Siyonizm, yüz yıldır dünyadaki hâkim güçleri kendi siyasi emelleri doğrultusunda kullanıyor. Zaman zaman İngiliz aklına, zaman zaman da Amerikan aklına hükmediyor. İngiliz'e Ortadoğu petrollerini yem olarak gösteriyor, Amerikalıya ise Evangelizm adına bölgede cinayetler işletiyor. Tek amacı var, Tanrı Yahuda'nın, İbrahim Peygambere vaat ettiği topraklara ulaşmak ve daha sonra Büyük İsrail Devletini kurmak. Bu hedefe ulaşmak için neresi yıkılması, yakılması icab ediyorsa orasını Edom olarak ilan etmek ve sonra da sinsice yangın çıkarmak.
Dünyada ne kadar ihtilal varsa, bilinmelidir ki altında Siyonizm vardır. Fransız İhtilal-i Kebirinden tutun, Bolşevik İhtilaline, 31 Mart Hadisesi kurmacası sonunda Sultan Abdülhamid Han'ı deviren Hareket Ordusundan tutun, Birinci ve İkinci Cihan Harbine kadar, tüm dünyayı tesiri altına alan ve arzı hercü merc ettiren bütün melanetlerin arkasında, gerek fikri ve gerekse de fiili olarak Siyonizm'in olduğu, artık su götürmez bir hakikattir. Şimdi yazımı okuyanların bir kısmının, “Siyonizm 20. Yüzyılın başında başladı, sen tuttun taa 18. Yüzyıldaki Fransız İhtilal-i Kebiri'ni Siyonizm'e bağladın. Oldu mu şimdi?” dediklerini duyar gibi oluyorum. Evet, her ne kadar modern manada Siyonizm Herzl ile başlamış olsa bile, adı Siyonizm olmasa da, ideal manasında, Yahudilerin hür ve müstakil bir devleti, Arz-ı Filistin'de kurma hedefleri, taa milattan önce 8.yüzyıldaki Babil esaretine kadar gitmektedir. Babil Kralı Nabukednazar'ın, Süleyman (AS)'ın tapınağını yıkması ve Yahudileri Babil'e götürüp esir etmesi ile Yahudilerde Filistin özlemi başlamış ve ilk defa o yıllarda Siyonizm'in inanç ve ideal zemininde temelleri atılmıştır. Yani denilebilir ki, Yahudiler yaklaşık iki bin sekiz yüz senedir, Siyonist'tirler.
Siyonizm fikrine en ziyade aşina olan millet her halde biz Türklerizdir. Zira Osmanlı döneminde dört yüz sene hâkimiyetimiz altında olan Filistin toprakları, bu meşum hedefe ev sahipliği yapması planlanan, vatan topraklarıdır. Sultan Abdülhamid ile Siyonistler arasındaki mücadele hepimizin malumudur. Tarih okumasak da, Payitaht filminden hepimiz öğreniyoruz dönen dolapları.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim ise, Siyonizm ile doğrudan irtibatı olan Sabetaycılıktır. 17. Yüzyılda Anadolu'da ortaya çıkan bu akım, modern Siyonizm'in üç yüz yıl önceki halidir. Zira bir Anadolu Yahudi'si olan Sabetay Sevi, Mesihliğini ilan etmiş, tüm Yahudileri Filistin'e toplamak istemiş ve bu Siyonist fikirleri yüzünden Osmanlı Sultanı Avcı Mehmet (4. Mehmet) tarafından tevkif edilince de, pabucun pahalı olduğunu anlamış, sözde nedamet edip, şehadet getirerek Müslüman olmuş, adını da Aziz Mehmet Efendi olarak değiştirmiştir. Aslında bu dönüş, göstermeliktir. Görünüşte Müslüman olsa da, özde Yahudilik dininden ve fikirlerinden asla ayrılmamıştır. Kendisinin bu dönme hali, ihvanlarını ve müritlerini hayal kırıklığına uğratmış, birçoğu Sabetay Sevi'yi terk etmiştir. Ancak, Sabetay Sevi'nin izinden gidenler de olmuştur. Rabbi Sabetay'ın izinden gidenlerin 200 aile civarında olduğu ve tamamının Selanik'te yaşadıkları bilinmektedir. Dönmelerin en büyük özellikleri, takiyyeci olmalarıdır. Müslüman ile Müslüman gibi, Yahudi ile Yahudi gibi olan, çift karakterli bir topluluktur Sabetaistler. Ancak bu çift karakterli yapıları bizleri aldatmasın, her iki karakter hep savaş ve mücadele halindedir ve bir Sabetaist asla İslam'ı, Yahudiliğe tercih etmez.
