontrol altında ve sıkı denetimli olmalı, atını alan Üsküdar'ı geçmemeli. Yapacağımız her şeyi dünyaya duyurmamızda gerek yok değil mi? Fatih sultan Mehmet
iran erbakan hocanın D8 islam birliği projesine imza atmıştır erbakan bu yazdıklarınızı bilmiyormuydu bu bölgede iransız türkiyesiz çözüm olma
Samimi denen arkadaş daha okuduğunu anlayamıyosun.. Adam caferiler yaptı demiyor, caferiliği kullanıp şiiliği yaymaya çalışıyolar diyor..
İlk yorumu yazan kardeşim ne yaptığının farkında mısın?, galeyana gelmekten ve getirmekten Allah'a sığın! Ne oluyoruz yahu..kesinlikle ülkemizde böyle bir fitneye müsaade etmemeliyiz..Peygamberimiz (sav ) 'iki tüylerinizin arasındakilerin şerrinden Allah'a sığının' buyuruyor.. İnsanın başına da , ülkelerin başına da ki ülke de bir ümmettir.ne gelirse dilinden gelir. Lütfen.Türkiye'deki Caferi liderini daima son derece hassas Ve devletimizle milletimizle dayanışma içindeki açıklamalarını dinliyoruz.
Haksızlıklara sabır diyerek sessiz kalmayı sabır zannetmekten vazgeçmeliyiz..Haksızlıklara karşı Haklı bir duruşumuz var ancak sakin bir dil geliştirdiğimiz zaman engelleri bir bir aşacağımızı düşünüyorum.susmamayı gerektiren yerde konuşmamız,konuşmamayı gerektiren yerde susmayı gerçekleştirdiğimiz zaman ümmet olarak heybetimizin artacağına inanıyorum.
Ticareti karıştırırsanız işin içinden çıkamayız.laf kalabalığını çoğaltmış oluruz.Peygamber efendimizde ticaretle uğraşıyordu ve ticaretini kim olursa olsun düşmanlıkta birleşmeyen olması şartıyla herkesle yapıyordu.burada seçicilik kim olduğu değil fitneye sebep olmaması, düşmanlıkta bir kişinin,gurubun,ülkenin aleyhine birleşmemesidir.ölçü aldığımız şey budur. Ali şemhani İran'ın şii devleti olduğunu ilan etmiş. Etsin. Şii olmak,suni olmak, hristiyan olmak,yahudi olmak suç değildir.hatta burdan tahrik kokuları gelmektedir.
Söz ola kese savaşı - Söz ola kestire başı - Söz ola ağulu aşı - Bal gibi yutturan söz ola Bu dörtlük öyle böyle değil içinde dünyayı yönetme kuralını barındırdığına inanıyorum.Çok güzel açıklamışsınız.' Bizim onları müslüman olarak gördüğümüz gibi onlar bizi müslüman olarak görmezler 'diye fazla söze ne hacet. sahabeden (ra ) herbiri bizim için yıldızlar gibidir.peygamberimizin isteği üzere...biz batıl da olsaydık ve Ömer (ra ) bizi hakka davet etseydi dua ederdik ki bizi bizden daha çok düşünerek cehennemde yanmamızı istemiyor diye...
Sn özer çok güzel bir konuya temas etmişsiniz. Ülkemizde şia ajanlarının kol gezdiği artık bariz bir gerçek. Bunlar şialığı doğrudan yapamadıkları için önce caferiliği yaymaya çalışıyorlar. Tıpkı Azerbaycan'da olduğu gibi. Sn. Cumhur başkanımız bu konuda uyarılmalı. Sizinde belirttiğiniz gibi o çok iyi niyetli ve bu tür şeylerden haberdar değil. Bir an önce bu tehlike bertaraf edilmeli. Özellikle diyanetteki şiacılar tasfiye edilmeli.