Yılmaz Altunsoy

İkinci narkoza razı olmamak…

25.11.2017 05:35:44

Lozan Muahedenamesinin yüzüncü sene-i devriyesi yaklaşırken, Lozan'da milletimize biçilen paye ve lütfedilen yaşama hakkı (!), küresel emperyalist Siyonist haçlı güruhu tarafından çok görülmüş olmalı ki, ülkemiz tekrar Sevr şartlarına rücu ettirilmeye çalışılıyor. Dünyayı tesiri altına almış küresel bir çete, Osmanlı bakiyesi olan komşu topraklar üzerinde son yüz yıldır yaptıkları ameliyat-ı cerrahiyeye hız vermiş durumdalar. Hem de artık yaptıkları operasyonlarda narkoz da kullanmıyorlar. Bağırta bağırta, gözünün içine baka baka icra ediyorlar vahşetlerini.

Yüz yıldır, Türkiye'nin arka bahçesi olan, Veraset-i Osmani vatan topraklarında yaptıkları zulüm ve işkenceler ile amaçlarına ulaşamamış olacaklar ki, son zamanlarda doğrudan doğruya, coğrafyanın uyuyan devi ve hamisi olan Türkiye'yi de hedeflerine almış durumdalar. Kimileri Lozan Muahedenamesi yüz yıllık olduğu için, sürenin dolması yaklaşırken, küresel güçlerin yeni dayatmalar ile güzelim ülkemizi yeni bir maceraya sokma peşinde olduklarından dem vurmaktadırlar. Evet, efendiler Lozan'ın yüzüncü sene-i devriyesi yaklaşırken, haçlılar saldırılarını hızlandırdılar. Ancak bunun sebebi, Lozan'ın yüz yıllık bir muahede olması değildir. Esasen Lozan süresiz bir muahededir. Lozan'a atfedilen bu yüz yıllık süre meselesi bir şehir efsanesidir. Ancak tamamen de mesnetsiz değildir.

Bu yüz yıl meselesinin menbaı, Lozan Muahedenamesinin imzalandığı sırada, Lozan'da baş murahhas olan İsmet Paşa'nın, yine Lozan'da müşavir olan Şükrü Kaya'ya hitaben söylediği rivayet edilen; “Şükrü, bize yüz yıllık bir nefes alma süresi verdiler” şeklindeki hitabı ile meşhur İngiliz ajanı Lawrence'in; “Türklerle Kürtleri birbirine düşman etmek için, en az yüz yıla ihtiyaç var” şeklindeki sözleri olsa gerektir. Evet, aradan yüz yıla yakın bir zaman geçmiştir ama gâvurun hedefine Türkiye'yi koymasının sebebi, olmayan yüz yıllık sürenin dolmaya yaklaşması değildir.

Sen misin Narkozdan Uyanmaya Başlayan?

Peki nedir o zaman haçlıları azdıran ve bil umum, icat ettikleri şer şebekelerini üzerimize salmalarını temin eden? Efendiler size şunu katiyetle söylemek isterim ki, düşmanı tekrar üzerimize saldırtan sebep, Lozan'da bu millete verilen narkozun tesirinin geçmeye başlamasıdır. Evet, tesir geçmeye başlamıştır. Son yıllarda necip Türk milletinin evlatları, derin Lozan uykusundan ve kendilerine yapılan illüzyondan uyanmaya başlamıştır. Lozan'da bu millete ezberletilen ve adeta bilinçaltına kazınan “Yurtta sus, cihanda sus” hatta “yurtta görme, cihanda görme, görürsen de görmezden gel. Yurtta ve cihanda senden ne istersek direnmeden kabul et. Yurtta iktidara gelecekleri biz belirleyelim, cihanda da biz ne dersek, siz de onu tekrar edin” anlayışı ilk defa milletimiz tarafından reddedilmeye başlanmıştır. Milletimiz ilk defa; “sen sensen, ben de benim” demeye başlamıştır. Devletimiz ilk defa; “para alan, emir de alır. O yüzden İMF'ye olan borçlarımı kapatıyorum, hatta isterseniz size borç para bile veririm” deme cesaretini göstermiştir. Devletimiz ilk defa, yerli savunma sistemlerini geliştirerek, kendi güvenlik konseptini kendisi belirlemeye başlamıştır. Milletimiz ilk defa 15 Temmuz hain ihtilal ve işgal teşebbüsünde, kendi idarecilerine canı pahasına göğsünü germiş ve yeni 27 Mayıslara, 12 Martlara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara geçit vermeyeceğini dünyaya ilan etmiştir. Zira o ihtilaller, narkozun tesiri devam ediyorken yapılmış ve milletimiz de dönen dolapların farkına varamamıştı. Ancak şimdi vaziyet değiştiğinden, küresel çetenin oyunlarının farkına varmıştır.

Evet, Lozan bu milletin ölümünü olmasa da, felç kalmasını temin eden zehirli bir narkozdan başka bir şey değildir. Lozan'da masada bırakılan sadece Musul, Batum, Batı Trakya, Kıbrıs, Adalar gibi vatan toprakları değildir. Lozan'da bu milletin “itimad-ı nefsi” yani şimdiki tabirle “özgüveni” masada bırakılmıştır. Lozan ile bize sadece yoğun bakımda, suni teneffüs ile yaşama hakkı tanınmıştır.