Selanik dönmelerinin, 17. Yüzyılda sayısı 200 aile olsa da, 20. Yüzyılda yüz bini geçtiği bilinmektedir. Sadece Selanik'te, 1924 senesinde yaşayan Sabetaistlerin 50 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Şimdi sıkı durun; 1924 mübadelesinde bu dönmelerin çok büyük bir kısmı, adı Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olduğu ve görünüşte Türk ve Müslüman olduğu için Selanik'ten İstanbul'a göç ettirilmiştir ve Cumhuriyetin ilk yıllarında, yeni Türk Devletinin kuruluş ve gelişmesinde son derece aktif rol oynamışlardır. Bunların bir kısmı çok meşhur dönmelerdir. Abdi İpekçi'den İsmail Cem'e, Ahmet Emin Yalman'dan Mustafa Kemal Paşa'nın muallimi olan Şemsi Efendi'ye (Şimon Zwi) kadar, Türkiye'nin siyasi, ticari, medya ve bürokratik hayatında işte bu dönmelerin etkileri tartışılmazdır. Bu etkiler halen de devam etmektedir.
Selanik dönmelerinin sayısı, kimler olduğu, soyağaçlarının ne olduğu, dini inançlarına ilişkin mistik felsefelerinin detayları ve ritüellerinin ne olduğu fazlaca bilinmemektedir. Halen Türkiye'de yaşayan dönme Yahudilerin (aslında hiç dönmemiş olan, sözde dönmüş, özde sapına kadar Yahudi olan topluluk) kimler olduğu, bunların Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ve Müslüman Türk toplumunu, kendilerine benzetmeye çalışan (Benzeme-Benzet, bunların temel felsefesidir) dönüşüm projesindeki rollerinin ne olduğu, bir numaranın kim olduğu ve gizli Sabetaistlerin gerçek kimlikleri ne yazık ki tam olarak bilinememektedir. Bunun sebebi ise 1917 senesinde, Selanik'te meydana gelen ve Sabetaistlere ait mahalle, ev, işyeri, kütüphane ne varsa yakıp yok olmasına sebep olan Büyük Selanik Yangınıdır. Bu yangındır ki, bugün içimizdeki Sabetaistlerin anlaşılmasının önüne perde olmuştur. Bu yangının bir tertip ile çıkarıldığı, bundaki amacın Sabetaistlere dair malumatlara ulaşılmasına mani olmak olduğu hep yazılmış, çizilmiştir.
Bu arada unutmadan değinelim. Yazımızın başlığında iki yangından bahsettik. İkincisini yazmamak olmaz. İkinci yangın ise, 2 Kasım 1917 senesinde ilan edilen ve tarihe Balfour Deklarasyonu olarak geçen, Kudüs merkezli bir Yahudi Devletinin kurulabileceğinin dünyaya İngilizler tarafından ifşa edildiği büyük yangındır. Bu yangındır ki, Ortadoğu'da yüz yıldır hiç sönmeden yanmaktadır. İki yangın arasında ne gibi bir irtibat olduğu meselesini ve bu iki yangının Türk Devrimine ne gibi yansımaları olduğu konusunu ise başka bir yazıya bırakıyoruz. Haa bir de, 1923 ile 1935 arasında, her sene 2 Kasım tarihinde, ülkemizde kutlanan 2 Kasım Milli Hâkimiyet Bayramı meselesi var, ama yerimiz kalmadı. İnşallah başka sefere…