Hikmet Kıvılcımlı, Neşrî'nin anlatımına dayanarak “Bir de bakıyoruz, anasından doğar doğmaz Müslüman olan harika bir çocuk dünyaya geliyor” (Kıvılcımlı, 1994: 23) diyerek onun Oğuz Destanı'nda da ifade edilen “üç günlük bebek iken annesini tevhide çağıran” misyonuna işaret eder.
Bir başka yerde yine Neşrî'ye atıfta bulunarak “Oğuz, İbrahim zamanında idi; O'na iman getirmişti” (Kıvılcımlı, 1994: 24) ifadesini de nakleder.
Böylece Oğuz, bir yerde Hz. İsa'nın beşikte tevhidi beyan etmesiyle benzeştirilir, başka yerde de hanif olan Hz. İbrahim'in tebliğiyle İslâm'ı kabul ettiği ifade edilir.
Ancak Kıvılcımlı'nın “Oğuz Kağan” hakkındaki görüşü Oğuz'un bir şahsiyet olmadığı, bir örgütlenme biçimi adlandırması olduğu yönündedir.
Neşrî'nin Türk tarihini Nuh oğlu Yafes ile başlattığını, fakat başka bir yerde Bulcas ile başlatıp, o ölünce yerine Zib Bakuy'ın geçtiğine işaret eder. Zib Bakuy'un da 4 oğlu vardır: Kara Han, Or Han, Güz Han, Gür Han (Kıvılcımlı, 1994: 23).
Kıvılcımlı'ya göre “Türk” gerçek kişi değil bir Toplum örgütüdür (…) Zib Bakuy'un 4 oğlu olur (…) Zib Bakuy'un dört oğlundan Kara, Türklerde Kuzey yönü demektir. Güz, bildiğimiz sonbahardır; Or Han ile Gür Han, Oğuz'un efsanece dünyayı fethettikten sonra çekildiği Ortak (Or Dağ) ile Kurtak (Gür Dağ), yani iki kutsal Dağ'dan (tak'tan) başka ne olabilir? Oğuz Han'ın babası diye gösterilen Kara Han, ‘Kuzey' insanı olarak, Batı ve Güney'e düşen Türkistan Türkleri kadar medeniyete değmemiş olduğundan ‘Dinsiz' kalmış Toplum sembolüdür (…) Oğuz Kan (Khan)'ı 2 bölüğe (Meymene: Sağcıl ve Meysere: Solcıl) ayrılmış büyük bir Konfederasyondur. Oğuz Konfederasyonu'nun her biri 3'erli Kan topluluklarını içine almış 2 biyik Federasyon'u kaplar. Her Federasyon'un 3'erli ana Kan'ları, yeniden Zib Bakuy Kan'ı gibi, 4'erli Kanlara ayrılır. Böylece, Oğuz Yürüm'ü (Menkıbesi) ile anlatılan şey, bütün bu 24 Kan'ı içine almış büyük Kandaşlar Konfederasyonu olur” (Kıvılcımlı, 1994: 27-29).
Kıvılcımlı'ya göre Akkad uygarlığı nasıl Hz. İbrahim'den etkilenmişse Türk geleneği de Oğuz Han tipinde bir “mitolojik kahraman” imal etmiştir (Kıvılcımlı, 1994: 24).
Kıvılcımlı'ya göre “Oğuz”, Tarih için olduğu denli, Coğrafya için de gerçek kişi değildir. Türklerin “Türk” adını aldıkları, yani “Töreli” oldukları çağda Toplum, kendisini “Kutsal” anlamda “Oğuz” bir “Ata” kılığına sokmuştur (Kıvılcımlı, 1994: 26).
Kıvılcımlı, “Zib Bakuy” kavramını ele alarak Ravzatüs Safa adlı kitaba referansla şöyle yorumlar: “Dib sözcüğü ‘Taht' demektir. Bakuy sözcüğü ‘Ulu' demektir. Bu bakımdan Zib Bakuy'un kendisi bile, bir gerçek kişi olmaktan çok, Babahanlık denemesine verilmiş ‘Ulu Taht' anlamına gelen bir mitolojik addır” (Kıvılcımlı, 1994: 27).
