‘İngiliz mi şeytan, şeytan mı İngiliz' sorusunun cevabını verebilmek için önce ‘tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan çıktı' sorusunun cevabını vermek gerekiyor.
19 ve 20'nci yüzyıllara “İngiliz asrı” demekte galiba beis yok. Zira 18'inci asırda “seçkin” Yahudilerin Almanya'dan İngiltere'ye göçüyle daha da güçlenen tarihin en büyük sömürge imparatorluğu, doğudan batıya, kuzeyden güneye her yeri talan etmeye başlar.
Teoman Duralı hocanın “İngiliz Yahudi Medeniyeti” olarak tanımladığı bu koalisyon, sadece maddi zenginlikleri talan etmez. Aynı zamanda toplumların kültür, inanç ve sosyal hayatlarına da saldırır.
Bugün aynı şeytanlığa devam eden İngiltere, bir asır önce bir yandan Siyonizm'e gebe kalır, diğer yandan da günümüzün arsız haydut işgalcisi ABD'yi doğurur.
Satanizm'in beşiği durumundaki bu kuzey kutbu ülkesi kendini merkeze koyarak, dünyayı yeniden tanımlar.
Biz bile sırt sırta olduğumuz kardeş İslam topraklarını “Ortadoğu” diye tanımlatır.
İngiliz 19'uncu asırda tek üç hedefe odaklanır, Osmanlı'yı parçalamak, hilafeti ortadan kaldırmak ve neft (petrol) yataklarını ele geçirmek.
O sıralarda 11 asırdır Müslüman, 8 asırdır da Türklerin yönetimindeki Hindistan'ı işgali altındadır. Kadıyanilik (Ahmedilik) (Hindistan), Bahaîlik (İran vs), Vehhabilik (Arabistan), Kesnizaniler (Irak) ve Herkül dini (FETÖ) gibi İslamî yapılarmış gibi sunulan İngiliz dinleri kurgular.
İsmaililik, Dürzilik, Nusayrilik, İbadîlik gibi daha pek çok eski fırkayı kendi amacı için kullanır. Böylece tevhidi parçalamayı / ifsad etmeyi kendine amaç edinir. Hadis-i Şerif konusunda ihtilafları artırır, tarikatların içine girerek tasavvufu tahribe yeltenir, hurafeye boğar. Kur'an eksenli, hilafet merkezli gözüken örgütler, cemaatler kurdurur.
DAEŞ (ISIS), El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab, FETÖ, Hizbullah, PKK, PYD, Asala, DHKP-C, Kızıl Tuğaylar, Polpot benzeri terör örgütleri kurar.
Girdiği her yerde kan ve gözyaşı oluk oluk akar.
İNGİLİZ'İN HİNDİSTAN KATLİAMI
Yahudi ile şeytanın mündemiç hali olan İngiliz'in Hindistan'da yaptığı katliam pek bilinmez. Hele ki, 150 yıl önce 330 milyonu açlıkla yüz yüze bırakan İngiliz, 1 milyondan fazla Hintlinin ölümüne yol açmış.
Biz, Allah'ın en büyük emaneti olan çocuklarımızı bir Müslüman'a bile emanet etmekten korkarken, aramızdaki pek çok kişi meslek, ihtisas, yüksek lisans, doktora, lisan öğrenimi gibi makul gözüken amaçlar uğruna çocuklarını eğitmesi için bu iblislerin üniversitelerine gönderir. Bu bir nevi iblise emanet vermek gibi bir durum. Elbette sadece İngiliz değil, diğer batılılar içinde benzer durum geçerli.
Sonra da hep birden “bu ülkede neden hain hiç bitmez” diye sorar dururuz.