Bu millet Anadolu'ya hapsedilecek, Evlad-ı Fatihan'a reva görülen onca eziyeti ve cefayı görmezden gelecek bir millet midir ki, kendisine biçilen role razı olsun? Bu milletin genlerinde ve şuur altında, küçücük bir coğrafyada, eli kolu bağlı ve onursuzca idame-i hayat ettirmek gibi bir anlayış olabilir mi? Bu milleti dünya tarihinden çıkarsanız geriye tarih kalmıyor, siz bunu bilmez misiniz ey mendeburlar? Siz kime rol biçiyorsunuz, kimin elini kolunu, gözünü bağlıyorsunuz, kimi dolaba koyuyorsunuz?

Milletimiz, tarih ve medeniyet nokta-i nazarında şuurlandıkça, bu ve benzeri onlarca, yüzlerce suali kendisine tevcih etmeye ve bunların cevaplarını aramaya başlamıştır. Devin uyanmakta olduğunu gören Haçlılar ise, yeni bir narkozu şırınga çabası içindedirler. Buna muvaffak olamayacaklarını anlayınca da, dev tam olarak ayağa kalkmadan, işini bitirmenin yollarını aramaktadırlar. Yıllarca Asala ve PKK gibi terör örgütleri eliyle tımar edilmek istenen milletimiz, Kürt-Türk kardeşliğinin asla bozulamayacağını tüm dünyaya ispat edince, elleri boş kalan küresel çete, bu sefer de El Kaide, Işid, Deaş gibi örgütleri başımıza musallat etmektedir.

Türkiye Kuşatma Altındadır

Efendiler, hanımefendiler! Türkiye küresel bir eşkıya çetesinin, büyük bir kuşatma harekâtına maruz bırakılmaktadır. Türkiye tarihinin hiçbir döneminde bu kadar büyük yığınak ile kuşatılmamıştır. Emperyalist Batı ile Siyonist güçler arasında tam bir ittifak bulunmaktadır. Bu şer ittifakı, etrafımızı çevrelemeye, Türkiye'yi yalnızlaştırmaya, yeni oluşturdukları terör örgütleri eliyle istikrarsızlaştırmaya çalışmaktadır.

Oyun çok büyüktür. Gâvur bir taş ile üç beş kuş vurmak istemektedir. Oluşturacakları terör koridoru ile daha düne kadar vatan toprağı olan Musul-Kerkük petrollerini güvenli Akdeniz limanlarına ulaştırmak, terör örgütleri tarafından açılan alanda sözde büyük İsrail devletini kurmak ve Türkiye ile İslam dünyasının bağını kopartarak, yeniden büyük İslam birliğinin meydana gelmesine mani olmak istiyorlar. Adına Arz-ı Mev'ud denilen, Büyük İsrail projesinin içinde, güzel Anadolu'muzun yedi sekiz vilayeti de var. Hedef bu, oyun bu, proje bu…

Düşmanın hain planlar içinde bulunması son derece anlaşılabilir bir şeydir. Zira harp bir oyundur. Onların da kendi menfaatleri çerçevesinde bir takım oyunlar peşinde koşmaları normaldir. Herkes vazifesini yapmakla mükelleftir. Önemli olan bizim bu oyunu görebilmemiz, görüp de akıllıca tedbirler alabilmemizdir. 15 Temmuz ile açık edilen bu planlara karşı devletimiz ve milletimiz Yeni Kapı Ruhu ile karşılık vermiştir. Güneyimizde yapılan çevreleme harekâtını ise Fırat Kalkanı ve İdlip Operasyonları ile bozmuştur. Afrin'e de operasyon yapacağını ve karşısında kim olursa olsun, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin güneyinde oldubitti ile bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğini dünyaya ifşa eden Türkiye, Büyük şeytanın planlarını değiştirmesine sebep olmuştur. Afrin üzerinden bir koridor açamayacağını gören istilacı düşman, bu defa da Lübnan'ı istikrarsızlaştırma ve Suriye'ye çevirmenin hesabı içindedir.

İkinci Narkozu Reddedelim

Şuuraltımıza yurtta sulh, cihanda sulh anlayışını zerk edenler, şimdilerde hem cihanda, hem de yurtta bulunan müttefikleri ile Türk milletine yeni şartlar dayatmanın ve hatta eğer başarabilirlerse, Türk milletini bu defa tarihe gömmenin yollarını aramaktadırlar. Bu hain ve yok edici muhasaraya karşı yapmamız gereken tek şey ise, Yeni Kapı Ruhu'na sorgusuz, sualsiz sadık kalmaktır. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Buna tarihimizde Cihan ve Yunan Harplerinden sonra ilk defa bu kadar şedid ihtiyacımız bulunmaktadır. Büyük Şair Mehmet Akif ne veciz ifade etmiş;

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir gitti!

İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.

Milletimiz yeniden ve daha büyük bir narkoza razı edilmeye çalışılmaktadır. Uyanık olalım ey milletim. Ey Türk kardeşim, ey Kürt kardeşim, ey Arap kardeşim… Eğer bir narkoz daha alırsak, bu narkozdan bir daha uyanmak mümkün olmayabilir. Gâvur hepimizin ruhuna Fatiha okutmadan, bir ve beraber olalım. Dâhili ihtilaflarımızı bir yana bırakalım. Bir olalım, iri olalım, diri olalım, hep birlikte Büyük İslam Milleti olalım.

 

YORUM YAP