Kıvılcımlı'nın “toplumsal tevhid” teorisine göre Oğuzların düşmanı olmakla birlikte onlar arasında yaşamaya katlanan 7'li Kan teşkilatına “Kabile” adı verilir. Kıvılcımlı, bu meseleyi Neşrî Tarihi'nden aktararak yorumlar:
“Ve dahi Oğuz'a düşman olup Türkistan'a geldiler. 7 kabiledir: Uygur, Kayıkle, Kıpçak, Karluk, Kalaç, Agaceri, Ayferi. Bunlar, Oğuz töresine katıldıkları için olacak Türk (Töreli) sayılıyorlar. Diğer tarafta Oğuzlarla bağdaşmayanlar vardır: Moğollar: Ve şol taife ki Oğuz'a boyun eğmediler. Onlar Kuzey ve Doğu bölgelerine kaçıp, başka beldelerin 7. İklimine varıp yerleştiler. Şimdiki halde ol yerlere Moğolistan derler” (Kıvılcımlı, 1994: 31).
Kıvılcımlı'nın yaklaşımına göre Oğuz sistemi boy-obaları eşitlikçi bir tevhid düşüncesinde birleştirir. Buna delil olarak da Ziya Gökalp'in şu sözlerini aktarır:
“Oğuzların teşkilatı incelenince görülür ki, Bozok ve Üçok adlarındaki iki aşiretin birbirinin eşit ve tamamlayıcısı olmak üzere birleşmelerinden Oğuz İli var olmuştur. İL sözcüğü Divan-ı Lugat'a göre BARIŞ anlamındadır. ‘Filan bey, falan beyle İL oldu' demek, ‘BARIŞ yaptı' demektir. İLCİ deyimi de BARIŞÇI anlamındadır” (Kıvılcımlı, 1994: 32).
Hikmet Kıvılcımlı'nın dinin Türk toplumuna etkisi bağlamında yer verdiği başka bir alıntı da Neşrî'nin Türklerin tevhid ehli olduğuna dair sözleridir:
“Bütün bu Türkler (mütevahhid: Tanrı birliğine inanmış)dırlar ki, Türkistan'da ve Maveraünnehir'de, Horasan'da, Fars'da, Irak'da, Azerbaycan'da, Diyarbakır'da, Ermeniyye, Rum, Şam, Mısır ve Mağrip'te oturanlar bu Oğuz'un 24 çocuğunun zürriyetindendir. Ve dahi Oğuz'un neslindendir” (Kıvılcımlı, 1994: 30).
Anlaşılacağı üzere Hikmet Kıvılcımlı, Oğuz'u “muvahhid bir şahıs” olarak görmemekte ancak onun tevhidin toplumsallaşması anlamında bir aşiretler konfederasyonu olduğunu ileri sürmektedir. Bu konfederasyona girmeyen aşiretlerin ise “Moğollaştıkları”nı ifade eder.
Hikmet Kıvılcımlı'nın “toplumsal hanif Oğuz” tezi, Kaşgarlı Mahmud'un “toplumsal hanif Türk” teziyle bağdaşır.
Biz Oğuz'un tarihi bir şahsiyet, tevhid ehli bir rehber ve peygamber olduğu düşüncesinde olmakla beraber Hikmet Kıvılcımlı'nın “Oğuz, muvahhid toplumların toplumsal töresinin adıdır” şeklindeki yorumunu, Türk'ü ırk olarak değil de “töreli tevhid ehli toplum” olarak kavrayan düşüncesini kabul edilebilir görmekteyiz.
- Kıvılcımlı Hikmet, Dinin Türk Toplumuna Etkileri, Diyalektik Yayınları, 1994