Yumurta, tavuk meselesi işte tam burada yine devreye girer. Farklı tekniklerle şeytanî vesvese burada denenmez mi sanıyoruz? Elbette buralarda okuyan ve mezun olmuş kimseler İngiliz'in adamı demiyoruz. Böyle bir toptancı hüküm çok büyük bir zulüm olur. Ama nasıl ki şu an siyahla beyaz katranla karıştırılmış bu yüzden de kim FETÖ'cü, kim değil çok net belli değil ise aynı durum burada da geçerli olabilir.
Bizi bu endişe ve hükme taşıyan en temel neden, 1990'larda ABD'de açılan arşivleri. Zira o arşivlere göre 1940 ve 50'li yıllarda Türkiye'den götürülüp devşirilen kimseler ve onların Türkiye'ye döndükten sonra yaptıklarını okuduğunuzda endişeye kapılmamak ahmaklık olur. Aynı şekilde Osmanlı'yı da batıda okuyanlar talan etmedi mi?
Bu devşirme hareketi o gün bugün devam ediyor. ABD ve İngiliz'i dünyada en güçlü yapan şeylerin başında ülkesine getirip eğittikten sonra 200'e yakın ülkeye gönderdiği beyin olarak kendine çevirdikleri. Boşuna bu iki ülkeye “üniversiteler imparatorluğu” denilmiyor. FETÖ'de dünya çapında aynını yapmadı mı?
Neyse, biz Hindistan'daki 1 milyon kişinin katliamı meselesine devam edelim. İngiliz, şeytanın gelecek ve hegemonyası için Hindistan'ın hayat kanını içer bu dönemde, hatta hâlâ.
Yıl 1866'dır. İngiliz işgalindeki Hindistan'da ciddi bir kuraklık zuhur etmiştir. Yetişen ürünleri de İngiltere'ye taşınınca “Orissa kıtlığı” denilen bu dönemde, 330 milyon insan yiyecek bulamaz. 1 milyondan fazla insan açlıktan ölür.
Sokaklar cesetlerle dolmuştur. İnsanların cenazelerini gömecek bile mecali yoktur. Yırtıcı kuşlar ve aç hayvanlar talan eder İngiliz'in kurbanı Hintlileri.
Dönemin Orissa devletinde her üç kişiden biri hayatını kaybeder. İngilizlere ait Doğu Hindistan Şirketi'nin kölesi olarak çalışan tekstil işçileri can verir. Her alanda ölümler olduğu gibi, tarım işçileri arasında da görülür.
İki ayaklı şeytan (Hannas) İngiliz, suçu bir hafta süren muson rüzgârlarına bağlar ve bunun uğursuzluk getirdiği masalını yayar.
Ayrıca bu kıtlık dönemi, Hindistan politik gelişimi için de önemli bir dönüm noktası oldu. Politik tartışmalarda ulusalcı görüş, Hindistan yoksulluğu üzerine eğilmeye başlar.
Kıtlığın yaklaştığını bir yıl öncesinden ‘Calcutta' gibi Hintli ve İngiliz gazeteleri, azalan tahıl rezervlerini ve köylülerin pirinç almak için artık güç yetiremediklerini, genel bir kıtlık sürecinin arifesine girildiğini yazmasına rağmen önlem alınmaz.
“EN İYİ YARDIM YARDIM ETMEMEKTİR”
Önlem almak ne kelime, alt kıtanın İngiliz kolonyal yönetimi, açlık, kıtlıklara devlet müdahalesinin gerekli olmadığını hatta zararlı olduğunu söyler.
Bu sayede pazarın, Malthus prensiplerinde olduğu gibi uygun bir dengeye kavuşacağını, bu tür ölümlerin aşırı popülasyona verilen doğal cevaplar olduğunu dile getir.
Bengal'in kolonyal valisi Cecil Beadon, Ocak 1866'da Orissa'yı ziyaret eder ve orada şunları söyler: “Bu tür ihtiyatlı ziyaretlerin ötesinde hükümetler, kısıtlamak veya önlemek için bir şey yapamazlar.”
Bu katliamdan yirmi yıl önce İngiliz hükümeti İrlanda'da benzer kararlar alır ve orada dile getirdiği “En iyi yardım, yardım etmemektir” prensibinin burada da geçerli olduğunu açıklar.
Ekonominin doğal kanunlarına göre, fiyatlardaki ani yükselme daha büyük riskleri doğurabilir. Valinin ifadeleri şu şekilde devam ediyordu: “Eğer bunu yapma girişiminde bulunsaydım, kendimi bir hırsızdan daha iyi düşünmemem gerekirdi.”
İngiliz maval okumaya devam ederken, 1866 Mayıs'ında Cuttack'taki İngiliz sivil, asker ve polis görevlileri bile açlıktan ölür hale gelir.
O güne adar hep susan, batılı eğitimden geçmiş Hintliler bile İngiliz'in, Hindistan'ın hayat kanını içtiği itirafında bulunmaya başlar ama iş işten geçmiştir. İngiliz, Hindistan'ın zenginlerini önemli ölçüde batıya taşımıştır. Geri kalan insan kaynağının önemli bir bölümü ise ya silah atmadan öldürülmüş, ya hastalıklı hale getirilmiş, ya da devşirilmiştir.
İngiliz o gün, bu fiili işgali yaparken, bugün FETÖ türü sapkın yapılar üzerinden yapıyor. Kur'an-ı Kerim'de çok defa dikkat çekilen “neslin ifsadı”nın bir veçhesi de bu olmalı.
Lağalibeillalah
İŞTE O GÜNDEN KALAN DİĞER KARELER
yardımı ve desteği vermeye hazırım. Hepinize tek tek teşekkür ediyorum özellikle Kemal Özer abime selamlar Allah kaleminize güç versin inşallah. Allahın rahmeti ve mağfireti üzerinize olsun inşallah görüşmek dileğiyle…
Peygamber efendimiz (S.A.V) bir hadisinde diyorki; Batı roma kılıçla feth edilecektir sonra bir kez daha tekbirlerle feth edilecektir. O büyük kumandan Fatih Sultan Mehmed Han fethi bir kez kılıçla yapmıştır. 15 temmuz günü hepimizin sokaklara dökülüp hep bir ağızdan Allahu Ekber diye bağırmamız yeni bir fetihdir diye düşünüyorum eğer o gün bugünse Allahın izniyle hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu dönemde bu çizgimizi bozmadan daha kuvvetli ve azimli olarak islamı yaymak için uğraşmalıyız size ve sizin gibi insanlara bu yolda her türlü
Ben inanıyorum ki geçirmekte olduğumuz bu dönemde tekrar islami bir yükseliş mevcuddur, özellikle 15 temmuz hadiselerinden sonra herşey daha güzel olacaktır inşallah. Allah (C.C) derki; Sizin hayır gördüklerinizde şer, şer gördüklerinizde bir hayır vardır. Önceki ve şimdiki darbe girişimlerinin amacı islami gelişmeyi önlemektir ve türkiyeyi tekrar istedikleri gibi hiçbir şey yapamayan bir ülke haline getirmektir. Ama artık hesaba katamadıkları bir şey vardır Allah (C.C) islamın tekrardan aynı yerden yükselişini murad etmektedir.
Öncelikle tüm yeni söz ailesine selamlar olsun, esselam-ı aleykum. Yaklaşık bir yıldır yeni söz gazetenizi okumaktayım, ben 27 yaşındayım çok okur ve gezerim ama türkiyedeki gazeteler içerisindeki, bu denli Osmanlı ve İslami yazan bir gazete daha görmedim ne mutluki böyle insanların olması, sizin gibi insanlara ümmetin ve milletimizin çok çok ihtiyacı vardır, tabii siz benden daha iyi bilirsiniz ama Osmanlının 600 sene kelimetullah la dünyaya hükmetmesinden sonra kurulan cumhuriyet döneminde hep bir gerileme mevcuddur, dış güçlerin oyunlarıyla özzellikle islamın kötü gösterilmesi vesaire.